Nur’a giden yol ( 941 )
Fetih suresinin 17 ila 21. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Fetih suresinin 17. ayeti:
لَیْسَ عَلَى الْأَعْمَى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِیضِ حَرَجٌ وَمَنْ یُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ یُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِی مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَنْ یَتَوَلَّ یُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِیمًا (48:17)
2s
Yani:
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
Geçen bölümdeki ayetlerde Allah teala savaştan kaçanları tenkit ederek cezayı hak ettiklerini buyurdu. Doğal olarak onların arasında engelli veya hasta olan ve Müslümanlara eşlik edemeyenler de vardı. Onlardan bazıları Allah Resulü’nün -s- huzuruna çıkarak durumlarını öğrenmek istedi. O sırada bu ayet nazil oldu ve onların hesabı Resulullah’ın emrine uymayan sağlıklı insanlardan ayrı olduğunu buyurdu. İslam dininde tüm ilahi ahkam ve yükümlülükler için geçerli olan genel ilkelerden biri, hiç kimseden gücünün ötesinde bir şey beklememektir. Örneğin namaz kılınırken şartlarından biri ayakta durmaktır; ancak hasta veya güçsüz insanlar oturarak ve hatta uzanarak namaz kılabilir. Yine oruç farizası hastaların üzerinden alındığı gibi, sağlıklı insanlar da oruç tuttukları takdirde hasta olmaları söz konusu ise oruç tutmaları vacip değildir. Ya da Hac farizasının vacip olması için insanın fiziksel açıdan yeterli güce sahip olması gerekir. buna göre Mekke’ye gelmek ve Hac merasimini yerine getirmeye gücü yetmeyen insanlar bu farizadan muaf tutulmuştur.
Bu ayette de Kur'an'ı Kerim şöyle buyurmakta:
Düşmanlarla cihat etmek, savaşma ve kendini savunma gücü olan insanlara vaciptir ve engelli veya hasta insanlar savaş ve cihat cephelerine katılmaktan muaf tutulmuştur.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Yüce Allah hastalara ve malul insanlara özel özen göstermiş ve onları bazı görev ve yükümlülüklerden muaf tutmuştur. Yetkililer ve yasama görevlileri de çıkaracakları sosyal yasalarda bu noktayı göz önünde bulundurmalıdır.
2 – Önemli olan Allah’ın emirlerine itaat etmek ve teslim olmaktır. Gerçi insanların yükümlülükleri şartları ve güçlerine göre değişebilir.
Fetih suresinin 18 ve 19. ayetleri:
لَقَدْ رَضِیَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِینَ إِذْ یُبَایِعُونَکَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِی قُلُوبِهِمْ فَأَنْزَلَ السَّکِینَةَ عَلَیْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِیبًا (48:18)
وَمَغَانِمَ کَثِیرَةً یَأْخُذُونَهَا وَکَانَ اللَّهُ عَزِیزًا حَکِیمًا (48:19)
Yani:
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.
Geçen bölümlerde Allah Resulü -s- ve Müslümanlar Umre için Medine’den Mekke’ye doğru hareket ettiklerinden söz etti. Allah Resulü -s- sahabeden birini Mekke büyüklerine gönderdi ve onlara savaşmak için gelmediklerini ve amaçları sadece Kâbe’yi ziyaret etmek olduğunu söylemesini emretti. Ancak Mekkeli müşrikler Resulullah’ın -s- elçisini tutukladı.
Bu gelişmenin üzerine Allah Resulü -s- sahabeyi Hudeybiye bölgesinde bir ağacın altında topladı ve hepsinden müşriklerle savaştan kaçınmamak ve savaş meydanını terk etmemek üzere biat aldı. Biat haberi Mekkeli müşriklere ulaşınca hepsi korkuya kapıldı ve Resulullah’ın -s- elçisini serbest bıraktılar. Hudeybiye barış anlaşması ise gelecek yıllarda Umre için yolu açmış oldu ve ardından Hayber fethinde Müslümanlar büyük ganimetler elde etti.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İman sadece namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmekle sınırlı değildir ve bunun yanında sosyal ve siyasi alanlara katılmak ve dini liderlere yardımcı olmak ve eşlik etmek de dindarlık gereğidir.
2 – Amellerin zahiri bizi aldatmasın. Allah hepimizin niyetinden haberdardır ve bizi ona göre mükafatlandırır.
3 – Allah’ın manevi bir konu olan rızasını kazanmak, savaş ganimetleri ve maddi kazanç elde etmekle çelişmez.
4 – Allah Resulü’ne -s- bağlı kalmak ve ona düşmanlara karşı yardımcı olmak, dünya ahiret ilahi merhameti kazanma sırrıdır.
Fetih suresinin 20 ve 21. ayetleri:
وَعَدَکُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ کَثِیرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَکُمْ هَذِهِ وَکَفَّ أَیْدِیَ النَّاسِ عَنْکُمْ وَلِتَکُونَ آَیَةً لِلْمُؤْمِنِینَ وَیَهْدِیَکُمْ صِرَاطًا مُسْتَقِیمًا (48:20)
وَأُخْرَى لَمْ تَقْدِرُوا عَلَیْهَا قَدْ أَحَاطَ اللَّهُ بِهَا وَکَانَ اللَّهُ عَلَى کُلِّ شَیْءٍ قَدِیرًا (48:21)
Yani:
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vâdetmiştir. (Bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.
Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah, her şeye kadirdir.
Önceki ayetlerin devamında bu ayetler şöyle buyurmakta:
Müminlere ilahi lütuf sadece Hudeybiye barışı ve Hayber fethi ile sınırlı değil, gelecekte de Müslümanlar ummadıkları zaferleri kazanacaktır; zira Allah teala müminlerin gönlüne huzur kazandırdığı gibi kafirlerin kalbine de saldırı ve savaştan el çekmeleri için korku salacaktır.
Kuşkusuz bu tür ilahi yardımlar müminlerin Resulullah’ın -s- hakkaniyetine imanını takviye ettiği gibi, ilahi hidayet yolundan şaşmamalarına da yardımcı olacaktır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Savaş yasalarına göre düşmanların malını ganimet olarak ele geçirmek caizdir ve bu yasa Allah tarafından da onaylanmıştır.
2 – Allah teala O’nun dinine yardım ettiğiniz takdirde dünyevi ve maddi bereketlerini arttıracağını vadetmiştir.
3 – Düşmanları bertaraf almak ve güvenliği sağlamak, Allah tealanın müminlere sunduğu büyük nimetlerden biridir.