Ağustos 20, 2016 06:11 Europe/Istanbul

Geçen bölümde Bahreyn’de sürgün edilen Bahreyn ulema meclisi üyesi Şeyh Muhammed Hasan Huceste’nin Bahreyn inkılabı nasıl geliştiğini anlattık.

Şeyh Huceste en son Halife rejiminin Bahreyn’de sorunu şii sünni ihtilafıymış gibi gösterme çabalarının Bahreyn ulema meclisi tarafından etkisiz hale getirildiğini vurguladı.

Şimdi sohbetimize Şeyh Huceste’nin konu ile ilgili açıklamalarıyla devam ediyoruz.

Şeyh Huceste şöyle devam ediyor:

Suud rejimi Mart 2011’de müdahale etmeye başlayınca, Bahreyn pratikte Arabistan’ın eyaletlerinden birine dönüştü ve kim Bahreyn krizinin çözümü için arabuluculuk yapmak istiyorsa Riyad’a gelmesi gerekiyordu. Hatta Kuveyt emiri veya Umman gibi komşu ülkelerin liderlerine veya başka arabuluculara her türlü öneride bulunmak veya plan sunmak için Riyad’a gidin denilmeye başladı ve Riyad’ın bu kesime cevabı da gayet net ve açıktı: Bahreyn milleti evine dönmeli ve her şeyi unutmalı.

Şeyh Muhammed Huceste, Bahreyn vefak cemiyetinin 2014 yılında seçimleri boykot etmesi konusunda da şöyle diyor:

Halife rejimi vefak cemiyeti seçimleri boykot kararı aldıysa, bu kararın gerçekte Şeyh İsa Kasım tarafından aldığını çok iyi biliyordu ve bu karar, Halife rejimine indirilen ağır bir darbeydi, çünkü 2014 seçimlerine katılım oranı %50’nin üzerinde açıklandı, fakat gerçekte bu oranın çok çok altındaydı. Bazı seçim merkezlerinde on bin seçmeni bulunduğu halda seçilen aday binin altında oyla zafer kazanmıştı. Bu yüzden Halife rejimi seçimlerden sonra vefak cemiyetinin genel sekreteri Şeyh Ali Salman’ı yargılamayı gündemine aldı.

Şeyh Huceste açıklamasını şöyle sürdürüyor:

Tüm bu hareketler aslında Şeyh İsa Kasım’ı hedef almak için bir hazırlıktı, nitekim bir kaç gün sonra da Şeyh İsa Kasım’ın vatandaşlıktan çıkarıldığı açıklandı. Saraydan sızan bazı haberlere göre Bahreyn kralı Arabistan ve BAE liderlerine 48 saat içinde Şeyh İsa Kasım Bahreyn’den sürgün edileceği yönünde söz verdi, fakat halkın Şeyh İsa Kasım’ın evinin etrafında toplanması ve ulemanın kefen giymesi ve General Kasım Süleymani ve Hizbullah liderleri gibi bazı yabancı şahsiyetlerin tepkileri ve başka ülkelerden ulemanın Şeyh İsa Kasım ile telefon görüşmeleri, Halif rejiminin Daraz bölgesinde ve Şeyh Kasım’ın evine baskı düzenlemesine engel oldu.

Şeyh Huceste şöyle devam ediyor:

Şunu de belirtmeliyim ki, Şeyh İsa Kasım’a karşı yapılan bu uygulamalar Suud rejimi ve BAE’nin iradesi ve İngilizlerin planı ve ABD’nin yeşil ışık yakması ve Halife rejiminin de bu planı uygulamasının sonucudur. Bu planın İngilizlere ait olduğuna gelince, eğer karar Suud hanedanı ve Halife hanedanına bırakılsaydı, onlar bedevi düşünceli olduğundan, insanları öldürmeye ve oturuma eylemi düzenleyenlere saldırmaya başlardı ve ardından Şeyh İsa Kasım’ı tutuklardı. Dolaysıyla Şeyh İsa Kasım’ın evine baskın düzenlenmemesi, planın perde arkasında İngilizlerin bulunduğunu gösteriyor. Baheryn’de yılın yedinci ve sekizinci aylarında hava sıcaklığı ve  nem oranı katlanmaz hale geliyor. Bu yüzden rejim Şeyh İsa Kasım’ın evinin etrafında toplanan halkın yavaş yavaş bu bölgeyi terk ederek evlerine çekileceğini zannediyordu, fakat böyle olmadı. Öte yandan Halife rejimi Şeyh İsa Kasım’a yönelik tüm komploları etkisiz hale gelince, bu kez onu yargılama seçeneğine yöneldi ve Şeyh İsa Kasım’ı para aklama ve yurt içinde ve dışında belirsiz kaynaklardan para almakla suçladı.

Bahreyn ulema meclisi üyesi Şeyh Muhammed Hasan Huceste Bahreynli muhaliflerin başta İran ve Lübnan Hizbullah hareketi olmak üzere bazı yabancı ülkelerle irtibatta olduğu ile ilgili iddialara da şöyle cevap veriyor:

Ne zaman Suud rejimi İran’ın müdahalelerinden veya Bahreyn olaylarında eli bulunduğundan söz ettiğinde, Suud elebaşılarının Abdulmelik Husi’den ve Irak ve Suriye ve Yemen’de yaşanan olayların birbiriyle bağlantılı olduğundan söz ettiğine şahit oluyoruz. Suud rejimi Şeyh İsa Kasım’ın İran’ın Bahreyn’deki elleri olduğunu iddia ediyor, fakat kim vefak cemiyetinin faaliyetlerini yakından izliyorsa, bu hareketin tamamen milli bir hareket olduğunu ve kim Şeyh İsa Kasım’ın konuşmalarını dinliyorsa, hiç bir konuşması yabancı ülkelerin talimatı ile hiç bir ilgisi olmadığını hemen anlıyor.

Şeyh Huceste sözlerini şöyle sürdürüyor:

Şeyh İsa Kasım’ı ve muhalefetin diğer liderlerini İran ile bağlantılı olmakla suçlamak aslında İran’da İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra Fars körfezindeki Arap emirlikleri için bir malzemeye dönüştü. Bugün Fars körfezindeki Arap emirliklerinde bir sorun yaşandığı zaman, yetkililer kendi başarısızlığını ve becereksizliğini itiraf etmek yerine hemen İran’ı suçluyor, ancak artık Fars körfezi bölgesinde hiç kimse bu suçlamalara inanmıyor. Gerçekte bugün baheryn kralı kendi hükümetin bir Bakanı bile azledemiyor ve Bahreyn’de tüm işleri Suud rejimi yönetiyor.

Şeyh Huceste, Bahreyn krizini çözümleme yolları hakkında da şöyle diyor: Halife rejimi izlediği politikalardan geri adım atmalıdır. Bunun anlamı şu ki Halife rejimi tüm zindanları siyasi tutuklulardan boşaltmalı ve Şeyh İsa Kasım’ı ve diğer 200 şahsiyeti vatandaşlıktan çıkarma kararını feshetmeli ve Bahreyn’den sürgün edilen tüm vatandaşlar ülkeye geri çağırılmalı ve vatan evlatlarının katilleri yargılanmalıdır. İşte bundan sonra ülke meselelerinin çözümü için müzakere ve diyalog yolu açılmış olacaktır. Bu gün Bahreyn milleti yüzlerce şehit vermiş ve binlerce vatandaş da hala zindanlardadır ve bu yüzden hiç kimse evine dönmek istemiyor. Bugün Bahreyn’de yaşanan her türlü olaydan Bahreyn kralı doğrudan sorumludur, zira birini vatandaşlıktan çıkarma kararı, Bahreyn kralının yetkileri dahilindedir ve kral bugün Bahreyn’de Caferi mezhebi ve mukaddesatına karşı savaş ilan etmiştir.

Şeyh Huceste, Halife rejiminin zindanlarında barbarca işkencelerin altında şehit düşen Hasan Hayeki hakkında da şöyle diyor:

El Akar patlamasından sonra tutuklanan şehit Hayeki, şehit düşmeden bir kaç gün önce ailesi ile görüşmesinde hapishanede kendisine uygulanan işkencelerden söz etmişti. Hayeki ve diğer bir kaç kişi kralın aracını hedef almakla suçlandı ve bu yüzden başka tutuklulara kıyasla daha şiddetli bir şekilde işkence edildi ve bu da ağır bir şekilde hastalanmasına yol açtı. Oysa Hayeki sadece 36 yaşındaydı ve daha önce de hiç bir hastalık belirtisi yoktu. Halife rejiminin zindanlarında uygulanan işkencelere normal şartlarla bile katlanmak çok zordur, hele düşünün kralın aracını hedef almakla suçlanan biri nasıl işkence edilmiştir.

Halife rejiminin insanları işkence etmekte yeni yöntemleri kullandığına işaret eden Şeyh Huceste şöyle anlatıyor:

Halife rejimi şimdi insan vücudunda hiç bir iz bırakmayan işkence yöntemlerini kullanıyor. Örneğin gardianlar en ağır işkence tarzı olan elektrik şok yönteminden tutukluları taciz etmek için yararlanıyor. Bu yöntem vücudun bir kaç ay boyunca felç olmasına yol açıyor ve hekimler bile söz konusu kişinin işkence edildiğini ispat edemiyor.

Bahreyn İslamî Amel hareketi ikinci genel sekreteri Şeyh Abdullah Salih, Bahreyn’de Şeyh İsa Kasım’a yönelik en ufak taciz veya saygısızlığın savunmasız Bahreyn halkının kanının akıtılmasına yol açacağını belirterek bunun çok tehlikeli sonuçlar doğuracağı uyarısında bulunuyor.

Bahreyn İslami Amel hareketi ikinci genel sekreteri Şeyh Salih, şii alim Şeyh İsa Kasım ve Daraz bölgesinde oturma eylemi düzenleyen halklın durumu hakkında şu açıklamalarda bulunuyor:

 Burada açıkça Halife rejiminin çıldırdığına ve baskılarını şiddetlendirdiğine şahit olmaktayız. Bahreyn inkılabı başladığı günden beri, özellikle son bir buçuk yılda Halife rejiminin baskıcı politikaları daha da şiddetlendi. Bu şiddetlenme süreci 14 Şubat inkılabının ilk yıldönümü ve Bahreyn toprakları Suud askerlerince işgal edilmesinden sonra iyice artmaya başladı.

Bahreyn İslamî Amel hareketi ikinci genel sekreteri Şeyh Abdullah Salih sözlerini şöyle sürdürüyor:

Bahreyn milleti Halife rejiminin baskıcı politikalarına alıştı ve şimdi büyük bir hapishanede gibi yaşıyor ve gerçekte şu anda burada hapiste yaşayan insanlarla dışarıda yaşayan insanların arasında önemli bir farklılık bulunmuyor. Aradaki tek fark, dışarıdakilerin bir bölgeden bir başka bölgeye gidebilmeleridir, ki bu da bir hücreden bir başka hücreye gitmek gibidir. Bugün Bahreyn büyük bir hapishaneye dönüşmüştür. Burada hiç kimse Halife rejiminin izni olmaksızın seyahat edemiyor, ya da onların izni olmadan hatta konuşamıyor. Şimdi ise iş öyle bir yere vardı ki hatta namaz kılmak ve diğer dini farizeleri yerine getirmek için rejimden izin almak gerekiyor.

Bahreyn İslamî Amel hareketi ikinci genel sekreteri Şeyh Abdullah Salih açıklamasının bir başka bölümünde şu ifadelere yer veriyor:

Bizim milletimiz ve ulemamız için gelecek çok aydındır. Bu inkılap, bir milletin mantıklı ve adil taleplerini gündeme getiriyor ve bu konuda geri adım atmayız. Bu talepler geçmiş yıllarda sürekli gündeme gelmiştir ve gerçekleşinceye dek de bu inkılap devam edecektir. Şeyh İsa Kasım’ın da belirttiği üzere Bahreyn milleti bunca canını feda ettikten sonra adil ve makul taleplerinden geri adım atamaz.

Bahreynli mücahit Şeyh Salih ülkesinde geniş çaplı tutuklamaları ve çok sayıda ulemanın gözaltına alınmasını da şöyle değerlendiriyor:

Halife rejimi hatta ulemayı da kapsayan geniş çaplı tutuklamaları ile halkı korkutmak ve Daraz bölgesinde bulunmalarına mani olmak istiyor. Fakat ben de burada bu fırsatı değerlendirmek ve Bahreyn milletinin Bahreyn inkılabını ve amaçlarını ve ayrıca Şeyh İsa Kasım gibi seçkin şahsiyetleri savunmak için Daraz bölgesine gelmelerinin zaruretine vurgu yapmak istiyorum. Bugün Bahreyn’de esas mesele, adil siyasi talepleri gündeme getiren belli bir siyasi grubu hedef almak değildir. Burada esas mesele, belli bir mezhebe mensup olan insanların Halife rejiminin hedefi haline gelmesidir ve tüm çaba, bu mezhebi Bahreyn’den silmeye yöneliktir.

Bahreyn İslamî Amel hareketi ikinci genel sekreteri Şeyh Abdullah Salih, şii alim Şeyh İsa Kasım hakkında da şöyle diyor:

Şeyh İsa Kasım halkı barışçıl protesto eylemlerine teşvik ettiği için Halife rejimine bir güvence sayılıyordu, fakat onlar bu meseleyi idrak edemiyor ve hatta önemsemiyor ve maalesef Şeyh İsa’dan intikam almaya ve asılsız suçlamaları yönelterek onu dışlamaya çalışıyor. Oysa Bahreyn milleti şimdiye kadar bir çok kez Halife rejimine ancak onların naşını çiğneyerek ulaşabileceği konusunda uyarmıştır. Bahreyn milletine göre Bahreyn’de Şeyh İsa Kasım’a yönelik en ufak taciz veya saygısızlık, savunmasız Bahreyn halkının kanının akıtılmasına yol açacaktır ve bunun çok tehlikeli sonuçlar doğuracağı kesindir.015

Etiketler