Kasım 07, 2016 10:54 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde, Akdeniz'in dalgaları sularını geride bırakarak Avrupa'ya varan sığınmacıların içler açısı durumunu konuşacağız.

2015 yılında Avrupa'ya göç dalgası, AB'yi büyük güvenlik, siyasi ve toplumsal sorunlarla karşı karşıya koydu.

B kriz, milyonlarca sığınmacı ve çaresiz insanların tehlike yaratmasından değil, AB üyesi ülkelerin insanlık dışı ve farklı bakışlarından kaynaklanıyor ki sonunda Avrupa için sığınmacı meselesi büyük bir sorun haline geldi.

Avrupa'nın bazı gelişmiş ülkeleri için kalkınma göstergelerinden biri, insan severlik ve hangi cins, ırak, milliyet ve mezhepten olursa olan insanların doğal haklarına saygı endeksidir.

Avrupalı ülkeler her daim gerçek anlamda insan sever olduklarını savunuyor.

insani endeks ve göstergelere kendi sınırları dışında ciddi şekilde özen göstermeyen Avrupalı devletler, insan haklarını bir araç olarak kullanıyor, bu ülkeler ancak kendi sınırlarında bazı standartlara uyuyor ve bu standartlara göre, az gelişmiş ülkeler için model olarak sunuyorlar.

Batılı devletlerin kendi sınırları dışındaki tavrı çok farklıdır, başka ülkelere karşı insan hakları konusunda çifte standart uygulayarak, kendi çıkarlarını sağlamaya çalışıyorlar, bu çıkarlar meşru mu değil mi, onlar için fark etmez, sadece öncelik, çıkarlarıdır.

Batılılar, çifte standart uyguladıkları için pratikte meşru ve gayri meşru çıkarlar arasında fark görmüyorlar.

Ve sığınmacı sorunu ve göç dalgası da Avrupalı ve Batılı devletlerin kendi sınırları dışında insan haklarıyla ilgili uyguladıkları çifte standartın bir ürünüdür.

Gelinen nokta da ise bu göç dalgası ve sığınmacı meselesi, Avrupalı ülkeler için büyük bir sorun haline gelmiştir. Bu olay, Batılı devletler için büyük bir insani felaket de sayılabilir, ayrıca insan haklarına saygı gösterdiklerini iddia edenler için de bir sınav niteliğindedir, bütün dünya böylece Batı'nın söylemleri ve eylemleri arasında özellikle insan haklarını savunma konusunda çok mesafe ve hatta çelişki olduğunu görüyor.

Akdeniz üzerindeki ölümcül yolculuğu geride bırakarak, Avrupa'ya varmayı başaran sığınmacılar, polisin şiddeti, doğal engeller ve dikenli teller ve duvarlarla karşı karşıya kalıyor, bunlar sadece sığınmacıların Avrupa sınırlarındaki gördükleri işkencenin bir kısmıdır, başka acılar da sığınmacıları bekliyor.

Şu sıralarda yayınlanan raporlar ve haberler, Avrupa'daki sığınmacılar ve mültecilerin sağlık ve beslenme konusunda ciddi sorunlar yaşadıklarını gösteriyor.

Açlık, bulaşıcı hastalıkların yayılması, sığınmacıların yaşadıkları iki büyük sorundur, ancak Avrupalı ülkeler, bunu görmezden gelerek, yeteri kadar ilgi göstermiyorlar.

Yunanistan'daki sığınmacıların durumu diğer ülkelerden daha kötüdür.

BM'nin sığınmacılara destek amacıyla verdikleri yardımlara rağmen, Yunanistan, sığınmacılar için basit yaşam şartlarını sağlamakta aciz kalmaktadır.

Birçok sığınmacı, soğuk ve sıcak havalarda parklarda, sokaklar ve varoşlarda kalmak zorundadırlar.

Hükümet, bu insanlara hiçbir yardım etmiyor, açlık ve gıda sıkıntısı yaşayan birçok sığınmacı, lokantalar ve restoranların çöp tenekelerinde gıda arıyor.

Yunanistan'daki sığınmacıların durumu, bazı Avrupalı yetkililerin tepkisine yol açacak kadar kötüdür.

Nitekim Almanya Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı, Yunan adalarındaki sığınmacıların esef verici durumunu eleştirerek, ilk yardım , gıda ve ilaç malzemeleri ve sığınmacıların kalabileceği yerin olmamasından dolayı derin endişe duyduğunu dile getirdi.

Aynı Alman yetkili, Yunanistan'ın ücra adalarındaki sığınmacıların güvenliğinin sağlanması için uygun önlemlerin alınmamasını eleştirdi.

BM Sığınmacılar Yüksek Komiserliği Avrupa Direktörü Winsent Kochtel de, sığınmacıların kaldığı 3 Yunan adasını ziyaret ettikten sonra, Yunanistan yönetiminden, binlerce göçmenin geldiği Akdeniz'deki adalardaki "tam kaos"a müdahale ederek, kontrol sağlamasını istedi.

Aynı yetkili, yaptığı açıklamada, su, sağlık ve gıda malzemeleri dahil hiçbir şeyin yeterli olmadığını, birçok adada yeni göçmenler için kapasitesi olmadığını ve sığınmacıların uyuyabileceği hiçbir üstü kapalı mekanın olmadığını kaydetti.

Kochtel ayrıca, bu adalarda tam kaosun hüküm sürdüğünü, birkaç günün ardından sığınmacıların Atina'ya getirildiğini, ancak Atina'da da hiçbir şeyin sığınmacılara verilmediğini belirtti.

Bu bağlamda mali açıdan çok iyi seviyede olan Avrupalı ülkeler ile Yunanistan gibi ekonomik durumu kötü olan ve krizzade ülkeler arasında pek fark yoktur.

Avrupa'nın Almanya, Fransa, Hollanda ve Avusturya gibi ekonomik durumu en iyi seviyede olan ülkelerde de yabancılarla düşmanlık had sayfaya varmıştır.

Hollanda'da birçok sığınmacı, boşaltılmış çalışma ofislerinde yaşıyor, bazıları ödünç aldıkları yatak ve karyolalar üzerinde yatarken aynı odada bikaç kişi beraber kalıyor.

Bazı odalar, tavana asılı yataklarla bölünmüş ve böylece sığınmacılar için özel alan oluşturulmuştur. Onlar,sokak, caddeler veya otogarların kenarındaki kutularla yemeklerini ısıtıyor ki bu mekanlarda izdiham yaşandıı için bu kutular her zaman sağlıksızdır.

Sığınmacılar, sağlık merkezlerine alınmıyor ve bunun sonucunda da çok sayıda sığınmacı yakalandıkları hastalıklardan ölüyor veya bulaşıcı hastalıklar onlar arasında yayılıyor.

Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere sığınmacıların maruz kaldığı başka bir sorun ise cinsel taciz ve tecavüz ve fuhuştur.

Almanya'daki sığınmacı kamplarında yaşanan tecavüz ve fuhuşlar, sık sık gündeme düşmüştür.

Almanya'nın  Günaz tv kanalının verdiği habere göre, sadece son 3 ay zarfında Almanya'daki bir kampta yüzden fazla tecavüz yaşandı. Bu sürede tecavüz ve fuhuş, mülteci kapmalarında büyük ölçüde artmıştır ve sığınmacıların psikolojik durumu ise çok kötü durumdadır.

Diğer yandan, kadın haklarını savunan bir grupların raporuna göre, Almanya'daki kamplarda, bazı sığınmacı kadınlar, 10 Avro'dan satılıyor.

Avrupa'ya göç dalgasının ardından seks ticareti hakkında ürpertici rakamlar yayınlanmıştır.

Göç dalgasından önce, cinsel istismar için kadın ticareti, Avrupa'daki insan kaçakları için en karlı ticaretlerden biriydi.

Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını kazanmış ülkeler, Balkanlar'ın fakir ve krizzede ülkeleri, Asya ve Afrika ülkelerindeki insan kaçakçıları, genç kadınları, muhtelif bahanelerle Avrupa'ya getirerek, pasaport ve bütün kimlik belgelerini aldıktan sonra, onları fuhuş merkezlerinde cinsel köle gibi kullanıyor.

Bu kadınlar, yasa dışı yollarla Avrupa'ya girdikleri için polise şikayet için başvuramıyor. ayrıca, bu durumlarda Avrupa polisi, güvenliği ve yargısı da insan kaçakları aleyhinde bir girişimde bulunmuyor.

Avrupa'ya göç dalgası ise, insan kaçakları için genç kızlar ve kadınları Avrupa'daki fuhuş merkezlerinde cinsel köle olarak kullanması için iyi fırsat sağlamıştır.015