Nisan 30, 2016 07:24 Europe/Istanbul

Feminizm ve ilkelerin tenkidi, öğretiler ve sonuçları adlı programımızın geçen bölümlerinde aile uzmanlarına göre feminizmin pozitif sonuçlarına göre negatif sonuçlarının daha belirgin olduğunu ve bu düşünceye bir çok eleştiri yönelttiklerini anlattık.

Bazı batılı düşünürlere göre feminizm, yalan ve sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Örneğin "Feminizmin 10 yalanı" veya "Feminizmin 6 hilesi" adlı bazı eserler, feministlerin yalanlarını gün ışığına çıkaran bazı eserlerdir. Bu programda batılı uzmanlara göre feministlerin yalanlarını sizlere aktarmaya çalışacağız. Birlikte dinleyelim.

 

Feministler, büyük yalanları ile değerli aile yapısının temellerini sarsarak, aile yapısını bozmaya çalışıyorlar. Amerikalı yazar ve eleştirmen Sue Bvhlyn, "feminizmin 10 yalanı" adlı makalesinde, Tony Grant tarafından "kadın olmak" adlı kitapta gündeme getirilen feministlerin 10 büyük yalanını ele alıyor. Söz konusu 10 yalan ise: Kadınlar her işi yapabilirler, kadınlar ve erkekler temelde aynıdırlar, kadınların istenilmesi onların başarısı ile artar, kadınların gerçekleşemeyen yetenek projeleri, cinsellik eşitliği, annelik rolünün inkar edilmesi, kadın olmak eşittir zayıf olmak, yaşamak nefes almak değil kariyerde başarılı olmaktır, kadınların kendi kendine yeterliliğinin efsanevi planı, ve kadınların kadınsı erkeklerden hoşlanmasıdır.

 

Feministler ilk büyük yalanlarında, kadınların sadece yapmakla kalmayıp, erkeklerin yaptıklarını yapmaları gerektiği konusunu yaymaya çalışıyorlar. Bu slogan, çağdaş kadınların, genelde onları örseleyip güçsüz bırakan erkeksi görevlere boyun eğmeye zorluyor. Buna göre bazı kadınlar, koca ve çocuklarını bırakırken, bazıları kendi meslek ve zevklerinin peşinden giderek evlenme ve aile kurma düşüncesini kafalarından siliyorlar. Görünüşe göre feministlerin bireyselliği ve kendine yeterliliğe vurgu yapmaları, kadınların yaşam kalitesini yükseltmeli, seçme hakları ve erkeklerle ilişkilerini iyileştirmeli; fakat on yıllar geçmesine rağmen, kadınlar artık feminizm ve kadın hareketin vaatlerine gönül bağlamamak ve güvenmemek gibi bir gerçekle karşı karşıyalar.

Batılı yazar Nansi Li Dmeos (Nancy Lydmvs) bu bağlamda şöyle yazıyor: Kadınların ev hanımlığından hoşnut olmamaları ve onları evden dışarı çıkartma çabaları, onların eskiye göre daha fazla stres altında olmalarından başka sonucu olmadı, nitekim bir çok kadın artık uzman ve ilaç yardımı olmaksızın yaşayamıyorlar.

 

Feministlerin ikinci büyük yalanı ise, kadın ve erkeğin temelden aynı olmasıdır. Fakat kadın ve erkekler sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan bir birbirinden farklıdırlar. Batılı sosyolog Steven Goldberg bu bağlamda şöyle diyor: Temel gerçek şu ki kadın ve erkekle, genlerinden davranış ve düşünce tarzına kadar birbirinden farklıdırlar.

Dr. Laura Schlesinger de şöyle diyor: Kadınlar ve erkekler temelden birbirinden farklıdır. Bu farklılıkları biz yaratmadık, bu yüzden biz de değiştiremeyiz.

Feministlerin 3. büyük yalanı, başarılı olmanın çekiciliği arttırdığına vurgu yapıyor. Bu yalana göre bir kadının çekiciliği, başarısı ile doğru orantılı olarak değişiyor. Fakat bir kadın, duygu ve kadınsı sevgisi gibi müstesna özellikleri nedeni ile erkek tarafından övülüp sevilmekte. Yapılan araştırmalara göre yüksek eğitimli kadınlar evliliğe daha az hazır olup ender olarak kendilerine bir eş seçebiliyorlar.

 

Feministlerin 4. yalanında ise "insanların gerçekleşemeyen kabiliyetlerine" inanılıyor. Buna göre "tüm kadınlar" olağanüstü yetenek ve kabiliyetlere sahipler ve bu kabiliyetler ise uygun bir ortamda yetiştirilmeli. Fakat gerçek şu ki kadınlar da erkekler gibi sıradan insanlardır.

5. yalan ise kadın ve erkeğin cinsel benzerliklerine dayanıyor, fakat iki cinsiyet arasında mevcut olan temel farklılıklar, çok açıktır.

Feministler 6. yalanlarında ise evlilik ve hamileliğin ertelenebileceğine inanıyorlar. Fakat uzmanlar ve doktorlara göre kadının üreme dönemi kısıtlıdır ve yüksek yaşlarda hamilelik ve doğum şansı çok azdır, hatta mümkün olsa dahi bir çok zorluk ve tehlike ile beraberdir.

 

Feministlerin 7. büyük yalanında, dişi olmanın zayıf olma anlamında olduğu telakki edilirken, nezaket, incelik ve zarafet gibi davranışlar genelde alaya alınmakta. Fakat kadınsı davranışlar bir yandan kadınların çekiciliğini arttırırken, diğer yandan da erkeklerde destek olma gücü ve duygusunu yoğunlaştırır.

8. yalanda ise feministler, geleneksel kadınlık davranışlarının bir çeşit pasiflik ve sessizliğe, dolayısı ile kadının değersizleşmesine sebep olduğunu savunuyorlar. Fakat bilinçli olarak gönülden birini kabullenmek, duygusal ilişkilerde kadınsı içgüdüler ile derin bir şekilde bağlantılıdır.

 

Feministlerin 9. yalanında "balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar, kadının da erkeğe ihtiyacı olduğu" söyleniyor. Fakat bu düşünce Amazonların düşüncesini hatırlatıyor. Erkekler de kadınlar kadar değerli olduğu gerçeğine rağmen, Amazonlar erkeklerin sadece üremede yararlı olduklarına inanıyorlar.

Ve 10. yalan ise kadınların, kadınsı olan erkeklerden hoşlanmasıdır. Fakat erkeksi özelliklere sahip olan kadınların erkekler tarafından sevilmemesi gibi, kadınlar da, kadınsı özelliklere sahip erkekleri beğenmezler. Gerçek bir kadın, gerçek bir erkekten hoşlanır ve takdir edilir.

 

Bir çok batılı düşünür, kendi eserlerinde feministlerin hata ve yanlışlıklarını açıkça beyan ediyorlar. Avustralya'da Aile ve Yaşam Uluslar arası Konseyi kurucusu ve üyesi Bob Francis da "Feminizmin 6 hilesi" adlı makalesinde bu konulara değinerek, kadınlara kürtaj hakkı, ev hanımlığına karşı meslek edinme önceliği, iş alanında ve sorumluluk taşımada kadınlara karşı ayırımcılık, tüm alanlarda kadın ve erkeğin benzerliği ve eşitliği gibi feministlerin hilelerine değinmekte.

Bu arada feministlerin bir diğer hatası, kadınların erkeklere üstünlüğüne vurgu yaparak, erkeklerin konumunu zayıflatmasıdır. Avustralyalı araştırmacı ve hukukçu Graham Strachan "Amerikalı erkekler, erkekliklerini kaybetmişler" başlıklı makalesinde, feministlerin kendi sloganları ile erkekleri aşağıladığını , böylece Amerikalı erkeklerin eş ve çocukları için fedakarlık yapmadığını, zira artık bunun bir değer olmadığını düşündüklerini belirtiyor.

 

Pakistan asıllı Amerikalı araştırmacı Nadia Hace (Nadia Khawaja) "Batı'da Aile Hayatının Krizi" adlı makalesinde batıda aile yapısının, boşanma oranlarının artması, cinsellik laubalilik, tek ebeveynli ailelerin artması, gayrı meşru çocukların çoğalması, ebeveynlere hakaret edilmesi ve büyük anne ve babaların aile tarafından terk edilmesi gibi bir çok yönde negatif değişime uğradığını belirtiyor.

Ve İslami sanat ve müzik uzmanı Dr. Louis Lamia el-Faruki de "İslam Gelenekler ve Feminizm Hareketi, Çatışma veya işbirliği?" adlı makalesinde, Müslüman kadınların feminizme kötümser yaklaştığını belirtiyor. Feminizm geniş aileye karşıdır, cinsiyet rolleri arasındaki farklılıkları önemsemiyor ve bireyselliği tavsiye ediyor. Louis makalesinin sonunca İslami toplumlarda dini değer ve ülküler temelinde kadın hakları ve konularına dikkat edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

 

Böylece on yılların ardından artık kadınlar feminizmin ve kadın hareketlerinin vaatlerine güvenmemeleri gerektiğini, zira feministlerin bir çok düşüncesinin gerçek dışı ve yalan olarak onların aşırıcılık zihniyetinden kaynaklandığını, tüm bu süre içinde doğa, aile yapısı ve insanlık yaşamının temellerine zarar verdiği kanaatine vardığını anlamıştır. 009  015