Eylül 06, 2021 13:33 Europe/Istanbul

Fussilet suresinin 1 ila 7. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Fussilet suresinin 1 ila 4. ayetlerine kulak veriyoruz:

 

حم (41:1)

تَنْزِیلٌ مِنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِیمِ (41:2)

کِتَابٌ فُصِّلَتْ آَیَاتُهُ قُرْآَنًا عَرَبِیًّا لِقَوْمٍ یَعْلَمُونَ (41:3)

بَشِیرًا وَنَذِیرًا فَأَعْرَضَ أَکْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا یَسْمَعُونَ (41:4)

 

Yani:

Hâ. Mîm.

 

(Kur'an) rahmân ve rahîm olan Allah katından indirilmiştir.

 

(Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır.

 

Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.

 

Bundan önce de belirtildiği üzere, Kur'an'ı Kerim’in 29 suresi kesik harflerle başlar. Bu surelerde kesik harflerden sonra Kur'an'ı Kerim’in azametine işaret edilir. Fussilet suresi de bu surelerden biridir ve H ve M harfleri ile başlar ve ardından bu semavi kitabın ilahi rahmet pınarından akarak insanlara nazil olduğu ifade edilir. Dolaysıyla Kur'an'ı Kerim ayetleri tüm insanlar için rahmet vesilesidir. Gerçi bu kitabın rahmetinden müminler yararlanırken, kafirler kendilerini bu rahmetten mahrum bırakır.

Bu arada Kur'an'ı Kerim ayetleri yazılı olarak nazil olmadığı ve İslam Peygamberi -s- de bu kitabı yazmadığı, Allah Resulü -s- sadece mübarek kalbine vahiy olan ayetleri insanlara kıraat ettiği ve bu yüzden Kur'an olarak adlandırıldığı belirtilmelidir.

İslam Peygamberi’nin -s- buyruğu üzerine dört yakın sahabesi o hazretin kıraat ettiği ayetleri yazıyordu. Bu yüzden Kur'an'ın diğer adı da Kitap’tır.

Kur'an'ı Kerim Arapça ve gayet sade ve açık bir dilde nazil olmuş ve ayetleri hakikati öğrenmek isteyenler için gayet net ve aydındır. Kur'an'ı Kerim insanları bilinçlendirmek ve marifetlerini geliştirmekten başka müjde ve ikaz yoluyla insanları iyi ve güzel amelleri yerine getirmeye ve kötü ve çirkin amellerden sakınmaya teşvik eder.

Ancak birçok insan peygamberlerin ve semavi kitapların davetine tepkisi onlara yüz çevirmek olmuştur, zira ilahi peygamberler ve semavi kitaplar onların nefsani isteklerine kısıtlama getiriyor ve her istediklerini yapmalarına ve her istediklerini söylemelerine müsaade etmiyordu.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Kur'an'ı Kerim İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in -s- sözü değil, Allah’ın kelamıdır. Bu kitap ilahi geniş ve sonsuz rahmetten kaynaklanır. Dolaysıyla hem sözcükleri ve hem muhtevası bilge ve merhametli Allah’a aittir. Kuşkusuz Allah’ın kelamı ve tealimine uymak beşeri toplumların gelişmesi ve yücelmesine vesile olur.

2 – Kur'an'ı Kerim’de insanların gelişmesi ve hidayete ermesinde etkili olan her şey detaylı ve çeşitli kalıplarda beyan edilmiştir. Bu kalıplara geçmiş kavimlerin kaderi, kıssalar ve ibret verici dersler ve örnek, ilahi nimetlerin zikri, emr edilenler ve men edilenler, medeniyetlerin çöküş sebepleri, beşerin geleceği, kıyamet hadiseleri ve ahlaki tavsiyeleri örnek vermek mümkün.

3 – Kur'an'ı Kerim insanlara ilim, bilinç ve aydınlık bağışlar. Kim hakikat peşinde ise Kur'an'ı Kerim’e başvurması gerekir.

4 – Terbiyenin doğru ilkelerine göre korku ve umut, müjde ve ikaz yan yana olmalıdır, nitekim birini gözetlemek ve diğerinden gafil olmanın yıkıcı zararları olur.

 

Fussilet suresinin 5. ayeti:

 

وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِی أَکِنَّةٍ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَیْهِ وَفِی آَذَانِنَا وَقْرٌ وَمِنْ بَیْنِنَا وَبَیْنِکَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ (41:5)

 

Yani:

Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!

 

Bu ayet Mekkeli müşriklerin İslam Peygamberi’nin -s- davetine gösterdikleri tepkiye işaretle şöyle buyurmakta:

Peygamber onlara Kur'an'ı Kerim ayetlerini tilavet ettiğinde onlar bu ayetleri dinlemek ve üzerinde düşünmek yerine peygamberi görevinden soğutmak için şöyle diyordu:

Ey Muhammed! Boşuna çaba harcama, bizim kulaklarımız ağırdır ve senin sözünü duymayız, nitekim kulaklarımızla duyduklarımız kalbimizi etkilemez, sanki senle bizim aramızda bir engel var ve senin davetini kabul etmemize müsaade etmiyor. O zaman bizi kendi halimize bırak, biz istediğimiz gibi yaşayalım, biz de seni, istediğin gibi davranman için kendi haline bırakırız.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Kur'an'ı Kerim ayetleri adeta yağmur misali, yağmur bekleyen yere yağar ve o yeri abat eder, fakat sert taşın üzerine yağınca, yere sinmediği gibi dışarıya doğru geri döner. İnatçı insanları kalbi de ilahi ayetlere karşı böyledir.

2 – Eğer muhatap hak sözü kabul etmek istemiyorsa, başkaları hele dursun, peygamberin dilinden yansıyan ilahi kelam bile etkili olamaz.

3 – Yersiz bağnazlık ve taklit, insan kalbini bir perde gibi örterek hakikati idrak etmesini ve hak sözü benimsemesini engeller.

 

Fussilet suresinin 6 ve 7. ayetleri:

 

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُکُمْ یُوحَى إِلَیَّ أَنَّمَا إِلَهُکُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِیمُوا إِلَیْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَیْلٌ لِلْمُشْرِکِینَ (41:6)

الَّذِینَ لَا یُؤْتُونَ الزَّکَاةَ وَهُمْ بِالْآَخِرَةِ هُمْ کَافِرُونَ (41:7)

 

Yani:

De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!

 

Onlar zekâtı vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır.

 

Bağnazlık ve inat yüzünden konuşan müşriklerin iddialarına karşı Allah Resulü -s- onlara şu karşılığı veriyor:

Ben de sizin gibi bir beşerim. Ben ne ilah olduğumu iddia ediyorum, ne de sizden üstün olduğumu; ben sizin ırkınızdan ve kavminizden ve aşiretinizden sayılırım. Benim sizinle tek farklılığım kalbime şirk ve putperestlikten el çekmek ve sizi yegane Allah’a tapmaya davet etmenin vahiy olmasıdır. Benimle böyle konuşan sizler, bilin ki ben sizi sözümü kabul etmeye zorlamak istemiyorum. Ben sadece size hak yolu gösteriyorum ve sizden Allah’ın yoluna gidin ve geçmişteki amellerinizden el çekin, böylece Allah sizi bağışlasın, diyorum.

Ayetlerin sonunda müşrikler, şirk üzerinde ısrarla durmanın sonu çok kötü olacağı konusunda uyarılıyor. Ayetler ardından müşrikleri anlatırken iki önemli özelliklerine işaret ederek şöyle devam ediyor:

Bu özelliklerden biri kıyamet gününü inkar etmek ve reddetmek ve diğeri muhtaç insanları gözetlememek ve onlara her türlü infakı terk etmektir, ki bu da kıyamet gününü inkar etmenin bir başka işaretidir; zira Allah’a inanmayan insan her şeyi kendisi için ister ve başkalarına infakta bulunmak istemez.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Peygamberler insanları kendilerine değil, Allah’a davet eder ve amaçları da insanları dış tağutların ve iç heva ve heveslerin esaretinden kurtarmaktır.

2 – Allah’ın yegane olduğuna iman etmek, insan yaşamının tüm boyutlarına yansımalıdır. Tevhit sadece bir inanç değil, insan yaşamında kılavuzudur.

3 – Mümin insan tevhit yolunda direnir ve asla taviz vermez. Mümin insan geçmiş hatalarını telafi etmeye ve böylece Allah yolunda kalmaya ve hak yolundan sapmamaya çalışır.

4 – İman sadece insanın iddia etmesi ile olmaz. Buna göre zekat ödemeyen insanın içinde şirk ve küfür izleri vardır.