Şubat 23, 2016 06:43 Europe/Istanbul

Geçen bölümde, kadın ve erkek arasındaki doğal ve biyolojik farklılıkları görmezden gelme ve de erkek düşmanlığı gibi feminizmin bazı düşünce temel ilkelerine değindik.

Ayrıca bazı feministlerin kadın ve erkek arasındaki farkları inkar ettiği, erkeği kadının temel düşmanı olduğunu savunduğu ve bu yüzden erkek cinsiyeti ile mücadelede ısrarcı olduklarını belirttik. Bu bakış açısının, sorumluluk taşımamak ve kadın erkeğin taahhütlerinden kaçma gibi sonuçları olduğu biliniyor. Hal bu ki islami düşüncede kadın ve erkek aile ve toplumda birbirini tamamlayan rollere sahiptirler. İslam açısından sadece söz konusu farklılıklara dikkat ederek dayanışma ve gönül birlikteliği ortamı oluşturmakla her iki cinsiyet gerçek çıkarlarını sağlayabilirler. Bugünkü sohbetimizde ise feminizm düşüncesinin diğer inançlarına değinerek islami öğretilerle onları ele alacağız. Birlikte dinleyelim.

 

Feminizmin fikri temel ilkelerinden biri ise dini öğretileri reddetmektir. Feministler dini öğretilerin ataerkillik kültürün tespit edilmesinde etkili olduğunu savunarak, bu yüzden maddi değerlere inanarak dini değerleri ve öğretileri reddediyorlar. Onlar kendi hedeflerine ulaşmak için dini değerler hakimiyetini en büyük engel olarak düşünüyorlar; zira ilahi dinlerin aile ve anneliğe büyük değer verdiğini, bunu korumak için kadının ev dışında çalışmasını, tüm siyasi, sosyal, ekonomik ve diğer alanlarda kadının erkeklerle ortak olmasını yasakladığını düşünüyorlar. Bu arada dinler nüfusun artması ve dolayısı ile doğumların artmasına kürtajın yasaklanmasına vurgu yapıyorlar, zira cenin korumasını tıpkı sağlıklı bir insan canının korunması ile eşdeğer olduğunu savunuyorlar. Tabi ki bu da kadınları doğum yapmaya ve kürtaj yapmamaya yönlendiriyor. Feminizm açısından bu değerlerin korunması ise, cinsel özgürlük için en büyük engel sayılıyor ve bu yüzden de dini değerlerden uzak durmak gerekir.

 

Maalesef feministler, dinden ve maneviyattan uzak kaldıkları kadar daha kırılgan olacakları gerçeğinden gafiller. Günümüzde batı toplumunda aile düzeni bozularak kriz yaşıyor. Bir çok düşünüre göre bu krizin sebeplerinden biri dini değerler ve maneviyattan uzak durmaktır. Amerikalı yazar patrick J. Buchanan ise "Batının Ölümü" adlı kitabında batının parçalanarak ölüme doğru yol aldığını açıkça belirtiyor. Yazar bireyselleşme, aile kurmamak ve doğumları engellemek, kürtaj, boşanma ve ayrılığın artması, uyuşturucu bağımlılığı, korkunç cinayetler ve cinsel laubalilik ve batıda benzeri sorunların ahlaki düzen ve maneviyatın yıkılması ve yok olması sonucu olduğunu savunuyor. Buchanan çocuk sahibi olma konusunda şöyle diyor: Batıda Hıristiyanlığın düşüşe geçmesi ve yok olmaya başlaması ile birlikte başka bir olay da yaşandı. Batı insanı artık çocuk sahibi olmak istemiyor. Zira dini iman ve ailenin kalabalığı arasındaki bağlantı kesin ve kat'idir. Her ne kadar insanlar daha fazla dindar olursa, doğum oranları bir o kadar artar.

 

Feministler materyalist eğitim teorileri çerçevesinde kendi temel düşünce ilkelerini yaymaya çalıştılar. Feministlere göre kadın ve faaliyetlerine hakim olan bakış açısı, her zaman hakaret ve aşağılayıcı bakış açısı olmuştur. Bu bakış açısına göre geleneksel ve ataerkillik bir kültürde kadınlar her zaman zayıf, hüviyetsiz ve ikinci sınıf vatandaşıdır. Feministler, kadına karşı bu bakış açısının var olduğu müddetçe, hukuki ve yasal önlemlerin işe yaramadığını savunuyorlar. Bu yüzden onlar her şeyden önce toplumun kadına olan bakış açısının değişmesi ve kurumsallaşmış olan ayırımların yok olmasını istiyorlar. Onlara göre kurumsallaşan ayırımlar, kültürel, sosyal, ahlaki ve hatta bazen yasal dayanakları olması nedeni ile ayırımların en kötü şekilleridir. Tabi ki olaya insafla bakıldığında, feministler tarafından gündeme gelen bazı konular sayesinde, batı toplumlarında kadınlara olan bakış açısı değişirken, onların bazı siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik haklarına kavuşması sağlandı ve bazı olumlu sonuçlar kazanıldı. Fakat kadın haklarını savunmak ve ayırım ile mücadele bahanesi ile yaşamın anlamı yok edilmemeli, erkekler aşağılanmamalı ve onların toplumdaki rolleri inkar edilmemelidir.

 

Feministlerin düşüncesinin tam tersine, kadın ve erkek tarafından doğal görevler ve kabul edilen geleneksel değerler, evlilik bağının güçlenmesine yardımcı olur. Bu yüzden erkeklerin gereken itibara sahip olmadığı ailelerde, erkeğin aile reisliği ve görevinden kaçma ihtimali söz konusudur. Bilindiği gibi koordine edilen ve yönetilen her toplum, hedeflerine daha kolay ve daha iyi ulaşabilir. İyi yönetim, güçlerin heba olması ve yatırımların boşa harcanmasını engeller. Aile yönetim zarureti de bu kaideden müstesna değildir, aile fertleri ne kadar yönetime bağlı olursa maddi ve manevi ilerlemelerde daha başarılı olur.

 

Eğer bir ailede yönetici olmaz ve kadın ile erkek aile işlerinde eşit olsalar, kendi ihtilaflarını çözmek için mahkemeye başvurmak zorunda kalır, yani aile dışında bir kişinin başkanlığını kabul etmeli ki bu da kolayca ulaşılacak bir şey değil. Dolayısı ile aile işlerinin çözüm süreci yavaşlar. Müdürün belirlenmesinde en seçkin insanı seçmek en doğru iştir. Her toplumda en güçlü olanı, toplumun idare görevini üstlenmeli. En seçkin insanın olmasına rağmen başkasını seçerek bu görevi ona vermek hiç doğru değildir. İlk başta bir kadın ve bir erkekten oluşan bir ailede de yönetimi, en seçkin kişi üstlenmeli. Birçok konuda erkeğin güçlü olması nedeni ile genelde erkekler aile reisi olarak tanıtılıyor. Nitekim Yüce Allah da Nisa süresinin 34. ayetinin bir bölümünde şöyle buyuruyor: Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar.

 

Hiç şüphesiz erkekler, ailede savunma, programlama ve sosyal ile ekonomik önlem alma gücünde bir çok kadına göre üstün sayılıyorlar. Tabi ki bu üstünlük, zati fazilet anlamına değil, zira kadın ve erkek, insaniyette ortaklar ve Allah'ı yakınlık konusunda ise daha muttaki ve dindar olmak bir kriterdir ve cinsiyet asla söz konusu değildir.

Diğer yandan erkeğin eşine ekonomik ve mali taahhüdü söz konusudur zira İslam açısından erkek, hayat masraflarını ve geçimini sağlamakla mükelleftir. Ayetullah Mutahahri bu konuda şöyle diyor:

Evlilik, erkeğin daha fazla yatırım yaptığı bir anonim şirket gibidir ( ve şirkette yönetim ise, daha fazla yatırım yapana aittir.) kadın ve erkeğin fiziki ve ruhi açıdan eşit miktarda yatırım yaptıkları ise doğrudur, fakat erkek, maddi açıdan da yatırım yapmıştır, üstelik erkek fiziksel özellikleri açısından yönetim için daha uygundur ve onun fıtrat ve doğası ile uyuşuyor.

İslam açısından kadınlar mümkün olduğu kadar ağır işlerden uzak durmalı ve erkek ailenin geçimini sağlamalı. Böylece kadın gönül rahatlığı ile daha canlı ve coşkulu, ailedeki eş ve annelik görevlerini iyice yerine getirebilir.

 

Feministlerin düşüncelerinden bir diğeri ise kadın ve erkek rollerinin değiştirilmesidir. Onlara göre kadın ve erkeğin aile ve toplumdaki rolleri yeninden, aynı ve eşit olarak belirlenmesi gerekir, ayrıca bu bağlamdaki geleneksel inançlar yok edilmeli, zira kadın ve erkek arasına hiçbir fark olmamalı. Onlara göre ağır ve teknik işleri erkekler, zarif ve ince işleri kadınların yapması gerektiğine dair düşünce değiştirilmeli ve şimdiye kadar erkeklere has bilinen işlerde kadınların da rol alması gerekir.

İslam açısından kadın ve erkek birçok açıdan birbirine benzemiyorlar. Dünya onların gözünden aynı değil, yaratılış ve doğa, onların aynı olmasını istememiştir. Bu yüzden hak ve görev bağlamında da birbirine benzemiyorlar. Özelliklerdeki farklılıklar, rollerdeki farklılıkları da oluşturuyor. Bu yüzden kadınlar daha duygusal, zarif ve ince olmaları nedeni ile ağır ve sert işleri, iyi bir şekilde yapamıyorlar.

İslam inkılabı rehberi bu bağlamda şöyle buyuruyor: Eğer insan ve dünya yaratılışını, ince ve (müteahhitlerin değimi ile) kaba inşaat olarak iki bölüme ayırırsak, zarif ve insanlık duyguları ince ince işleyen çalışmaların kadınlara ait olduğu söylenebilir. Maddiyatçı uygarlığın büyük günahı, bu rolü zayıflatmak ve bazen de unutmaktır. 009   015