Mayıs 26, 2016 14:57 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bir kaç bölümde İslam dininde bizler için ideal bir yaşam tarzı belirleyen bireysel davranışlardan söz ettik.

Şimdi İslamî yaşam tarzında bireysel davranışların önemi ile ilgili olarak bugün özellikle konuşma adabından ve konuşurken edep çerçevelerine uymaktan söz edeceğiz, nitekim bu konu sosyal adabın da bir parçasını oluşturuyor.

Bilindiği üzere insanlar ilk karşılaştıkları an görsel ve ikinci etapta sözlü irtibat kuruyor. Gerçekte insanların arasında gerçek manada irtibat kurabilen şey, sözcükler ve bir başka ifade ile beyan edilen cümlelerdir. Yüce Allah’ın insanoğluna sunduğu en büyük nimetlerden biri hiç kuşkusuz dil ve konuşma yeteneğidir. Konuşma yeteneği olmaksızın insan başkaları ile irtibat kuramadığı gibi bilgi ve bulgularını da paylaşamaz. Konuşma yeteneği insanlara çok kolay bir şekilde başkaları ile irtibat kurma ve bildiklerini ve duygularını paylaşma imkanı sunuyor.

Öte yandan her insanın konuşma tarzı, kişiliğinin aynasıdır. Bu yüzden İslam dininde konuşma adabı hakkında bir çok hüküm ve tavsiye göze çarpıyor. İslam öğretilerinden anlaşıldığı üzere bu semavi dine göre konuşurken edepli olmaktan maksat hem söylenen sözün kalıbının güzel olması ve hem muhtevasının uygun ve uyumlu olmasıdır ve özetlemek gerekirse İslam mantığında insan güzel sözü güzel beyan etmelidir. Kuşkusuz bu iki özellik arasında ince bir farklılık söz konusudur. İyi söz, sarf edilen sözün muhtevası ile ilgiliyken, iyi konuşmak, insanın iyi sözü nasıl beyan ettiği ile ilgilidir.

Sözün muhtevasının kökleri sözü söyleyen insanın ilim ve dirayetine uzanırken, güzel konuşmak, konuşan insanın edebini yansıtır. Konuşma edebinde insan seçtiği sözlere dikkat etmesi ve seçkin ve şayeste sözcükler seçmesi gerekir. Çünkü dil biliminde kelimeler ya nötrdür, ya da olumlu veya olumsuz yükü vardır. Sözün güzelliği, etkili sözcüklerin kullanılması ve gönülleri okşayan edepli bir tonla konuşmak, konuşma sanatıdır. Hepimiz az çok bu sanata sahip olmayı arzu ederiz.

Sözle irtibat kurmak, insanların arasında irtibat kurma biçimleri arasında önemli bir yere sahiptir. Ancak seyrek sayıda insan ideal bir diyaloğu yerine getirme maharetine sahiptir. Çünkü konuşma yeteneği ve mahareti öğrenilmesi gereken şeylerdir ve bu yeteneğin yokluğu bazen sözün etkinliğinin yok olmasına ve hatta toplumun çeşitli grupları ve aile gibi kurumları arasında gerginliklere yol açar.

İnsanların muaşeretinde en çok konuşma ile irtibat kurulduğundan, Kur'an'ı Kerim Müslümanlardan en iyi ve en güzel dille konuşmayı tavsiye ediyor. Nitekim Bakara suresinin 83. Ayetinde insanlarla güzel konuşun, şeklinde önemli bir tavsiye yer alıyor.

Konuşmadan önce düşünmek, İslam dininin en önemli öğretilerinden biridir. Bazen yanlış bir söz, kolay kolay çözümlenemeyecek bir soruna yol açabilir. Bu yüzden uzak görüşlü insan konuşmaya başlamadan önce düşüncesini kullanır ve söyleyeceği sözün muhtemel tesir ve sonuçlarını tahmin eder ve ardından gerektiği takdirde ölçülü ve edep çerçevesinde konuşur.

Bu konuda İmam Ali –s– şöyle buyurur: Mümin insan konuşmak istediğinde, önce iyice düşünür. Eğer iyiyse, sözünü sarf eder ve eğer kötüyse o sözü gizler.

Konuşmak, insanların sosyal yaşamında konuların anlaşılması ve insanların uzlaşmasının vesilesidir ve her ne kadar toplum büyük ve ilişkiler geniş olursa, daha iyi konuşma ve konuşma adabına bağlı olma zarureti bir o kadar artar. Dolaysıyla iyi konuşma yeteneğinden yararlanmak, hedeflere daha çabuk ulaşmaya katkısı olur.

Konuşmak, bilgi çağı olarak adlandırılan dönemde bile büyük bir bilgi birikimini kapsar ve her gün insanların birbirine mesaj ve sesini iletmek için yeni aygıtlar ve cihazlar üretilir.

Konuşmak, insanın duygularını, kişiliğini, kültürünü ve zihinsel yapısını yansıtır ve daha geniş manada, toplumların kültür ve medeniyetinin simgesidir. Bu bağlamda hatırlatılması gereken nokta, her insanın dilini kontrol etmesi ve konuşma tarzı, aslında fikri yetişkinlik ve gelişmesi ile bağlantılıdır ve bu yüzden İslam dini insanlara dillerine hakim olmayı ve gerektiği yerde konuşmayı tavsiye eder. Nitekim İmam Ali –s– şöyle buyurur: kim dilini tutarsa, yüce Allah kusurun örter.

Belki hepimiz sosyal ve ailevi yaşamımızda ve hatta daha geniş bir sosyal kurumda dilimizi kontrol etmenin muhtemel olumlu sonuçları ve kontrol etmemenin zararları ile karşılaşmışızdır. Dili kendi haline bırakmak çok tehlikeli bir durumdur. Bu yüzden İslam öğretilerinde az konuşmak, doğru ve hak söz söylemenin dışında susmanın üzerine vurgu yapılmıştır.

Etkili bir irtibat kurmak ve uygun konuşmanın ilk şartı edep çerçevesine uymak ve muhataba saygı göstermektir. Laf atmak, edepsizlik etmek, saygısızlık etmek, muhatabımızda söylediklerimizi benimsemesini engelleyen ve hatta öfke ve nefret duygusunu tetikleyen durumlardır. Bu yüzden edep ve saygı kurallarına uymak, hatta karşı taraf uymadığı durumlarda bile gereklidir.

Kur'an'ı Kerim Hz. İbrahim’den –s– mantıklı ve saygılı konuşan insan örneği şeklinde söz ediyor. Hz. İbrahim –s– amcası Azer’in hakaret içerikli sözleri ve tehditkâr haykırışlarıyla karşılaştığında yine de amcasına yönelik saygıda kusur etmedi ve şöyle dedi: Selam olsun sana, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.

Şayeste söz, muhatabı etkileyen etkenlerden biridir ve bunun bazı kriterleri ve bileşenleri vardır. Açık ve net konuşmak, sözlerde iffetli olmak ve çirkin ve uygunsuz sözlerden kaçınmak, şayeste söz etmenin önemli şartlarından sayılır. Konuşurken yumuşak ama aynı zamanda kesin davranmak da ideal beyanın bir başka şartıdır. Yumuşak ve şefkatle beraber olan söz, kulakları okşayan hoş ve etkili bir müzik gibidir. Çünkü muhatabın duygularını sarf edilen sözün etkili olabilmesi etkiler. Bu yüzden yüce Allah Hz. Musa –s– ve kardeşi Harun’a Firavunla yumuşak konuşmayı, belki bu durumda hak sözü kabul edebileceğini buyurur.

Kur'an'ı Kerim İslam Peygamber’inin –s– mucizevi başarı sırrını ve insanların gönlünü fethetmesini o hazretin konuşma tarzına ve siyerine bağlıyor. Buna karşın konuşurken yumuşak davranmak, mantıklı gerekçelerle beraber olunca değerli olur, çünkü yumuşak konuşmak, hakikati daha iyi beyan etme aracıdır.

İslam Peygamberi –s– ve ehli beytinin –s– siyeri bu büyük insanların hakikati beyan ederken ve insanları hak yoluna hidayete erdirirken sürekli muhataplarının kişiliğine saygı gösterdiğini ve onlarla edepli konuştuğunu gösterir. Bu yüzden bu büyük insanları izlemek bize de uygun bir yaşam tarzına kavuşmakta yardımcı olur.

Rivayetlere göre Allah Resulü –s– insanlara selam vermekte sürekli erken davranırdı. Eğer bir mecliste veya sokakta biriyle konuşmak isterse, asla muhatabına yandan bakarak konuşmaz, yüz yüze konuşurdu ve sürekli tebessüm ederdi. Eğer biri konuşurken hatalı konuşursa, onu tenkit etmezdi. Muhtaç insanların taleplerini karşılar ve bunu yapamadığı yerde hoş dille onları uğurlar ve gönlünü kazanırdı. İslam Peygamber’inin –s– bulunduğu mecliste has bir samimiyet ve safa hakim olurdu. Bu mecliste kimsenin sesi yükselmezdi. Allah Resulü bilmeyen insanların veya yabancı olan kimselerin edepsizliğini tahammül ederdi. Az konuşur, kimsenin sözünü kesmez, kimseyi serzeniş etmez, insanların sözünü iyice kulak verirdi.


İslam Peygamberi –s– sahabeyi öyle yetiştirmişti ki o hazret konuşurken herkes pür dikkat dinler ve ne zaman Allah Resulü’nün –s– sözü sona erecek olursa sahabe bir birinin sözünü kesmeden ve sırayla bir bir konuşurdu. İslam Peygamber’inin –s– sözü derin, muhtevalı, güzel ve ölçülüydü. O hazretin sözünde fazlalıklara veya eksikliklere yer yoktu. Allah Resulü –s– beyhude sözden kaçınır, sözcükleri bir bir telaffuz eder, sakin konuşurdu. Konuşurken açık sözlü ve samimiydi. Konuşurken muhatabın idrak gücünü de göz önünde bulundururdu. Konuşması ilginç, tatlı ve cazipti. Yavaş konuşur ve sözleriyle kimseyi incitmezdi. Umulur ki o hazretin yaşam siyeri hepimiz için örnek olsun. 015