Şubat 22, 2016 07:55 Europe/Istanbul

Şimdiki İslamî şura meclisinin görevlerinden biri İran ve 5+1 grubu arasında gerçekleşen ve Bercam nükleer anlaşması ile sonuçlanan müzakerelerin sonuç belgesini onaylamaktı.

Şimdi Bercam anlaşması ile elde edilen fırsatları değerlendirerek ileriye ve geleceğe doğru daha güvenli adımlar atmak ve aynı zamanda düşmanların Bercam’ın zayıf yönlerini kötüye kullanmalarını gözetlemek gerekir.

Peki ama, yeni meclis bu yolda nasıl adım atabilir?

İran’da Bercam nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesi yeni dönem meclisin başlamasına denk gelmiş bulunuyor. Yeni meclis de 26 Şubat seçimlerinden sonra yapısı belirlenince eski meclisler gibi nizamın kırmızı çizgileri sayılan ilkeleri savunması gerekir.

Meclis ülkenin yasama kurumu ve yürütme erki, yani hükümetin destek ve dayanağıdır. Bu yüzden İran İslam Cumhuriyeti nizamının çevresindeki tehditleri bertaraf etmeye çalışacaktır.

Bercam sonrası getiriler aslında İran için bir başarı ve bir fırsat sayılır. Nitekim Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de bir çok konuşmasında vurguladığı üzere, bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek ve bu arada düşman nüfuzundan da gafil olmamak gerekir.

Bu çerçevede İslamî şura meclisi sahip olduğu yetkileri kullanarak bir yandan İran diplomasisinin kazanımlarını kullanarak İran milletinin haklarını savunurken, öbür yandan da düşmanların çeşitli sahalara nüfuz etme yollarını kapatması gerekir.

İç arenada da hiç kuşkusuz nizam düşmanları inkılapçı güçleri ikiye bölerek nizamın iç arenada birlikteliğine darbe indirmeye çalışacaktır. İslamî şura meclisine darbe vurmak da düşman açısından nizamın en önemli kurumlarından birine darbe vurma anlamına gelir.

Bazı Amerikalı senatörlerin seçimlerin sırasında İran’a gözlemci sıfatı ile gelmek istedikleri gibi gündem saptıran konuların ileri sürülmesi aslında İran’da seçimlerde kutuplaşmalara yol açmayı amaçlayan senaryolardan biridir. Gerçi bundan önce de Bercam nükleer anlaşması İslamî şura meclisinde ele alındığı sırada da bazı Batılı siyaset ve medya çevreleri de benzer senaryoların üzerinde durmuştu. Çünkü bu kesim İran’ın iç arenasında bu konu üzerinde muhtemel ihtilaf ve sürtüşmelerin üzerine özel hesap açmıştı.

Gerçekte düşmanın bu tehlikeli stratejisi ile mücadele etmek ve nüfuz yollarını tıkamak için tek yol, nizamın çıkarları ekseninde birleşmek ve inkılap düşmanlarının güttüğü hedeflerin mahiyetlerini tanımaktır. Bu konu özellikle Bercam sonrası dönemde dış politika arenasında daha büyük önem arz ediyor.

Amerika’nın bölgesel ve küresel arenalarda izlediği stratejilerinden biri, İran İslam Cumhuriyeti nizamının ilke ve değerlerinin uluslararası arenalarda değişebilen ilke ve değerler gibi göstermeye çalışmaktır. Daha açık bir ifade ile Amerika’nın bu bağlamda güttüğü hedeflerinden biri İran’ın dış politikasının temel ilkelerini pazarlık konusu olabilecek ilkeler gibi göstermektir, öyle ki başka ülkelere, Amerika’nın izlediği hedeflerin doğrultusunda İran’ı esnetmenin mümkün olduğunu telkin etmek istiyor.

Amerika’nın bu doğrultuda izlediği bir başka strateji, İran ve bölge ülkeleri arasında güvenlik alanında güvensizlik atmosferini hâkim kılmaktır. Bu çerçevede Amerika’nın güdümünde hareket eden Arabistan gibi bazı ülkelerin Bercam nükleer anlaşması yürürlüğe girdikten sonra İran’a karşı izlediği mantıksız, bilinçsiz ve kışkırtıcı davranışlarını örnek vermek mümkün.

Aslında bu tür konular İran’ın dış politika kurumu için sorun oluşturduğu kadar İslamî şura meclisi için de hassasiyet uyandıran konulardır. Bu yüzden onuncu dönem meclisinin bu sorunlarla şimdiki meclise kıyasla daha fazla uğraşacağı kesindir. Zira tüm bu entrikaların amacı İran’ın bölgesel güvenlik dengelerinde konumunu pasifize etmeye ve ayrıca bölgeyi güvensizliğe sürüklemeye yöneliktir.

Ekonomik açıdan bakıldığında da, onuncu meclisin yaptırımlardan sonraki yeni dönemde oluşan yeni şartlara göre rolü daha önemli sayılır. Gerçekte onuncu meclis, hükümet direniş ekonomisi temelinde hazırlanan 6. Beş yıllık kalkınma programını uygulamayı gündemine aldığı bir sırada çalışmalarına başlıyor ve doğal olarak bu programda başarılı olmak ve direniş ekonomisinin hedeflerin gerçekleştirmesi, onuncu meclisin desteği ve icraatına bağlıdır.

Amerika’nın iktisadi alanda hedefi, Bercam nükleer anlaşmasından öncesine kadar iktisadi baskı ve kuşatma ile İran’ı teslim olmaya zorlamaktı. Ancak şimdi İran ekonomisi Bercam’dan sonra iktisadi ve sanayi alanlarında sahip olduğu potansiyel kapasiteleri harekete geçirmeyi amaçlıyor. Bir başka ifade ile şimdi Batı, yaptırımların aracılığı ile İran ekonomisini olumsuz etkileme gücünü kaybetti. Ancak yine de Amerika ve Batı’nın güvenilmez olduğu ve davranışlarını tahmin etmenin zor olduğu noktasından hareketle, Amerika ve Batı’nın başka mesnetsiz bahanelerle eski baskılarını yeniden uygulamaya başlamaları da muhtemel sayılır.

Kuşkusuz bu şartlarda İran iktisadi altyapılarını takviye etmesi veya bir başka ifade ile direniş ekonomisi ekseninde hareket ederek Batı’nın Bercam’dan sonraki dönemde iktisadi nüfuz yollarını kapatması gerekir.

Gerçekte bir yandan Amerika’nın yükümlülüklerine ve izlediği politikalara yönelik güvensizlik ve öbür yandan küresel ekonomide yaşanan ciddi çalkantılar, ekonominin sadece petrole bağımlı olmaması gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor. Bu yüzden İran ekonomisi petrole bağımlılıktan kurtulma yolunda ilerleyerek sanayi sektörlerinde üretim kapasitesini ve petrol dışı ihracatını arttırmaya çalışıyor. Bu süreçte ise meclisin direniş ekonomisinin hedeflerinin gerçekleşmesinde ve yine dış ilişkilerde ifa edeceği rol belirleyici olacaktır. Gerçekte meclis hükümete vereceği destekleri ile bir yandan düşmanın nüfuz yollarını kapatırken, öbür yandan da ülke ekonomisini, Bercam ve yaptırımlardan sonraki dönemde gerçek kazanan taraf olma yönüne sevk edebilir. Bu bağlamda meclis 6. Beş yıllık kalkınma programı ile ilgili yasa tasarılarını ve gerekli kanunları onaylamak sureti ile iç kapasiteleri geliştirerek mevcut şartları İran ekonomisi için büyük bir fırsata dönüştürebilir.

Öte yandan bu hedeflere ulaşma temennisi, onuncu meclisten beklentileri yükselttiği anlaşılıyor. Nitekim İran milleti de seçimlerde adayların iktisadi, siyasi ve sosyal hedeflerin doğrultusunda programlarını gözeterek milletvekillerini seçecektir. Buna göre da yaptırımların kaldırılması ile beraber ekonomik reformlar, hükümetin politikalarının öncelikleri arasında yer alması gerekir. Aksi takdirde ekonomik kalkınma ve büyümenin zorlaşacağı kesindir. Nitekim herhangi bir büyüme yaşandığı takdirde, geçici olabilir. Bu yüzden ülkenin genç insan gücünü kullanmak, dış sermayeleri cezbetmek, özel sektörün faaliyetini desteklemek ve en yeni teknolojilerden yararlanmak sureti ile ülkenin uzun vadeli iktisadi büyümesine gereken zemini hazırlamak şarttır.

Kuşkusuz tüm bu programlar ve hedeflerin gerçekleşmesi için meclisin çıkaracağı yasalar gereklidir. Her halükarda İran ekonomisinde büyümeye şahit olmak için en başta petrol satışından elde edilen gelire veya serbest bırakılan mal varlığına dayanmaktan vazgeçmek gerekir.

Genel olarak İran ekonomisinde verimliliği arttırmak için üç etken gereklidir. Bunlardan ilki, petrol gelirlerinden doğru biçimde yararlanmak, ikincisi ekonomik reformları gerçekleştirmek ve üçüncüsü de sanayi ve hizmet sektörlerinde yatırımları genişletmektir ki bunların hiç biri meclisin destekleri olmaksızın gerçekleştirilemez.

Eğer İran gelecek on yılda yüzde 6 ila 8’lik bir ekonomik büyümeyi yakalayabilirse, genç nüfusu ve dış sermaye cezbi ve özel sektörü takviye etme sayesinde bu hedefleri yakalayabilir.

Son bir yılda yaşanan gelişmeler ve petrol fiyatında hızlı düşüş, bu maddenin ekonomi için istikrarlı bir dayanak olmadığını açıkça ortaya koydu. Öte yandan son yıllarda dayatılan yaptırımlardan elde edilen deneyimler, İran ekonomisini bazı gerekli yatırımlardan geri kaldığını ve iktisadi kaynakların yatırım yerine tüketim alanında harcandığını gösteriyor. Bu yüzden 11. Hükümetin gelecek yılın bütçesinde ve 6. Beş yıllık kalkınma programında en önemli önceliklerinden biri bu geri kalmışlığı telafi etmek ve ülke ekonomisine sağlam bir dayanak yaratmaktır.

Bir başka konu, petrol fiyatlarının nereye doğru gideceği meselesidir. Nitekim petrol piyasalarına hakim olan şimdiki duruma bakıldığında, yaptırımlardan sonra İran’ın petrol geliri yaptırımlardan önceki döneme ulaşamayacağı anlaşılıyor. Yani hatta petrol ihracatı artacak olsa bile yine petrol geliri, İran ekonomisinin dayanabileceği sağlam bir dayanak olamayacağı aşikârdır.

Gerçekte İran ekonomisi bundan böyle kendini petrolden elde edilen düşük gelirle uyumlu hale getirmesi gerekir ve bu da ancak petrol dışı ihracat üzerinde yatırım yapmakla mümkündür. Öte yandan yatırım sürecinin hızını kaybetmesi iç ekonomide üretim kapasitesini düşürdüğü gözleniyor. Ancak şimdi yaptırımlar kaldırıldıktan sonra üretim kapasitesini özellikle ihracat alanı geniş olan ürünlerde arttırmak ve petrol dışı ihracatı arttırarak petrole olan bağımlılığı hafifletmek ve başka sektörleri geliştirerek ekonomini petrol fiyatlarının dalgalanması karşısında daha da dirençli hale getirmek mümkün.

Bir başka nokta, 11. Hükümetin işbaşına gelmesinden sonra enflasyon oranının düşmesidir. Bu alanda meclis anahtar rol ifa etmiştir. Buna göre hükümet gelecekte de ekonomik programlarında enflasyon oranını düşürmek ve tek haneli yapmak için meclisin desteklerine ihtiyacı vardır. Tüm bu etkenler onuncu dönem meclisi ile ilgili düzenlenecek seçimin önemini özellikle bölgenin Bercam’dan ve yaptırımlardan sonraki dönemde durumu göz önünde bulundurulduğunda daha da arttırdığı anlaşılıyor. 015


Etiketler