Uluslararası Hukuk Açısından Şehit Süleymani Suikastı-4
Bu bölümde Şehit Süleymani'ye yönelik suikastın meşru savunma hakkı ilkesi ile çelişmesi gerçeğini ele alacağız.
Amerika terör devletinin " kaba kuvvete baş vurmama ilkesine" yönelik suikast ve planlı terör gibi ihlal sayılan davranışlarını izah etmek için kullandığı durumlardan biri de önleyici ve ön alıcı öz savunma hakkı olmuştur. Meşru savunma, BMT Anlaşmasının 51'inci maddesinin konusudur. Buna esasen sohbetimizin devamında General Kasım Süleymani'ye yönelik suikastı meşru savunma ilkeleri ve hukuku açısından ele alacağız.
Ön alıcı meşru savunma hakkı, hala ciddi ve yakında meydana gelecek bir tehlikeye dönüşmeyen girişimlere ve sırf gelecekte meydana gelebilecek muhtemel ve farazi tehditlere karşı alınan savunma önlemleri ve baş vurulan girişimlerdir. Tahran Üniversitesi Hukuk hocalarından Dr. Fazlullah Musevi şöyle diyor:" Meşru savunma, muhakkak askeri bir saldırı geçmişine sahip olması lazım. "
Buna esasen İsfahan Üniversitesi Uluslararası Hukuk hocası Dr. Mahmut Celali şöyle diyor:" Ön alıcı meşru savunma hakkı mantıklı yaklaşımdan uzak bir yöntem olarak, bir devletin gerçekleşmesi mümkün olan bir saldırıyı yok etmek için askeri kuvvete baş vurmasını kabul eden bir yöntemdir. "
Bu yüzden, uluslararası hukuk komisyonunun tüm üyeleri 1949 yılında " ön alıcı meşru savunma hakkının hukuksal meşruiyetini reddetmişlerdir. Roma'da Luiss Üniversitesi uluslararası hukuk hocası Nataline Ronzitti ise şöyle düşünüyor:" Bir devletin güvenliğine karşı sırf tehdidin olması, meşru ve yasal askeri tepkiyi haklı kılamaz, zaten bunun için de yeterli değildir. Burada gereken şart çok yakın ve çok muhtemel olan saldırı ve taarruzun olmasıdır. "

Tahran Üniversitesi hukuk hocası Dr. Seyyid Fazlullah Musevi ise şöyle düşünüyor:" Meşru ön alıcı savunma hakkı teorisyenleri BMT Anlaşması çerçevesinde bu tezi haklı kılacak emareler aramıyorlar. Onlar bu anlaşmayı es geçip bunu 11 Eylül saldırısının ardından etkin bir hile ve yöntem olarak gündeme almışlardır. "
Gerçekte hukukçular açısından, G.W.Bush döneminde yani Amerika'nın 43'üncü başkanı döneminde gündeme getirilen meşru savunma hakkı, hukuki boyuta sahip olmamasının yanı sıra sırf tek taraflı siyasi bir yaklaşım çerçevesinde Amerika'nın diğer ülkelerin içişlerine müdahale etmesi için bir bahane ve Amerika terör devletinin terörünü örtbas etmek için bir araçtır.
Tahran Üniversitesi hukuk hocalarından Dr. Seyyid Nasrullah İbrahimi ise bu hususta şöyle düşünüyor:" Yakında vuku bulacak saldırı karşısında ön alıcı saldırı veya önalıcı savunma gibi başlıkları altında yaşanan her hangi bir saldırının esasında yasal yanı yoktur. Bu tür saldırıların yasa dışı ve gayrı meşru olması defalarca BMT tarafından onaylanmıştır. "
Bu bağlamda İran İslam Cumhuriyeti İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu Kudüs Kuvvetleri komutanı korgeneral Kasım Süleymani'nin planlı bir şekilde suikasta uğrayıp şehit düşmesinin ardından Amerikan makamlar bu girişimi Amerika devlet çıkarlarının korunması ve Amerikan vatandaşlarına yönelik geniş çaplı saldırıların önlenmesi için gerçekleştirdiklerini iddia ettiler.
Amerika terör devleti, bu doğrultudaki karışık ve temelsiz bildirisinde açık bir şekilde " önleyici veya ön alıcı meşru savunma hakkı" doktrinine değinmeden dolaylı bir şekilde Şehit Kasım Süleymani'nin Amerika güçlerine karşı saldırılar yapmak peşinde olduğunu ima etmeye çalıştı. Bu iddia aslında bu yönde olduğu aşikardır. Amerika dönem başkanı Donald Trump bu olayın ardından hiçbir kanıtlanmış belgeye dayanmayarak attığı Tweet'te General Kasım Süleymani'nin binlerce Amerikan askerini uzun vadede öldürdüğünü veya yaraladığını, öldürülmeleri için de birçok kez komploya baş vurduğunu iddia etti.

Ancak buradaki gerçek, General Kasım Süleymani'ye yönelik suikastın kendini savunma sayılmamasıdır. Çünkü İran devleti tarafından Amerika'ya yönelik hiçbir zaman tam ve doğrudan bir saldırı o zamana kadar gerçekleşmemişti. Caydırıcı savaş adı ile de bilinen önleyici savunma yaklaşımı aslında hiçbir zaman BMT tarafından topyekun olarak desteklenmemiştir.
İran İslam Cumhuriyet dışişleri bakanı Dr. Muhammed Cevad Zarif ise bu hususta şöyle diyor:" BMT bildirgesini hazırlayanlar, küresel güvenlik ve barışın korunmasını, belgelerinde ihlal edilemeyen bir ilke olarak kabul etmiş ve bunu korumak ve kollamak görevini de Anlaşmanın 7'inci bölümüne göre Güvenlik Konseyine bırakmıştır. Güvenlik Konseyinin kararı, saldırganlık ve onun kavramları ve örnekleri hususunda zaruri hale gelmiştir. Güvenlik Konseyinin tespitinin yanı sıra bir devletin başka bir devlete veya gruba saldırma kararı da BMT Anlaşması ve uluslararası cami ilkelerine aykırıdır. "
Kimilerine göre İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusunun isminin Amerika dışişleri bakanlığı Nisan 2019 siyasi bildirgesinde terör listesine alındığı için Devrim Muhafızları Ordusu komutanları de dünyanın her noktasında Amerika'nın terörizm ile mücadele doktrini çerçevesinde hedef alınabilir. Ancak bunun cevabı basittir. Öncelikle terörizm ile mücadele kavramı hala evrensel bir tanıma kavuşturulmamıştır. Bunun yanı sıra İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusunun terör grubu sayılması uluslararası hukuk açısından ve küresel güvenlik ve barışın garanti altına alınması ilkeleri ile de çelişmektedir.
Amerika'nın bu girişimi devletlerin hukuk açısından eşitliği, müdahale etmeme ilkesi, dostluk ve iyi ilişkiler kurma, devletlerin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğe saygı duyma gibi uluslararası haklarına yönelik ihlal de sayılır. Buna esasen İran İslam Cumhuriyeti'nin resmi ve askeri kolu olan Devrim Muhafızları Ordusu üyelerine saldırmak hem de terörizm ile mücadele bahanesi ile meşru bir girişim sayılamaz.

İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri ve devrim muhafızları ordusunun üst düzey komutanlarından biri olan Şehit Kasım Süleymani'ye yönelik suikast ile Amerika'nın 2002 yılında Yemen'de El Kaide üst düzey liderlerinden Kaid Selim Senan el Herati, 2006 yılında Irak El Kaide lideri Ebu Musab El Zarkavi ve El Kaide lideri Usama bin Ladin'e yönelik diğer hedefli ve planlı suikastlar arasında temel farklılıklar göze çarpmaktadır.
Aradaki en büyük temel fark Amerika'nın daha önce milis terör örgütleri ve çetelerinin liderlerini hedef almasıdır. Ancak bu kez Washington terör devleti İran'ın resmi ve askeri kolu olan güçlerin komutanını hedef aldı. Unutulmamalıdır ki İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu, İran'ın resmi askeri kolu sayılır ve El Kaide milisleri gibi başı boş ve terör grubu değildir.
Buna ilaveten Amerika iç yasalarına göre de Donald Trump hükümetinin bu suikast girişiminin yasa dışı olduğu tartışmaları söz konusudur. Nitekim birçokları Donald Trump'ın böyle bir girişim ile Amerika'yı uluslararası bir savaşa sürükleyebilirdi bu yüzden de kongreden izin alması gerekiyordu.
Uluslararası hukuk kuralları, ön alıcı ve önleyici meşru savunma hakkını hem de diğer ülkelere karşı kabul etmediği gibi her halükarda ve her koşulda sırf askeri saldırıya maruz kalındığı surette meşru savunma hakkını kabul ediyor.
Şehit Kasım Süleymani'ye suikast yapılmadan önce İran İslam Cumhuriyeti'nin Amerika'ya doğrudan silahlı saldırıda bulunduğuna dair hiçbir kanıt ve belge yoktur. Bu yüzden Amerika'nın Korgeneral Kasım Süleymani'ye yönelik suikastı ve terör girişimi hiçbir zaman " kaba kuvvete baş vurmanın yasak olduğu ilkenin istisnalarından sayılamaz. Buna esasen Amerika'nın planlı bir şekilde İranlı üst düzey askeri komutana suikast düzenlemesi hem de Amerikalıların öldürüleceğini önlemek iddiası ile yapılan bu girişimi uluslararası hukuk ve insani ilkelere göre gayrı meşru ve kabul edilemezdir. Bu yüzden bu terör eyleminin faillerinin ve amirlerinin cezai ve yargısal olarak takip edilmesi ve misilleme de İran için doğan haklardandır.