Mart 23, 2021 19:35 Europe/Istanbul

Bu bölümde Maide suresinin 33, 57 ve 58'inci ayetlerinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

Medine halkı arasında anlatılamaz bir heyecan vardı. İnsanlar gruplar halinde İslam'a katılıyordu. Mekke halkı da gizlice, dağınık bir şekilde İslam'a inanmaya başlamıştı. Bu sırada bir grup Mekke müşrikleri, bu Müslüman olanlardan geri kalmamak için  Medine şehrine giderek Peygamber Efendimizin huzuruna vardı. Görünüşe göre Peygamberimizin sözlerinden etkilenmiş ve İslam'a yönelmişlerdi.

Medine şehrinde birkaç gün kaldılar. Medine'nin havası ve iklimin onlara hiç uymadığı için ağır hastalıklara yakalanıp hepsi sararmaya başladı.  Allah Resulü onların iyileşmesi için şehir dışına çıkıp, güzel havanın olduğu, zekatları ödenmiş develerin otlatıldığı  bir yere gitmelerini ve  develerin taze sütünü yeterince içmelerini emretti.  Bu şekilde, onlar tamamen iyileşene kadar en iyi olanaklar sağlandı. Ancak çok geçmeden görünüşte Müslüman özlerinde müşrik Mekkeliler, Allah Resulünün  bu lütfunu unuttular. Müşriklerin gözü ihtirasla dolmuştu. Bu sözde Müslümanlar şükretmek yerine Mekke'ye döndüklerinde çobanların ellerini ayaklarını kestiler, gözlerini kör ettiler ve sonunda onları öldürdüler, develerini yağmaladılar ve İslam'dan çıktıktan sonra küfre döndüler.

Peygamber Efendimiz  olayın farkına vardı bir grup göndererek onları tutuklattı. Bu tür insanlık dışı davranışların tekrarlanmasını önlemek ve başkalarına bir ders vermek için, Allah Resulü onlara çobanlara yaptıklarının yapılmasını emretti. Böylece Maide suresinin  33'üncü ayeti indirildi. Bu ayette İslami cezalandırma yöntemi ile şöyle buyrulmuştur:" «إنَّما جَزاءُ الَّذینَ یحارِبُونَ اللَّهَ وَ رَسُولَهُ وَ یسْعَوْنَ فِی الْأَرْضِ فَساداً أَنْ یقَتَّلُوا أَوْ یصَلَّبُوا أَوْ تُقَطَّعَ أَیدیهِمْ وَ أَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلافٍ أَوْ ینْفَوْا مِنَ الْأَرْضِ ذلِکَ لَهُمْ خِزْی فِی الدُّنْیا وَ لَهُمْ فِی الْآخِرَةِ عَذابٌ عَظیمٌ:

"﴾33﴿  Allah’a ve peygamberine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri veya asılmaları yahut el ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları aşağılayıcı cezadır. Âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır."

Birinin  bu ayet hakkında İmam Rıza'ya şöyle bir soru sorduğu rivayet edilmektedir:" Hangi ameller bu dört cezayı beraberinde getirecektir? "

İmam Rıza as şöyle  buyurdu:" Allah ve Reslü ile savaşmak ve yeryüzünde fitne çıkarmaya çalışmak. Örneğin haydut olan ve insanlara zarar verip onları öldüren ve insanların malını çalan bir kimse, öldürüp tahrip edenler öldürülmeye mahkumdur. İnsanlardan bir şey çalmayan ancak adam öldürenler de idama mahkumdur. Birini öldürmeyen ancak hırsızlık yapan biri, çapraz bir şekilde eli ayakları kesilir. Allah ve Peygamberi ile savaşmak üzere kılıcını eline alan, yer yüzünde bozgunculuk yapan biri, kimseyi öldürmeyip hiçbir şeyi de çalmadığı takdirde şehirden sürülür.

Adam daha sonra tekrar şöyle sorar: "Nasıl sürülür ki? Sürülmenin  şartları, sınırları nedir?"

İmam Rıza as şöyle buyurdu:" Kötü amellerini yaptığı şehirden başka bir şehre sürgün edilecek,. Hükümdar o şehrin halkına bu şahsın  yolsuzluktan ve bozgunculuktan dolayı sürüldüğünü, onunla görüşmeyip oturup kalkmamalarını, ticaret yapmamalarını onunla kızlarını evlendirmemelerini anlatır. Bunu bir yıl süre için  yapacaklar. Bu süre içerisinde bir şehirden diğerine giderse yine o şehrin halkı bilgilendirilecektir. Bir yıl doluncaya dek bu durum devam edecek.

Yine adam " Ya  müşrik diyarına giderse ne olacak? " dedi. 

İmam Rıza as şöyle buyurdu: "Eğer öyle yaparsa Müslümanlar o şehrin halkıyla -tabi teslim olmazlarsa- savaşmalıdır."

Peygamber Efendimizin Medine'ye gelişiyle birlikte insanlar gruplar halinde İslam'ı benimsiyordu. Bu yarışmada herkes diğerini geçmeye ve Müslüman olmakta tanıdıklarını sollamaya çalışıyordu.  Bunların arasında İslam'a gönül vermeyenler, ancak görünüşte İslam'a geçmek için Hz. Muhammed saa'in yanına gidenler vardı.  Aslında bunların birçoğu İslam'a karşı savaşma şekillerini değiştiren kâfirler ve müşriklerdi ve bu sefer ikiyüzlülük denen daha tehlikeli bir silahla ön plana çıkmaya çalışıyorlardı.

Bu da görünüşte Müslüman özlerinde kafir insanlar demekti.  Görünüşte dürüst ve dost özlerinde riyakar demekti. Görünüşte  dost ve sadakatli ancak özlerinde düşman ve kinci insanlar demekti. Bunlar İslam'ın yararlarından faydsalanmak istiyorlardı. Bu nedenle Allah Resulü bu grup  hakkında şöyle buyurmuştu: "Bir müminin veya müşrikin ümmetime yönelik tehlikesinden korkmuyorum; çünkü Allah, imanıyla müminin tehlikesini engeller ve müşrikleri şirkinden dolayı yok eder; Ama sizin için korktuğum tek insanlar ikiyüzlüler, açgözlüler ve gizli olarak başka hedefler peşinde koşan münafıklar. Bunların sözleri büyüleyici ve çekici olsa da  pratikte çirkin işler yapıyorlar."

Raffaa ve Suvayd, Medine'nin  iki kötü ve tanınmış eşkıyalarındandı. İslam'a geçtikten sonra münafıklarla gizlice ilişki kurup münafıklar grubuna katılmışlardı. Diğer münafıklar ve Medine Yahudileriyle birlikte onlar İslam'a karşı komplo kurmaya başlamışlardı. Komplo çerçevesinde Müslümanların kutsallıklarıyla alay etmek, Müslümanların zihnindeki dini değerleri zayıflatmak için Müslümanlara psikolojik bir savaş açılmıştı. Bu nedenle bu münafıklar Medine şehrinin farklı köşelerine dağılıp İslam karşıtı söylemleri yaymaya çalıştılar.

Bu grubun yaptıklarından biri de, müezzinlerin Müslümanları namaza çağırdıkları zaman, ezanın sesi ile alay etmeleri idi. Ayrıca namaz kılınırken de aşağılayıcı mimikler yapıyorlardı.

Kesin olan husus, İslam'ın dostluk ve düşmanlıklarının din ve inanca dayanmasıdır. Dini emirlerle alay edenler ise Müslümanlarla dost olmayı hak etmiyorlar. Bu nedenle Müslümanlar, İslam'ı alay edenlerin dostluğunu bırakmalıdır, çünkü iki kişi arkadaş ve dost olunca, hoşuna gitsin ya da gitmesin birbirlerinin inançları, düşünceleri, davranışları ve eylemleri birbirini etkileyecektir ve yavaş yavaş fikirleri, arzuları ve eylemleri bir olacaktır. 

Bundan dolayıdır ki bu sırada  Maide suresinin  57 ve 58'inci ayeti indirildi. Allahu Teala  bu ayetlerde şöyle buyurmuştur:"  یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذِینَ اتَّخَذُوا دِینَکُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِنَ الَّذِینَ أُوتُوا الْکِتَابَ مِنْ قَبْلِکُمْ وَالْکُفَّارَ أَوْلِیَاءَ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنْ کُنْتُمْ مُؤْمِنِینَ / وَ إِذَا نَادَیْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًا ذَلِکَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا یَعْقِلُونَ:

"﴾57﴿ Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve eğlence konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Eğer müminseniz Allah’tan korkun. ﴾58﴿  Namaza çağırdığınız zaman onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu, onların aklını kullanmaz bir topluluk olmalarındandır"

Allahu Teala bu ayette namaz ve ezanla alay etmenin nedenini alay edenlerin ahmaklığı ve akılsızlığı olarak açıklamıştır. Bu akılsız grubun  ibadetin sırlarını anlama becerisine ve kapasitesine sahip olmadığını belirtmiştir. Bu grup,yüce Allah'a yakın olmanın, bu dünyada ve ahirette mutluluğa kavuşmanın sevincini anlayamıyorlar. Ezan, ritmik ve uyumlu cümleleri, kısa ifadeleri, açık kavramları ve Allah'ın kutsal ismiyle yapıcı ve bilgilendirici mesajlarla başlayan ve bu kutsal adla biten İslam'ın büyük sloganıdır. Allah Resulü ise  şöyle buyurmuşlardır:" Müezzin, sesi ve gözü çalıştıkça affedilir. Kuru ve yaş her şey onu tasdikler. Ezanı ile namaz kılanların sayısına göre müezzin için hayırlı ameller  ve hasaneler yazılır."