Uluslararası Hukuk Açısından Şehit Süleymani Suikastı-6
Bu bölümde Amerika hükümeti ve makamlarının Şehit Süleymani suikastındaki hukuki ve cezai sorumluluklarını ele alacağız.
Uluslararası sorumluluk, uluslararası hukukun temel bir ilkesidir ve hükümetlerin ihlal edici davranışlarının yansımasıdır. İhlalin söz konusu olduğu bir durumda, bir ülkenin sorumluluğu kanıtlanırsa, uluslararası hukuka göre zararı telafi etmesi zorunludur. Bu nedenle, ihlal eylemi, hasar ve zarar ile telafi taahhüdü arasında bir ilişki vardır. Uluslararası topluluktaki sorumluluğun önemi ve konumu, yerel topluluktakinden çok daha büyüktür, çünkü uluslararası toplum, ülkelerin egemenliklerine dayalı olarak özgür kararlar aldıkları bir ortamdır. Belçikalı bir hukukçu olan Profesör Charles de Vischer'in devletlerin uluslararası sorumluluğu hakkında belirttiği gibi, sorumluluk, ülkelerin egemenliğinin kaçınılmaz sonucudur.
Uluslararası mahkemeler ve kuruluşlar, uluslararası sorumluluğu düzenleyen kuralları inceleyerek hükümetlerin sorumluluğunun boyutlarını da belirlemişlerdir. Bu bağlamda, Uluslararası Adalet Divanı, 11 Nisan 1949 tarihli "Birleşmiş Milletlere Zarar" davasındaki istişari görüşünde, ister üye olsun ister üye olmasın bir ülkenin uluslararası taahhütleri ihlal ederek Birleşmiş Milletlere veya temsilcilerine zarar vermesi halinde bu ülkeye karşı hukuki dava açabileceği kararını çıkardı. 2001 yılında onaylanan Devletlerin Uluslararası Sorumlulukları Taslağı'nın 1'inci ve 2'inci maddelerine göre, bir ülkenin herhangi ihlali yapması, onun uluslararası sorumluluğuna yol açacaktır. Uluslararası sorumluluk, uluslararası suçların ardından da gelir. Aslında, zarar gören taraf veya başka bir gerçek veya tüzel kişi tarafından başka bir eyleme ihtiyaç duyulmadan işlenen uluslararası bir suç, failin uluslararası sorumluluğuna yol açar. Bu nedenle, bir ülke tarafından uluslararası bir suç işlenirse, uluslararası sorumluluğu da üzerine almıştır.

Uluslararası sorumluluğun meydana gelmesi konusunda, uluslararası hukukun kademeli olarak geliştirilmesi için bilimsel bir kaynak yapı olan Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu, 2001 yılında ülkelerin uluslararası sorumlulukları taslağında uluslararası sorumluluğu ele almaktadır. Bu karara göre, ülkelerin uluslararası sorumluluğu, uluslararası suçun gerçekleşmesiyle beraber ortaya çıkacaktır. Bundan önce, tabii ki , "atıf" ve "yükümlülüğün ihlali"ilkeleri tespit edilmelidir. Bu, ilk olarak asıl yükümlülüğün ihlal edilip edilmediğinin incelenmesi anlamına gelir. ikinci olarak da, bu suçun ve yasadışı eylemin bir ülkeye veya uluslararası kuruluşa "atfedilmesi" incelenmelidir. Bir ülkenin eyleminin sorumluluğa yol açıp açmaması yalnızca uluslararası hukuk tarafından belirlenir. Dolayısıyla, bir eylem uluslararası hukuka aykırı ise,bu eylemin yasal olduğuna dair iç hukuk hükümlerinin bir anlamı kalmayacaktır. Çünkü evrensel bir ilkeye göre, uluslararası hukukta ele alınan eylemler uluslararası kurallara göre değerlendirilir.
Ülkelerin eylemde bulunması veya eylemi terk etmesi ve ihmali uluslararası bir yükümlülüğü ihlal ederse uluslararası sorumluluk doğar. Nitekim bir ülke komşu ülkeye yönelik yasadışı olarak güç kullanırsa sorumluluk doğar. Bu bağlamda, Irak Baas Rejiminin İran'a saldırısı veya yine Irak Baas Rejiminin Kuveyt'e saldırısı ele alınabilir. Her iki durumda da Irak saldırgan ve hakları ihlal eden ülke olarak tanındı. Ayrıca bir ülke kendi silahlı kuvvetlerinin yasa dışı girişimlerini engelleyemezse sorumluluk üstüne alır. Bu bağlamda yapılan yasa dışı girişim veya ihlal o ülkeye atfedilebilmelidir. Başka bir ifade ile eylemin o ülke tarafından yapılmış olması da lazım.

Bireylerin ve organların eylemlerinin hükümetlere atfedilebilir olması uluslararası hukuk meselesi dahilinde ele alınır. İran'da hukuk alanında araştırmacı olan Dr. Semed Kaimpenah şöyle diyor: "Uluslararası hukuk, bireylerin ve organların statüsünü belirlemek için ülkelerin iç hukukuna başvurabilir, ancak nihai karar uluslararası sisteme aittir. Genel kural, hükümet organlarının eylemlerinin veya eylemlerini terk etmesinin sorumluluğu hükümete ait olmasıdır. Bu nedenle hükümet; ordu, polis, yargı erki, devlet kurumları ve daireleri gibi organlarının eylemlerinden sorumludur. Bu organlar, kendi sorumluluk alanları dışında hareket etmiş olsalar bile, hükümetin eylemleri olarak kabul edilir. Örneğin polis, güvenlik güçleri sıfatıyla yabancı bir vatandaşa zarar verirse, polis yetkisi dışında hareket etmiş olur ve sonuçta hükümete sorumluluk doğar . Dolayısıyla söz konusu organ hükümet adına hareket ettiğinden dolayı, eylemi de hükümeti sorumlu kılar ve yetki sınırlarını aşması da hükümeti sorumluluk yükü altına sokar. Yönetim organlarının girişimlerine ilişkin sorumluluk ilkesi, tüm organları ve idari ve adli, yasama ve yürütme dahil her türlü eylemi kapsar. "
Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, 3 Ocak 2020'de General Kasım Süleymani ve yol arkadaşlarına yönelik suikastın doğrudan onun emri altında gerçekleştirildiğini açıkça belirttiğinden, bu suikastın ABD'ye atfında şüphe yoktur. Amerika Birleşik Devletleri, devlet terörü ilkesi peşinde koşarak, BMT Anlaşması ve uluslararası hukuk kuralları kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal etmiştir.
Uluslararası hukuk kurallarına göre, General Süleymani ve dava arkadaşlarına yönelik yapılan suikast ABD hükümetine atfediliyor. Bu suikast, Amerika'nın uluslararası hukuk ve uluslararası sorumluluk hususunda kabul ettiği örfe dayalı kuralların ve kabul ettiği anlaşmalardaki yükümlülüklerinin ihlali olarak görülüyor. Bu nedenle, meşruiyet unsurundan yoksundur ve genel olarak da Amerika'nın uluslararası sorumluluğuna sebebiyet verir. Daha doğrusu Uluslararası Hukuk Komisyonu'nun 2001'da onaylanan kararın 1'inci maddesine göre Amerika Birleşik Devletleri'nin, General Süleymani suikastında doğrudan uluslararası bir suç işlemiş bir ülke olduğu söylenebilir.
Bu nedenle, ABD hükümetinin General Süleymani ve çevresine düzenlenen suikast ve terörist eylemdeki hukuki sorumluluğunun söz konusu olduğu kesinleşmiştir. Buna göre, ABD hükümeti ve Donald Trump şahsı ve de diğer ilgili Amerikalı yetkililer uluslararası ve bireysel sorumluluklar yükü altına girmiştir.

ABD hükümeti, uluslararası hukuk çerçevesinde de General Süleymani ve dava arkadaşlarının suikasta uğrayıp şehit düşürülmelerinden sorumludur. Bu nedenle, uluslararası hukuk kurallarına göre, ABD hükümeti sorumlu tutulmalıdır. Uluslararası hukuk kurallarına göre, Amerika hükümeti İran'ın Uluslararası Adalet Divanı da dahil olmak üzere uluslararası mahkemelerde yaptığı şikayetlerden sorumlu tutulmalıdır. Ayrıca uluslararası ceza hukuku ve 2002 onaylı Roma Anlaşması uyarınca eski Başkan Donald Trump ve suikastla ilgili tüm görevliler ve komutanlar cezai kovuşturmaya ve ağır cezalara tabi tutulmalıdır. Bu süreç önemlidir, çünkü uluslararası ceza hukukuna göre, yetkililerin veya komutanların dokunulmazlıkları, insanlığa karşı suçların işlendiği sıralarda onların onların cezalandırılmasını ve yargılanmasını engelleyemez.
Bu bağlamda, İran Anayasası Koruma Konseyi sözcüsü ve avukat Dr. Abbas Ali Kedhodai 27 Şubat 2021'de şunları söyledi: "Amerika hükümeti ve Trump tarafından işlenen bu suç, uluslararası yasalara göre insanlığa karşı bir cinayettir. Görüldüğü gibi demokrasi ve insan hakları iddiasında bulunan bir ülke, hiçbir suç işlemekten çekinmiyor ve gayri meşru menfaatlerini her hangi bir şekilde sağlamak istiyor ve sonuçta böylesi barbarca bir eylemde de bulunuyor. İran İslam Cumhuriyeti Yargı erki başkanı ve Dışişleri bakanı meseleyi hukuki ve cezai olarak iki açıdan da takip ediyorlar.