Eylül 06, 2021 13:32 Europe/Istanbul

Gâfir suresinin 77 ila 81. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Gâfir suresinin 77. ayeti:

 

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَإِمَّا نُرِیَنَّکَ بَعْضَ الَّذِی نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّیَنَّکَ فَإِلَیْنَا یُرْجَعُونَ (40:77)

Yani:

Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah'ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.

 

Bu ayet Allah Resulü -s- ve o hazretin izleyenlerini muhaliflerin taciz ve eziyetlerine karşı sabırlı olmaya davet ederek şöyle buyurmakta: Muhaliflerin inkarı veya yolunuzda engel çıkarmaları, sizi yolunuzdan caydırmasın ve zafiyete sürüklemesin, bilakis onların söz ve amelde muhalefeti arttıkça sizin de Hak yolunda sabır ve direnişiniz artmalı ve böylece zamanla onlara galip gelmelisiniz.

Yüce Allah’ın vadettiği üzere Hakkı inkar edenler bu dünyada da cezalarının bir kısmını çekecektir, fakat bu cezaların mutlaka bizim yaşadığımız dönemde verilmesini beklememeliyiz. İlahi vaatler haktır ve hiç kuşkusuz vadedilenler, ister biz hayatta olalım ister olmayalım, gerçekleşecektir. Öte yandan tam ceza kıyamet gününde verilecektir, zira orada tüm insanlar hazırdır ve onlara verilen ceza veya mükafata şahit olacaktır.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İnsan dini inancına bağlılığı yüzünden karşılaştığı zorlukların karşısında sabırlı olmalı ve direnmelidir. Sabır ve direniş dindarlığın elzemlerindendir ve bazı sıkıntıların ve zorlukların yüzünden dinden ve hayat veren tealiminden el çekmemek gerekir.

2 – Kötülerin cezasını ertelemek, ilahi hikmet gereğidir ve ilahi vaatlerin gerçekleşmesi konusunda kuşkuya kapılmamak gerekir.

 

Gâfir suresinin 78. ayeti:

 

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِکَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَیْکَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَیْکَ وَمَا کَانَ لِرَسُولٍ أَنْ یَأْتِیَ بِآَیَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِیَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِکَ الْمُبْطِلُونَ (40:78)

Yani:

Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır.

 

Bir önce ayet Allah Resulü’nü -s- sabır ve direnişe davet ediyordu. Bu ayet ise o hazreti teselli etmek üzere şöyle buyurmakta: Senden önce de birçok peygamber gönderdik ve onlar da benzer sıkıntılarla karşılaştı, ama aynı zamanda hak yolunda direnişlerini sürdürdü. Biz sana bu peygamberlerden bazılarını ve karşılaştıkları sorunları anlattık, bir çoklarını da anlatmadık. Hakla batıl arasında savaş ve mücadele tarih boyunca var olmuştur ve sadece senin çağına özel bir durum değildir.

Gerçekte tarih boyunca bazı kibirli ve bağnaz insanlar Hak karşısında durmuş ve Hakkı kabul etmek istememiştir. Bu zümre hatta bununla da yetinmemiş ve Hakkı savunanlarla mücadele etmeye yönelmiş ve onları taciz etmek, sürmek ve katletmekle Hakkın kökünü kurutmaya çalışmıştır. Bu tür insanlar aslında inatçı ve kibirli insanlardır ve her gün yeni bir bahaneyi gündeme getirir. Nitekim eski peygamberlerin çağında bu zümre onlardan yeni mucizeleri getirmeleri istiyor ve hatta peygamberlerden ancak onların istedikleri mucizeleri göstermelerini talep ediyordu. Oysa mucize ancak Allah’ın elindedir ve peygamberlerin iradesinin dışındadır. Peygamberler sihirbazlar ve büyücüler gibi uzun uzun alıştırma yaparak sihir ve büyü yapamaz ve ancak ilahi izinle mucize yapabilir. Bir başka ifade ile mucize insanları hidayete erdirmek üzere insanların aklını aydınlatmak ve ilahi peygamberlerin hakkaniyetini ispat etmek içindir. Peygamberler insanların zevki ve isteği üzerine mucize yapmaz ve bu tür talepleri de karşılamak zorunda değildir.

Ayetin sonunda inatçı ve batıl yandaşı bu zümrenin kıyamet gününde ilahi mahkemede hak temelinde yargılanacakları, o gün artık onlara geri dönüş yolu kapatılacağı ve inlemeleri ve feryatları hiç bir fayda etmeyeceği vurgulanmakta. Kuşkusuz o zaman batıl ehli hüsrana uğrayan taraf olacaktır ve bunu açıkça ve her açıdan zararlı çıktıklarını anlayacaktır. Batıl yandaşları tüm değerli sermayelerini kaybettiklerini ve ahiret alemine hiç bir şey getirmediklerini, bilakis ilahi gazaba uğradıklarını da anlayacaktır.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Geçmiş kavimlerin tarihini ve kaderini okumak, Kur'an'ı Kerim’in tavsiyelerinden biridir, böylece Hak yolunda sağlam adımlarla ilerler ve zorluklara ve sıkıntılara karşı zafiyet göstermeyiz.

2 – Peygamberlerin mucizeleri insanların isteği ve beklentisi üzerine değil, ilahi irade temeline dayanır.

3 – Gerçek hüsran bu dünyada değil, kıyamet gününde ahiret alemindedir. Dünyaya gönül verenler buradaki güç ve servetleri onlara mutluluk getireceğini düşünmemeli, zira fani dünya çabuk geçer ve ahiret aleminde batıl yandaşlarının eli bomboş olur.

 

Gâfir suresinin 79 ila 81. ayetleri:

 

اللَّهُ الَّذِی جَعَلَ لَکُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْکَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْکُلُونَ (40:79)

وَلَکُمْ فِیهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَیْهَا حَاجَةً فِی صُدُورِکُمْ وَعَلَیْهَا وَعَلَى الْفُلْکِ تُحْمَلُونَ (40:80)

وَیُرِیکُمْ آَیَاتِهِ فَأَیَّ آَیَاتِ اللَّهِ تُنْکِرُونَ (40:81)

 

Yani:

Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.

 

Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.

 

Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi, Allah'ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz?

 

Bu süre yüce Allah’ın insanlara sunduğu nimetleri bir bir sayarak insanları şirk ve küfürden uzaklaşmaları ve tevhide yönelmeye davet ediyor. ayetler hayvanların insanlara sağladığı faydalara temas ederek şöyle buyurmakta:

Allah sizler için bazı hayvanları yarattı ve insanlara inek, koç ve deve gibi bazı hayvanları kesip beslenmeleri için izin verdi, yoksa insan masum hayvanların canını almaya izni yoktu.

Hayvanların etinden beslenmekten başka deve gibi bazı hayvanlar insanın kurak ve yakıcı çöllerde binek hayvanları olarak kullanılıyor. İlginçtir ki günümüzde bunca kara, deniz ve hava taşıtına rağmen deve gibi hayvanlar halâ kumla kaplı çöllerde veya dağlık alanların dar ve zorlu güzergahlarında en çok tercih edilen merkep sayılır.

Her halükarda bu hayvanların etinden beslenmek veya merkep olarak kullanmak yüce Allah’ın insanlara lütfunun bir başka emaresidir. Nitekim karada yük taşımak, denizde gemi ile yük taşımak kadar insanlar için faydalıdır.

Öte yandan evcilleşen hayvanların başka faydaları da vardır. Örneğin bu hayvanların sütü, yünü ve derisi de insanlarca kullanılabilir. Bu hayvanların bir başka faydası yarışmalarda ve seyahatlerde faydalı olmalarıdır. Bu hayvanlar karada yolculuk etmeye yarar. Ayetler ise aynı zamanda denizde gemiden yararlanmaya da işaret ediyor. Allah teala bu ayetlerde insanlara karada ve denizde yolculukta ve yük taşımakta işe yarayan imkanları sunduğunu ve böylece kolayca varacakları varabileceklerini buyurmakta.

Ayetlerin sonunda da Allah teala ayetlerini her daim insanlara gösterdiği ve nereye bakarsak bakalım ayetleri açıkça görebilecekleri, ama tüm bu ayetler açık ve aşikar olduğu halde bazıları inkar yolunu izlediği vurgulanıyor. Gerçekte insanoğlu ilahi nimetlerin kıymetini bilmiyor ve çeşitli sebeplerden ötürü ilahi ayetleri inkar ediyor.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Yeryüzü ve üzerindeki her şey insan için yaratılmış ve Allah teala insanlara bu nimetlerden doğru biçimde yararlanma izni vermiştir.

2 – Hayvanların gücü insandan fazla olmasına rağmen Allah teala onları insanlar yararlansın diye evcilleştirmiştir ve bu da ilahi lütuflardan biridir.

3 – Nankörlük, insanların genel özelliğidir. İnsan ilahi nimetlerden yararlanır, ama esas sahibini inkar eder ve emirlerine itaat etmek istemez.