Ayetlerin Hikayesi-42
Bu bölümde Maide suresinin 67'nci ayetinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.
Hicret'in 10'uncu yılıydı. Müslümanlar Allah resulü ile beraber son Hac farizasını yerine getirmiş ve Mekke şehrinden çıkmışlardı. Develerin, boyunlarındaki çanların sesine uygun olarak hareket etmesi hacıları derin ve uzun bir rüyaya daldırmıştı. Allah Resulü ise bu yolculuğun son yolculuğu olduğunu söylemesi Müslümanları kedere boğmuştu. Herkes hüzünlü ve üzüntülü idi.
Allah Resulü mübarek hayatlarının 23 yılını insanları fazilet ve takva, ilahi ve semavi kurallar ve ilkelere çağırmaya adamıştı. Allah Resulü insanın saadeti ve başarısı için gerekli olan her şeyi, vahiy kaynağından teslim alıp insanlara sunmuştu. Bu arada değinmediği hiçbir nokta kalmamıştı. Allah Resulü yakın zamanda ebedileşecekti. Ancak onun halefi konusu ne olacaktı?
Allah Resulünün halefinin kim olacağı konusu sırf Peygamber Efendimizin değil diğerlerinin de hassas bir şekilde yaklaştığı konulardan biri idi. Hatta Amir bin Tufayl dahi kendisi ve aşiretinin Müslümanlaşmasını Allah Resulünün ardından halef konusunda hakkı olmasına bağlamıştı. Kinde aşireti de aynı talepte bulunmuş Allah Resulüne şöyle bir mesaj iletmişti:" Düşmanlarını yendiğin takdirde, bizi halefliğini yapma hususunda pay sahibi yapar mısın? " Allah Resulü ise her iki gruba şöyle demişti:" Benim halefliğim ve ardımdan devam edecek imamet hususu Allah'ın elindedir. Allah doğru bildiğini yapar. "
Kafile artık Cuhfa'ya varmıştı. Bir kaç sağlam ağaç, yakıcı kumlar ve topraktan başka bir manzarası olmayan kuru bir çöle varmıştı. Allah Resulünü çevreleyenler Hz. Muhammed saa'in nurani yüzünün birden bire değiştiğini, gözlerini kapattığını, alnından ter damlacıklarının aktığını gördüler. Birden bire sağlam bir dağ gibi yerinde durduğunu bir şeyler mırıldandığını görüp hemen ardından kafileyi durdurma emrini de duydular.
Allah Resulünün dur kararı kafilede sessizliği bozdu ve herkes konuşmaya başladı. "Neler olmuş? Neden durduk? Hem de bu kavrulmuş dağın yanı başında! Bu susuz ve bitkisiz çölde! Acaba tekrar Allah, Muhammed'e emir mi indirmiş? "
Bu konuşmalar ve mırıldanmalar devam ederken bir başka talimat verildi:" İleri gidenleri geri getirin. Geride kalanları da buraya getirin. "
Böylece insanlar, etrafında sağlam ağaçlar bulunan bir gölet etrafında toplanmaya başladılar. Kimileri ağaçların altını temizleyip ilk olarak öğlen namazının kılınması için ortamı hazırlamaya çalışıyorlardı.
Allah Resulü Hz. Muhammed saa öğlen namazını kafiledeki Müslümanlar ile beraber kıldı. Namaz kılındıktan sonra Allahu Teala'nın ona dur emri verdiği hususu açıklamak ve iletmek için ayağa kalktı. Herkesi toplayıp dört deve eyerinden yapılan büyük minberin üstüne çıktı. Herkes tarafından görülmek istiyordu. Herkesin sözlerini duymasını istiyordu. Yukarıya çıkınca el işareti ile birden herkes sustu. Herkes tam sessizlik içerisinde idi. Allah Resulü Allah'ı yad ederek sözlerine şöyle başladı:" Hamd Allah'a mahsustur. Biz ondan medet umarız. Ona iman ettik ve ona tevekkül ediyoruz.... Nefis kötülükleri ve yaptığımız kötülüklerden Allah'a sığınırız. Allah, kimi günahları ve kötü niyeti yüzünden saptırırsa, saptırılan bir daha doğru yolu bulmaz. Allah kimi hidayete erdirirse kimse erdirileni saptıramaz. Şefkatli ve rahmetli olan Allah'tan başka bir yaradanın olmadığına şehadet getiriyorum. Muhammed, Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna da şehadet getiriyorum. "
" Ey insanlar! Her şeyi bilen rahmetli Allah, ölümünün yakın olduğunu iletti. Ben sorumluyum. Siz de sorumluluğunuz vardır. Şimdi size soruyorum " Allah huzurunda benim hakkımda ne diyeceksiniz? Risaletimi yerine getirip, sizi doğru yola, Allah dinine çağırdım mı? "
Herkes " Senin ilahi mesajı ilettiğini, öğüt verdiğini ve çok çaba gösterdiğine şahidiz. Allah sana mükafat ve ecir versin! " dedi.
Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurdu:" Allah'ım! Şahit ol! "
Ardından şöyle buyurdu:" Bilin ki kıyamette sizden önce Kevser havuzunda olacağım. Siz geleceksiniz. Bu havuzun etrafında birçok değerli şey bulunmaktadır. Mükafat günü yaklaşınca, kıyamet gününde benimle olacağınız için iyi bakın ve iyi dinleyin! Aranızda bırakacağım iki değerli şey ve iki halefime nasıl davranacaksınız. "
Bu sırada kalabalık arasından birisi şöyle haykırdı:" Ey Allah'ın Resulü! Söz ettiğin iki halef nedir? " Allah Resulü şöyle buyurdu:" Sonu olmayan, bir ucu sizin elinizde diğer ucu ilahi katta bulunan ip yani Allah'ın kitabı. Ona sıkı bir şekilde sarılın. Diğeri ise ailem ve ıtretim. Allahu Teala bu ikisinin kıyamette Kevser havuzunda benim yanıma gelene kadar bir birinden ayrılmayacaklarını söylemiştir. Ben de aynı şeyi arzuluyordum. Allah'tan bunu istemiştim. O zaman size tavsiyem, bu iki değerli emaneti unutmamaya çalışmanızdır. Bu ikisini unutursanız helak olup taş yürekli olursunuz. Bu ikisinden uzaklaşırsanız sonunuz kötü olacaktır.
Allah Resulünün Gadir etrafında yaptıkları sağlam, açık ve net konuşma dört saat kadar sürdü. Allah Resulü bu süre içerisinde birçok hususa değinip birçok ayeti de hatırlattı. Ardından duraksayıp etrafındaki insanlara baktığı sırada yüksek sesle Ali'yi çağırdı. Onu, kendiden bir basamak aşağıda tuttu ve kalabalığa hitaben şöyle buyurdu:" Ey Müslümanlar! Şimdiye dek Cebrail Allah tarafından üç kez benden önceki tüm peygamberlerin halef belirlediğini, Ali'nin imameti ve velayetinin Allah tarafından tüm aleme belirlenmesi yüzünden benim de onu tanıtmakla görevlendirildiğim mesajı iletti. Ancak kimilerinin münafık olduğunu, müminlerin az olduğunu bildiğimden dolayı bu emri yerine getirmekte üç kez mazeret gösterdim. Sonunda ise Cebrail aynı mekanda bana şöyle dedi( Maide suresi 67'inci ayet):" « یا ایها الرسول بلغ ما انزل الیک من ربک و ان لم تفعل فما بلغت رسالته و الله یعصمک من الناس:
"﴾67﴿ Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. ...."
Ey insanlar! bu ayetin indirilmesi ile ben de Ali bin Ebi Talib'in halefim olduğunu iletmekle görevlendirildim.
Allahu Teala en ufak bir tereddüdün yaşanmaması için Ali'nin elini tutup yukarıya kaldırdı ve şöyle dedi:" Ey insanlar! Size soruyorum! İşleri düzenlemek ve maslahatları ölçmekte müminlere kıyasla ben daha liyakatli değil miyim?
Herkes "Allah ve siz daha iyi bilirsiniz " dedi. Allah Resulü tekrar sordu:" Ben müminlere göre daha liyakatli değil miyim? "
Herkes "öyledir " dedi. Ardından Allah Resulü şöyle buyurdu:" "Ben Kimin Mevlası İsem, Ali de Onun Mevlasıdır. Allahım! Ali'yi dost edinen ve ona uyana yardım et! Ali'ye düşmanlık yapanı düşman say! Ali'yi bırakana yardımda bulunma! Ali'yi seveni sev! Onunla savaşanı cezalandır! Adaleti onun ekseni etrafında düzenle! Onun olduğu gibi her şeyi ayarla! "
Allah Resulü uzun süre Ali as'ın elini kaldırıp onu tüm özellikleri ve vasıfları ile tanıttı. Ardından vücudunun derinliklerinden çıkan sesi ile Allahu Ekber diye haykırdı.