Suud rejimi ABD seçimlerine yaklaşımı - 2
Geçen bölümde Suud rejiminin cumhuriyetçi aday Donald Trump’a nasıl baktığını ve Başkan seçilmesinden pek hoşnut olmayacaklarını anlattık.
Şimdi Riyad’ın demokratların muhtemel kesin adayı Hillary Clinton’a nasıl baktığını gözden geçirmek istiyoruz.
Aslında Arabistan’ın Donalt Trump’a nasıl baktığı, demokratların muhtemel kesin adayı Hillary Clinton’un Suud hanedanı arasında geniş destek ve sempatiye sahip olduğu anlamına gelmiyor.
Evet, Hillary Clinton için, Suud hanedanında, aralarında seçkin bir kadın yazarının da bulunduğu ve Clinton hakkında twitter sayfasında ona destek verdiğini açıklayan bazı şahsiyetler olabilir. söz konusu kadın yazar twitter sayfasında Hillary Clinton hakkında şöyle yazıyor: Ben Hillary Clinton’u bir kadın olduğu için desteklemiyor. O vatandaşların medeni haklarını savunma yolunda öyle bir risaleti izliyor ki gelecekte Arabistan’da kadın hakları için faydalı olabilir. ancak tek bir sözde, Suud rejiminin Hillary Clinton’a destek vermesinin sebebi, onun Donald Trump kadar basit olmadığı şeklinde ifade edilebilir.
Aslında Hillary Clinton’un seçim kampanyalarına bakarak, kendisinin belki ve özellikle tekrarlıyoruz, belki, Ortadoğu ile klasik ilişkilere ve teamüller destek verebilir ve örneğin Suud krallığı ile güçlü ilişkiler kurmak isteyebilir.
Her halükarda Arabistan’da gözlemciler, Amerika başkanlık seçimlerinin her iki muhtemel adayı şimdiki Başkan Obama’ya kıyasla Arabistan için daha faydalı olduğunu düşünüyor, çünkü hali hazırda Obama Arabistan’da en kötü Başkan olarak biliniyor.
Obama’nın en kötü Başkan olduğunun ne anlama geldiğini anlamak için Obama’nın 2009 yılında Mısır’ın Kahire üniversitesinde yaptığı ünlü konuşmasına göz atmak gerekir. Obama o konuşmasında eski Başkan oğul Bush’tan çok farklı olacağını telkin etmeye çalıştı. Buna göre belki de Suud yetkilileri ancak Obama’dan aşırı beklentilerinin yarattığı şokun etkisinden kurtulduğu söylenebilir. Gerçekte bu bağlamda Arabistan medyasında da bir çok makale yayımlandı. Bu makalelerin en çok ses getireni ise Akaz gazetesinde yayımlandı. Söz konusu makalede yazar, Kahire ünivertesinin konuşmacısı, yani Obama’yı büyük sahtekar olarak lakaplandırdı. Bundan başka da Arabistan’ın Riyad ve Vatan ve Medine gibi ünlü gazeteleri Obama’yı anlatırken, Amerika’nın en zayıf Başkanı, çelişkilerin esiri olan lider ve hatta münafık tabirini kullandı.
Öte yandan Amerika Başkanı Obama Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde 2011 yılında başlayan ve Arap baharı tabir edilen İslamî uyanış sürecinde de bir çokları onu ilkelere ve değerlere bağlı adam olarak tanıyacakları şekilde hareket etti. Fakat Suud hanedanı hemen bu durumdan kaygı duymaya başladı, çünkü bu gelişmenin sonucunda bölgede siyasi ve sosyal kurumlarda yaşanan değişim büyük ivme kazandı ve Suud hanedanı o sırada Obama’nın bölgede en eski müttefiklerinden biri olan Hüsnü Mübarek’ten bile rahatlıkla vaz geçtiğini görüncü, Obama’nın güvenilir bir ortak olamayacağı sonucuna vardı.
Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek Suud hanedanının bölgede üzerinde özel hesap açtığı müttefiklerinden biriydi. Bu yüzden Riyad yönetimi Mübarek’in devrilmesini ve yerine ihvani cemaate bağlı Muhammed Mursi’nin geçmesini Mısır’da bir darbe ve hatta Ortadoğu genelinde bir darbe olarak niteledi. Suud rejimi 1950 ve 1960’lı yıllarda Mısır ve Suriye’de bastırılan ve Arabistan’dan sığınma talebinde bulunan ihvanileri sürekli tenkit etmiştir. Çünkü Suud hanedanına göre Arabistan’da siyasi İslam’ı başlatan kesim bu ülkeye gelen ihvaniler olmuştur.
Bu durumdan çok rahatsız olan Suud rejimi 2014 yılında ihvani cemaati terör örgütleri olarak ilan etti. Gerçi şimdi kral Salman’ın ihvanilere karşı tutumu eski kral Abdullah’a kıyasla biraz belirsiz gözüküyor.
Arabistan’ın Amerika Başkanı Obama’dan umudunu kesmesine yol açan bir başka etken, beyaz sarayın Suriye’de Beşar Esad yönetimini baskı altında tutma politikasından çark etmesidir. Suud rejimi 2013 yılında Şam yönetimini kimyasal silah kullanmakla suçlayarak Amerika’yı Suriye’ye askeri harekat yapma konusunda ikna etmeye çalıştı
Suud rejimine göre Suriye, Riyad’ın iddialarına göre İran’ın Arap dünyasına yönelik müdahalelerine son verilmesi gereken Arap dünyasının parçalarından biridir. Suud hanedanı defalarca Obama’yı Suriye’de Beşar Esad’ın uyguladığı şiddetin IŞİD’in türemesine yol açtığı ve Suriye’de Beşar Esad iktidarın aşında bulunduğu sürece terör örgütleri de bu ülkede faaliyetlerini sürdüreceği konusunda ikna etmeye çalıştı. Ancak Başkan Obama ülkesinin sorunları ve mali krizi yüzünden Suud rejiminin Suriye’de Arabistan’ı temsilen vekalet savaşına girmeye yanaşmadı.
Suud rejiminin Amerika ve Obama’dan umudusu iyice kesmesine yol açan ve demokrat kanadın politikalarına kötümser yaklaşmasına sebebiyet veren bir başka mesele ise İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer müzakerelerdi. Bu konu, riyad yönetimini Obama ve düşünceleri konusunda iyice kuşkuya düşürmeye başladı.
Aslında Suud rejimi İran ile sürdürülen nükleer müzakerelerde Batılı ülkelerin yanında bulunmak ve müzakerelere katılmak istiyordu, fakat Arabistan’a böyle bir fırsat boyunu aşacağı için verilmedi. Gerçi Amerika İran ile sağlanan nükleer anlaşmadan sonra Riyad’a bazı güvenceler vermek zorunda kaldı ve Arabistan da İran ile nükleer anlaşma sağlandığından hoşnut olduğunu ifade etmek zorunda kaldı, ama buna karşın Suud rejiminde bir çok yetkili bu anlaşmanın Başkan Obama’nın politikaları açısından ağır bir hezimet olduğunu ortaya koydu ve Riyad’ın Obama’ya yönelik güven duygusunu iyice sarstı.
Amerika Başkanı Obama’nın Suud rejimi ile anlaşmazlıkları hakkında ifade edilen bu konuların ardından şimdi Hillary Clinton bazı Suud yetkililere göre Obama’nın başkanlık döneminde Arabistan ile ilişki biçimi yüzünden elde edilemeyen sonuçları elde etmek için iyi bir fırsat doğmuş bulunuyor. söz konusu Suud yetkililere göre Clinton Obama’ya kıyasla Arabistan krallığı ile ilişkilere daha çok önem veriyor. Bu kesim Obama Arabistan ile ilişkileri pek umursamadığını savunuyor.
Şimdi Suud yetkililerinin Goldberg makalesinde işaret ettiği dönemde, yani Clinton Obama’nın ilk başkanlık döneminde Dışişleri Bakanı olduğu sıralarda Suriye meselesine karşı daha sert bir tutum izlediğinden memnun oldukları söylenebilir. Hillary Clinton o dönemde ve Suriye krizi başladığı ilk günlerde Beşar Esad’a karşı daha sert tepki verilmesini istemişti. Clinton hatta şimdi seçim kampanyalarında Suriye’ye karşı daha sert bir tepki verilmesinden söz ediyor. Bu yüzden Suud hanedanı, Clinton’un Obama’nın tam tersine ve politikalarının zıt yönünde hareket edeceğine inanıyor.
Peki Clinton Suriye krizi hakkında şimdi ne diyor? Clinton, Suriye’de akan kanı durdurmak için bu ülkenin kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulmasına destek verilmesi gerektiğini savunuyor. İran konusuna gelince Clinton’un İran’a pek fazla yakınlaşmak istemediği ya da en azından Obama kadar yakınlaşmak istemediği ve bilakis İran’a karşı daha hasmane politikalar izlemek istediği anlaşılıyor.
Suud rejimine göre Donald Trump meselelere farklı bir açıdan bakıyor, şöyle ki Trump meselelere daha karmaşık bir pencereden bakmayı tercih ediyor. Trump Suriye’ye 30 bin asker göndererek IŞİD’i tamamen yok etmeye çalışacağını belirtiyor. Fakat Trump’ın bir çok siyasi ve sosyal mesele basite indirgeyen bakışına karşın Suud hanedanının güvenini kazanamadığı anlaşılıyor.
Gerçi Trump Amerika Başkanı seçildiği takdirde İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden gözden geçirme sözü veriyor, fakat Trump’ın Suud hanedanının gözünde yıkılan imajı bu tür sözlerle kolay kolay düzelemeyeceği gözleniyor.
Her halükarda Amerika’da ister Clinton ister Trump Başkan olsun Suud rejimi Amerika’nın artık bölgenin jandarma rolünü sürdüremeyeceğini düşünüyor ve bu yüzden bundan böyle güvenlik meselelerinde Washington’a pek fazla güvenmemeye karar verdiği anlaşılıyor.
Arabistan bu yeni politikasına bölgede Yemen topraklarına saldırmak için kendi liderliğinde bir ittifak kurmakla başladı ve daha sonra sözde IŞİD terörü ile mücadele için de yeni bir İslamî ittifak kurduğunu ilan etti.
Fakat tüm bunların yanında Suud uzmanları Riyad ile Washington ilişkilerinin tamamen kesilmesini istiyor, çünkü bu rejim hala Amerika’dan milyarlarca dolar değerinde silah alımı yapıyor ve hala her yıl binlerce Suud vatandaşı eğitim, turizm ve tedavi amacıyla Amerika’nın yolunu tutuyor. Bu yüzden Amerika Başkanı kim olursa olsun Riyad, Washington ile ilişkilerini sürdürmekte kararlı görünüyor, çünkü zaten başka seçeneği de bulunmuyor.015