Nur’a giden yol ( 945 )
Hucurat suresinin 6 ila 9. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Hucurat suresinin 6. ayeti:
یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آَمَنُوا إِنْ جَاءَکُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ فَتَبَیَّنُوا أَنْ تُصِیبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِینَ (49:6)
Yani:
Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
Başkalarından duyduğumuz haberler genellikle iki çeşittir. Bazı haberler bizim iş ve yaşamımızla ilgisi yoktur ve toplumumuzda ve çevremizde meydana gelen olaylarla ve gelişmelerle ilgilidir. Ancak bazı haberler de bizim iş ve hayatımızla ilgilidir. Biz bu haberlere göre ne yapmalı ve nasıl tepki vermemiz gerektiğine karar veririz.
Bu ayet ise ikinci çeşit haberlere ilişkin olup şöyle buyurmakta:
Bu tür durumlarda her türlü karardan ve uygulamadan önce haberi veren kişinin doğru mu yoksa yalan söyleyen biri olduğunu araştırın. Acaba size verdiği haber kişisel garez veya amaçlar doğrultusunda mıdır, yoksa dışarıda gerçek bir olayı mı anlatmaktadır? Eğer duyduğumuz haberin üzerinde durup düşünmezsek, aldığımız habere göre telafisi mümkün olmayan yanlış karar verebiliriz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah’a iman gereği, işlerde ve kararlarda biraz durup düşünmektir; böylece insan yüzeyselliğe ve aceleciliğe kapılmaz. Bu yüzden mümin insan araştırma ve inceleme ehli olup her şeye çabuk inanmaz, meselelere yüzeysel yaklaşmaz.
2 – Başkalarından duyduğumuz haberleri, velev ki fasık ve günahkar insanlar olsun ne reddedelim, ne de hemen kabul edelim. Bu tür durumlarda haberin gerçek olup olmadığını araştırmalıyız, zira bazen fasık insanlar da doğruyu söyleyebilir.
3 – Bazı insanlar ve haber ajansları halkın arasında yalan yanlış haberleri yayarak toplumda gerginlik yaratmak isteyebilir. O zaman bu tür sosyal zararları önlemek için mümin insan duydukları hakkında araştırma yapması gerekir.
4 – Araştırmadan alınan kararlar ve amellerin sonu hüsran ve pişmanlık olur. Birçok durumda pişmanlık fayda etmez, zira zararı telafi etmek mümkün değildir.
Hucurat suresinin 7 ve 8. ayetleri:
وَاعْلَمُوا أَنَّ فِیکُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ یُطِیعُکُمْ فِی کَثِیرٍ مِنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَکِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَیْکُمُ الْإِیمَانَ وَزَیَّنَهُ فِی قُلُوبِکُمْ وَکَرَّهَ إِلَیْکُمُ الْکُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْیَانَ أُولَئِکَ هُمُ الرَّاشِدُونَ (49:7)
فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِیمٌ حَکِیمٌ (49:8)
Yani:
Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah alîmdir, hakîmdir.
Bu ayetlerde Allah teala iki büyük nimete işaret etmiştir. Birincisi insanları hidayete erdirmek ve irşad etmek üzere peygamberler göndermek ve diğeri her insanın içine yerleştirdiği pak fıtrattır.
Peygamberler mantıklı ve açık sözleri ile insanları hidayete erdirir ve süluk ve davranışları da inananlar için bir örnektir. Bu yüzden iman ehli olan insanlara peygamberlere itaat eder ve onları izler.
Öte yandan yüce Allah insanları iyi amelleri sevecek ve kötü amellerden nefret edecek şekilde yaratmıştır. Örneğin başkalarının malını çalan bir hırsız bile içinde yaptığı hırsızlık amelinin çirkin olduğunu çok iyi bilir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Eğer pişman olmak istemiyorsak, ilahi peygamberlerin tealimini izlemeyiz, yoksa onlardan bizim isteklerimize uymalarını beklemek, boşuna ve yersiz bir beklentidir.
2 – İnsanları iyiliğe davet eden ve kötülüklerden uzaklaştıran dine eğilim, Allah tealanın her insanın içine yerleştirdiği fıtri bir durumdur.
3 –Beşeri toplumun gerçek gelişmesi, ilahi peygamberlerin yücelten tealimini izlemek ve ahlaki rezilliklerden uzak durmasına bağlıdır.
4 – Her insanın gerçek ziyneti, elbise, konut, para pul gibi zahiri şeyler değil, gerçek iman, manevi ve ahlaki erdemidir.
Hucurat suresinin 9. ayeti:
وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِینَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَیْنَهُمَا فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَى فَقَاتِلُوا الَّتِی تَبْغِی حَتَّى تَفِیءَ إِلَى أَمْرِ اللَّهِ فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَیْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا إِنَّ اللَّهَ یُحِبُّ الْمُقْسِطِینَ (49:9)
Yani:
Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlar ise aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.
Bu ayet bir başka sosyal zarara işaret ederek şöyle buyurmakta:
Bazen insanlar veya kavimlerin arasında çatışmalar olabilir ve iki taraf karşı tarafın üstesinden gelmek için dostlarını ve yakınlarını yardıma çağırabilir. Kur'an'ı Kerim ise bu tür durumlarda başkaları çatışmaya katılmak yerine tarafların arasında barış yapmalarını ve böylece gerginliğin ve çatışmanın yayılmasını önlemelerini buyurur. Ancak taraflardan biri çatışmaya ve savaşmaya devam etme konusunda ısrarcı olur ve adalet temelinde barış yapmayı kabul etmezse, bu kez herkes saldırgan tarafa karşı koyarak ona haddini bildirmesi ve toplumu daha büyük fitnelerden ve zararlardan koruması gerekir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Toplumun tüm bireyleri sosyal güvenlikten sorumludur. Dolayısıyla herhangi bir kavga veya çatışma durumunda duyarsız davranmak kabul edilemez. Herkes dindaşları arasında barış yapmaya çalışmalı, ancak taraflardan biri çatışmaya devam edecek olursa ona haddini bildirerek toplumda güvenliği sağlamalıdır.
2 – Saldırganlığı ile toplumun güvenliğini ve huzurunu bazı asi ve eşkıya insanlara karşı müsamahakar davranmak caiz değildir. Böyle biri velev ki Müslüman olsun kanının hürmeti yoktur.
3 – Savaş ve çatışmanın iki tarafı arasında barışı sağlarken adalete uymalı ve mazlumun hakkı çiğnenmemelidir. Aksi takdirde bu tür bir barış ve uzlaşı zillet ve büyük ayıp içerir.