Şubat 23, 2016 23:08 Europe/Istanbul

Eski sohbette feminizmin sekülarizm ve dini değerlerden uzaklaşma inancına değindik.

. Ayrıca batı toplumunda aile düzenin ahlaki değerler ve maneviyattan uzak kalması nedeni ile kriz yaşadığını belirttik. Ayrıca feminizmin, toplumun kadına olan bakış açısını değiştirme ve kurumsallaşmış olan ayırımları yok etmeye dayalı bakış açısını inceleyerek, kadını savunma ve ayırım ile mücadele bahanesi ile yaşamın gerçek anlamını yitirmek, toplumda erkeklere hakaret etmek ve kadın ile erkeğe eşit ve benzer roller istemenin doğru olmadığını, zira tüm bunların ailede krize sebep olduğunu söyledik. Bu programda ise feminizmin, kadınların ev dışında çalışmasına asalet kazandırmak ve ev kadını olmak ile annelik görevlerine muhalefeti ile ilgili eğitim yaklaşımını inceleyeceğiz. Birlikte dinleyelim.

 

Feminizmin temel düşünce ilkelerinden biri, kadın ve kızları evin dışında çalışmaya teşvik etmektir. Feministlere göre kadının evde kalması ve onların çalışmaktan mahrum kalması, onların siyasi, sosyal ve ekonomik haklarından uzak kalması anlamındadır. Bu yüzden onlara göre bu zulüm ve eşitsizlik, yolun başında ve aile eğitimi, ardından okullarda kızların eğitimi ile onları erkekler gibi ev dışında çalışmaya teşvik etmek ve hazırlamakla yok olması gerekir. Yine feministlere göre eğer kızlara siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda ortak olma ortamı hazırlanırsa, onlar da erkekler gibi büyük bir şevkle bu işlerde çalışacaklar. Aslında feministlere göre kadınların özgürlük ön şartı, kadınların çalışma piyasasına ve genel sanayi alanına girmesi, ikinci etapta çocukları ev dışında yetiştirmektir. Fransız feminist yazar bayan Simone de Beauvoir, İkinci Sınıf adlı kitabında şöyle yazıyor: Sadece kârlı istihdam sayesinde kadın, erkekle arsında olan mesafeyi geride bırakabildi, yoksa başka hiçbir şey onun bu konudaki özgürlüğünü garanti edemezdi. Bir parazit gibi yaşamaktan vazgeçtiği takdirde, onun bağlı olmasına dayalı sistem yıkılabilir.

 

Ev hanımı ve anne olmakla muhalefet, feminizmin en temel eğitim ilkelerindedir. Bir kadına, ancak onun annelik rolünün silikleştiği takdirde evdeki çalışmaları hakir gösterilebilir. Bu yüzden feminizm ve özellikle de ikinci akım feministleri, kadınların annelik rolünü azaltmaya çalışarak, onları daha çok toplumdaki çalışmalara katılmaya teşvik ettiler. Bu bağlamda feminizmin reklamlarında, kızlar için anneliğin iyi bir seçim olmadığı propaganda ediliyor. Onlara göre annelik ve ev işleri, kadınların görevi sayıldığı ve kadınların bu görevlere ilgi gösterdikleri müddetçe, onları erkeklerin sultasından kurtulmasına pek umut bağlamamak gerekir. Bu yüzden bazı araştırmacılar, feministlerin bu yaklaşımına tam anlamı ile "aileye karşı savaş" adı veriyorlar.

 

Feminizm açısından annenin ev işleri, eş ve çocukların huzurunu sağlamasına rağmen, hiç veya az bir gelir sağladığı için, değersizdir. Onların açısından erkeğin aile geçimini sağlamak ve kadının ev hanımlık gibi klişe rolleri, kız veya erkek evlatların kişiliğinin şekillenmesinde etkilidir ve silinmesi gerekir. Batılı yazar Ann Oakley, Lenin'in " Nüfusun yarısı mutfakta esir olduğu müddetçe hiçbir millet özgür olamaz" sözüne işaretle, kadınların özgürlüğü için 3 ilkeyi öneriyor: ilkin kadının ev kadını rolü yok olmalı, ardından aile de yok olmalı ve en sonda da cinse bağlı roller de tamamen yok olmalı.

Feministler böyle bir düşünce ile gerçek bir ailenin yerine çeşitli yaşam toplumları önerirken, daha çok duygu, dindarlık ve sorumluluk ekseni üzerine kurulu aile ocağının yerine çıkar üzerine dayalı yeni kurumların kurulmasını önerdi. Feministlerin aile ile düşmanlığı, anneliği bir ceza olarak görecek kadar derindir.

 

Tüm feministlerin evlenme, annelik ve eş olmayı, ataerkil düzenden kaynaklandığı ve aslında kadınları tutsak yapacak düşünceyi savunduklarını bu yüzden tüm kadınların çalışma piyasasına girmeleri gerektiğinin altını çizdiklerini belirttik. Batının radikal yazarı Simone de Beauvoir, hiçbir kadının evde kalarak çocuk yetiştirmesine izin verilmemesi gerektiğini belirterek, tüm toplumun değişmesi gerektiğini, kadınlara sadece çocuk yetiştirmesine izin verilmemesini söylüyor.

Amerikalı liberal feminist yazar Betty Friedan ise " Kadınlık Sırları" adlı kitabında, kadının evdeki rolünden nefret ettiğini açıklayarak, gerçekleri tahrif yönündeki en öfkeli biçiminde, ev kadınlarının toplama kamplarındaki kurbanlar ve hatta belki daha da kötü durumda olduklarını ifade ediyor. Friedan kadınları tahsil etmeye ve çalışmaya teşvik ederek, kendi tabiri ile pek de altın olmayan ev kafesinden kurtulmalarını istiyor. Friedan ve diğer radikal feministler, kadınların evdeki çalışmalarını azaltmaları gerektiğine inanıyor ve evin kadın için uygun bir konum olmadığı için bununla mücadele edilmesi gerektiğini belirtiyor. Maalesef feminizm, kadınların, birçoklarına göre insanı yetiştirmek için eşsiz olan fırsatı kaçırmamasını istiyor.

 

Fakat bilindiği gibi insan fıtratı ile uzun süreli mücadele edilemez ve gerçekler gizlenemez. Bu olay feministler içinde geçerli ve bir çok kadın, bu arada feminist aktivistler de bizzat hem kadın ve hem anne oldukları için gerçek fıtratları ve zatları ile mücadele edemediler. Bu yüzden bir çok feminist uzun vadede geri dönerek kendi sözleri ve yanlış düşüncelerini düzeltmeye çalıştılar. Örneğin Betty Friedan, "Kadınlık Sırları" kitabı ardından "İkinci Etap" adlı diğer kitabında geri dönüşünü açıkça ortaya koyarak, kadınların ev dışı ve içindeki çalışmaları birleştirerek her ikisini bir arada yürütebileceklerini belirtiyor.

Bu kitapta Friedan, kariyerini aile kurmaya tercih eden ve daha sonra umutsuzluğa düşen kadınların geleceğinden endişesini açıkladı; boşanan ve fakat iyi bir kariyere sahip olmayan kadınlar; bekar anneler ve onları bekleyen çok zor gelecekleri; ev dışında çalışma zarureti olan ve hem anne ve hem eş görevlerini yerine getirmesi gereken kadınlar.

Fakat tüm bunlar, ailede ev işlerinde bir değişikliğin düşünülmediği ve sosyal istihdam alanda kadınlara destek için hiçbir ortamın hazırlanmadığı bir durumda yaşandı.

 

Gerçek şu ki kadınları ev dışında ağır çalışmaya ve temel rolünü göz ardı etmeye teşvik ve hatta kışkırtmak, olumlu sonuçlar doğurmadı. Batılı yazar Nansy Li Demes (Nancy Leigh Demess) şöyle diyor: Ev hanımı olmaktan kadınları hoşnutsuz ederek daha fazla mutlu olmaları için onları evden dışarı çıkartmak, onlara aşırı stresten başka getirisi olmadı ve bir çoğu artık uzmanlar ve ilaçların yardımı olmadan yaşayamıyorlar. Sürekli bir yerden bir yere giden ve bir meslekten başka bir mesleğe giden kadınlar daha çok ahlaksız ilişkilere sürükleniyorlar.

 

Jenikolog Jessica Anderson açıkça şöyle diyor: Meslek, yaşamın bir parçasıdır, tümü değil ve kadının temel görevi çocuk yetiştirmektir, fakat batının tüketim kültürü, temeli, kadının ev dışındaki çalışması üzerine kurmuştur ve annelik görevini marjinalleştiriyor. Bu sürecin devamı, batıda kadın ve annelerin psikolojisine her geçen gün daha da fazla baskı yapıyor. Belki de bu sebepten dolayı geçen on yıllarda çalışan kadınlar gönüllü olarak aile ocağına dönerek annelik görevlerini yerine getirmeye çalıştığına şahit oluyoruz.

 

İslam'da kadınların meslek edinerek çalışması bir hak olarak resmiyete tanınırken, aynı zamanda kadının haysiyet ve şahsiyetine de dikkat edilmiştir. Yüce Allah Nisa suresinin 32. ayetinin bir bölümünde şöyle buyuruyor: Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Söz konusu ayet kadınların çalışabilmesini açıkça belirtiyor. Kitap, Resul Ekrem –saa- ve ehlibeytinin –as- siyeresi ve sünneti de kadınların onların latif ve ince ruhu ile uyumlu olan mesleklerde çalışabileceklerini gösteriyor. Tabi ki kadınların çalışması konusunda aile çıkarları ve temeline de dikkat edilmesi gerekiyor. Elişleri, iplikçilik, ticaret, satıcılık, hemşirelik ve benzeri meslekler, kadınların asrı saadet döneminde Resul Ekrem'in –saa- nefyetmediği ve İslam ahkamı çerçevesinde onaylayarak imzaladığı çalışmalarıdır.

 

İslam açısından kadının temel rolü, ev hanımı olmak ve çocukları yetiştirmektir, ayrıca kadın kendi temel rolü yanı sıra, sosyal çalışmalara da katılabilir. İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyit Ali Hamenei bu bağlamda şöyle buyuruyor: İslam kadının çalışmanı kabul ediyor. Kabul etmekle kalmıyor, bu çalışmasının kadının temel ve önemli işi, yani çocuk yetiştirme ve aileyi korumaya zarar vermemesi durumunda, gerekli bile bilebilir. Bir ülke kadınların çeşitli alanlarındaki çalışma gücünden mahrum kalamaz, fakat bu çalışma, kadının insani ve manevi değerleri ile kerameti ile çelişmemesi gerekir. 009  015