Batı’da insan hakları ihlalleri - 4
Gün 7 Ocak 2016, saat 11:30, yaklaşık 40 kadar çevik kuvvet ve polis gücü Myriam Naar’ın apartman dairesine baskın düzenledi.
Myriam Naar, 25 yaşında Cezayir asıllı Fransız bir vatandaştır. Naar Milao kentinde, Longduk bölgesinde yaşıyor. Naar, o gün evde kısa kollu bir elbise ve başörtüsüz evde otururken, birden polisin baskını ile karşılaştıklarını belirtiyor. Bayan Naar, iki çocuğu maskeli polisleri görünce korkudan çığlıklar atmaya başladıklarını, polis memurları kendisini çocuklarının gözü önünde yere yatırıp gözaltına aldıklarını, her ne kadar onlara başörtüsünü örtmesine izin vermeleri için yalvardıysa, fayda etmediğini ve bu talebini kabul etmediklerini ifade etti.
Çevik kuvvet ve polis gücü Myriam Naar’ın evine silah veya muhtemel zanlıları bulmak için arıyor, fakat hiç bir şey bulamıyor. Buna karşın 12 Ocak 2016 tarihinde, yani baskından beş gün sonra Fransız yetkililer Naar’ın beş yaşındaki kızı ve 8 yaşındaki oğlunu sağlık koşullarının uygunsuzluğunu ve evde yeterli eşya bulunmamasını bahane ederek çocuk esirgeme kurumuna bağlı bir yurda gönderiyor.
Bayan Naar, eşinden ayrıldıktan sonra Fas’a gitmek ve oraya yerleşmeye karar verdiğini ve bu yüzden yaşadığı dairede pek fazla eşya bulundurmadığını belirtiyor.
26 Ocak 2016 tarihinde Fransız yetkililer bayan Naar’ın iki çocuğunun yurdunu değiştiriyor ki bu da iki çocuğun gitti okulların değişmesine neden oluyor. Bayan Naar temyiz mahkemesinde de çocuklarını geri alamıyor ve sadece kendisine haftada bir gün görüşme izni veriliyor. Bayan Naar çocukları bu ayrılıktan ciddi bir şekilde etkilendiğini ve hatta ruhi zararların yanında cismi açıdan da etkilendiklerini ve mide bulantısı gibi sorunlarla karşılaştıklarını belirtiyor. Naar bundan önce asla bu tür bir ırkçı uygulama ile karşılaşmadığını, ama şimdi hatta hükümetin elinden bile korunamadığını, bu süreçte en büyük talihsizlik de kişilerin değil, asıl hükümetin onlara zarar verdiği olduğunu vurguluyor.
Gün 19 Kasım 2015, sabah erken saatlerinde Nis kentinde bir polis memuru uykuda mışıl mışıl uyuyan 6 yaşındaki bir kız çocuğu yaraladı. Bu olay, polis memuru kapıya art arda indirdiği darbelerle kapıyı açmaya çalıştığı sırada yaşandı. Polis memurunun vurduğu darbelerin sonucunda ahşap kapıdan bir parça kopuyor ve yatağında uyuyan 6 yaşındaki kız çocuğun boynuna ve kulağına isabet ediyor. Teftişten sonra ise polis memuru evde hiç bir şey bulamıyor, çünkü zaten yanlış adrese baskın yaptığı anlaşılıyor.
Yaralanan kızın ve beş çocuğun babası Ömer, olay günü hepsi uykudayken birden kapıya vurulan darbelerle uyandıklarını anlatıyor. Ömer polis memuru odaya girmeden önce birden çocukların yatak odasına koşuyor ve orada yatağında uyuyan küçük kızının boynundan kanlar aktığını fark ediyor. Ömer, o manzarayı görünce adeta kalbine bıçak saplanmış gibi bir duygu ile sarsıldığını belirtiyor. Ömer, ilkin kızı öldüğünü zannettiğini, fakat Allah’tan çocuğun başı ile giriş kapası arasında duran bir dolap kapıdan kopan ahşap parçasının doğrudan kızının başına isabet etmesine mani olduğunu kaydediyor.
Ömer kızının boynundaki yara hafif bir yara olduğunu, fakat ruhi açıdan çocukta derin yara oluştuğunu, şimdi ise çocuğu sürekli paniklediğini ve her an evlerine gece yarısı baskın düzenleneceğini düşündüğünü anlatıyor. Yaralanan küçük kız şimdi her gece korkunç kabuslarla korku ve panik içinde uykudan uyandığını belirten Ömer, bu olay ailesine ağır bir darbe indirdiğini ve şimdi tüm aile fertleri psikolog gözetiminde tedavi gördüklerini, kendisi de bir süre ızdırap ve uykusuzluk çektiği için hekiminin tavsiyesi üzerine izine çıkması gerektiğini ifade ediyor.
Biraz önce anlatılan iki olay, insan hakları gözetleme örgütünün Fransa polis teşkilatının acil şartlar kanununu kötüye kullandığıyla ilgili onlarca dosyanın iki örneği sayılır.
Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen terör saldırılarından sonra Fransa yönetimi acil durumlar hakkında yeni bir yasa çıkardı. İnsan hakları gözetleme örgütü yayımladığı rapordu yeni kanunun Fransa’da müslümanlara yönelik hakaret içerikli saldırılara ve baskınlara ve evlerinde tutuklanmalarına yol açtığını belirtti.
Fransa polisinin müslümanların evlerine düzenlediği baskınlar ve onları haksız yere gözaltına alması, bu tür baskınların kurbanları ve özellikle çocukları üzerinde çok olumsuz etki yaptığı belirtiliyor.
Ocak 2016 tarihinde insan hakları gözetleme örgütü Fransa polisi tarafından illegal bir şekilde sorgulanan veya ev hapsinde tutulan 18 kişi ile görüştü. Örgüt ayrıca bu alanda faaliyet yürüten insan hakları aktivistleri ve avukatlarla da bazı mülakatlar gerçekleştirdi. Bu insanlar Fransa polisi onların evlerine, restoranlarında veya camilerine baskın düzenlediğini, eşyalarını tahrip ettiğini, çocuklarının dehşete düşmesine sebebiyet verdiğini anlattı. Bu arada söz konusu insanlara uygulanan aşırı kısıtlamaların ruhi ve cismi açıdan zarara uğramalarına ve gelirlerini kaybetmelerine yol açtığı de belirtildi.
İnsan hakları gözetleme örgütünün Avrupalı araştırmacılarından İzak Leghtas ise şöyle diyor:
Fransa yönetimi gelecekte düzenlenecek muhtemel terör saldırılarını önlemek ve genel asayişi sağlamak gibi konulardan sorumludur, fakat Fransa polisi gücünü acil şartlarda kötüye kullanmaya başladı ve ırkçı ve ayrımcı ve asla haklı gösterilemeyecek yöntemlere baş vurmaya yöneldi. Fransa polisinin gücünü kötüye kullanması insanların sosyal konumunu ve aile temellerini zedelemeye başladı, nitekim baskın yaptıkları insanlara karşı ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyorlar.
Fransa polisinin bir eve yaptığı baskında engelli bir insanın dört dışı kırıldı, ancak daha sonra da bu kişinin Fransa polisinin aradığı kişi olmadığı anlaşıldı.
İnsan hakları gözetleme örgütü ile görüşenlerin bir çoğu hali hazırda polisten korktuklarını, ayrıca komşuları tarafından da dışlandıklarını anlattı.
Fransa içişleri Bakanı Bernard Cazeneuve ise acil şartlarda polis gücünün yetkilerinin artması onlara önceden yargı kurumundan izin almaksızın insanların evini teftiş etme yetkisi verdiğini, fakat bu durum kanun hakimiyetinin hiçe sayıldığı anlamına gelmediğini ileri sürüyor.
Fransız Bakan 25 Kasım 2015 tarihinde yayımladığı bir genelgede yerel yetkilileri yeni yasayı kötüye kullanma konusunda uyardı.
Ancak bugün uluslararası af örgütü de Fransa polisinin acil şartlar yasası sayesinde insan hakları ihlalleriyle ilgili raporunu yayımladı. Acil şartlar yasasını uygulayan yetkililer, 13 Kasım 2015’te Paris ve Sent Denis’te düzenlenen ve 130 ölü ve yüzlerce yaralı geride bırakan terör saldırılarının ardından 3200 baskın düzenledi ve 350 ila 400 kişi gözaltına alındı. Buna karşın Paris savcılığının terörle mücadele bölümü şimdiye kadar bunca baskınlı ilgili sadece beş dosya açmayı başardı.
Öte yandan Fransa yönetimi acil şartlar yasasının üç ay daha uzatılmasını Fransa parlamentosunda gündeme getireceğini açıkladı. Fakat Fransa yönetimi şimdiye kadar bunca illegal uygulaması için hiç bir ikna edici gerekçe bulamadı.
İnsan hakları gözetleme örgütü bu bağlamda tatmin edici gerekçe ve delil bulunmadığından, Fransa parlamentosunun acil şartlar kanununu uzatmaması gerektiğini belirtiyor. Örgüt, bu tür baskınların ve teftişlerin her zaman yargının iznine bağlı olması gerektiğini ve acil durumlarda bu izin daha hızlı bir şekilde temin edilmesi gerektiğini vurguluyor. Örgüt ayrıca hükümet, acil şartlar kanunu uzatıldığı takdirde polis gücünün baskınlarında oluşan hasarların ve zararların hızlı bir şekilde telafi edilmesini güvence altına alması ve hedef toplumun uğradığı hasarın telafi edilmesine yardımcı olması gerektiğini belirtiyor.
İnsan hakları gözetleme örgütüne Fransa polisinin baskınına uğrayan insanlarla görüşmesine yardımcı olan “Fransa’da İslamofobiye karşı bir toplum” adlı örgüt, şimdiye kadar Fransa polisinin acil şartlar kanununu kötüye kullanarak yaptığı baskınlar ve gözaltına almalarıyla ilgili olarak 180 müslümanın başına gelenleri belgelendirdiklerini belirtiyor.
Fransa’da evine baskın düzenlenen veya gözaltına alınan insanların büyük bir bölümü müslümanlardan veya Afrika kuzeyinden gelen insanlardan oluşuyor. Nitekim insan hakları gözetleme örgütünün bu konu ile ilgili hazırladığı belgelerde yer alan insanlar da müslümanlardan, İslamî kurumlardan veya helal yiyecek sunan restoranlardan oluşuyor.
İnsan hakları gözetleme örgütüne konuşan bu insanlar sırf müslüman oldukları için bu tür baskınlara maruz kaldıklarına inandıklarını anlatıyor.
Avrupa konseyi insan hakları komiserlerinden Nils Muiznieks ise 12 Ocak’ta bir ropörtajında Fransa’da ırkçı ve etnik yaklaşımlarla ilgili kaygılarını dile getirmişti.
İnsan hakları gözetleme örgütü ise müslümanlara karşı bu tür ayrımcı ve ırkçı yaklaşımların ters sonuç doğurduğunu ve ayrıca tenkit edilen illegal yaklaşımlar olduğunu, Fransa’da müslümanları ecnebi telakki etmek ve müslüman topluluklarla işbirliğini zayıflatmak, radikal İslam temelinde yerel terör tehditlerini arttıracağını savunuyor.
19 Ocak 2016 tarihinde, aralarında inanç ve ifade özgürlüğü raportörü ve insan haklarını destekleme ve yaygınlaştırma raportörünün de bulunduğu BM’nin beş özel raportörü bir yandan terörle mücadeleye vurgu yaparken, öbür yandan da Fransa yönetiminden acil şartlar kanununu 26 Şubat tarihinin ötesine taşımamasını istedi. Söz konusu BM raportörleri, istisna şartlarda istisna uygulamalar gerekli olabileceğini, fakat yetkililer bu tür uygulamalardan ancak özel bir hedef uğruna yararlanmaları gerektiğini, bu yüzden bu tür istisna yasalar onları illegal uygulamalarda bulunanlardan müstesna edemeyeceğini vurguladı.
Fakat görünen o ki bu yasanın uygulanması şimdiye kadar terörle mücadeleye yardım etmediği gibi müslümanların haklarının ihlaline ve haklarında geniş ayrımcılık uygulanmasına yol açtı. 015