Mayıs 17, 2021 20:40 Europe/Istanbul

Bu bölümde Şehit Kasım Süleymani'ye yönelik suikastın uluslararası mahkemelerdeki takibini ele alacağız.

Uluslararası Adalet Divanı, devletler arasındaki ihtilaflar hususunda en önemli uluslararası adli organ sayılır.  Hukuk meseleleri uzmanı  Dr. Seyyid Bakır Mir Abbasi şöyle diyor: " Uluslararası Adalet Divanı tüzüğü, uluslararası ihtilaflara bakmayı,  devletlerin  ihtilaflarını bu uluslararası adli organa bırakmasına şartlandırmıştır.  Başka bir ifade ile  dava sahiplerinin rızası olması halinde bu Divan, davaya bakma yetkisi kazanacaktır. "

Uluslararası ihtilafların çözümünde uzman olan Stanimir Aleksandrov ise bu hususta şöyle diyor:"  Her devlet  divana yetki vermek için bu divanının tüzüğünü kabul etmesi gerekiyor. "

Uluslararası Adalet Divanı'nın  tüzüğünün 36'ncı maddesinin ilk paragrafında  divanının yetkisi hakkında şu açıklamalara yer verilmiştir:"  Divan'ın yetkileri, dava sahiplerinin baş vuracağı tüm ihtilafları ve de  BMT anlaşmasında veya yürürlükten olan sözleşmeleri ve anlaşmalarında görülen hususları kapsamaktadır. "

Son onyıllarda  diplomatik temsilciler ve heyetlere karşı terör eylemleri ve de  uluslararası örgütlerin temsilcilerine karşı suikastlerin sayısı artmıştır.  Sonuçta  BMT da tekrar, uluslararası koruma altında olanları ve diplomatları korumaya tekrar odaklanmıştır.  Bu bağlamda Uluslararası Koruma Altında Olan Şahıslara Karşı İşlenen Suçları Cezalandırmak ve Önlemek Konvansiyonu 14 Aralık 1973'te  BMT tarafından onaylandı.   

Bu arada  hem Amerika hem İran İslam Cumhuriyeti'nin  uluslararası adalet divanının yetkisini kabul ettikleri durumlardan biri de 14 Aralık 1973 onaylı siyasi görevliler dahil Uluslararası Koruma Altında Olan Şahıslara Karşı İşlenen Suçları Cezalandırmak ve Önlemek Konvansiyonu olmuştur.   Uluslararası koruma altında olan kişilere karşı suikast gibi suçları yasaklayan bu konvansiyon, sonunda uluslararası adalet divanına çıkan bir tahkim mekanizması sunmuştur.  Bu konvansiyona göre resmi bir mekanda, bir hükümetin temsilcisine ve görevlisine karşı bir suç işlenmişse bu ülke  uluslararası hukuka dayalı olarak  her türlü saldırıya karşı özel destek alma hakkına sahiptir. "14 Aralık 1973'te onaylanan Uluslararası Koruma Altında Olan Şahıslara Karşı İşlenen Suçları Cezalandırmak ve Önlemek Konvansiyonuna göre, adam kaçırma veya adam öldürmeye yol açan her türlü kasıtlı eylem, şahsa yapılan saldırı, arabasına veya ikamet ettiği mekana yapılan saldırı  üye ülkenin iç yasalarına göre bile suç sayılmalıdır.  Bu yüzden bu konvansiyona göre Şehit Kasım Süleymani ve dava arkadaşlarına karşı suikast hususunu Uluslararası Adalet Divanına götürmek mümkün.   Çünkü  Şehit Kasım Süleymani, askeri bir makam ve üst düzey resmi bir makam olarak hem de Irak hükümeti daveti üzerine Irak'ı ziyaret ettiği sırada şehit düşürüldü. 

General Süleymani ve yanındakilerine yönelik suikastı takip etmenin bir sonraki aşaması, Uluslararası Ceza Mahkemesi aracılığıyla kovuşturma başlatmaktır. Birleşmiş Milletler  Teşkilatı, uluslararası suçlar ile mücadele etmek için ceza mahkemeleri kurabilir.En son 2002'de Uluslararası Ceza Mahkemesi kurumuştur.  Failleri cezalandırmanın yanı sıra mahkeme, mağdurların yaralarının ve hasarlarının onarılmasına odaklanmış, barış ve güvenliğin sağlanması konusuna da dikkat etmiştir.

İran'da hukuk alanında araştırmacı olan Dr. Peyman Namamiyan, şöyle diyor: "Tüzügün 5'ine maddesine dayanarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırganlık da dahil olmak üzere dört ciddi uluslararası suç üzerinde münhasır yargı yetkisine sahiptir.  Tüzügün 5'inci maddesinde sayılan suç örnekleri arasında görülen eylem varsa,  mahkeme dolaylı olarak bunlar üzerinde yargılama yetkisine sahip olacaktır."

Amerika Birleşik Devletleri, General Süleymani'ye suikast düzenleyerek, yasadışı yollarla ve  İran milletini sindirmek ve korkutmak için yetkililere karşı şiddete baş vurdu. Amerika'nın bu eylemi, devlet terörizminin açık bir örneğidir. Amerika hükümetine ek olarak, bu suç eyleminin faili olan ABD dönem Başkanı Trump, diğer failler ve bu eylemde yardımcı olan herkes, fail ve suçlu olarak uluslararası sorumluluklara sahiptir ve cezai kovuşturmaya tabi tutulmalıdır.  Amerika Birleşik Devletleri'nin bu terör eylemi, müdahale etmeme ilkeleri, ülkelerin egemenliği ilkesi, saldırmama ilkesi dahil olmak üzere uluslararası insancıl hukuk açısından uluslararası hukukun en açık ilke ve kurallarının ihlalidir.Bu bağlamda ülkelerin temsilcilerinin dokunulmazlığı ilkesi de ihlal edilmiştir

Bilindiği üzere uluslararası kuralların ihlali hem cezai hem de hukuki sorumluluk yaratır. Bu arada uluslararası hukuku ihlal edenler cezai sorumlulukları üstlerine almış olurlar. Medeni sorumluluklar ise hükümetlere yüklenmektedir. Buna esasen, hem ABD hükümeti hem de Donald Trump, General Süleymani, Ebu Mehdi Mühendis ve yanındakilerine yönelik suikasttan uluslararası hukuk kuralları uyarınca sorumlu tutulmalıdır.

Uluslararası Hukuk Komisyonunun çabalarına rağmen, Hükümetlerin Uluslararası Sorumluluk taslağı tamamen medeni değere sahip olup, sırf hükümetlerin uluslararası sorumluluğunu ele alır. Bu nedenle, uluslararası düzeyde şimdiye kadar hükümetlerin cezai sorumluluğuna ilişkin bir kanun olarak kabul edilmemiştir. Ayrıca, hükümetlerin cezai sorumluluğu ile ilgilenmek için geçici veya kalıcı bir uluslararası mahkeme kurulmamıştır ve şimdiye kadar kurulan mahkemeler sırf hükümet görevlilerinin cezai sorumluluğunu ele almıştır. Buna göre, Amerikan makamlarının uluslararası cezai sorumluluğunun gerçekleştirilmesi ve hayata geçirilmesi için en önemli hukuki unsurlardan biri, Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğünün maddelerine istinat olacaktır. Bazı durumlarda bu tüzüğün maddelerinin açıklığı dikkate alındığında, bu kanun teorik olarak General Süleymani'nin faillerinin ve suikastçılarının uluslararası boyutta cezai sorumluluğunu tanımanın yolunu açabilir.

 Antonio Cassese  uluslararası bir yargıç ve hukukçu olarak şöyle diyor:  "Uluslararası ceza hukuku açısından, uluslararası suç, fail için bireysel cezai sorumluluklar getirecek uluslararası kuralların ihlali anlamına gelir."

Uluslararası bir suç işlendiği anda, bireysel cezai sorumluluk konusu ortaya çıkar. İran'daki Kum Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Dr. Ebullfath Halıki, şöyle diyor: "Savaş tecavüzü suçunun maddi unsuru, bir hükümet tarafından işlenen eylemler değil, gayri meşru güç kullanımına yol açan bireylerin eylemleridir. "

 Buna göre, General Süleymani suikastındaki suçlu ve cinayet içerikli eylemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve suikasta karışan ordu ve güvenlik komutanlarına atfedilmelidir. Donald Trump'ın General Süleymani'ye suikast talimatı ABD Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada açıkça belirtilmiş ve bu talimatın ABD askeri yetkilileri tarafından yerine getirildiği de bilinen bir husus haline gelmiştir. Bu nedenle, bu eylemin faillerinin ve yöneticilerinin bireysel uluslararası cezai sorumluluklarının Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğüne göre belirlendiği söylenebilir.

Bugünkü bölümde, General Süleymani ve yanındakilere yönelik suikastın Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası organlarda yargılanmasına yönelik çözümleri tartıştık. Buna göre, 14 Aralık 1973 tarihinde kabul edilen Uluslararası Koruma Altındaki Kişilere Karşı Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin konvansiyon uyarınca, General Süleymani suikastından sorumlu olarak ABD hükümetinin yargılanmasının Uluslararası Adalet Divanı aracılığıyla yürütülebileceğini de söyledik.  Ayrıca, dönem ABD Başkanı Donald Trump'ın ve suikastta yer alan askeri ve güvenlik komutanlarının bu terör eylemi dolayısı ile Uluslararası Ceza Mahkemesi tüzüğüne göre ve müdahale etmeme ilkesi dahil olmak üzere uluslararası hukukun en bariz ilkelerini ve kurallarını ihlal ettiği için yargılanabileceklerini söyledik.  Nitekim bazı uluslararası suç işleyenler de aynı mahkemelerde yargılanmışlardır.