Eylül 18, 2020 11:47 Europe/Istanbul

Geçen bölümde İslam dinini tanıtırken, İslam Peygamberi’nin –s– en önemli mirası olan bu ilahi din hakkında bazı konulardan söz ettik.

Şimdi ise sohbetimizin devamında Allah Resulü’nün –s– en değerli miraslarından biri olan ve o hazretin nübüvvetinin en büyük belgesi sayılan Kur'an'ı Kerim’den söz etmek istiyoruz sizlere.

Kur'an'ı Kerim yüce Allah tarafından insanları hakka doğru hidayete erdirmek amacıyla son Peygamberi Hz. Muhammed’e –s– nazil edilen semavi kitaptır. Kur'an'ı Kerim İslam Peygamberi’nin –s– mucizesidir. Bu ilahi kitap 23 yıllık bir süre çerçevesinde ve vahiy yoluyla tedrici bir şekilde Resulullah efendimize –s– nazil oldu. Allah Resulü –s– Kur'an'ı Kerim ayetlerini halka tilavet eder ve ayetlerin cazibesi insanları İslam dinine iman etmeye yöneltirdi.

İslam Peygamberi’nin –s– ifade ettiği üzere Kur'an'ı Kerim’in derin zahiri ve batını vardır ve bu özellikleri ile oldukça etkileyicidir. Kur'an'ı Kerim’in mesajları içerik itibarı ile müşrikleri iman, ahlak ve salih amele davet eder ve zahirde de ayetlerin güzelliği, ahengi ve coşturucu ifadeleri ve güçlü edebiyatı ve akıcılığı mesajlarının cazibesini arttırırdı.

O dönemde usta şairlerden biri olan Sevid bin Samet, müşriklerin Kur'an'ı Kerim’in nüfuzuna bir çare bulma çabalarına şöyle karşılık veriyordu: Muhammed ne bir sihirbaz, ne bir şair ve ne bir kahindir. Allah’a and olsun onun kelamının has bir tadı vardır. Kelamının kökleri bereketli ve dalları da bol meyvelidir ve onun kelamından daha üstün bir kelam yoktur.

Kur'an'ı Kerim ayetleri o kadar cazipti ki Ebu Sufyan, Ebu Cehil ve diğer müşrikler geceleri Allah Resulü’nün –s– evinin çevresinde saklanarak gizlice o hazretin Kur'an'ı Kerim tilavetini dinliyor ve ayetlerin güzel ibareleri ve Resulullah’ın –s– tilavetinden büyük zevk alıyordu. Fakat bu cahiller büyük bir bağnazlıkla ve Kur'an'ı Kerim muhtevasını benimsemeden başkalarını ayetlerin tilavetini dinlemekten men ediyordu, çünkü etkilenmelerinden korkuyordu.

Kur'an'ı Kerim yapıcı öğretileri ile Müslümanların düşüncelerini geliştirmekte etkili oluyor ve insanları düşünmeye ve araştırmaya teşvik ediyordu.

Kur'an'ı Kerim ayetleri böylece insanları daha fazla düşünmeye ve daha fazla öğrenmeye yönelterek cahilliği ve bilgisizliği tenkit ediyordu. Kur'an'ı Kerim cahil insanları sağır ve dilsiz ve hayvanlardan farkı olmayan mahluklar niteliyordu.

Kur'an'ı Kerim’de ilim, hikmet, marifet, basiret,akıl, düşünce ve şuur gibi sözcükler bir çok kez tekrarlanmıştır. Yüce Allah tüm insanlardan onlara sunduğu akıl nimetinden azami derecede yararlanmayı ve körü körüne taklit etmekten sakınmayı istemiştir. Kur'an'ı Kerim ilahi ayetleri okuyan fakat üzerinde derinlemesine düşünmeyen insanları da serzeniş ediyor ve neden bu yapmadıklarını ve akıllarına kilit vurulmuş gibi davranmalarını sorguluyor.

Asr-ı saadette Kur'an'ı Kerim tavsiyeleri ilim ve düşüncenin halk arasındaki değerini daha da yüceltti ve sonuçta İslamî toplum bilim ve düşünceye yöneldi. O dönemde insanlar Kur'an'ı Kerim’in sadece kutsal ahlaki ve manevi bir kitap olmadığını ve yüce bir yaşam için program sunduğunu da anladı.

Genelde her insan yaşamında saadet ve mutluluğa kavuşmayı ve arzularının ve ülkülerinin zirvesine tırmanmayı arzu eder. Kuşkusuz saadet ve kemale ermek için plan yapmak gerekir. Bu plan güçlü ilkelere ve mantığa dayalı olduğu gibi akli destekten de yararlanmalıdır. Yaşım için en ilkeli programlar ise nitelik ve yapı itibarı ile en sağlam olan programlardır.

Kur'an'ı Kerim semavi bir kitap olarak insan ve dünyanın İslam’ın tevhid düşüncesi temelinde güdümlü olduklarını beyan ediyor ve beşeri camia için en yüce hedefleri belirleyerek saadet ve mutluluğa kavuşmalarını amaçlıyor. Gerçekte Kur'an'ı Kerim yaşam manifestosu olarak insanlara tüm alanlarda en ilkeli ve en mantıklı programı sunar ve kesin bir ifade ile şöyle buyurur: Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.

Ve yine Nahl suresinde şu ifade yer alır: Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

Beşeri akıl ve düşüncenin ürünü olan kanunlar ve programlar insanoğlunun sahip olduğu ilim ve bilimin kısıtlı olması ve yaşamı boyunca karşılaştığı eksiklikler ve inişli çıkışlı süreçler yüzünden sürekli değişir. Bu yüzden bu kanunlar ve programlar bir yandan sürdürülebilir olmadığı gibi öbür yandan da beşeri camianın tüm ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Oysa Kur'an'ı Kerim’de yer alan kanunlar ve hükümler ilahi sonsuz ve mutlak ilim ve hikmetin ürünü olduğundan ve yüce Allah insanların tüm ihtiyaçlarını tam olarak bildiğinden, beşeri toplumun saadete nail olabilmesi için en mükemmel ve en sürdürülebilir kanunlar ve hükümler ve programlardır. Nitekim yüce Allah Kur'an'ı Kerim’de hiç bir kusur ve eksiklik olmadığını göstermek için tüm düşünürleri ve bilginleri Kur'an'ı Kerim’de yer alan ayet ve surelere benzer bir örnek getirmeye davet ederek şöyle buyuruyor:

Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

Bugün Kur'an'ı Kerim’in nazil olduğu günlerin üzerinden yaklaşık 15 asır geçtiği bir sırada hiç bir düşünür, filozof, bilgin, fakih ve hiç bir bilimsel ve akademik kurum veya kuruluş Kur'an'ı Kerim’in bu çağrısına karşılık veremedi. Bu durum hem Kur'an'ı Kerim’in ilahi asaletini gösterir, hem bu kitapta yer alan ayetlerin hiç bir insanın düşüncesinin ürünü olamayacağını ispat eder. Nitekim Allah Resulü de bu kitabın ilahi vahiyden başka hiç bir şey olmadığını buyurur. Buna göre ve kesin bir ifade ile Kur'an'ı Kerim’in en önemli özelliği içinde hiç bi tahrif gerçekleşmediğinden ibaret olduğunu söylemek mümkün, zira Allah teala bu kitabı korumayı güvence altına almıştır. Allah teala şöyle buyurur: biz Kur'an'ı Kerim’ı nizal etti ve kesinlikle de onu koruyacağız.

Yüce Allah Kur'an'ı Kerim’in hidayet kitabı olduğunu buyuruyor, ki bu da bu semavi kitabın özellikleri arasında en önemli özelliği sayılır. Allah teala insanları hidayete erdirmek üzere bir çok peygamber göndermiştir ki bu peygamberlerin bazıları mucizeleri ve diğer bazılarının mucizelerin yanı sıra kitabı olmuştur. Kitap sahibi olan peygamberler ilahi hidayet hükümlerine de sahipti ve kitapları da ilahi hükümleri beyan etmek ve halkı hidayete erdirmek üzere getirilen kitaplardı. Fakat bu kitapların mucize boyutu söz konusu değildi ve aralarında bir tek Kur'an'ı Kerim mucize ve hidayet özelliklerini bir arada taşıyordu, nitekim Bakara suresinin başında da bu kitabın muttaki insanları hidayete erdiren kitap olduğu ifade edilmiştir.

Kur'an'ı Kerim, mesajları ve öğretileri tüm insanları hiç bir kısıtlama gözetmeksizin kapsayan tek semavi kitaptır. Gerçekte Kur'an'ı Kerim’in ebedi oluşunun sırrı da hiçbir çağa ve hiç bir zaman dilimine özel olmamasında yatmaktadır, nitekim zaman ve mekan kavramları veya kör bağnazlıklar hiç bir zaman bu ilahi kitabın asaletini etkileyemedi. Yüce Allah İslam Peygamberi’nin –s– bu ebedi mucizesini insanları karanlıktan ve cahillikten ve zulüm ve adaletsizlik karanlığından kurtararak aydınlığa kavuşturan kitap olarak tanımlıyor.

İngiliz bilgin Jan Dion Port “Muhammed ve Kur'an'ı Kerim katında taksir özrü” adlı kitabında şöyle yazıyor:

Kur'an'ı Kerim doğum anından ölüm anına ve yeniden yaşam ve uhrevi kurtuluşa kadar en güzel ve en iyi ve en tatlı ibareleri gündeme getiriyor ve tüm medeni, askeri, yargı, ceza, ruhi, ahlaki, edebi ve talim ve terbiye hükümlerini içeriyor.

Alman şair Gote de şöyle diyor: bizim papazlarımız uzun yıllar bizleri mukaddes Kur'an'ı Kerim hakikatini ve getireninin azametini idrak etmekten uzak tuttu, ancak her ne kadar ilim ve bilim yolunda ilerler ve bağnazlık perdelerini aralarsak, Kur'an'ı Kerim’in tümünü içerdiği İslam’ın yapıcı öğretilerinin azameti bizi derin bir hayrete ve şaşkınlığa düşürüyor ve bugün artık bu anlatılmaz kitabın beşeri alemi kendine çekmesi ve çağımızın ilim ve bilimi üzerinde derin tesirini göstermesi ve cihanşumul hale gelmesi yakındır.