Kasım 27, 2020 16:02 Europe/Istanbul

Bugün yine her hafta olduğu gibi Orta Asya ve Kafkasya bölgesinin geçen haftaki en önemli gelişmelerini gözden geçireceğiz.

Bültenimizi geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi yine Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasında devam eden Karabağ çatışmaları ve bu münakaşa ile ilgili ateşkese ve bu bölgede son gelişmelerine ayırdık.

Geçen hafta dağlık Karabağ çatışmalarında imzalanan ateşkes anlaşmasının bölgede ve dünya genelinde yankıları devam etti. Başta ABD ve Fransa olmak üzere bazı Batılı devletlerin Rusya’nın öncülüğünde imzalanan ateşkes anlaşmasına muhalefetlerin devamında bu ülkelerin boş oturmadığı anlaşılıyor.

Geçen hafta ateşkes anlaşmasına yöneltilen sözlü eleştirilerin ve saldırıların ardından Fransa senatosu konu ile ilgili bir kararname onayladı. Kararnamede Fransa senatosu Paris yönetiminden kendini cumhuriyet ilan eden dağlık Karabağ cumhuriyetini tanımasını istiyor. Oysa gerçekte bu bölge neredeyse dağılma eşiğine geldiği ve bölgede yaşayan Ermenilerin de Ermenistan’a göç etmeye başladıkları gözleniyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Fransa senato meclisinin bu hareketine gösterdiği tepkide olarak yayımladığı bildiride, Fransa devlet Rusya ve Amerika ile birlikte AGİT’e bağlı Minsk grubunun eşbaşkanı olduğunu hatırlatarak şu ifadelere yer verdi:

Fransa senato meclisinin kararnamesi, Paris yönetiminin Karabağ münakaşasının çözümünde tarafsızlık ilkesini sorgular nitelikte olup Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Fransa’nın adil bir ara bulucu olduğu konumuna zarar vermektedir.

Bu doğrultuda geçen hafta Azerbaycan Cumhuriyeti’nde bazı siyasi partilerin ve STK’ların üyeleri Perşembe günü Fransa’nın Bakü Büyükelçiliği önünde düzenledikleri eylemde Fransa senato meclisinin kararnamesini kınadı.

Bu arada Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı ve Azerbaycan halkının sergiledikleri sert tepkiye karşın siyaset meseleleri uzmanları Fransa senato meclisinin son kararnamesi sadece tavsiye mahiyetinde olduğunu ve uygulanma yönünde hiç bir zorunluluğu söz konusu olmadığını belirtiyor.

Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasında dağlık Karabağ münakaşası ile ilgili ateşkes anlaşması, başta AGİT’e bağlı Minsk grubunun eşbaşkanları ABD ve Fransa başta olmak üzere bazı Batılı devletler bu anlaşmaya karşı çıkmalarına karşın geçen 9 Kasım tarihinde Rusya’nın ara buluculuğu ile imzalandı.

Amerika ve Fransa şöyle diyor: Çatışma tarafları arasında bizim de hazır bulunduğumuz bir masada yeni bir anlaşma imzalanması gerekiyor.

Amerika ve Fransa AGİT’e bağlı Minsk grubunun eşbaşkanları olmalarına karşın yine başta tuhaf şartlardan da söz ediyor. şimdiki şartlarda bile Ermenistan’a desteklerinden el çekemeyen bu iki ülke, Rusya öncülüğünde imzalanan barış anlaşmasında Ermenistan ve dağlık Karabağ Ermenilerinin çıkarları da gözetilmesi gerektiğini ileri sürüyor.

Amerika ve Fransa 1990’lı yılların başından bere dağlık Karabağ münakaşasını sonlandırmak üzere ara bulucu grupta yer almalarına rağmen şimdiye kadar bu yönde hiç bir olumlu adım atmadılar, ya da atmak istemediler.

Gerçekte Amerika, Rusya ve Fransa AGİT’e bağlı Minsk grubunun eşbaşkanlarıydı; ancak sonunda Rusya tek başına münakaşa taraflarına on maddelik bir barış anlaşması imzalatmayı başardı. Ancak Amerika ve Fransa şimdi Rusya yönetimi onları aldattığını ve Fransa bu ülkede İslamcılarla uğraştığı ve Amerika’da Başkan Trump seçimlere hile karıştığı iddiası ile demokrat kanatla sürtüştüğü bir sırada bu fırsatı değerlendirerek bu iki ülkenin Güney Kafkasya bölgesinde hedeflerini engellediğini ve kendi hedeflerini gerçekleştirdiğini belirtiyor. Oysa gerçekte ne Amerika ve ne de Fransa Güney Kafkasya bölgesinde herhangi bir hakkı bulunuyor. Bu iki ülke sadece Karabağ münakaşasını bahane ederek bu bölgede konumlarını pekiştirmeye çalışıyordu.

Amerika ve Fransa’nın Karabağ barış anlaşmasına karşı çıkmaları bir yana gerçekte Rusya öncülüğünde imzalanan bu anlaşmanın temel sakıncaları içerdiği belirtilmelidir. Örneğin İran İslam Cumhuriyeti çatışma tarafları olan Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan ile ortak sınırları bulunan bir ülke olarak halâ bu bölgede tekfirci teröristlerin varlığından kaygı duyuyor. Bu bağlamda İslami Şura Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkan vekili Abbas Muktadai Perşembe günü yaptığı açıklamada şöyle dedi:

Dağlık Karabağ bölgesinde tekfirci unsurlar ve ecnebi teröristler bulunduğu sürece kalıcı barış sağlanamaz. Bölge ülkeleri kalıcı barışı sağlayarak huzuru koruyabilecek güçtedir.

İranlı milletvekili Abbas Muktadai açıklamasının devamında, İran İslam Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasında dağlık Karabağ çatışmalarını sonlandırmak üzere imzaladıkları anlaşmaya yönelik tutumu hakkında da şöyle dedi:

İran İslam Cumhuriyeti’nin eğilimi komşu ülkelerin arasında dostluk kurmaktır ve Karabağ münakaşası alevlendiği ilk günden itibaren Tahran yönetimi Dışişleri Bakan Yardımcısını Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermenistan’a yolladı ve münakaşaya taraf olan ülkelerle birlikte Karabağ münakaşasının çözümü için hazırladığı planı anlattı.

İslami Şura Meclisi milletvekili Muktadai ayrıca Tahran yönetimi ülkenin güvenliği ve sınırlarını koruma meselelerine karşı çok hassas ve duyarlı olduğunu belirterek şöyle ekledi:

Ülkenin kuzeybatı sınırlarında en ufak ters hareket durumunda silahlı kuvvetlerimiz bundan önce Irak ve Suriye’de tekfirci teröristlere davrandıkları gibi davranacak ve İran sınırlarının güvensiz hale getirilmesine asla müsaade etmeyecektir.

Hal böyleyken uzmanlar şimdiki şartlar hakkında şöyle diyor:

Dağlık Karabağ münakaşasında barış anlaşmasının imzalanmasında aceleci davranılması, anlaşmada bazı sakıncaların yer almasına sebep olmuştur

Gerçekte Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan arasında Rusya’nın ara buluculuğu ile imzalanan anlaşmada bazı sakıncalar ve muğlak noktalar göze çarpıyor. Örneğin on maddelik anlaşmanın hiç bir yerinde dağlık Karabağ adı geçmiyor. Öte yandan nüfusu 130 bini bulan dağlık Karabağ Ermenilerin bu anlaşmaya kesinlikle karşı çıkıyor. Bir başka ifade ile, Bakü yönetimi bundan sonra Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ve politikalarına karşı olan bu insanları yönetmesi gerekiyor. Hal böyleyken, İlham Aliyev hükümeti şimdiden kendini Bakü hakimiyetine karşı olan Ermeni nüfusun yaratacağı olumsuz şartlar için hazırlaması gerekiyor.

Öte yandan görünen o ki, Bakü yetkilileri hiç bir mantıklı gerekçe olmaksızın Türkiye devletine büyük tavizler veriyor. Bu tavizler, Türkiye ve Azerbaycan milletleri hiç bir ortak yönleri bulunmadığı ve hatta iki farklı mezhebe bağlı oldukları halde Türkiye devletine veriliyor.

Tüm bu gerçekler ortadayken, son günlerde bir de Türkiye yönetiminin Rusya ile dağlık Karabağ bölgesine konuşlanacak barış gücü konusunda da bazı anlaşmazlıklar yaşadığı anlaşılıyor.  Bu şartlarda anlaşılan o ki şimdi İlham Aliyev yönetimi işgal altından kurtulan bölgelerde karşı karşıya bulunduğu sorunlardan başka bir de Türkiye için Rusya yönetimi nezdinde ara buluculuk yapması gerekiyor.

 

 

Etiketler