Ayetlerin Hikayesi-35
Bu bölümde emanettarlığı konu eden Emanetler Ayeti olarak da ün yapan Nisa suresinin 58'inci ayeti ile ilgili konuşacağız.
Allah Resulü Hz. Muhammed saa Ramazan ayının onuncu gününde nereye doğru yola çıktığını açıklamadan Medine halkı ve diğer Müslüman aşiretlerden oluşan 10 bin kadar askeri bir güç ile şehri terk ettiler. Allah Resulü İslam ordusunun yola çıktığı haberinin Kureyşlilere ulaşmamasını istiyordu. Böylece o dönem şirkin merkezi sayılan Mekke'yi savaşsız ve kan dökülmeden fethetmek istiyordu.
İslam ordusunun hareketi o kadar düzenli ve askeri taktiklere ve ilkelere uygundu ki 10 bin kişilik İslam ordusu Mekke'nin 22 kilometre uzaklığında bulunan Merre'z Zahran bölgesine kadar Kureyşliler ve müşrikler hiçbir şeyin farkına varmadan yaklaştılar. Bu gafil avlama hareketi ve İslam ordusu savaşçılarının çabaları düşmanı korkunç bir paniğe düşürdü. İşte bu noktada Allah Resulü da İslam ordusunun çöle dağılmasını ve her kişinin bir meşale eline tutmasını istedi.
Hudeybiye barış anlaşmasının ihlali hususunda kaygı duyan Ebusufyan ve kimi Kureyş liderleri genellikle akşamları İslam ordusunun neler yapacağından haberdar olmak için Mekke'den çıkıp Medine'den Mekke'ye doğru gelen misafirler ve tacirlerden haber toplamaya çalışırlardı. O akşam da Ebusufyan Kureyş liderlerinden biri ile beraber İslam ordusunun kamp yaptığı Merre'z Zahran bölgesinin yukarı tarafında bulunan bölgeye gitti. Aniden garip bir görüntü ile karşılaştılar. Çölün her yerinde meşaleler ve yakılan ateşler görülüyordu.
Ebusufyan ve Kureyşli lider yakılan ateşlerden dolayı hayrete düştükleri halde Allah Resulünün amcası Abbas bin Abdülmuttalib ile karşılaştılar. Abbas Ebusufyan'a şöyle dedi:" Allah'a yeminler olsun ki bu meşaleler ve ateşler Muhammed'in ordusunun askerlerine ait. Kureyş bu ordu karşısında direnecek güce sahip değildir. "
Bunu duyan Ebusufyan şöyle dedi:" Ne yapabiliriz o zaman? "
Abbas şöyle dedi:" Bence benimle Muhammed'in yanına gidip ondan aman iste yoksa tüm Kureyşlilerin hayatı tehlikeye düşecektir. "
Ebusufyan Abbas ile beraber ata binip Allah Resulünün kurduğu çadıra doğru hareket etti. Allah Resulü Ebusufyan'ı görünce şöyle buyurdu:" Sana yazıklar olsun ey Ebusufyan! Hala Allah'tan başka bir ilah olmadığını anlamamış mısın? "
Baştan aşağı cahillik kokan Ebusufyan ise itiraz etmeye başlayıp şöyle dedi:" Neden kendi aşiretin ve kabilenle savaşmaya gelmişsin? " Allah Resulü "Siz daha zalim ve daha günahkarsınız. Anlaşmayı ayaklar altına aldınız ve Haza'a'yı Allah'ın evinde öldürdünüz " diye buyurdular.
Konuşmanın devamında Ebusufyan şöyle dedi:" Kureyş yerine sana yakın sayılmayan Havazin kabilesi ile savaşmak daha iyi değil mi? "
Allah Resulü " Mekke'yi fethederek onların da çözüleceğini düşünüyorum ve bu hususta umutluyum da " diye buyurdular. Ardından Ebusufyan'a şöyle dedi:" Yazıklar olsun sana ey Ebusufyan! Hala benim Allah tarafından gönderildiğimi O'nun elçisi ve peygamberi olduğumu anlamanın vakti gelmedi mi? "
Ebusufyan ise şöyle dedi:" Kureyş aşireti putları Lat ve Uzza ile ne yapayım? " Burada Abbas onun sözünü kesti ve sesini yükselterek şöyle dedi:" Sana yazıklar olsun! Neden İslam'ı kabul etmiyorsun? "
Bu tepkiyi gören Ebusufyan çaresiz bir şekilde Müslüman olmayı kabul etti. Bu yüzden Allah Resulü Ebusfuyan'a şöyle dedi:" Müslüman olduğunu söylüyorsun ancak bunu gönülle değil dilinle yaptın. "
Ebusufyan'ın Müslüman olmasından sevinen Abbas ise Allah Resulüne şöyle dedi:" Ey Allah'ın Resulü! Ebusufyan ihtiraslı bir insandır. İsterseniz ona bir avantaj tanıyabilir miyiz? "
Allah'ın da buyurduğu gibi alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed saa ise şöyle buyurdu:" Evet olabilir. Kim Ebusufyan'ın evine giderse orada güvende olacaktır. Mescid-i Haram'a gidenler de güvende olacaktır. Evine gidip de kapılarını kapatan da güvende olacaktır. "
Allah Resulü Abbas'a şöyle de buyurdu:" Ebusufyan'ı gitmeden önce vadinin geçidinde dağın öne çıkan kısmında beklet! " Abbas bunu yaptı ve Ebusfuyan da oturup İslam ordusunun düzenli gidişini izledi. Abbas kabileler ve aşiretleri tek tek Ebusufyan'a tanıtıyordu . Abbas ordu birimlerini anlatırken paniğe kapılan Ebusufyan şöyle dedi:" Kimse bu ordu ile savaşacak güce sahip değildir! Yeğeninin saltanatı ne kadar da büyümüş Abbas! "
Bunu duyan Abbas şöyle dedi:" Bu saltanat değil nübüvvettir. "
Büyük İslam ordusunu yakından gören Ebusufyan oradan ayrıldı ve hemen kendini Mekke'ye yetiştirip şöyle haykırdı:" Ey Kureyşliler Muhammed büyük bir ordu ile buraya doğru geliyor. Hiçbiriniz onun ordusunun karşısında direnecek güce sahip değildir. Bilin ki benim evimde kalan güvende olacaktır. "
Bunu duyan Ebusufyan'ın eşi Hint bin Atabe ise şöyle dedi:" Bu adamı öldürmelisiniz! Bu kötü haberi getiren sana yazıklar olsun " Ebusufyan ise " Kureyşlilere hitaben şöyle dedi:" Açık söylemek gerekirse sizin bu ordu karşısında hiçbir direnme şansınız yoktur. Bilin ki evinde kalan güvende olacaktır. "
Bunu duyan herkes dehşete kapılıp şöyle dedi:" Mekke halkı senin evine sığmaz ki! "
Ebusufyan " evet sığmaz ama kim ki evinde kalırsa güvende olacak. Mescid-i Haram'da olanlar da güvende kalacaktır. "
Böylece İslam ordusu Mekke'ye girdi. Mekke artık teslimiyet içerisinde idi. Daha önce Allah Resulünün ilahi davetine karşı tam güç ayağa kalkan Mekke şehri şimdi de korkulu ve mütevazı görünüyordu. İnsanlar evlerinin ve kapılarının delik ve çatlaklarından, kimileri de dağın eteğinden Allah Resulünün görkemini ve azametini görmeye çalışıyorlardı.
Allah Resulü Mekke'ye gölge düşürmüş noktanın başından tam haşmet ve görkem içerisinde şehre girdiler ve Ebu Talib'in mezarının yanında Hacun bölgesinde durdular. Allah Resulü burada dinlenip ardından tekrar deveye binip Allah evini ziyaret ve tavaf için Mescid-i Haram'a gitti.
Allah Resulü Kabe'ye giderken Müslümanlar ve müşrikler etrafı sarmışlardı. Kimi insanlar korkudan ve öfkeden hayrete düşmüş kimileri de seviniyorlardı.
Allah Resulü devesinin dizginini tutan Muhammed bin Mesleme'nin yönlendirmesi ile İslam ordusunun etrafında çember oluşturduğu bir şekilde Kabe'ye ulaştı ve Hacer'ül-Esved'e varınca Allahü Ekber diye haykırdı.
Mescid-i Haram'da ilginç bir heyecan göze çarpıyordu. Müslümanlar ise Mekke'de İslam ve Allah kelimesi yüzünden müşrikler ve putperestlerce kırbaçla işkence edildiklerini hatırladılar. Ancak şimdi Mescid-i Haram'da Mekke'nin kalbinde tevhid kelimeleri yankılanıyordu.
Allah Resulü Kabe etrafında tavaf etmeye başladı. Tavaf sırasında ise Mescid-i Haram'ı kirleten büyük putları görünce elindeki değnek ile onları yere serdi ve kırdı. Mübarek ellerinin ulaşamadığı noktalarda bulunan putları kırmak için ise Ali as'dan mübarek omuzlarına çıkmalarını istediler. Ali as ilk başta Allah Resulünün omuzuna basmak istemedi. Ancak Allah Resulü şöyle buyurdu:" Ben senin ağırlığına dayanırım ancak tüm İslam ümmeti vahyin azameti ve ağırlığı yüzünden benim ağırlığıma dayanamazlar. "
Allah Resulü Kabe'nin putlardan temizlenmesi için hala müşrik sayılan Kabe'nin kapıcısı Osman bin Talha'yı çağırdı ve ondan Kabe'nin anahtarını aldı. Kabe'nin kapıcısı olmak aslında Araplar arasında büyük bir konumdu. Kabe'yi putlardan temizleyen Allah Resulünün amcası Abbas yeğeni Hz. Muhammed saa'den Kabe'nin anahtarını ona bırakmasını istedi. Kimileri bu hususta Abbas'ın kendi çıkarlarını gözettiği kanaatindedir. İşte tam da bu sırada Nisa suresinin 58'inci ayeti indirilmiş oldu.
Allahu Teala Nisa suresinin 58'inci ayetinde şöyle buyurmaktadır:" « إِنَّ اللّهَ یَأْمُرُکُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَکَمْتُم بَیْنَ النَّاسِ أَن تَحْکُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا یَعِظُکُم بِهِ إِنَّ اللّهَ کَانَ سَمِیعًا بَصِیرًا:
"﴾58﴿ Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir."
Bu ayet indirildikten sonra Allah Resulü Kabe'nin kapısını kapatıp herkesin şaşkınlığı içerisinde anahtarı tekrar Osman bin Talha'ya bıraktı ve şöyle buyurdu:" Ey Talha'nın oğlu! Bu anahtarı al ve bunu kimsenin sizden alamayacağını bil. Ancak zalim biri bunu senden alabilir. "
Osman bu sözleri duyunca İslam'ın yüce değerlerinin farkına varıp hemen Müslüman oldu.