Eylül 25, 2020 20:01 Europe/Istanbul

Bu bölümde geçen bölümün devamında Tebuk savaşı ile ilgili konuşacağız.

Hicretin  sekizinci yılının başlarında, Mekke'nin fethinin ardından  Hicaz bölgesinde nisbî güvenliğin sağlandığı sırada   Allah Resulü Hz. Muhammed saa Şam sınırlarında İslam'ın tebliğini yapmayı düşündü ve buna esasen   Hâris Umeyr Ezdi'ye bir mektup vererek  Şam havalisi  bölgelerinden Busra hakiminin nezdine gönderdi.  

Busra hakimi ise Roma imparatorluğu hakimiyeti altında idi.  Haris,   yolunda Mu'tah bölgesine vardı. Mu'tah emiri  Şarhabil Gassani ise Haris'in görevinden haberdar olup onun mektubu hakkında da bilgi edindikten sonra Allah Resulünün elçisini şehit düşürdü.  Bu olaya paralel olarak  Allah Resulü tarafından Kuran-ı Kerim'i öğretmek ve öğretilerini yaymak için  bu bölgeye   giden  kişiler de saldırıya uğrayıp yaralanan biri hariç diğerleri şehit düştüler. 

Bu olayların ardından  Allah Resulü ise   Mu'tah savaşı emrini verdi.  Bu savaş emri aslında  Müslümanların  Roma imparatorluğu ordusunun imkanlarını ve kabiliyetlerini tanıma operasyonu ve girişimi olarak da tanımlanabilir.  Mu'tah savaşının ardından  Allah Resulü ise Müslümanları Romalılar ile savaşmaya çağırdı.  Allah Resulü geçen savaşların tersine bu kez Tebuk bölgesine Romalılar ile savaşmaya gittiğini belirtti. Tebuk bölgesi  Medine ve Şam arasında bulunan bir bölge idi. Bu bölge Allah Resulü Hz. Muhammed saa ve Müslümanların savaş amacı ile   kat etmesi gereken en uzun yollardan birine sahipti.  Bu savaşta Müslümanların düşmanı olan  Romalılar ordusu ise hem savaşçı sayısı ve tecrübesi hem de savaş teçhizatı ve imkanları açısından İslam ordusundan daha üstün durumda idi.   Bu yüzden de Allah Resulü  Müslümanlara hedef bölgeyi anlattıktan sonra onlardan daha fazla erzak ve malzeme yanlarına almalarını istedi. 

Allah Resulü  İslam ordusunu donatmak için  şehrin etrafındaki tüm aşiretlerden yardım istedi ve Mekke'ye bile mektup gönderdi. Bu çerçevede Attab bin Esid'i de  Mekke'deki komutanı olarak belirleyerek   aşiretleri  cihat için seferber etmesini  istedi. Bu doğrultuda   her aşiret için de ayrı bir bayrak ve emir belirledi.  Ayrıca  zenginlere  ellerinden geldiği kadar da İslam ordusuna erzak ve silah yardımı yapmalarını emretti. 

Medine halkının çoğu ise çiftçi olup ziraat ile geçiniyorlardı.  O dönem ise  hasat dönemi idi.  Bu yüzden  Medine'den çok uzakta bulunan Tebuk'a gitmek  zor bir işti.  Buna ilaveten  o devrin iki süper gücünden biri olan  Romalılar ile  savaşmak da Müslümanları tereddüt ve  dehşete düşürmüştü.  Bu arada  her daim Müslümanların moral ve motivasyonunu düşürmek için  fırsat kollayan  münafıklar ve riyakarlar  Roma İmparatorluğunun gücünü abartarak insanları daha fazla korkutmaya çalışıyorlardı.   

Bu kesim  zehirleyici   propaganda çalışmaları ile  saf ve zayıf imanlı insanların  Allah Resulünün cihat çağrısına  hayır demelerine vesile oldular.  Bu kesim ise  kafirler ile savaşta tereddüde kapıldılar.  

İşte tam da bu sıralarda  Tevbe suresinin  38 ve 39'uncu ayetleri indirildi ve sert ve kesin bir dille Müslümanlar  düşmanın tehlike düzeyinden haberdar edildi ve şöyle buyruldu:" « یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آمَنُوا مَا لَکُمْ إِذَا قِیلَ لَکُمُ انْفِرُوا فِی سَبِیلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ ۚ أَرَضِیتُمْ بِالْحَیَاةِ الدُّنْیَا مِنَ الْآخِرَةِ ۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَیَاةِ الدُّنْیَا فِی الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِیلٌ / إِلَّا تَنْفِرُوا یُعَذِّبْکُمْ عَذَابًا أَلِیمًا وَیَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَیْرَکُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَیْئًا ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ کُلِّ شَیْءٍ قَدِیرٌ.

"﴾38﴿  Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda seferber olun" denilince yerinize çakılıp kaldınız; yoksa âhiretten vazgeçip de dünya hayatıyla yetinmeye razı mı oldunuz? Halbuki dünya hayatının sağladığı fayda âhiretinkine göre pek azdır.   ﴾39﴿ Eğer toplanıp seferber olmazsanız Allah sizi elem veren bir azapla cezalandırır, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Allah’ın her şeye gücü yeter."

Hakiki müminler,  canı gönülden  Allah ve Resulüne iman edenler  ise savaşa hazırlandırlar ve herkes elinden geldiğince  savaşın masraflarının karşılanması için mali destekte bulundu.  Birçok Müslüman kadın  takıları ve değerli eşyalarını bile İslam ordusunun donatılması yolunda sundu.  Yoksul bir adam  üç kilo kadar hurma getirdi ve şöyle dedi:"  Ey Allah Resulü!  Irgatlık yapmışım ve altı kilo kadar  hurma ücretim olmuştur.  Yarısını aileme verdim ve diğer yarısını da savaş için ayırdım. " Bir başka kişi ise üç kilo hurma getirip şöyle dedi:"   Ey Allah'ın Resulü!   Geceden sabaha kadar  hurmalığı suladım ve altı kilo kadar hurma ücret aldım.  Üç kilosunu aileme ve yarısını da Allah'a  ödünç vermek için  ayırdım. "Bu olaylar yaşanırken   gösteriş amacı ile büyük hediyeler veren kimi zenginler   yoksul  Müslümanlarla bu naçizane  hediyeleri ve infaklarından dolayı alay ettiler.  İşte burada  Tevbe suresinin 79'uncu ayeti indirildi ve şöyle buyruldu: "« الَّذِینَ یلْمِزُونَ الْمُطَّوِّعِینَ مِنَ الْمُؤْمِنِینَ فِی الصَّدَقَاتِ وَالَّذِینَ لاَ یجِدُونَ إِلاَّ جُهْدَهُمْ فَیسْخَرُونَ مِنْهُمْ سَخِرَ اللّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِیمٌ:

﴾79﴿ " Sadakalar konusunda müminlerden hem gönüllü olarak fazla fazla verenlere hem de daha fazla verecek bir şey bulamayanlara dil uzatıp onlarla alay edenleri Allah maskaraya çevirecektir. Onlar için elem verici bir azap da vardır."

Medine halkı arasında ise  imanı zayıf çevrelerde, gevşek ve tembel  insanlar  savaş meydanlarına gönderilmemek  ve gitmemek için  türlü türlü mazeretler uydurdular.    Hiçbir mazeret uydurmayanlar ise   içi boş, temelsiz ve komik  bahanelere baş vurdular.  Örneğin  Beni Selime aşireti  liderlerinden Cedde bin Kays bir münafık olarak Allah Resulünün  Romalılar ile savaş önerisini sunduktan sonra ona şöyle dedi:"  Ey Resulullah!  Aşiretim de benim ne kadar kadınlara düşkün olduğumu biliyor. Sizinle gelsem  Romalı kızlara gözüm sataşınca  onlara vurulacağımdan ve kendimi tutamamamdan korkuyorum. Bu yüzden izin ver de Medine'de kalayım.  Ey Allah Resulü! Beni fitne ve sınamakla uğraştırma!"

Cedde bin Kays'ın bu sözleri o kadar utanç verici ve  düşündürücü idi ki  Allahu Teala da  Tevbe suresinn  49'uncu ayetinde bu hususta şöyle buyurdu: "« وَمِنْهُم مَّن یقُولُ ائْذَن لِّی وَلاَ تَفْتِنِّی أَلاَ فِی الْفِتْنَةِ سَقَطُواْ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِیطَةٌ بِالْکَافِرِینَ:

"﴾49﴿ İçlerinden "Aman bana izin ver, başımı derde sokma!" diyenler de var. Ama bilmiş olsunlar ki asıl (bu tutumlarıyla) belânın içine düşmüş oldular. Cehennem inkârcıları mutlaka kuşatacaktır."

Münafıklardan bir başka kesim ise  hava sıcaklığını bahane edip  diğerlerine de bu sıcaklıktan dolayı savaşa gitmemelerini söylediler.  Onlar görünüşte  arkadaşça tavsiyeleri ile  hem Müslümanların iradesini zayıflatmak hem de kendilerine suç ortağı bulmak istiyorlardı. Ancak Allahu Teala  Tevbe suresinin  81'inci ayetinde  kesin ve ağır bir dille bu tutumu eleştirdi ve şöyle buyurdu: "«قُل نَارُ جَهَنَّمَ اَشَدُّ حَرّاً لَوکَانُوا یَفقَهُونَ: 

" De ki: "Cehennem ateşi çok daha sıcaktır" tabii anlayabilselerdi!"

Bu kesimlere karşı  gerçekten din sevdalısı ve cihat savaşına canı gönülden katılmak isteyenler de vardı.  Ancak bu kesimin bir kısmı da  yoksulluktan dolayı  binek ve azıkları yoktu. Bunlar ise Allah Resulünün yanına gidip  ondan  binek hayvan istediler.   Bu arada yeni kişilik Medine yoksullarından oluşan bir grup Hz. Muhammed saa'e şöyle dediler:"  Biz cihada katılmak istiyoruz.  Ancak bineğimiz ve savaş imkanlarımız yoktur.  Sizden savaş teçhizatı bize vermenizi istiyoruz. " 

Fazladan silahı ve bineği bulunmayan Allah Resulü ise   bu gruba olumsuz yanıt verince bu yedili  grup  üzüntüden ağlamaya başladı ve gözleri yaşlı bir şekilde Allah Resulününün yanından uzaklaştılar.  Zenginlerin bazıları  bu üzüntü ve ağlayıştan haberdar olunca  bu kesime destek verme adına onlara binek ve savaş teçhizatı hazırladılar.  Tevbe suresinin 92'nci ayeti bu olay dolayısı ile indirildi. Allahu Teala bu hususta şöyle buyurmuştur:" « وَ لا عَلَى الَّذینَ إِذا ما أَتَوْکَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لا أَجِدُ ما أَحْمِلُکُمْ عَلَیهِ تَوَلَّوْا وَ أَعْینُهُمْ تَفیضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَناً أَلاَّ یجِدُوا ما ینْفِقُونَ:   " ﴾92﴿ Kendilerine binek sağlaman için sana gelip de, "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" diye cevap verdiğin zaman, harcayacak bir şey bulamamanın üzüntüsünden göz yaşları dökerek geri dönenlere de günah yoktur."