Nur’a giden yol
Gâfir suresinin 66 ila 68. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Gâfir suresinin 66. ayeti:
قُلْ إِنِّی نُهِیتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِینَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءَنِیَ الْبَیِّنَاتُ مِنْ رَبِّی وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِینَ (40:66)
Yani:
(Resûlüm)! De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allah'ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.
Geçen bölümlerde Kur'an'ı Kerim bu surede ilahi ayetler ve nimetlerden söz ederek alemleri yegane Allah yarattığını beyan etti. Bu ayette Allah Resulü -s- müşriklere hitaben kendisi, putlara tapmayı yasaklayan ve bu kötü amelden men eden Allah tarafından gönderildiğini, bu yüzden putlara tapmasını beklememelerini, bunu sırf onlara inat olsun diye yapmadığını, zira onlar da inat ederek ilahi dini benimsemeyeceklerini bildiğini, kendisi akılcı delillere ve mantıklı gerekçelere dayanarak sadece Allah’a taptığını ve putlara tapmaktan kaçındığını beyan ediyor.
Allah Resulü -s- müşriklere, ancak hepimizi ve tüm varlığı yaratan ve hepimizin yegane Rabbi olan Allah teala önünde eğildiğini ve ancak O’na ibadet ettiğini ve bununla da kalmadığını ve yüce Allah’a mutlak teslimiyet içinde olduğunu ve Allah ne emrederse onu hiç eksiksiz ve kusursuz yerine getirdiğini, zira kendisini Allah’ın kulu bildiğini ve kulun görevi, efendisi ve mevlasına itaat etmek olduğunu belirtiyor.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İlahi emirler ve men edilen her şey delillere ve mantığa dayalıdır ve vahiy ile akıl arasında herhangi bir tezat ve çelişki yoktur.
2 – İnsan ancak alemleri yaratan Allah tealaya teslim olmalıdır ve ibadetin doruk noktası da O’na teslim olmaktır.
Gâfir suresinin 67 ve 68. ayetleri:
هُوَ الَّذِی خَلَقَکُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ یُخْرِجُکُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّکُمْ ثُمَّ لِتَکُونُوا شُیُوخًا وَمِنْکُمْ مَنْ یُتَوَفَّى مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّکُمْ تَعْقِلُونَ (40:67)
هُوَ الَّذِی یُحْیِی وَیُمِیتُ فَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا یَقُولُ لَهُ کُنْ فَیَکُونُ (40:68)
Yani:
Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O'dur. Umulur ki düşünürsünüz.
O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız "Ol!" der, o da oluverir.
Bundan önceki bazı ayetler yüce Allah’ın yerde ve göklerde ve doğal fenomenlerde işaretlerini ve ayetlerini beyan etmişti. Bu ayet ise insanın yaratılışına ve ilk önce topraktan ve sonra da bebek olarak doğmaktan bu dünya yaşamasına ve en son da öldükten sonra ahiret alemine göç etmesine işaret ediyor.
İnsan yaratılışının ilk merhalesi topraktandır, ki hem doğrudan topraktan yaratılan ilk insan yani Hz. Adem’i, hem ondan sonraki tüm insanları kapsar; zira insanların cismini teşkil eden besin maddelerinin kaynağı olan bitkiler ve helal hayvanların tümü topraktandır.
İkinci merhale nutfenin şekillenmesiyle ilgilidir ki erkeğin menisi ile kadının yumurtasının rahimde birleşmesinden oluşur. Nutfe hızla gelişir ve bir parça kan pıhtısı gibi olur. Kur'an'ı Kerim bu aşamaya Alaka adını vermiştir.
Alakadan sonraki merhale Mozga adı verilen merhaledir ki bu aşamada Alaka, çiğnenmiş ete benzer hale getir, artından insan organları şekillenerek gelişmeye başlar. Bu merhaleden sonra bebek doğar. Bebek çocukluk ve ergenlik evrelerini geride bırakarak gençlik çağına ayak basar. İnsan bu merhalede akli bakımdan olgunlaşır ve cismi olarak de en güçlü konumuna gelir.
Ancak gençlik çağı da pek uzun sürmez ve insan mecburen gençlik zirvesinden inmeye başlar ve bu merhalede geri geri gitme ve güç kaybı başlar ve insan yavaş yavaş orta yaşlılık ve ihtiyarlık dönemlerine girer. Sonunda her insanın ömrü sona erer ve ölüm insanı kıyamet kapısı konumunda olan mezara götürür. Gerçi bazı insanlar da türlü hadiseler veya hastalıkların yüzünden bu doğal süreci tamamlamadan ve ihtiyarlık evresine girmeden bu dünyadan ayrılır.
İlginçtir ki bu ayette Kur'an'ı Kerim ölümü yok olma şeklinde ifade etmez ve bunun yerine, ölüm sırasında melekler insan ruhunu karşıladıkları ve ölümden sonraki aleme götürdükleri anlamına gelen bir sözcüğü kullanır.
Bu ayetlerden açıkça anlaşıldığı üzere, birçok kişinin düşündüğünün aksine ölüm insanın sonu ve yok olması anlamına gelmez ve sadece fani alemden baki aleme geçer.
Ayetler daha sonra hayat ve memattan ibaret olan yaratılışın genel kanununa işaret ederek şöyle buyurmakta: Bu konu sadece Allah tealanın elindedir ve ancak O’nun istek ve iradesi ile gerçekleşir ve bundan asla kaçamayız ve ne erken ne de gecikmeli olur.
Bu iki ayette hayat ve memat olmak üzere iki önemli fenomene işaret edilmiştir ve tüm bitkileri, hayvanları ve insanları kapsayan iki fenomendir. Aslında bu iki fenomen yüce Allah’ın belirlediği doğal düzene göre gerçekleşir ve insan bunda hiç bir rolü veya etkisi yoktur. Hayat ve memat, yüce Allah’ın güç simgeleridir ve insan bilimde bunca ilerlemesine rağmen bu iki sırrı çözememiştir.
Burada hayat fenomeni türlü şekillerde ve kalıplarda ortaya çıktığı hatırlatılmalıdır; devasa hayvanlar, göklerde uçan kuşlar, onlarca metre boyunda ağaçlar, hepsi bir nevi hayat simgeleridir. Kuşkusuz hayatın türlü şekilleri varlık aleminin en değişik şekilleri sayılır. Öte yandan cansız alemden canlı mahlukların alemine geliş ve hayat aleminden memat alemine geçiş de acayip ve esrarengiz bir durum ve yüce Allah’ın güç ve hikmetinin işaretidir.
Kuşkusuz bizim için esrarengiz ve anlaşılmaz olan konular yüce Allah için asla zor ve anlaşılmaz değildir ve Allah irade ettiği anda her şey olur, zira Allah bir şeyi irade ettiği zaman sadece ol, der ve o şey hemen oluverir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Akıl düşünce nimetlerine sahip olan insanoğlunun bir avuç topraktan yaratılışı ilahi gücün işaretidir.
2 – Yaratılış düzeni tekamül düzenidir ve ölüm insanın yok olması ve sonu demek değildir. Ölüm sadece ruhun bedenden ayrılması ve daha üst bir mertebeye ve kıyamet gününde bulunmasından ibarettir.
3 – Allah teala bizden insanın yaratılış merhaleleri üzerinde düşünmememizi ve böylece gücünün azametini idrak etmemizi ve hayatımızı ucuza satmamamızı istemiştir.
4 – Diriltmek ve öldürmek ancak yüce Allah’ın güç ve iradesi ile mümkündür.