Nur’a giden yol ( 899 )
Zuhruf suresinin 23 ila 28. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Zuhruf suresinin 23. ayeti:
وَکَذَلِکَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِکَ فِی قَرْیَةٍ مِنْ نَذِیرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آَبَاءَنَا عَلَى أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَى آَثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ (43:23)
Yani:
Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi.
Geçen bölümde Mekkeli müşriklerin şirk ve putperestliğe gösterdikleri gerekçe, atalarını taklit etmekten ibaret olduğunu anlattık. Bu ayet İslam Peygamberi’ne -s- hitaben şöyle buyurmakta:
Mekkeli müşriklerin söyledikleri onlara özel bir gerekçe değildir. Senden önceki peygamberler de şirk ve putperestlikten sakındırıldıkları zaman peygamberlerin bu sözlerini düşünmek yerine onlara, biz atalarımızın yolunu izliyoruz ve onların inancından el çekmeyiz, diyen milletler karşı karşıya kalmıştır.
Bu ayetin işaret ettiği önemli bir nokta, peygamberlere toplumların mağrur, zengin ve iktidar sarhoşu büyüklerinin muhalefet etmesidir. İlahi peygamberlere muhalefet edenlerin elebaşıları genellikle kibirli, zengin ve bencil ve güç ve servetleri sayesinde toplumda önemli konum kazanan ve halk da ya korku ya tamah yüzünden onları izledikleri kişilerdi. Bu zümre enbiyanın hareketi ile onların dikta ve zalimane düzenleri yıkılacağını ve mazlum insanlar onların sultasından kurtulacağını çok iyi biliyordu.
Günümüzde de dünyada güç ve servet sahipleri ellerindeki propaganda imkanları ile insanları kandırmaya ve aptal yerine koymaya devam ediyordu; oysa gerçekte dünyada ne kadar fesat ve kötülük varsa bu zalimlerden kaynaklanıyor ve eğer birileri onların çıkar ve amaçlarına aykırı herhangi bir harekette bulunacak olursa en ağır biçimde bastırılıyor ve engelleniyor.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Geçmişlerimizin fikri ve medeni ve inanç mirası bizi düşünmekten alıkoymamalı, bilakis tüm bunları gözden geçirmeliyiz. Nitekim atalarımız yanlış bir yol izlemiş olabilir ve onları körü körüne izlemek bizi de doğru yoldan saptırabilir.
2 – Her toplum tehlikeleri tanıyan ve hakkında uyarıda bulunan bilge ve yürek yakan liderlere muhtaçtır; gerçi birçok insan bu uyarıları umursamaz veya karşı çıkar.
3 – Güç ve servet kontrol altına alınmazsa, insanı isyana sürükler. Bu yüzden toplumda güç ve servet sahibi olanlar Hak yolunu izleyenlere muhalefet eder.
Zuhruf suresinin 24 ve 25. ayetleri:
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُکُمْ بِأَهْدَى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَیْهِ آَبَاءَکُمْ قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ کَافِرُونَ (43:24)
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ کَیْفَ کَانَ عَاقِبَةُ الْمُکَذِّبِینَ (43:25)
Yani:
Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz (din)den daha doğrusunu getirmişsem (yine mi bana uymazsınız)? deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz.
Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?
Biz atalarımızın inancını korumak istiyoruz ve ancak onları izleriz, diyenlere peygamberler şöyle derdi:
Eğer size atalarınızın inancından daha iyi olan ve sizi saadete erdiren bir inanç getirmişsek, yine de bizim inancımızı benimsemez misiniz? Yoksa siz saadete ermek istemez misiniz? O zaman sizi daha çabuk ve daha güvenli bir şekilde bu hedefinize ulaştıracak inancı benimsemelisiniz.
Ancak halkın cahilliği ve kör bağnazlığı, ilahi peygamberlerin önerisini düşünmeden atalarının inancı üzerinde ısrar etmelerine ve şu karşılığı vermeye yöneltiyordu: Emin ol ki biz sana iman etmeyiz; o zaman boşuna kendini yorma ve bu sözlerin bizi de rahatsız etme.
Burada ilginçtir ki peygamberler kendi inançlarının hak ve müşriklerin inançları batıl olduğunu bildikleri halde onlara şöyle demezdi: Neden batıl yolu izliyor ve bizim hak yolumuzu benimsemiyorsunuz? Peygamberler müşriklere tarafsız biri olarak müşriklerle tartışmalarında şöyle diyordu: Gelin kendi inancınız bizim inancımızla karşılaştırın ve sizce hangisi hidayete daha yakın olduğuna bakın ve daha sonra kendi yolunuzu seçin.
Kur'an'ı Kerim’de gündeme getirilen bu tartışma yöntemi, inatçı ve kibirli insanlarla tartışırken edep ilkelerine uymayı öğretir ve iman ehli muhaliflerle tartışırken insaflı ve edepli davranmaları gerektiğini gösterir. Mümin insanlar karşı tarafın inancını batıl ilan etmek yerine kendi inancını mantıklı ve delillere dayanarak beyan etmeli ve karşı taraftan bunun üzerine düşünmesini ve ardından doğru bulduğunu seçmesini söylemelidir.
Ayetler şöyle devam etmekte:
Hakka karşı bu inat söz konusu kavimi isyani sürükledi ve sonuçta ilahi azap nazil oldu.
Kur'an'ı Kerim birçok ayette geçmiş kavimlerin kaderinden söz etmiştir. Örneğin bazı kavimler fırtına, bazıları yıkıcı deprem ve bazıları kasırga ve korkunç şimşeklerle yok edilmiştir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İslam dinini tanıtma ve başkalarını bu dine davet etmenin bir yolu, İslam tealimini başka dinlerin tealimi ile mukayese etmektir. Bu mukayese akıl ve mantığa dayalı olmalıdır.
2 – Yaşam yolunu seçerken geçmişlerimizin inançları yerine akıl ve vahiy yolunu seçmeliyiz.
3 – İnat ve isyana yol açan her türlü yersiz bağnazlık insanın doğru yolu bulmasına mani olur ve hakikate ulaşmasını engeller.
Zuhruf suresinin 26 ila 28. ayetleri:
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِیمُ لِأَبِیهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِی بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ (43:26)
إِلَّا الَّذِی فَطَرَنِی فَإِنَّهُ سَیَهْدِینِ (43:27)
وَجَعَلَهَا کَلِمَةً بَاقِیَةً فِی عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ یَرْجِعُونَ (43:28)
Yani:
Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.
Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O, beni doğru yola iletecektir.
Bu sözü, ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, insanlar (onun dinine) dönsünler.
Bu ayetler kısaca Hz. İbrahim’in -s- öyküsüne ve Mekkeli müşriklere şöyle dediğine temas ederek şöyle buyurmakta:
Siz ki İbrahim’i büyük ecdadınız bilirsiniz, madem atalarınızın inancını izlemek istiyorsanız, neden İbrahim’in tevhit inancını izlemezsiniz?
Hz. İbrahim üvey babası Azar ve kavmi şirke kapıldıklarını görünce onların inancını reddetti ve şöyle dedi: Ben ancak yegane olan yaratanım Allah’a taparım. Ben ancak O’ndan beni doğru yola hidayete erdirmesini isterim ve beni kendi halime bırakmayacağını bilirim.
Hz. İbrahim tevhit kelimesi ebediyen dünyada kalması için tüm çabasını sarf etti. Dolayısıyla şirk ve putperestlikle mücadele ve tevhit inancına davet, Hz. İbrahim’den miras kalan bir yoldu. O hazretten sonra gelen peygamberler de aynı yolu izleyerek bu yolu kalıcı kıldı.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Dini veya etnik bağlar insanları yaşamın doğru yolunu seçmelerini olumsuz etkilememeli, hakkı tanımasına ve izlemesine mani olmamalıdır.
2 – Akıl, insanı yaratan Allah kulunu yalnız bırakmayacağını hükmeder. Allah akıl ve vahiy yoluyla insanları hidayete erdirir.
3 – Toplumda ve ailemizde iyi gelenekleri koruyarak hak yolunu kalıcı hale getirmeliyiz.