Yemenlilerin vahdeti, Suud rejiminin perişanlığı - 1
Yemen halkı eğer bundan önce Arabistan’a sırf komşuluk hakkının mazisine göre biraz iyimser olduysa, şimdi Suud hanedanının Yemen topraklarına saldırmasının ardından şu biraz iyimserliği de tamamen kaybetti.
Yemen milleti Ensarullah hareketi gibi halkçı direniş güçlerinin saflarında yer almak ve vahdetini korumakla beraber Arabistan’ın başını çektiği ittifakın Yemen topraklarına saldırısını geri püskürtmeyi ve ayrıca hepsini perişan etmeyi başardı.
Arabistan kralı Salman’ın, babası kral olduktan sonra veliahd prensi halefi mevkiine yerleşerek ülke yönetimini ele alan deneyimsiz oğlu Muhammed bin Salman, Amerikalıların yeşil ışık yakmasının ardından bölgede bazı irticai Arap rejimlerin katılımı ile bir ittifak kurda ve geçen yılın Mart ayının sonlarına doğru Yemen’de kaçak Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’yi yeniden iktidarın başına getirme bahanesi ile Yemen halkına ölümcül bir savaşı dayattı
Aslında Suud rejimi Yemen savaşını başlattığı günlerde, bir gün Ensarullah hareketi ile müzakere masasına oturmak zorunda kalacağını asla düşünemiyordu, nitekim bundan bir kaç ay öncesine kadar da böyle bir şeyi asla kabul etmedi. Fakat şimdi ve savaşın üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçtiği ve Suud rejimi aralıksız bombardımanlarına karşın Ensarullah hareketini bir tek komutanını veya siyasi yetkilisini hedef alamadığı bir sırada, Ensarullah ile müzakere etmeyi kabul etmek zorunda kaldı.
Gerçekte Yemen savaşının baş döndüren bedeli, Suud rejim savaşı başlatmadan önce ilan ettiği hedeflerin hiç birini gerçekleştirememesi, Yemenli direniş gruplarının Suud rejiminin saldırılarına karşı birlik ve beraberliğini takviye etmesi, Yemen halkının Suud hanedanının vaatlerine aldanmaması, bundan önce Yemen’de ancak Husi hareketi ve Ensarullah’ın siyaset arenasından tamamen çekilmesinden başka hiç bir şeye rıza göstermeyeceklerini ilan eden Suud rejimini Yemenli direniş hareketi ile müzakere masasına oturmaya zorlayan etkenlerdi.
Arabistan’ın emekli askeri uzmanı İbrahim Al-i Meri’nin geçenlerde Arabistan’nın Yemen saldırısında ağır hezimete uğradığını itiraf etmesi, Suud rejimi Yemen’in kurak ve çorak çöllerinde kara toprağa gömüldüğü benzetmesini doğrular niteliktedir.
Emekli askeri uzman Al-i Meri Yemen milletinin özellikle Ensarullah hareketi ekseninde milli vahdetine ve milli iktidarına vurgu yaparak, Ensarullah hareketi halkı seferber etme ve güçlerini bir cepheden hemen bir başka cepheye kaydırma konularında müthiş yetenekleri olduğunu vurguladı.
Yemen halkının Suud rejimine karşı birlik ve beraberliğine temas eden Al-i Meri şöyle devam etti: Bazı Taaz aşiretleri Arabistan’dan para ve silah aldı, fakat daha sonra Suud istihbaratına sırt çevirdiler ve onlara şöyle dediler: siz gidin kurduğunuz ittifakla birlikte savaşın, biz burada kalırız.
Arabistan ve başını çektiği Yemen karşıtı ittifakta yer alan ülkelerin savaş uçakları Batılı devletlerden aldıkları silah ve mühimmat desteği ile son bir küsur yılda Yemen’in sivil yerleşim merkezleri ve altyapı tesislerine geniş çapta hava akınları düzenledi ve binlerce sivilin ölümüne veya yaralanmasına ve yüz binlerce ailenin mülteci durumuna düşmesine neden oldu. Ancak Suud ittifakının tüm bu saldırılarına ve barbarca işledikleri katliamlara rağmen Yemen ordusu ve Yemen halk güçleri saldırgan Suud ordusu ve içerideki işbirlikçilerine ağır kayıplar verdirmeyi başardı.
Öte yandan Suud rejimi son bir yılda Yemen halk direniş grupları ve özellikle Ali Abdullah Salih liderliğindeki Islah partisi ile Ensarullah hareketi arasında anlaşmazlık çıkarmak için çok uğraştı. Suud rejimi bunun için bazen tehdit ve zor dilini kullanırken, bazen de büyük vaatlerde bulunmakla karşı tarafta oluşan cephede çatlaklar oluşturmaya çalıştı, fakat bu çabalarında asla başarı sağlayamadı ve bu da işlerini daha da zorlaştırdı.
Arabistan’ın Yemen topraklarına saldırısının üzerinden geçen bir yıl içinde Yemen halkı, başta Pakistan, Bahreyn ve İran olmak üzere dünyanın diğer hür milletleriyle beraber defalarca büyük yürüyüşler düzenledi ve her defasında bu savaşı başlatanları kınadı ve savaşta şehit düşenler ve başta Ensarullah hareketi olmak üzere halk direniş güçleriyle dayanışmalarını haykırdı.
Arabistan rejimi son bir yılda Yemen’e dayattığı savaş sırasında Yemen milletine karşı bir çok cinayet işledi, ki en son Riyad’ın mazlum Yemen milletine karşı misket bombalarını kullandığı ortaya çıktı ve hatta Batılı devlet adamları bile bu tür silahların kullanılmasına tepki göstermek zorunda kaldı.
Suud ordusu Yemenli kadınları ve çocukları katliam etti ve bu ülkenin tüm altyapı tesislerini yerle bir etti. Bu savaş sonucunda Yemen’de hayat durdu, normal yaşam askıya alındı, işçiler işsiz kaldı, öğrenciler okula ve üniversiteye gidemez oldu.
Bölge meseleleri uzmanları, Suud rejiminin Yemen’e saldırmak için kurduğu ittifakın yapabildiği tek şey, El-kaide ve IŞİD terör örgütlerini Yemen’in güneyinde bazı kentlere musallat etmek olduğunu ve bunu da havadan bu örgütlere yüklü miktarda silah ve askeri teçhizat ulaştırmak ve milyonlarca dolarlık mali yardımda bulunmakla yaptığını belirtiyor. Aslında Suud rejimi söz konusu terör örgütlerini bu bölgelere musallat ederek bu örgütleri Yemenli halk direniş hareketlerine karşı kullanmak istedi, ancak cesur Yemen halkı birlik ve beraberlik içinde bu cinayetlere karşı durdu ve vahdetini korudu, nitekim buna göre de şimdi Kuveyt’te devam eden süreci başlatarak düşmanı müzakere masasına oturmaya zorladı.
Düne kadar Yemen’de kendi koşullarından başka hiç bir şeyi kabul etmeyen Arabistan, sonunda Yemen’de askeri ve siyasi hezimete uğradığını itiraf ederek müzakere masasına oturmayı kabul etti. Düne kadar Ensarullah hareketi ile müzakere masasına oturmak hele dursun, hatta yaralılara yardım ulaştırmak için bir kaç günlük geçici ateşkese hayır diyen Suud rejimi bir kaç haftadan beri Kuveyt’te başlayan Yemen barış müzakerelerine katılarak içine düştüğü bu bataklıktan kurtuluş ve çıkış yolu arıyor. Oysa bölge uzmanları ve hatta Batılı uzmanlar bundan önce defalarca bu konuda uyarıda bulundu ve Arabistan’ın yenileceğini ve Yemen de Suud rejimi için Vietnam gibi olacağını belirtmişti.
Peki ama Arabistan’ı bu yenilgiye sürükleyen ve mahkum eden etkenler nelerdi? Uzmanlar bunun için bir çok sebebi sıralıyor ki bunları şöyle özetlemek mümkün:
- Arabistan’ın Yemen saldırısı konusunda, müttefiki BAE ile anlaşmazlığa düşmesi, öyle ki bu anlaşmazlık her iki ülkenin medyasına da yansımaya başladı. Bundan başka Arabistan’ın kurduğu ittifakta yer alan ülkelerin de kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşanıyordu ki buna Türkiye ile Mısır, Arabistan ile Katar ve Katar ile BAE arasındaki anlaşmazlıkları örnek vermek mümkün.
- Arabistan’ın Yemen’e saldırmak için kurduğu ittifaka katılan BAE dışında, Katar ve Kuveyt gibi ülkelerden pek fazla bir destek gelmedi. Bu konu Suud rejimini en çok öfkelendiren konuydu.
- Suud rejimi Yemen’e dayattığı savaşın üzerinden bir yılı geçtiği halde Ensarullah hareketinin bir tek liderini bile hedef alamadı ve savaş arenasının dışına itemedi.
- Dünya genelinde milletler ve devletler Suud rejiminin masum Yemen halkına karşı cinayetlerini ve katliamlarını protesto etmeye başladı
- Ensarullah güçleri yavaş yavaş Arabistan’ın sınır kentlerine girmeye başladı.
- Yemenli direniş güçlerinin füze gücü ve menzili artmaya başladı.
- Suud rejimi Yemen’in kuzeyi ile güneyinde bulunan grupların ve aşiretlerin arasında tefrika yaratmakta başarılı olamadı.
- Husiler Yemen’in kuzeyinde en stratejik bölgelere musallat oldu ki buna başkent Sana’ya ve Babul Mendeb gibi stratejik bölgelere musallat olmayı örnek vermek mümkün.
- Suud elebaşıları son bir yılda savaş suçu işlemek ve Yemen savaşında yasak silahları kullanmakla suçlandı ve uluslararası hukuki arenalarda mercek altına alındı.
- Pakistan, Endonezya ve Mısır gibi bazı büyük İslam ülkeleri işin başında askeri destek ve yardım sözü verdikleri halde daha sonra ittifak çerçevesinde Yemen’e asker göndermeyi reddetti ki bu da Arabistan’ı çileden çıkaran bir başka etkendi.
- Suud ordusu Yemen’de kara harekatında başarısız oldu
Amerika’nın Washington post gazetesi Arabistan’ın Yemen saldırısı başladıktan sonra Yemen’e yapılan dış müdahalelerin tarihini masaya yatırdı ve şöyle yazdı:
1960’lı yıllarda Mısır Yemen topraklarında uzun süreli ve ağır bedelli savaş bataklığına girdi ve Kahire yönetimi Yemen’e yaptığı askeri müdahale için çok ağır ve yüklü bir bedel ödemek zorunda kaldı. Bu savaşta 10 bin Mısırlı asker öldü ve Mısır yönetimi büyük bir borcu üstlenmek zorunda kaldı. Bu savaş “Mısır Vietnamı” savaşı olarak ün yatı ve Batı medyası da o günlerde Yemen’e yapılacak her türlü müdahalenin klasik bir hata olduğunu yazdı.
Washington post raporunu şöyle sürdürdü:
Şimdi aynı öykü, kesin fırtına operasyonu ile Yemen’e saldıran Arabistan için geçerli olabilir. Mısırlı yazar Niruvana Mahmut’un belirttiğine göre Mısır’ın bu ittifakta yer almayı kabul etmesi aslında Kahire liderlerinin Arabistan’a hayır diyemediklerini onaylayan bir durumdur.
Gazeteye göre, kesin fırtına operasyonu Yemen’de istikrar yaratmayı amaçlayan bir operasyon değildir. Bu operasyon Suud hanedanının İran’ın bölgede artan nüfuzu karşısında yıpranan gururunu onlara yeniden geri kazandırma operasyonudur. Ancak Yemen tarihinde ecnebilerin maceracılığı hiç bir zaman planlandığı gibi ilerlemediğini gösteriyor. Nitekim medyanın Yemen’den Arabistan’ın Vietnamı şeklinde söz etmesi pek de uzak sayılmaz.
Amerika’nın Foriegn Policy dergisi de savaşın ilk gününden itibaren ve İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei’nin Arabistan’ın Yemen’de hezimete uğrayacağına yönelik öngörüsünü doğrulayarak şu ifadelere yer verdi:
Bağımsız uzmanlar İran liderinin Arabistan’ın Yemen hezimeti ile ilgili görüşünü paylaşıyor. Bu da, Arabistan’ın Yemen savaşında ağır hezimete uğrayacağının önceden tahmin edilebildiğini gösteriyor. İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei Suud rejiminin Yemen’de yenilgiye uğrayacağını tahmin ettiğinin gerekçesini açıklarken şöyle demişti: Bu öngörünün delili gayet net ve açıktır. Çünkü siyonistlerin askeri gücü Suud rejiminin bir kaç katı ve Gazze Yemen’e kıyasla küçük bir bölge olduğu halde siyonistler başarılı olamadı. Oysa Yemen geniş bir ülke ve onlarca milyon nüfuslu bir millettir.