Nur’a giden yol ( 956 )
Zariyat suresinin 24 ila 30. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Zariyat suresinin 24 ila 30. ayetleri:
هَلْ أَتَاکَ حَدِیثُ ضَیْفِ إِبْرَاهِیمَ الْمُکْرَمِینَ (51:24)
إِذْ دَخَلُوا عَلَیْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُنْکَرُونَ (51:25)
فَرَاغَ إِلَى أَهْلِهِ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمِینٍ (51:26)
فَقَرَّبَهُ إِلَیْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْکُلُونَ (51:27)
فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِیفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِیمٍ (51:28)
فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِی صَرَّةٍ فَصَکَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِیمٌ (51:29)
قَالُوا کَذَلِکَ قَالَ رَبُّکِ إِنَّهُ هُوَ الْحَکِیمُ الْعَلِیمُ (51:30)
Yani:
İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.)
Onlar İbrahim'in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, "Bunlar, yabancılar" demişti.
Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş,
Onların önüne koyup "Yemez misiniz?" demişti.
Derken onlardan korkmaya başladı. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.
Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi.
Onlar: "Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet sahibidir, bilendir" dediler.
Bu ayetler ilahi meleklerin Hz. İbrahim’e insan kılığında ve yabancı kişiler olarak nazil olmaları ve hazretle görüşmelerini anlatıyor. Melekler Hz. İbrahim’e iki önemli haberi vermekle görevliydi; birincisi hazretin ileri yaşına rağmen evlat sahibi olacağı ve ikincisi de fasık ve günahkar Lut kavmine ilahi azabın nazil olacağıydı.
Ayetler ilkin meleklerin Hz. İbrahim’le nasıl karşılaştıklarına işaret ederek şöyle buyurmakta:
Gerçi İbrahim onların tanımadı, ama misafir olarak kabul etti ve onlara ikramda bulundu. İbrahim yabancı misafirlerini ağırlamak üzere tedarik gördü ve bir hayvanı keserek onlara kebap yaptı. Ancak misafirleri yemek yemediğini görünce kaygılandı; belki bu yabancılar art niyetliydi; zira o dönemde eğer biri bir başkasına yemek ikram eder ve o da ikram edilen yemekten yerse, bunun anlamı karşı tarafa zarar vermeyeceğiydi. Dolayısıyla Hz. İbrahim misafirlerinden neden yemek yemediklerini sordu. Bunun üzerine onlar kendilerini ilahi melekler olarak tanıttı ve diğer melekler gibi yemek yemediklerini söyledi.
Peki neden melekler en başta kendilerini Hz. İbrahim’e tanıtmadı ki onları ağırlamak için onca masraf harcamasın ve zahmete katlanmasın? Belki bu da Hz. İbrahim’in konuk severliğini ve cömertliğini sınamak içindi.
Her halükarda Hz. İbrahim’in emekleri karşılıksız bırakılmadı. Melekler Hz. İbrahim’i Allah tealanın yakında ona zamanın alimlerinden ve bilgelerinden biri olacak bir oğlan çocuğu vereceği ile müjdeledi. Ancak o sıralarda Hz. İbrahim ve eşi yaşlı ve kısırdı. Dolayısıyla bu haber Hz. İbrahim’in eşi Sare’ye ulaştığında sert bir şekilde tepki verdi ve: Ben artık yaşlandım ve kısırım; evlat sahibi olamam, dedi. Sare ben nasıl evlat sahibi olabilirim ki? diye sitem etti. Güya Sare, yüce Allah’ın iradesi tüm dünyaya ve varlık alemine hüküm sürdüğünü unutmuştu.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Misafirlere saygı, velev ki yabancı olsun ve ev sahibi ile hiç bir dostluğu veya akrabalığı olmasın, ilahi peygamberlerin siyeridir.
2 – Selam vermek semavi bir edeptir; melekler de söze selamla başlar.
3 – Misafiri ağırlamakta cömert olmalı ve azla yetinilmemelidir.
4 – Peygamberler de insan cinsindendi ve bazen doğal olarak diğer insanlar gibi bir nevi korkar veya kaygıya kapılırdı.
5 – Yüce Allah’ın gücünün hiç bir sınırı yoktur ve tüm doğal etkenlerin üstündedir. Nitekim Allah kısır olan bir karı kocadan bilge bir evlat dünyaya getirebilir. Dolayısıyla ilahi lütuf ve merhametten asla umut kesilmemelidir.
Zariyat suresinin 31 ila 37. ayetleri:
قَالَ فَمَا خَطْبُکُمْ أَیُّهَا الْمُرْسَلُونَ (51:31)
قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُجْرِمِینَ (51:32)
لِنُرْسِلَ عَلَیْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طِینٍ (51:33)
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّکَ لِلْمُسْرِفِینَ (51:34)
فَأَخْرَجْنَا مَنْ کَانَ فِیهَا مِنَ الْمُؤْمِنِینَ (51:35)
فَمَا وَجَدْنَا فِیهَا غَیْرَ بَیْتٍ مِنَ الْمُسْلِمِینَ (51:36)
وَتَرَکْنَا فِیهَا آَیَةً لِلَّذِینَ یَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِیمَ (51:37)
Yani:
(İbrahim:) O halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi.
"Biz, dediler, suçlu bir kavme gönderildik."
"Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik)."
(Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır).
Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.
Zaten orada Müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık.
Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık.
İlahi melekler Hz. İbrahim’i bilge bir evlatla müjdeledikten sonra esas görevleri Lut kavmini helak etmek olduğunu söylediler. Bu kavim arasında eşcinsellik yaygın hale gelmişti ve bu ameli çirkin ve uygunsuz saymıyorlardı. Lut kavmi Hz. Lut’un uyarılarını da umursamıyordu. Hz. Lut, Hz. İbrahim tarafından fasık ve günahkar kavmi irşad etmek ve doğru yola hidayete erdirmekle görevlendirilmişti. Dolayısıyla melekler ilkin Hz. İbrahim’in yanına gelerek onu ilahi ceza hakkında bilgilendirdi ve ona Hz. Lut ve bu çirkin amelden pak olan insanların ilahi azapla cezalandırılmayacağını söyledi.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Suçluların cezası kıyamet gününe özel değildir. Bazı insanlar ve kavimlar bu dünyada cezalandırılır ve helak edilir.
2 – Gerçi fasık toplum, fesat için zemin hazırlar, ama yine de fesat dolu bir toplumda da sağlıklı bir şekilde yaşamak mümkündür. O zaman hiç kimse günahlarına gerekçe olarak fasık ortamı gösteremez.
3 – İlahi adalet düzeninde eğer bir toplumun çoğunluğu fasık ve günahkar ise, masum insanlar suçlulara verilen ceza ile cezalandırılmaz ve sonuçta kurtarılır.
4 – Zalim kavimlerden geriye kalan tarihi eserler, Allah’a itaatsizlik eden gelecek kuşaklar için ibret konusudur.