Mayıs 11, 2016 06:11 Europe/Istanbul

Amerika 6 ve 9 Ağutos 1945 tarihlerinde Japonya’nın Hiroşima ve Nakazaki kentlerine ayrı ayrı düzenlediği nükleer saldırılarda en az 200 bin insanı katletti ve yüzbinlerce insanı da tedavisi mümkün olmayan yaralarla sakat bıraktı.

Bugün Amerika’nın dünyanın dört bir yanında yaptığı askeri müdahalelerde işlenen cinayetler kurban almaya devam ediyor, ama Amerikalı devlet adamları büyük bir utanmazlık örneği sergileyerek başkalarını insan hakları ihlalleri ile suçluyor.

Son bir asırda Amerika’nın beşeriyete karşı işlediği sayısız cinayet tarihte kayda geçti. 1945 yılında Japonya’nın iki büyük kenti olan Hiroşima ve Nakazaki üzerine atılan atom bombaları bu cinayetlere birer örnektir.

BM bildirgesinin 2. Maddesinin 4. Bendinde başka ülkelerin toprak bütünlüğüne karşı zor kullanılamayacağı veya tehdit edilemeyeceği vurgulanıyor ve hatta zora başvurma tehdidinde bulunmak bile BM hedeflerine aykırı olduğu belirtilerek men ediliyor.

1970’te onaylanan uluslararası hukuk ilkeleri bildirgesi de açık bir şekilde başka ülkelerin doğrudan veya dolaylı içişlerine karışılmaması, BM bildirgesine uygun uluslararası hukuk ilkesi olarak ifade ediliyor ve hiç bir devlet veya devletler ittifakı hangi sebeple olursa olsun bir başka ülkenin iç veya dışişlerine doğrudan veya dolaylı olarak müdahale edemeyeceği vurgulanıyor.

Ancak tüm bu bildirgelere ve uluslararası konvansiyonlara rağmen Amerika’nın Panama, Irak, Afganistan, Libya, Suriye ve Pakistan gibi ülkelere doğrudan veya dolaylı bir şekilde askeri saldırıda bulunduğu, korsan İsrail gibi terörist ve insan haklarını hiçe sayan rejimleri desteklediği ve dış politika karnesinde birer kara leke olarak kayda geçirdiği gözleniyor. Oysa Amerika’nın tüm bu ülkelere yaptığı askeri müdahaleler ve savurduğu tehditler BM bildirgesinde yer alan ilkelere aykırı ve uluslararası yasaların açık ihlalidir.

Raporlara göre Amerika ikinci dünya savaşından beri şimdiye kadar tam 50 ülkede yasal yönetimleri devirme girişiminde bulunmuştur. Yine Amerika’nın dünyada atom bombası kullanan ve yüz binlerce insanın ölümüne neden olan tek devlettir.

Günümüzde de Amerika Afganistan, Irak ve Libya gibi ülkelere dayattığı savaşlarda işlediği sayısız cinayetlerinde yüz binlerce masum insanın ölümüne yol açmıştır. Bu savaşların ne gibi sonuçları olmuştur, dersiniz?

Amerika’nın Brown üniversitesi uluslararası etüt merkezinin yaptığı bir araştırmaya göre Afganistan savaşında 2001 ila 2014 yılları arasında en az yüz bin sivil katledildi. Savaşın bedelleri başlıklı yayımlanan merkezin raporunda Afganistan savaşında işgalci güçlerin bu ülkeye girdiği tarih olan 2001 yılından bu güçlerin çekildiği tarih olan 2014 yılları arasında yaşanan kayıplar ele alınmıştır. Araştırmada Afgan sivillerin en çok 2007 yılından beri kayıp verdiği belirtiliyor. Raporda ayrıca Pakistan’da savaşın kayıpları da araştırılmış ve iki ülkede toplam 149 bin kişi hayatını kaybettiği ve 162 bin kişinin de yaralanıdğı ortaya çıkmıştır.

Batı medyasında yayımlanan raporda yer alan veriler, Afganistan savaşında 26 bin 270 sivil savaşta doğrudan hayatını kaybettiğini ve 29 bin 900 sivil de doğrudan etkilenerek yaralandığını gösteriyor.

Irak savaşında da bir milyon Iraklı vatandaşın hayatını kaybettiği ve 4 milyon kişi da mülteci durumuna düştüğü ve bu ülke bugün IŞİD gibi Amerika ve korsan İsrail’in desteklediği ve beslediği tekfirci terör örgütlerinin yuvasına dönüştüğü belirtiliyor.

Oğul Bush Irak topraklarına saldırdığında, uydu görüntüleri saddam rejimi nükleer tesislerini yeniden inşa etmeye başladığını gösterdiğini iddia etti. Ancak bu iddia temelden yalandı. Nitekim UAEK da savaştan sonra bu iddiayı ispat edebilecek bir tek kanıt bile bulamadı.

Amerika’nın dönem Dışişleri Bakanı Modlin Olbright da euronews kanalına verdiği mülakatta daha önce yaptırımlar 500 bin Iraklı çocuğun ölümüne değdiği ile ilgili sözlerini değerlendirmesinde, bu sözlerin hayatı boyunca sarf ettiği en ahmakça sözler olduğunu belirterek bu yüzden dünyadan özür dilemek istediğini belirtti.

Olbright sözlerini şöyle sürdürdü: Bence oğul Bush’un bizi Irak’a karşı savaşa soktuğu yöntem, yani hiç bir diplomatik yolu izlemeden veya BM ile koordineli bir şekilde ittifak kurmadan izlediği yöntim, kitle imha silahları iddiasının itibarını gölgeleyen sebeplerden biriydi.

Olbright, Başkan Obama Irak ve Afganistan savaşına son vermek için seçildi, yani bu konu onun seçilmesinin temelini oluşturdu, yani bu savaşların yanlış olduğu bilinciyle ve bu zihniyetle seçildi.

Amerika ve Avrupa ancak Libya konusunda da birlikte hareket etti. Bu ülkeler uzun yıllar ve hatta Muammer Kaddafi rejimini 2011 yılında devirmek üzere müdahale etmeden kısa bir süre öncesine kadar Kaddafi ordusunu donatmak için onunla işbirliği yapıyordu. Libya savaşı sırasında 600 bin sivil bu ülkeden kaçmak zorunda kaldı ve sağda solda mülteci durumuna düştü ve tüm bunlar NATO ve ABD’nin Libya’ya armağanıydı.

19 Ocak 2012 tarihinde Arap insan hakları örgütü, Filistin insan hakları örgütü ve uluslararası insani yardım konsersiyumu, NATO uçakları sivil yerleşim bölgelerini bombardıman ettiğini ve bu da savaş suçu olduğunu rapor etti.

Bugün Libya Suriye’de teröristlere silah kaçak etme güzergahı oldu. Gerçekte Batı 2011 yılında Libya’yı kendi haline bırakabilirdi, yada uzun yıllar bu ülkenin içişlerine karışmayabilirdi ve bunun yerine ve Libya’nın petrol kaynaklarını yağmalamak yerine, Libya halkına siyasi ve iktisadi yardım yapabilirdi.

Son yıllarda Amerikan İHA’larının Afganistan, Pakistan, Yemen ve Somili gibi hedef ülkelerde sivilleri katliam etmesiyle ilgili haberler artık sıradan haberler sayılmaya başlandı. Almanya’nın Focus dergisi Amerikan İHA’ları, Başkan Obama’nın izniyle sözde terörle mücadele silahına dönüşerek düzenlediği operasyonlara işaretle, bu silahların insan hakları ihlali alanında ciddi bir soruna dönüştüğünü yazdı.

Economist dergisi ise 2005 yılından beri Amerikan İHA’larının düzenlediği saldırıların yüzde 1200 arttığını yazdı. Bu durum askeri ve güvenlik alanında yeni ve modern bir savaş anlayışının başladığını gösterebilir.

Yayımlanan verilere göre, Amerikan İHA’larının düzenlediği operasyonlarda şimdiye kadar üç bin kişi hayatını kaybetti ki bunlardan binden fazlası sivillerdi ve yine 200 kadarını da çocuklar oluşturuyordu.

Gazetecilik teftiş bürosunun raporuna göre 2004 ila 2011 yılının Ağustos ayına kadar 2347 kişi Amerikan İHA’ları ile öldürüldü ki bunlardan 392 ila 781’i sivil ve yiren 175’i çocuktu.

Uluslararası kızılhaç’ın raporuna göre savaş arenalarında ölüm oranlarını %25’ten daha fazla arttıran veya hastanelerde ölüm oranlarını %5’ten fazla arttıran silahlar yasak silah sayılır, fakat Amerika bu tür silahları kullanmaya devam etmektedir.

Aslında Batı’nın insan hakları ve demokrasi gibi alanlarda attığı slolganlarla icraatı arasında yerden göğe kadar bir mesafe söz konusudur, öyle ki artık Batılı ülkelerin insan hakları sloganlar tüm dünyada alay konusuna dönüşmüştür. Guantanamo ve Ebu Gureyb ve Amerika’nın Avrupa’daki gizli hapishaneleri ve bu hapishanelerde korkunç ve çirkin işkence olaylarıyla ilgili skandalların yankıları hala devam ediyor. Amerika Başkanı obam bir büre önce Küba’ya yaptığı ziyareti sırasında Havana’da yaptığı açıklamada, ülkesi demokratik ilkelerden asla taviz vermediğini iddia etti, oysa Amerikalı gardiyanların Guantanamo hapishanesinde sergiledikleri tutum ise Obama’nın bu iddialarını çürüten görüntüler oldu. Gerçekte Amerika dünyada insan haklarını ihlal eden ülkelerin başında yer alıyor ve bu yüzden başka ülkelerin insan hakları durumu ile ilgili konuşabilecek son kişi Obama’dır.

Amerika Başkanı birinci başkanlık dönemi seçim kampanyaları sırasında Guantanamo hapishanesini kapatma sözü vermişti. Bu hapishane Amerika’nın Küba’daki donanmasına kiraya verilen bir arsada inşa edilen bir kompleksti. Bu bina 2002 yılında hapishaneye çevrildi ve terör zanlıları ve Amerikan ordusu ile çatışmalarda yakalananlar buraya gönderildi.

Obama 2009 yılında ve beyaz saraya girdiği günün hemen ertesi gün Guantanamo hapishanesini kapatma kararını imzaladı, fakat şimdi ikinci dönem başkanlığının son günlerine gelinmesine karşın bu karar hala uygulanmadı.


Amerika’nın bir başka insan hakları ihlal örneği Gazze şeridine dayatılan savaşlarda siyonist İsrail’i desteklemesi ve yine Irak ve Suriye’de tekfirci IŞİD terör örgütünü destekleyerek beslemesidir. Amerikan senatosunun raporuna göre ise 26 kişi CIA tarafından yanlışlıkla tutuklanarak işkence edildi.

CIA ayrıca dünya genelinde yaptırdığı gizli hapishaneleri ve buralarda hiç bir denetime tabi olmaksızın yakaladığı zanlıları işkence etmekle Amerika’nın insan hakları karnesine bir başka kara leke olarak düştü. Nitekim CIA ajanlarından biri senatoya verdiği raporda bu hapishaneleri cehenneme benzetti. Söz konusu CIA ajanı buralarda tutuklulara yapılan işkencelerin onları psikolojik açıdan tamamen çökerttiğini itiraf etti. Tüm bu cinayetler ise Amerika’nın dünya genelinde çıkardığı savaşlar ve askeri müdahalelerinin sonucudur ve Amerika’nın dünyada insan hakları ihlallerinin en somut örnekleri sayılır. Bu tür ihlallerin kapsam alanı ise çok geniştir ve Irak’ın Saddam döneminde İran’a kimyasal saldırılarına kadar uzanır. 015


Etiketler