Şubat 23, 2016 22:50 Europe/Istanbul

Batı medyası ve siyaset çevreleri bugünlerde ve İran’da seçimlerin arifesinde bir kez daha eski yöntemlerine başvurmak, sanal ortam ve uydu kanallarında yayınlarının önemli bir bölümünü İran’da 10. Dönem İslamî şura meclisi ve 5. Dönem Bilgeler meclisi seçimlerine ayırdı.

Peki ama, bu yayınlar hangi amaçları güdüyor? Bu çevreler bu denli hummalı çalışmalarıyla hangi hedeflere ulaşmak istiyor?

Bu soruların cevabını bulmak ve bu çevrelerin hedeflerini anlamak için en başta yürüttükleri kampanyaların ve yaptıkları propagandaların içeriğini gözden geçirmek gerekir.

İran’da 26 Şubat 2016’da düzenlenecek 10. Dönem İslamî şura meclisi ve 5. Dönem Bilgeler meclisi seçimleri yaklaştıkça başta sanal ortamda faaliyet yürüten medya olmak üzere tüm haber ajansları ve medya organları, İran kamuoyunu ve siyasi atmosferini etkilemek için çabalarını arttırıyor. Söz konusu medya organları adayların geniş çapta reddedildiği gibi ibareleri kullanarak en başta anayasayı kollama ve koruma konseyinin bağımsızlığını gölgelemeye çalıştı. Sözde uzmanlar ve bazı siyasi şahsiyetlerce gündeme getirilen sözlerin özeti ise meclis için adaylığını koyan adaylardan yarısından fazlasının adaylığının reddedildiğini telkin etmeye yöneliktir. Bu propaganda yapılırken bazı rakamlara ve verilere de istinat ediliyor ve örneğin Merdomsalari (demokrasi) partisinden Tahran’dan 60 kişi adaylığını koyduğu, bunlardan 50’si reddedildiği ileri sürülüyor. Ya da Kargozaran partisinden 100 kişinin aday olduğu ve hepsinin adaylığı reddedildiği iddia ediliyor.

El Arabiye TV kanalı internet sitesinde aynı eğilimin doğrultusunda yayımladığı raporunda, İran’ın gelecek seçiminin kaderinin önceden belirlenmiş olabileceğini iddia etti. El Arabiye raporunun devamında reformcu ve ılımlı şahsiyetlerin yokluğunun Cumhurbaşkanı Ruhani için sorun yaratabileceğini ileri sürdü. El Arabiye’ye göre, Cumhurbaşkanı Ruhani nükleer anlaşmanın tam uygulanması ve Batı ile gerginlikleri gidermek için hala halkın desteğine ihtiyaç duyuyor, fakat eğer parlamentoda istediği desteği bulamazsa, cumhurbaşkanlığının geriye kalan süresinde işi zorlaşacaktır. El Arabiye, İslam inkılabı zafere kavuştuğu günden beri İran’da bir çok değişiklik yaşandığını, fakat İran’da siyasi kanatların arasındaki sürtüşmelerin sonunun gelmeyeceğinin anlaşıldığını ileri sürdü.

France 24 TV kanalı da İran ve seçimleri ve halkın seçimlere katılım şevki hakkında yayınladığı ve uzmanların katıldığı bir oturumda, gelecek seçimlere hâkim olan atmosferi pasif olarak niteledi. Bu TV kanalına göre herhangi bir adayın bir başka adaya karşı özel bir heyecanı ve şevki yokmuş.

Stratfore düşünce kurumu da İran’da seçimler yaklaştıkça söz düelloları şiddetleniyormuş. Amerikalı düşünce kurumuna göre İran reformcu ve ılımlıların ittifakından muhafazakârların ittifakına kadar yayılan geniş bir yelpazeden oluşan dinamik bir siyasi şuurdan yararlanıyor ve bu kanatların her biri dış politikadan iktisadi meselelere kadar çeşitli konularda farklı sosyal davranışlarda bulunuyor. Söz konusu düşünce kurumu da İran’da tartışmaların doruk noktasına ulaştığını ve söz düelloları şiddetlendiğini ileri sürüyor. Stratfore düşünce kurumu, reformcuların 2012 yılında seçimleri geniş çapta boykot ettiklerini, fakat şimdi bir kez daha iktidarı ele geçirmek için harekete geçtiklerini belirtiyor.

Öte yandan Batı medyası ve sanal ortamda faaliyet yürüten medya organları da İslam Cumhuriyeti nizamının kurucusu İmam Humeyni’nin –ks– torunu Hasan Humeyni’nin Bilgeler meclisine adaylığının reddedilmesine karşı özel bir tavır sergilemeye başladı.

Amerika savunma bakanlığı Pentagon’a bağlı Hil dergisi ise İran seçimlerine farklı bir açıdan yaklaşıyor. Dergi, Amerika temsilciler meclisinde şahin kanada bağlı üç senatörün İran seçimlerini gözetlemek ve nükleer tesislerini denetlemek için İran’a gelmek istediklerini açıkladıklarını yazdı. Gerçi bu sözlere gereken tepki İran Dışişleri Bakanlığı tarafından gösterildi.

Günümüzde medya organlarının artık geniş çapta yayın yapmalarına gerek kalmamıştır. Medya organları sulta aracı olarak küresel güçlerin hizmetinde olan sanal ortamdaki sosyal paylaşım sitelerini daha hızlı ve daha geniş kapsamlı oldukları için kullanmayı tercih ediyor. Bu tür siteler genellikle hedef toplumun en derinlerine kadar nüfuz ediyor ve genellikle kamuoyunun ilgi duyduğu konuları tartışmaya açıyor. Söz konusu siteler şimdi de adayların incelenme sürecinin şeffaf olmadığını ve anayasayı kollama, koruma konseyi taraf tuttuğunu ve İran toplumunun reformcu ve ilkeci olmak üzere ikiye bölündüğünü telkin ederek İran’da seçim atmosferini gergin göstermeye çalışıyor.

Batı medyasının izlediği propagandalar ve telkinlerin hedefi görecede seçimleri eleştirmek ve irdelemek gibi görünse de, esas amacı gayet ince ve aynı zamanda yıkıcı bir şekilde seçimlerin özünde şüphe uyandırmaktır. Batı medyası bu yöntemle ilkin kamuoyunu kışkırtıyor ve ardından bir dizi kampanyalar başlatarak İran toplumunda bir nevi siyasi ve sosyal hoşnutsuzluk yaratmaya ve kendince seçimleri boykot kampanyası gibi kampanyalara zemin oluşturmaya çalışıyor. Nitekim şimdiye kadar Batı’nın düşünce odaları ve karar merkezlerinde İran seçimlerini etkilemek için birçok senaryo yazılmış ve uygulanmaya çalışılmıştır. Bir örneğine 2009 cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında çıkarılan fitnede şahit olduğumuz kadife devrimi taktiği, Batı’nın İran seçimleri üzerinde oynadığı oyunlardan biridir.

Ancak kesin olan şu ki Batı’nın İran milletini seçimlere karşı duyarsız yapma çabaları düşmanların bu milletin seçimlere azami oranda katılımından duyduğu öfke ve kinle doğrudan bağlantılıdır. Gerçekte Batı’nın bu tür hareketlerinin amacı İran’da seçimlerin nasıl düzenlediğinden duyduğu kaygı değil, esas İran milletinin seçimlere katılma isteğini etkilemek ve zayıflatmaktır. Gerçekte Batı bu yöntemlerle öfkesini, yürüttüğü kampanyalar ve kamuoyunu etkilemek için gerçekleştirdiği psikolojik savaş çerçevesinde beyan etmek istiyor.

Batı medyası bir çok durumda seçimlerle ilgili olumsuz propagandaları ile İran kamuoyunu etkilemeyi ve halkı seçimlere katılmamak için tahrik etmeyi amaçlıyor. Fakat ne zaman bu yöntemle sonuca ulaşamayacağını anlayınca, propagandaları çerçevesinde bir sonraki aşamaya geçiyor ve yeni aşamada bu kez seçim sonuçlarının şeffaf olmadığı üzerinde propaganda yapıyor ve böylece halkın İslam Cumhuriyeti nizamının yetkililerine olan güvenini sarsmak istiyor. Medya üzerinden yürütülen bu savaş aslında yumuşak savaş taktiklerinden biridir ve son yıllarda İran’da düzenlenen hemen hemen tüm seçimlerin sırasında izlenmiştir. Nitekim 10. Dönem cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında da Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri tüm medya gücünü ve hatta genel diplomasisini harekete geçirerek İran milletini nizama karşı geniş çaplı isyana sürüklemeye ve dünya kamuoyunu da bu hareketi desteklemeye teşvik etmeye çalıştı. O günlerde twitter ve facebook gibi sosyal paylaşım siteleri de İranlı kullanıcıların bu sitlere ulaşmaları ve yararlanmaları için ellerinden geleni yaptı. Her halükarda İran milleti ile hâkimiyetin arasını açmak bu tür telkinlerin ve propagandaların ana eksenidir ve haber organları ve sosyal paylaşım siteleri üzerinden devam etmektedir.015


Etiketler