Nur’a giden yol ( 944 )
Hucurat suresinin 1 ila 5. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Geçen bölümde Fetih suresinin tefsirini bitirdikten sonra şimdi Kur'an'ı Kerim’ın 49. suresi olan Hucurat suresinin tefsirine başlıyoruz.
Bu surede müminlere bazı görgü kuralları, Peygamber'e ve birbirlerine karşı nasıl davranacakları öğretilmektedir. Sure Medine'de inmiş ve 18 ayettir. Adını, dördüncü ayetteki "odalar" anlamına gelen "hucurât" kelimesinden alır.
Hucurat suresinin 1. ayeti:
یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آَمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَیْنَ یَدَیِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِیعٌ عَلِیمٌ (49:1)
Yani:
Ey iman edenler! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Bu sure müminlere hitap ederek şöyle buyurmakta:
İman gereği, Allah teala ve peygamberinin emirlerine karşı teslim olmak ve onların önüne geçmemektir. Bu konu özellikle sosyal işlerde de geçerlidir ve tüm insanlar İslami toplumun liderine tabi olmalıdır, zira liderin önüne geçmek toplum düzenini bozar ve insanların arasında tefrikaya sebebiyet verir.
Bazı radikal Müslümanlar İslami toplumun önderi onların istek ve zevkine göre hareket etmesini veya karşıt görüşlü gruplara karşı sert davranmasını ve hatta bazı zaruri fiilleri terk etmesini bekler. Oysa toplumun önderi şartlardan ve durumlardan doğru tanıma dayanarak kamu maslahatına göre karar verir ve ondan bundan başkası da beklenmemelidir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah’ın helal saydığı şeyleri haram saymak veya haram saydığı şeyleri haram ilan etmek, Allah’ın ve peygamberinin önüne geçmektir.
2 – İslami toplumun yasaları Allah’ın kitabı ve peygamberin sünnetine uygun olmalı. Kur'an'ı Kerim ve sünnete aykırı yasa çıkarmak da Allah’ın ve peygamberinin önüne geçmektir.
3 – Kişisel zevkleri veya sosyal geleneklere göre Allah’ın ve peygamberinin önüne geçenler gerçekte iman ve takvadan uzaklaşmış olurlar.
Hucurat suresinin 2 ve 3. ayetleri:
یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آَمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَکُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِیِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ کَجَهْرِ بَعْضِکُمْ لِبَعْضٍ أَنْ تَحْبَطَ أَعْمَالُکُمْ وَأَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ (49:2)
إِنَّ الَّذِینَ یَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَئِکَ الَّذِینَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِیمٌ (49:3)
Yani:
Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
Geçen ayette peygamberin önüne geçilmemesi ve herhangi bir kararı açıklamadan hareket edilmemesi belirtildi. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:
Konuşurken de peygamberini önüne geçmeyin ve sesinizi yükseltmeyin ve huzurundayken bağırıp çağırmayın ve ondan daha yüksek sesle konuşmayın.
Bu ayetler bazı Müslümanların sosyal adaba uymadığını gösteriyor. Bu kesim kendi aralarında yüksek sesle konuştukları gibi İslam Peygamberi -s- ile de yüksek sesle ve edep kurallarına uymadan konuşuyordu, öyle ki Allah teala onları bu tür olumsuz ve hakaret içeren davranış tarzı tüm iyi amellerini, onlar farkında olmadan yok edeceği yönünde uyardı.
Ayetlerin devamı, ilahi takva gereği peygamberin huzurunda edep ilkelerine uymak ve huzurunda konuşurken ses tonunu düşürmek olduğunu, zira peygamber Allah’ın gönderdiği elçisi olduğunu ve ona saygı dünya ahiret ilahi lütuf ve rahmete vesile olacağını belirtiyor.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Konuşurken dikkatli olmalıyız; zira amellerimiz ister iyi ister kötü, bazı etkileri söz konusudur ve amellerimizin sonucu veya tesiri bizim bilip bilmememizden bağımsızdır.
2 – Nice insanlar görecede edepli ve tevazulu davranır, fakat gerçekte kibirlidir. Bir başka ifade ile, edepli ve tevazulu olmak ancak takva, dürüstlük ve sadakat gibi temellere dayandığı takdirde değerlidir, yoksa bir nevi sahtekarlık ve yalakalık sayılır.
3 – İman ve takva gereği sadece günahtan arınmış olmak değildir. nitekim mümin ve takvalı insan günah işleyebilir, fakat hemen hatasını fark eder ve tevbe ederek hatasını telafi etmeye çalışır.
Hucurat suresinin 4 ve 5. ayetleri:
إِنَّ الَّذِینَ یُنَادُونَکَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَکْثَرُهُمْ لَا یَعْقِلُونَ (49:4)
وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّى تَخْرُجَ إِلَیْهِمْ لَکَانَ خَیْرًا لَهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِیمٌ (49:5)
Yani:
(Resûlüm!) Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir.
Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Bu ayetler de önceki meselenin mısdaklarından birine işaret ederek şöyle buyurmakta:
Peygamber evinde ve eşinin yanında aile işleri ile ilgilenirken veya dinlendiği bir sırada bazı kültürsüz Araplar onun evden çıkmasını ve böylece söyleyeceklerini söylemeyi beklemezdi. Bunlar evin dışından yüksek sesle bağırarak peygambere seslenir ve isteklerini söylerdi.
Kur'an'ı Kerim bu insanlara şöyle hitap etmekte:
Bu amel akılsızlık işaretidir. Akıl ve düşünceli olmanın en önemli işaretlerinden biri sosyal ilişkilerde ve toplumun büyükleri ile karşılaşmalarda edep ve saygı ilkelerine uymaktır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İslam dini sosyal adaba özel önem verir, öyle ki edepsizliği akılsızlık işareti sayar
2 – Ev ve ailenin hürmeti vardır ve hiç kimse başkasını evindeyken rahatsız etmeye hakkı yoktur; hatta dışarıdan seslenerek bile.
3 – Sosyal sorumluluklar aile işleri ile ilgilenmeye mani olmamalıdır.
4 – Başkalarının programları ve dinlenme zamanlarına saygı duyalım ve kimseyi zamansız rahatsız etmeyelim.