Temmuz 23, 2016 15:48 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İslamî yaşam tarzı ile sekular yaşam tarzı arasındaki diğer bazı farklılıkları ele almak istiyoruz.

Geçen bölümde sekularizm ve İslam’ın yaşam tarzına bakışlarından söz ettik ve dedik ki beslenme, giyim kuşam, modayı izlemek, konut, mimari, dekorasyon, eğlence yöntemleri ve boş zamanları değerlendirme, adabı muaşeret, tüketme modeli, cinsel konularda özel kültürel modeller, akılcılık, dindarlık, aile ve eğitim gibi konular yaşam tarzını belirleyen endeksler olarak ele alınabilir.

Sekularizm düşünürleri bu dünyada yaşamın hedefini veya doğru yaşama yöntemlerini belirlerken, bu davranışların insanın ebedi yaşamı ve saadeti ve erdemi üzerindeki tesirlerini gözetlemez ve esasen böyle bir tesire inanmaz. Buna göre İslamî yaşam tarzı ile sekular yaşam tarzı arasındaki en önemli farklılık da bu noktadan kaynaklanır.  İslam tealimine göre insanın bu dünyadaki söz, amel ve davranışları onu kemale erdiren etkenlerdir. Gerçekte maddi dünyadaki bu yaşam, insanın varlığını tamamlayan eşsiz bir fırsattır. Bu yüzden İslam’ın yaşam tarzına ve bileşenlerine bakışı sekularizmin bakışına nazaran çok daha derin ve ciddi sayılır.

Şimdi gelin, yaşam tarzının bazı bileşenlerini ve İslam ve sekularizmin bu bileşenlere yaklaşımını gözden geçirelim.

Sosyal bilimler uzmanları tüketim modelini yaşam tarzını belirlemek için en somut ve en iyi endeksi olarak tanımlıyor. Çağdaş sosyolog Fransız Bordio şöyle diyor:

Tüketmek sadece yaşam ihtiyaçlarını karşılamak değil, aynı zamanda işaretlerin, simgelerin, düşüncelerin ve değerlerin güvencesidir.

Bordio’ya göre yeni devranda tüketim, malın alıcısı satılan ürünlerin sergilenmesi aracılığı ile aktif bir şekilde kendi kimliğini yaratma ve koruma çabasındadır. Bir başka ifade ile insanlar kendi kimliklerini tükettikleri ürünlerin üzerinden yaratmaya çalışır. Amerikalı sosyolog ve ekonomist Weblen, tüketici kişilik ve saygınlık ve sosyal konum kazanmak için tükettiğini, tüketim sosyal konum ve serveti gösterme yolu olduğunu ve bu iş göstermelik tüketim yolu ile yapıldığını belirtiyor.

Gerçekte günümüzde özel bir ürünü satın almak ve tüketmek, toplumda daha üstün yaşam bileşeni olarak bilinir ve insanlar galip kültürün hakimiyetinin etkisi altında yaşam tarzını mevzu bahis üstün yaşam tarzına yaklaştırmaya çalışır ve bu yüzden gerçek ihtiyacı olmaksızın söz konusu ürünü tüketmeye yönelir. Bu tür bir tüketim tabi ki kapitalist düzenin üzerine vurgu yaptığı bir modeldir, çünkü gereksiz ihtiyaç yaratır ve sonuçta daha fazla tüketmeye yol açar, ki bu da sermaye sahipleri için daha fazla kâr demektir ve böyle bir düşüncede dünyevi lezzetlerden daha fazla yararlanmak erdem sayılır ve buna ulaşmak için de adalet veya ebedi saadet gibi ahlaki değerler hiçe sayılır.

Tüketim modeli İslamî yaşam tarzında da özel yeri olan bir bileşendir. İslam dini doğru tüketmeyi, dünyevi yaşama çeki düzen vermek ve ahirette ebedi hayat için hazırlık yapmak açılarından gerekli sayar. Ancak bazen tüketim doğal kalıbını yitirir ve insana hizmet etmek yerine insanı kendi hizmetine alır ve böylece araç, hedefe dönüşür. Eğer tüketim denge durumundan çıkacak olurlsa, türlü sapmalara, israfa, kibire, fesada ve sosyal bozuluklara yol açar. Bu yüzden Kur'an'ı Kerim’in bazı ayetleri doğru tüketim modelini öğretmeye yöneliktir.

İslam dininde tüketim ve tüketim esiri olma arasında açık bir sınır vardır. Tüketim, insanın gerçek ihtiyaçlarıyla ilgilidir. İslam dini güzellik talebini ve makul refaha kavuşmayı insanın gerçek ihtiyaçları arasında değerlendirir, fakat sırf gösteriş için bazı belli ürünlerin tüketilmesini hoş karşılamaz ve tenkit eder. Bundan başka İslam açısından doğru tüketmenin bazı şartları vardır. Tüketirken dengeli davranmak, bu şartlardan biridir. İmam Ali –s– bu konuda şöyle buyurur: Ne zaman Allah teala bir kuluna hayırı dokunacak olursa, ona ılımlı olmayı ve iyi tedbir etmeyi öğretir ve tedbirsizlikten ve israftan uzaklaştırır.

Müslüman insan kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamanın yanında malının bir kısmını da Allah yolunda infak etmesi ve hums ve zekat gibi vacip borçlarını ödemeye özen göstermesi gerekir. Hums ve zekat ödemek bazı özel şartlarda müslümanlar için vacip kılınmıştır ve ödenen bu mallar müslümanların toplumunun sosyal ihtiyaçlarını karşılamak ve kültür ve refahını geliştirmek için harcanır.

Allah Resulü –s– bu konuda şöyle buyurur: eğer biri, mümin kardeşi açken tok olursa mümin değildir ve eğer biri, mümin kardeşi çıplakken kendisi giyinmiş ise mümin değildir.

Yine İslam dininde çalışmayan sermayeyi biriktirmek tenkit edilen bir durumdur. İmam Sadık –s– bu konuda şöyle buyurur: Allah teala bu fazla malı size O’nun istediği yolda harcamanız için vermiştir, biriktirmeniz için değil.

Yaşam tarzının bir başka bileşeni giyim kuşam, bezenme ve benzeri durumlardır. Sekular düşüncede ve sekular yaşam tarzında bu tür işlerde yine ahlak ve saadete ermek hedef değildir ve burada yine sınırsız özgürlük ve bireyselcilik belirleyici ilkelerdir.

Bundan önce İslam dininde özgürlüğün önemli bir değer olduğunu, fakat özgürlükten daha önemli değerler de olduğunu ve örneğin adalet bu değerlerden biri olduğunu ve tüm bu değerlerin yaratılışın nihai amacı, yani insanın saadet ve kemale ermesinin hizmetinde olduğunu anlattık.

İslam dini giyim kuşam için de belli bir çerçeve çiziyor. Ancak bu durum insanların kişisel zevklerine duyarsız kalma anlamına gelmez, bilakis türlü zevkler ve çeşitlilik duygusu ve insanın güzellik merakını tatmin etmek için geniş bir yelpaze oluşturur ve aynı zamanda insanların insani değerlerden uzaklaşmasına ve ruhi ve cismi açılardan zarar görmelerine mani olur.

İslam’ın sunduğu yaşam tarzında çıplıklık ve bu şekilde gösteriş caiz değildir. İslam dini hem erkekler ve hem kadınlar için hicab belirlemiştir. Şöyle ki her insan cinsiyetine göre vücudunun belli bölümlerini örtmesi gerekir. Bu hicab kadınlar için erkeklere nazaran daha fazladır. İslam öğretilerine göre kadın, erkeklerle muaşaret ederken bedenini örtmeli ve böylece endamı ile gösteriş yapmamalıdır. Bu hükmün yanında İslam dini insanların giyim kuşamında tertemiz olmalarına vurgu yapır. İslam dini her kadın ve erkeğin kendi eşi için bezenmesini ve hoş koku kullanmasını ve güzel görünmesini emreder, fakat kadınlar namahremlerin önünde belli bir hicaba uymak zorundadır.

Buna göre günümüzde Batılı yaşam tarzında dünyaya sunulan kadınların çıplaklığı İslamî yaşam tarzında reddedilen bir bileşendir.

İslam dininde giyim kuşam tarzında tavsiye edilen bir başka nokta, şatafatlı giysilerden kaçınmaktır. İslam dininde yine körü körüne taklit etmekm ve başka kültürlere uymaya çalışmak da kınanan bir durumdur. Nitekim İslamî çerçevede giyinmek, toplumda ahlaki ve insani değerlerin korunmasına yol açar ve insanın kemale erme yolunu aydınlatır.

Cinsel ilişkilerle ilgili modeller de yaşam tarzının bir başka bilinen bileşenlerinden sayılır. Sekular yaşam tarzı bu konuda da sınırsız bireysel özgürlüğü ve cinsel ilişkilerde bireyselcilik ilkesini ön plana çıkarı. Bu yüzden Batılı yaşam tarzında cinsel laubalilik benimsenen bir durumdur.

Amerikan toplumunda en son yapılan araştırmalarda eşcinselliğin üstün yaşam tarzı endeksi olarak benimsendiğini ortaya koymuştur. Nitekim gözlemlere göre Batı bu konuda da eşcinselliğin kabahatını kırmak ve bu bağlamda yasaları değiştirmek ve medyada propagandasını yapmakla eşcinselliği Batılı yaşam tarzını bir bileşeni olarak başka kültürlere dayatmaya çalışmaktadır

İslam dininin cinsel ilişkiler için sunduğu model ise, bu semavidinin diğer tüm tealimi gibi İslamî dünya görüşü ve insan tanımına göredir. Bu tanımda insan maddi dünya ile sınırlı değildir ve maddi içgüdüleri ve ihtiyaçları ancak yaratılışın yüce hedefine ulaşma aracıdır. Bu yüzden İslam’da daha fazla zevk almak nihai hedef değildir. İslam’a göre insanda var olan bu içgüdü, ancak soyun sürdürülmesi ve aile temelinin korunması içindir. İnsan soyunun bekası ve şayeste insanların yetişmesi aile ocağında mümkündür. İslam dini cinsel ilişkiyi, ana çekirdiğini karı koca oluşturan ve ardından çocukların da eklendiği aile çerçevesinde caiz sayar. Batı’da Batılı düşünürleri derinden kaygılandıran aile krizi, insanın cinsel meselelerde fıtratının gözardı edilmesinden kaynaklanır.

Tealimi Kur'an'ı Kerim, Resulullah –s– ve masum imamların –s– siyeri ve akla dayanan İslam dini insanların yaşamının sosyal, siyasi, kültürel, iktisadi ve diğer tüm boyutları ve hatta her türlü yeni meseleleri ve dindarca yaşamak için izleyenlerine gerekli hükümleri ve talimatı getirmiştir. Buna göre bizler bu tealimi tanımalı ve alimane bir şekilde kullanmalı ve böylece saadet yolunda ilerlemeliyiz.