Nur’a giden yol ( 962 )
Nur suresinin 22 ila 31. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Tur suresinin 22 ila 24. ayetlerine kulak veriyoruz:
وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاکِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا یَشْتَهُونَ (52:22)
یَتَنَازَعُونَ فِیهَا کَأْسًا لَا لَغْوٌ فِیهَا وَلَا تَأْثِیمٌ (52:23)
وَیَطُوفُ عَلَیْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ کَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَکْنُونٌ (52:24)
Yani:
Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.
Hizmetlerine verilmiş, (kabuğunda) saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
Geçen bölümde cennet halkının yararlandığı nimetlerden söz edildi. Bu ayetler ise cennette bazı yiyeceklere ve içecekleri işaretle şöyle buyurmakta:
Cennette her türlü meyve bulunur ve cennet halkı arzu ettiği her türlü meyveden yararlanır ve fani dünyadan farklı olarak her türlü meyve hangi bölgeye ait olursa olsun cennette vardır.
Çeşitli meyvelerden başka cennette kuşlardan deniz balıklarına ve çöllerde gezen helal hayvanlara kadar her türlü etli besin cennet halkının hizmetindedir ve tüketilmesinde hiç bir kısıtlama yoktur.
Doğal olarak yemeklerin yanında içecek de gereklidir. Cennette öyle bir şarap vardır ki cennet halkı ondan içtiği zaman zevkin doruk noktasına ulaşır, üstelik fani dünyada şarapların verdiği zararların hiç biri söz konusu olmak ve bu şarabı içenler beyhude ve çirkin amellerde bulunmaz ve sarhoşların yaptığı çirkin hareketleri yapmaz. Bu arada cennette güzel hizmetçiler de her an cennet halkına hizmete hazırdır ve talep ettikleri her şeyi eksiksiz onlara sunar.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Cennette yiyecekler ve içecekler çeşit çeşittir ve cennet halkı isteklerine göre bu yiyecekleri ve içecekleri büyük bir şevk ve iştahla tüketir.
2 – Dünyada çirkin amellerden ve fesattan uzak duran insanlar kıyamet gününde bu tür özellikleri olan bir cennete yerleştirilir.
3 – Cennet şarabı fani dünyadaki şaraptan farklıdır ve ne sarhoş eder ve ne de insanı çirkin ve günah amelleri işlemeye yöneltir.
Tur suresinin 25 ila 28. ayetleri:
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ یَتَسَاءَلُونَ (52:25)
قَالُوا إِنَّا کُنَّا قَبْلُ فِی أَهْلِنَا مُشْفِقِینَ (52:26)
فَمَنَّ اللَّهُ عَلَیْنَا وَوَقَانَا عَذَابَ السَّمُومِ (52:27)
إِنَّا کُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِیمُ (52:28)
Yani:
Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar:
Derler ki: "Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azaptan) korkardık."
"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu."
"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."
Bu ayetler cennet halkının birbiriyle sohbet ettiklerine işaretle şöyle buyurmakta:
Bu sohbetlerin bazıları geçmişte dünyada yaptıkları hangi iyi amelin Allah tealayı onları cennete yerleştirme konusunda ikna ettiğiyle ilgilidir. Bu soruya verilen en önemli cevap, bu insanların ailelerine karşı şefkatli davranmalarıdır. Bu insanlar ebeveyn, eş ve evlatlarına karşı görevlerini doğru biçimde yerine getirmiş ve onların hak yolundan sapmamaları için ellerinden geleni yapmış ve sadece kendilerini günahtan korumakla kalmamış, evlatlarını da terbiye etme uğruna çok çaba harcamış ve onları birer mümin ve silah insan olarak yetiştirmiştir.
Doğal olarak bunca emek ve ilgi ilahi merhameti beraberinde getirir, nitekim bu merhamet yüzünden aileleri de onlarla birlikte cennete yerleştirilir ve hepsi cehennem ateşinden kurtulur.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Cennet veya cehenneme düşmek kendi elimizdedir. Kıyamet gününde bizi bu iki kaderden biriyle yüz yüze getiren şey ise dünyadaki amellerimizdir.
2 – Aileye karşı sorumluluk taşımak ve iyi evlatları yetiştirmek, cennetin anahtarıdır. Bu özellik hem insanın kendisini ve hem ailesini cennete götürür.
3 – Cennet halkı cenneti kendi amellerinin mükafatı değil, ilahi lütuf ve merhamet olarak değerlendirir.
Tur suresinin 29 ila 31. ayetleri:
فَذَکِّرْ فَمَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّکَ بِکَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ (52:29)
أَمْ یَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِهِ رَیْبَ الْمَنُونِ (52:30)
قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّی مَعَکُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّصِینَ (52:31)
(Resûlüm!) Sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?
De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
Önceki ayetlerde cennet nimetleri açıklandıktan sonra Allah teala bu ayetlerde peygamberine hitaben şöyle buyurmakta:
Sen bunları sürekli halka hatırlat ve kıyamet gününü hatırlamalarını söyle ki dünya işleri ile uğraşmak onları ahiret aleminden gafil bırakmasın.
Ancak müşrikler bu sözleri yüzünden İslam Peygamberi’ni -s- kahin niteliyor ve kahinler gibi geleceği öngördüğünü ve insanları gaybi sırlardan haberdar ettiğini ve bunun için cinlerle irtibatta olduğunu ve gelecekle ilgili haberleri cinlerden aldığını söylüyordu.
Ancak Allah teala şöyle buyurmakta:
Peygamberin gelecekten haberdar olması, ilahi vahiy ve nübüvvet sorumluluğu ve risaletindendir. Peygamber ne kahindir, ne de cinlerle irtibattadır, nitekim şair de değildir ve sözleri Allah’ın kelamıdır ve kişisel düşüncesi ile hiç bir ilgisi yoktur ki o gidince başka bir şair veya kahin yerine geçsin.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Peygamberlerin muhalifeler sürekli onları şair ve kahin olmakla suçlayarak insanları onların çevresinden dağıtmaya çalışırdı.
2 – İslam düşmanları Allah Resulü -s- vefat edince İslam dini yok olacağını umuyordu, ancak ilahi irade İslam ışığının sonsuza dek yanmasına yönelikti, nitekim günümüzde bu semavi dinin tüm komplolara rağmen dünyada hızla yayıldığına şahit olmaktayız.