Eylül 25, 2020 20:00 Europe/Istanbul

Bu bölümde Al-i İmran Suresinin 192 ila 195'inci ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

İslam Peygamberinin  yaşadığını önemli olaylardan biri de  yarenleri ile beraber Mekke'den Medine'ye hicretleridir.  Medine'de İslam'ın yayılmasının ardından  Allah Resulü  Mekke Müslümanlarından  daha fazla eziyet ve zulüm görmemek için  Medine'ye  hicret etmelerini istedi. Çoğu Müslümanlar ise azar azar ve yavaş yavaş  gizli bir şekilde Mekke'den çıktılar ve  çok az sayıda Müslüman Mekke'de kalmaya devam etti. 

Kureyşliler   Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in  Medine'de yarenlerinin arttığını ve Mekkede'ki Müslümanların da onlara katılmasını görünce  Allah Resulü'nün de onlara katılacağını  öngörüp bu yüzden  Hz. Muhammed'i yatağında iken öldürmeye ant içtiler.  Bu sırada Cebrail as  Allah Resulüne  olayı anlattı ve Kureyşlilerin şom planından onu haberdar edip geceyi yatağına yatmamasını istedi.  

Artık gecenin geç saatleri idi. Kureyşliler  Allah Resulünün etrafında toplanmış ve onun uyumasını bekliyorlardır. Böylece şom planlarını gerçekleştirmek için saniyeleri geri sayıyorlardı.  Ancak bu gecede Ali bin Ebi Talip as  Allah Resulünün yatağına yatmıştı. Böylece Allah Resulü de Mekke'den Medine'ye doğru yola çıkmışlardı. 

Allah Resulü Hz. Muhammed saa Mekke halkının  en emanettar ismi  olarak tanınıyordu. Öyle ki her Mekkeli gerektiğinde mal varlığını ona emanet ediyordu.  Bu yüzden  Allah Resulü  Medine'ye doğru yola çıkmadan önce her şeyden ziyade  Ali as'a  insanlar arasında  Muhammed yanında emaneti veya malı olan herkesin gelip onu teslim almasını bildirmesini istedi.  Emanetler sahiplerine teslim edildikten sonra Allah Resulünün talimatı üzerine  Ali as ayrıca Peygamber Efendimiz'in kızı Hz. Fatıma as ve  kendi annesi Fatıma'yı ayrıca Zübeyr kızı Fatıma'yı kalan Müslümanlar ile beraber  Medine'ye götürmeli idi. 

Ebu Sufyan ise Ali as, Allah Resulü ailesi ve diğer Müslümanların Medine'ye doğru hareketlerinden haberdar olduğunda  hemen  onları yakalamak üzere bir grup gönderdi.  Ali as'ın  ufacık kafilesi gecenin karanlığında, düz ve siyaha bürünmüş Hicaz çöllerinde yavaş yavaş ilerliyordu.  Bu kafile Zaccenan dağının eteğine varınca birden bire 8 kadar silahlı ve maskeli  Kureyşli kafir süvari  pusularından çıkıp  kafilenin önünü kestiler.  

Bu sırada Ali as  hemen  kafilesinden Eymen ve Ebu Vakıd isimli iki kişiye şöyle emretti:" Siz develere diz çöktürün ve ayaklarını bağlayın.  " Ali as bunu söyleyip ardından kılıcını kınından çekip saldırganlara karşı direndi.  Saldırganlar ise Ali as'a iğneli sözleri ile şöyle hitap ettiler:"  Kadınlar ile beraber kaçıp kendini kurtaracağını mı sandın?    Hemen Mekke'ye geri dön... "  Ali as ise şöyle buyurdular:"  Ya dönmezsem? "

Onlar ise "  O zaman seni, sana ölümden daha beter olan  horluk ve zilletle geri götürürüz. 

Bu konuşmaların ardından  saldırganlar hızlı bir şekilde develer ve kadınlara doğru saldırıp onları korkutmaya ve morallerini düşürmeye çalıştılar.   Mekke'de de Allah Resulüne büyük eziyetler eden Huveyres isimli saldırganlardan biri  Hz. Fatıma as ve diğer kadınların binmiş olduğu deveye saldırdı.  Bu saldırı sonucu Hz. Fatıma as  deve üstünden düştü ve mübarek vücudu yaralandı. Ali as  bu durumu görünce  saldırganlar ve kadınlar arasına girdi ve onun düşmanlar ile birebir savaşı ve çarpışması da başlamış oldu. 

Saldırgan çetenin başında ise Cenah isimli biri vardı.  Cenah Ali as'a kılıçla saldırdı. Ancak Ali as özel bir çeviklik ile kendini ağır kılıç darbesinden kurtardı ve muhteşem bir dönüş ile  o kılıcı Cenah'ın elinden kaptı ve onu attan yere düşürdü.  Ardından  diğer saldırganlara saldırarak  Müslümanların kafilesini savundu ve onları geri püskürttü.  İmam Ali as  bu sırada  hamaset dolu coşturucu şiirler mırıldanarak   gönlünün derinliklerinden tam imanla  vuruşlar yapıp düşmana ruhsal ve psikolojik darbeler de indirdi.  Bu tarihi anlarda İmam Ali as şu beyti de okumuştu:"   خَلُّوا سَبیلَ الجاهِدِ المُجاهِدِ    آلَیتُ لا اَعْبُدُ غَیرَ الْواحِد

"Allah yolunda mücadele eden çalışkan mücahid için yolu açın

Ant içmişim Allah'tan başkasını tapmamaya"

Kureyşli elçiler Ali as'ın kahramanlıkları ve kararlılığını görünce  yeise kapılıp  Müslüman muhacirleri geri getirmeye güçlerinin yetmeyeceğini anladılar.  Bu yüzden  ikinci kez  daha yumuşak bir dille şöyle dediler:"   Gel de beraber Mekke'ye dönelim. " İmam Ali as ise tam cesaretle  son sözlerini de şöyle dile getirdi:" Medine'de amca oğlum Allah Resulünün yanına gitmekte kararlıyım. Hiçbir zaman hiçbiriniz   beni önleyemezsiniz veya yakınlaşamazsınız. Önüme çıkan hayatını kaybedecek ve parça parça olacaktır. "

İmam Ali as bu sözlerin ardından yarenleri  Ebu Vakıd ve Eymen'e dönüp develerin ayaklarını açmalarını, yolcuları bindirmelerini ve kafilesinin harekete geçmesini emretti. İşte İmam Ali as'ın cesaret dolu direnişi ve duruşu ile kafile de  düşmanlardan kurtuldu ve muzaffer bir şekilde Medine'ye doğru yola çıktı.   

Allah Resulü ise  Medine'ye gittikten sonra Kuba köyünde  Ali as'ı beklemekte olduğu sırada Al-i İmran suresinin 191 ila 194'üncü ayetlerinin indiğine şahitlik etti. 

Bu ayeti şerifelerde şöyle buyrulmaktadır:" «الَّذِینَ یَذْکُرُونَ اللَّهَ قِیَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَیَتَفَکَّرُونَ فِی خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذَا بَاطِلًا سُبْحَانَکَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ :

﴾191﴿ Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!

 رَبَّنَا إِنَّکَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَیْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِینَ مِنْ أَنْصَارٍ  "

﴾192﴿ Rabbimiz! Sen kimi ateşe sokarsan hiç şüphe yok onu rezil etmiş olursun. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur."

رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِیًا یُنَادِی لِلْإِیمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّکُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَکَفِّرْ عَنَّا سَیِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ: "

﴾193﴿ " Rabbimiz! Doğrusu biz ‘Rabbinize inanın!’ diyerek, imana çağıran bir davetçiyi işitip iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi sil ve bize iyilerin ölümünü nasip et."

 رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَى رُسُلِکَ وَلَا تُخْزِنَا یَوْمَ الْقِیَامَةِ إِنَّکَ لَا تُخْلِفُ الْمِیعَادَ

"

﴾194﴿    Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığıyla bize vaad ettiklerini ver bize; kıyamet gününde bizi rezil etme. Sen asla sözünden caymazsın."

İmam Ali as ise  Medine'ye doğru yürüyüşlerinde  bir gece de Ziccenan bölgesinde kalıp  Ümmi Eymen gibi kimi geride kalanların gelmesini bekledi.  O akşam  İmam Ali as ve yarenleri ibadet edip sabaha kadar zikir ettiler.  Şafağın sökmesi ile  herkes Ali as'ın ardında sıralar halinde namaz kıldılar.  Bu küçük kafile  Allah'ın adı ve hatırı ile  bir bir yoldaki noktaları geride bırakıp  Rebiülevvel ayının ortasında  Allah Resulünün Kuba köyünde bulunduğu noktaya üç günün ardından vardılar.  

Allah Resulü  İmam Ali as ve beraberindekilerin gelişinden haberdar olduğunda şöyle buyurdular:"  Ali'ye yanıma gelmesini söyleyin! " Herkes şöyle dedi:"  Ey Allah Resulü  Ali as uzun yürüyüşün ardından artık yürüyecek durumda değildir. " Allah Resulü şahsen  İmam Ali as'ı görmeye gitti. Onu kucakladı ve  onun yaralı ayaklarını görünce gözleri yaş ile doldu. 

Allahu Teala da İmam Ali as ve diğer Müslümanların mücahedeleri ve çabalarından dolayı  Al-i İmran suresinin 195'inci  ayetini Allah Resulüne indirdi ve şöyle buyurdu: "« فَالَّذینَ هاجَرُوا وَ اُخْرِجُوا مِن دِیارِهِم وَ اُوذُوا فی سَبیلی وَ قاتَلُوا وَ قُتِلُوا لاَ ُکَفِّرَنَّ عَنهُم سَیِّئاتِهِم وَ لاَدْخُلَنَّهُمْ جَنّاتٍ تَجْری مِن تَحْتِهَاالاَنْهارُ ثَواباً مِن عِندِاللّهِ وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوابِ:

"Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda eziyete uğratılanların, savaşanların ve öldürülenlerin, işte onların günahlarını elbette sileceğim. And olsun ki, Allah katından bir mükâfat olarak onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Şüphe yok ki nimetin güzeli Allah’ın katındadır!"