Haziran 07, 2016 06:21 Europe/Istanbul

İnsan hakları sloganları ile başka ülkeleri insan hakları ihlalleri ile suçlayan ABD Başkanı Barack Obama bizzat siyasi çıkarları ve hedefleri uğruna dünyanın bir çok milletinin kesin haklarını çiğneyen ve beşeriyet karşıtı uygulamaları ile dünya milletlerine yaptırım adı altında en zalimane politikaları dayatan kişidir.

Uluslararası yaptırımlar, gerçekte suçlu devletlere baskı uygulamak için geliştirilen bir yöntemdir. Ancak buna karşın uluslararası yaptırımların meşruiyeti ve etkili oldukları konusunda bir çok soru işareti de söz konusudur. Örneğin bu yöntem ancak güçlü devletlerin zayıf devletlere karşı kullanılabilen bir silahtır ve bunun tersi mümkün değildir. Bu yüzden BM uluslararası hukuk komisyonunun 2002 yılında onayladığı devletlerin uluslararası sorumluluk hukuku konvansiyonunda yaptırımların uygulanması için bazı şartlar belirlenmiştir. Örneğin konvansiyonun 50. Maddesine göre karşı eylem, zora veya zora başvurma tehdidi içermemesi gerekir veya insan haklarının temel kurallarını ve ilgili yasalarını ihlal etmemesi gerekir.

Ancak bu ilkelere bakıldığında, Amerika’nın İran’a dayattığı tek yanlı yaptırımların devletlerin barış içinde bir arada yaşaması ilkesine aykırı olduğu anlaşılır. Bu ilkeye göre devletler hukuk eşitliği anlamına gelen uluslararası hukukun siyasi ilkelerine ve birbirinin içişlerine karışmamaya, karşılıklı işbirliğine ve birbirinin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye karşı sorumludur.

 

Bu açıdan bakıldığında Amerika’nın dayattığı yaptırımlar meşruiyetten yoksun olduğu için uluslararası haklılık boyutundan da yoksun sayılır. Çünkü uluslararası yaptırımların sürecinde en başta meşruiyet ilkesi ve sonra da uygulanan yaptırımların zarureti ve uygunluğu ve özellikle yaptırımların masum sivillerin üzerindeki olumsuz etkileri özel olarak gözetilmesi gerekir.

Amerika ise İran’a iktisadi yaptırımları dayatmak ve sürekli şiddetlendirmekle sadece İran milletine karşı düşmanlığını sergilemedi, aynı zamanda İran milletini zalimane yaptırımlarla zor durumda bırakarak uluslararası hukuk ilkelerini ve insan haklarını da çiğnedi.. Amerika diğer bazı ülkelerle birlikte İran’a her türlü ağır yaptırımı dayatarak İran’ı kendi istediği biçimde davranmaya ve Batı’nın güdümünde hareket etmeye zorlamaya çalıştı.

 

İran’da İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra Amerika İran’ı bilimsel açıdan geride bırakmak istedi. Amerika bu çerçevede İranlı bilim adamlarının yazdığı makalelerin uluslararası muteber dergilerde yayımlanmasını ve çeşitli uluslararası oturumlara katılmalarını engellemek ve hatta İran’ın özel hastalıkların tedavisinde kullanılan özel ilaçlara ulaşmasına mani olmakla bu amacına ulaşmaya çalıştı.

Yaptırımlar çeşitli alanlarda uygulandı. Bu yaptırımların bazı bölümleri ticaret ve gıda maddeleri, ilaç ve sanayi sektörü ile ilgiliydi, ki bu da İran’da hastaları ve toplumun bazı kesimlerini mağdur etti ve aynı zamanda ağır iktisadi zararlara yol açtı.

 

İran’a özel hastalıkların tedavisinde kullanılan çok özel ilaçların satışının yasaklanması, Amerika’nın İran’a dayattığı zalimane tek yanlı yaptırımlara ve insan hakları ihlaline bir örnekti. Bu yaptırım tabi ki dünya arenasında bir çok aktivistin tepkisine neden oldu.

İlaç sanayii dünyanın en önemli sanayi sektörlerinden biridir, çünkü bu sektör toplumun bekası ve sağlığı ile doğrudan ilgilidir. Öte yandan bu sanayi dünyada bir kaç belli ülkenin tekelinde olduğundan, yine bazı özel hastalıkların ilaçları da bir iki Amerikalı veya Avrupalı firma tarafından üretilir. Yaptırımlar yüzünden ise İran’daki hastalar bu tür ilaçları zorlukla ve esas fiyatının kat kat fazlasını ödemekle elde edebiliyordu.

 

Gerçi Amerika’nın bu tür yaptırımları İran’a ağır bedeller dayattı, fakat İran bu tür yaptırımların büyük bir bölümünü kendi bilim adamları ve imkanları sayesinde etkisiz hale getirmeyi başardı. İranlı bilim adamları kan ve kanser hastalarının ihtiyaç duydukları ilaçların karşılanması için doğrudan bu ilaçları üretmeye yöneldi ve böylece şimdiye kadar sadece seyrek sayıda ülkenin tekelinde olan bazı özel ilaçları üreterek kendine yeter hale gelmeye başladı.

İran’a dayatılan bir başka çeşit yaptırımlar ise mali yaptırımlardır. Bu yaptırım aslında İran merkez bankasına dayatılan ve döviz ve para işlemlerini engelleyen yaptırımlardı. Bu tür yaptırımlar ise İran’ın bankacılık sistemini felç ediyordu.

 

İran’a dayatılan bir başka yaptırım ise, İran’ın denizcilik sektörü ve limanlarına uygulanan yaptırımlardı. Aslında bu tür yaptırımlar sadece savaş zamanında uygulanır ve yaptırımların en acımasız ve insanlığa sığmayan türüdür. Nitekim uluslararası ilişkiler tarihinde bu tür yaptırımlar ancak savaş sırasında bir ülke namertçe davranarak karşı tarafa gıda maddeleri ve ilaç gibi temel ihtiyaçların ulaşmasını engellemek amacıyla uygular ve bunun için gemilerin hedef ülkenin limanlarına yaklaşmasına engel olur. Bu tür yaptırımların en somut örneğini Hitler Almanya’sı İngiltere’ye karşı uyguladı ve insan hakları örgütlerinin en sert eleştirilerine maruz kaldı. Hali hazırda da korsan İsrail Gazze kuşatmasında ve Arabistan rejimi de Yemen’e dayattığı savaşta bu yöntemden yararlanıyor. Bu tür yaptırımların nihai amacı ise hedef ülkenin halkına baskı uygulamak ve düşman karşısında teslim olmaya zorlamaktır.

 

Kuşkusuz Amerika’nın tek yanlı yaptırımlarla küresel barış ve güvenliği de tehdit etmektedir. Amerika’nın dayattığı yaptırımlar ayrıca iktisadi, sosyal ve kültürel haklar konvansiyonunda yer alan uluslararası ilişkiler ilkelerine ve ülkelerin iktisadi kalkınma hakkına aykırıdır. Devletlerin iktisadi hak ve sorumlulukları bildirgesine göre bu tür yaptırımlar aynı zamanda dünya ticaret örgütünün kurallarına da aykırıdır. Yine BM bildirgesinde yer alan evrensel insan hakları kriterleri, evrensel insan hakları bildirgesi, çocuk hakları konvansiyonu ve diğer bir çok uluslararası belgeye göre iktisadi yaptırımlar insanların acı çekmesine ve meşakkatine yol açması durumunda uluslararası hukuk açısından hiç bir haklı yanı yoktur.

Gerçekte Amerika’nın İran’a dayattığı illegal yaptırımlar kavramsal olarak bir nevi terör eylemidir, çünkü bu yaptırımlar sayisi sebeplerden ötürü bir ülkenin sıradan insanlarını hedef alır.

 

BM’nin Irak’a 1991 ila 1997 yılları arasında atadığı özel komisyonun yürütme Başkanı Ralf Ekiyus ve Stanford üniversitesi öğretim üyesi Malfrid Brut Haghamer, Foreign Afairs dergisinde yayımladıkları makalelerinde Amerika’nın bu yaptırımları dayatmakla aslında İran rejimini değiştirmeyi amaçladığını belirtti.

Franklin Lemb adında siyaset meseleleri uzmanı da bu konuda şöyle diyor: İran karşıtı yaptırımlar siyasi hedefler uğruna ve İran rejimini değiştirmek ve İran devletinin özel politikalarına müdahale etmek amacıyla İran’da sivilleri hedef alıyor. Bu mesele büyük oranda terör kavramı, yani sivil ve sıradan insanları siyasi amaçlar uğruna hedef almaya yakındır.

 

Lemb yazısının devamında yaptırımların eksik ve sakat niteleyerek Amerika’nın İran’a dayattığı yaptırımların illegal olduğunu ispat eden sayısı belge ve kanıta işaret ediyor ve ayrıca uluslararası insan hakları yasaları, Avrupa mahkemesi yasaları ve Amerika yasaları gibi yasaları hatırlatarak şöyle devam ediyor:

Avrupa mahkemesi İran’ın Milli ve Saderat bankalarına uygulanan yaptırımların illegal olduğunu söylüyor, çünkü Amerikalılar bu yaptırımlar ve etkileri ile İran’ın nükleer ilerlemesi veya diğer iddia konuları arasındaki herhangi bir bağlantıyı ortaya koyamadılar.

Lemb bu yüzden bu yaptırımların sıkıntı ile karşılaşacağını ve illegal oldukları da sıradan vatandaşların hedef alınmasını yasaklayan yasalar ve ilkelerce ispat edileceğini vurguluyor.

 

Ve işte böyle Amerika’nın siyasi amaçlarını gütme uğruna yaptırımlardan yararlanması Suriye örneğinde olduğu gibi beşeri faciaları beraberinde getirmiştir.

Franklin Lemb bu konuda yazdığı makalesinde şöyle diyor: 15 Mayıs 2016 tarihinde BM’ye bağlı kurumlar ve diğer bazı STK’larca hazırlanan bir rapora göre Suriye içinde 7 milyon insan mülteci durumuna düştü ki bunların yarısını çocuklar oluşturuyor ve bu çocuklardan iki milyon kadarı kronik hastalıklardan, kötü beslenmeden ve cinsel taciz gibi durumlardan etkileniyor veya türlü şekillerde sömürülüyor. Kırsal alanlarda her yirmi çocuktan biri kötü beslenmeden ve %14 kadarı kronik kötü beslenmeden acı çekiyor. Amerika’nın mal varlığını kontrol eden ofisin kurallarının bankaları  ve Suriye gibi ülkelerde ticaret yapmak isteyen veya insan yardımda bulunmaya çalışan hayır kurumlarını engellemesi gerçekte bu tür yardımların ulaşmasını ciddi şekilde olumsuz etkiliyor. Bu durum yardım kurumları yöneticiler, bankacılar, yasama kurumu çalışanları ve bloomberg şebekesinin sanayi uzmanları ile görüşmelerde onaylanan bir durumdur. Amerika hazine bakanlığı ve icra kolu olan Amerika’nın mal varlığını kontrol eden ofisi Amerika’nın iktisadi yaptırımlarını uygulamaktan sorumludur.

 

Amerika yönetimi Suriye, Rusya ve İran gibi ülkeleri baskı altında tutmak için bu ülkelere artan bir şekilde yaptırım uyguluyor. Bu süreç, bankaları hayır kurumlarına sunabilecekleri ve sunamayacakları hizmetler bağlamında bir dizi yeni kurallar ve standartlarla karşı karşıya getiriyor.

Bloomberg’in raporuna göre başta HSBC bankası olmak üzere dünyanın bir çok bankası Amerika federal yönetimi veya Newyork eyaleti yönetimine ceza ödemek zorunda kalmıştır. HSBC bankası 2012 yılında yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle 1.9 milyar dolar ceza ödedi. Yine Amerikalı yetkililerin bazı bankaları Suriye’ye dayatılan yaptırımları deldikleri bahanesiyle cezalandırılmalarının ardından bankalar artık para göndermeye yanaşmıyor ve hatta bazı hesapları kapatıyor. Nitekim dünya bankasının incelediği 170’i aşkın yerel ve bölgesel banka geçen sene Suriye’de işbirliği yaptıkları bankalarla yürüttükleri işbirliğini, Amerika’nın mal varlığını kontrol eden ofisin cezasından korktukları için kestiklerini rapor etti.

 

Obama yönetimi hayır kurumlarının hesaplarının kapatılması ciddi bir sorun olduğunu itiraf ediyor. Ancak buna karşın Amerikalı yetkililer gayri meşru çıkarları yüzünden bu tür beşeriyet karşıtı uygulamalarından el çekmek istemiyor.

Evet, Amerika Dışişleri Bakanlığı tüm bunlara karşın hala büyük bir utanmazlık örneği sergileyerek Amerika’yı insan hakları savunucusu ve başka ülkeleri insan hakları ihlalcisi ilan ediyor.015

 

Etiketler