Mart 14, 2021 23:17 Europe/Istanbul

Bu bölümde Maide suresinin 4'üncü ayetinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

Zeyd El Hayr ve Uday bin Hatem, Tayy kabilesinin üyelerindendi. Tayy kabilesi aslen Yemenli, büyük Arap  kabilelerinden biridir. Bu kabilenin insanlarına Tâyi denir. Bu kabilenin büyük şahsiyetlerinden biri, Müslüman olmadan önce Zeyd el Hayl olarak anılan "Zeyd el-Hayr", ancak İslam'dan sonra Peygamber Efendimiz  tarafından Zeyd el Hayr olarak adlandırıldı. 

Allah Resulü ise hakkında şöyle buyurdu:" Araplar arsında övdükleri herkesi yakından gördüğümde söylenenlerden daha aşağıda olduğunu gördüm. Ancak Zeyd duyduklarımın ötesinde idi. "Bunu kendi gözümle gördüm. "Zeyd, hicretin dokuzuncu yılında kavminden bir grupla Medine'ye gelerek Müslüman olmuştu.

Uday bin Hatem'in ise İslam'a hiçbir ilgisi yoktu ve hiçbir şekilde İslam bayrağı altına girmeye istekli değildi. Mekke'nin fethinden ve Arap Yarımadası'nda İslam'ın hakimiyetinden sonra Şam'da doğru göç etmeye karar verdi. Ancak İslam ordusunun bir gün o bölgedeki putperestliğin etkilerini yok etmek için Şam topraklarına gideceğini ve orada İslam'ın kurallarını yayacağını bilerek birkaç iri ve sağlam deve seçip hazırladı ve kölesine İslam ordusunun bu bölgeye geldiğini öğrendiğinde, onu bilgilendirmesini istedi.

Artık zamanı gelmişti.  İslam'ın kurallarını yaymak için Ali bin Abi Talib komutasında İslam askerlerinin gelişinin haberi ona ulaştı. Uday bin Hatem, eşi ve çocuklarıyla hemen Şam'a kaçtı. Ancak Hatem Tai'nin kızı, kız kardeşi Saffane geri kaldı ve tutsak oldu. İslam ordusu, Saffane'yi Medine'ye getirdi ve diğer tutsaklar gibi,  caminin yanında belirlenen mekana hapsetti. 

Saffane'nin İslam Peygamberini caminin önünden geçerken görene kadar birkaç gün geçti. Hemen kalktı ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Ben babamı kaybettim ve koruyucum da ortadan kayboldu, o zaman beni koru ve bana minnet buyur ki, Tanrı size merhametine ve bereketini göstersin. "

Allah Resulü şöyle sordu:" Senin koruyucun kim? "

Saffane "Uday ibn Hatem" dedi. Allah Resulü şöyle buyurdu:"Allah'tan ve Reslünden kaçan mı? "

Allah Resulü bunu söyledi ve artık hiçbir şey demeden yolunu çekip gitti.  Olay ertesi gün tekrarlandı.

Saffane olayı bizzat şöyle anlatıyor: "Üçüncü gün bir şey söylemekten ümidimi kesmiştim. Ancak onunla birlikte olan ve daha sonra onun Ali bin Abi Talib  olduğunu anladığım kişi, ayağa kalkıp sözlerimi tekrarlamamı işaret etti.   Ayağa kalktım ve aynı sözleri tekrarladım, Peygamber Efendimiz saa dedi ki:" Serbest bırakılmanıza tamam derim. Ancak  şehrine ve memleketine gönderecek güvenilir bir kişi bulunana kadar bekle. Bu olay üzerinden birkaç gün geçti, bir gün aralarındaki akrabalarımızın bir kafilesinin Medine'ye gelip dönmek üzere olduğunu öğrendim. Olayı Peygamber Efendimize haber verdim. Allah Resulü da yol masrafları için bir miktar kıyafet ve bir miktar para verdi  ve beni onlarla birlikte gönderdi."

Olayı bizzat Uday bin Hatem ise şöyle anlatıyor: "Bir gün akşam saatlerinde devenin bize doğru geldiğini ve geldiğinde kız kardeşimin devenin mahfesi ortasında olduğunu gördüm. İndiğinde beni azarladı. Şöyle dedi: "Ne yaptın? Kendini; Karını ve çocuğunu buraya alıp beni terk mi ettin? " Ona şöyle söyledim: "Kardeşim beni suçlama çünkü mazeretim vardı!!"  Bu olayı orada bitirdik. Bir gün sağduyulu bir kadın olan kız kardeşim Saffane'ye danışıp şöyle dedim: "Bana doğruyu söyle, peygamber olduğunu iddia eden bu adam hakkında ne düşünüyorsun? " Saffane, peygamberin güzel sıfatlarını överek şöyle dedi: "Ona bir an önce ulaşıp, onunla bir antlaşma ve biat yapmakta fayda var. Çünkü eğer o gerçekten bir peygamber ise ona iman edip geri kalmazsın. Eğer kraliyet kavgası yaparsa o zaman onunla bir anlaşma yapmak sizden bir şey eksiltmez. Zaten onun gücünün gölgesinden de yararlanma şansı doğar size. "

Uday bin Hatem yine şöyle diyor : "Onun fikrini beğendim ve Medine'de peygamberin yanına gidip onu selamladım. Peygamber kim olduğumu sordu. "Uday bin Hatem'im" dedim. 

Peygamber ayağa kalkıp beni evine götürdü.Yürürken yaşlı bir kadın yanına geldi ve sorunlarını anlattı. Büyük İslam peygamberinin yaşlı kadının yanında uzun süre ve nazikçe durduğunu gördüm. Tam nezaket ile  onunla kibarca konuştu.

Kendi kendime dedim ki: "Yeminler olsun ki böyle bir adamın krallık ve kraliyet iddiası yoktur.  Peygamberin evine girdiğimde, onun bir palmiye yaprağını oturmam için serdiğini gördüm. Bana şöyle dedi:" Üzerine otur. " Reddettim ama Peygamber ısrar etti ve oturdum. Kendi kendime dedim ki: " Tanrım, bu tavır kralların tavrı değil. "  Sonra bana dedi ki: Ey 'Uday bin Hatem, Rakusi dininden değil misiniz ?"  Evet öyleyim." dedim. Dedi ki: "Halkın lideri olduğunuz için gelirlerinin dörtte birini halkınızdan almıyor musunuz?"  Evet dedim.  Peygamber dedi ki: "Ama dininizde onu almak size helal değildir! " Daha sonra bana diğer iki gayıptan haberi de bildirdi. İşte burada onun nezaket ve alçakgönüllülüğünden dolayı gerçekten peygamber olduğunu anladım ve ona inandım.  Müslüman olup Peygamberimiz ile Medine'ye yerleştim.

 Uday bin Hatem ve Zeyd el-Hayr, Medine'de etleri helal hayvanları avlayarak geçiniyorlardı. Onlar iffetli insanlardı, Allah'ın helal ve haram saydıklarına saygı duyuyorlardı ve her hangi bir konuda şüpheleri varsa Peygamber Efendimiz'den hükmünü istiyorlardı. Bir gün avlanmakla ilgili bir soruları vardı.  Peygamber Efendimizin yanına gittiler ve şöyle dediler: "Bizim işimiz avcılıktır. Bunun üzerinden geçiniyoruz.  Avı vurduktan sonra, tazılarımızı  onlara doğru  bırakıyoruz. Av köpeklerimiz, bazıları canlı olan helal yabani hayvanları yakalıyor. Ardından canlı elimize ulaşanların kafasını kesiyoruz ama bazıları köpekler tarafından öldürülüyor ve onları kesmeye fırsat bulamıyoruz.  Allah'ın ölü etini bize yasakladığını biliyoruz. Hükmünüz nedir?"  

İşte Maide Suresi'nin 4. ayeti onlara cevaben vahyedildi. Bu ayette Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "« یَسْئَلُونَکَ ما ذا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَکُمُ الطَّیِّباتُ وَ ما عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوارِحِ مُکَلِّبِینَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمّا عَلَّمَکُمُ اللّهُ فَکُلُوا مِمّا أَمْسَکْنَ عَلَیْکُمْ وَ اذْکُرُوا اسْمَ اللّهِ عَلَیْهِ وَ اتَّقُوا اللّهَ إِنَّ اللّهَ سَرِیعُ الْحِسابِ

" ﴾4﴿ Kendileri için nelerin helâl kılındığını sana soruyorlar. De ki: "İyi ve temiz olanlar size helâl kılınmıştır." Yırtıcı hayvanlardan olup Allah’ın size öğrettiği ile eğiterek avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yiyin; üzerine Allah’ın adını da anın. Allah’tan korkun, şüphesiz Allah’ın hesabı pek çabuktur."