Şubat 23, 2016 23:14 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde feminizmin kadının ev dışında çalışması, annelik ve ev hanımı görevlerine karşı muhalefete dayalı düşünce temel ilkesine değindik.

Ayrıca feministlerin, erkeklerin aile reisi ve kadınların ev hanımı gibi rollerinin klişeleşmesini, kız ve erkek çocuklarını etkilemesi nedeni ile silinmesi gerektiğini düşündüklerini ifade ettik. Fakat onlar kadının fıtrat ve doğası ile mücadele ediyorlar. İslam açısından kadının temel rolü, ev hanımı olmak ve çocuk yetiştirmektir. Aynı zamanda temel rolünün yanı sıra, sosyal çalışmalarda da faaliyet yapabilirler.

Gerçek şu ki feministlerin radikal düşünceleri uzun vadede aile yapısını zayıflatırken, tek ebeveynli, grup halinde yaşamak, ve pansiyonlar gibi çeşitli yaşam tarzlarını oluşturdu. Bu programda feministlerin bir diğer düşüncesi yani evlilikle mücadele ve dolayısı ile aile yapısının zayıflatılmasına değineceğiz.

 

Feministlerin gündeme getirdikleri bir diğer konu, onların evlenmek ve aile kurmakla muhalefetidir. Onlara göre evlilik, çocuk doğurma ve yetiştirmek tahkir edici bir konudur, zira feministlere göre aile yapısı erkeğin zulmü üzerine kuruludur. Bu yüzden radikal feministler, cinsiyet devrimi zaruretini vurguluyorlar. Bu düşüncenin sonucu ise evliliklerin bitmesi, tek eşlilik döneminin sona ermesi ve annelik anlamının nefyedilmesidir.

Feminist Fransız yazar Simone De Beauvoir bu bağlamda şöyle diyor: Kadını kölelikte tutan, evlilik ve annelik gibi genel iki olaydır.

Fransız yazar aile düzenini, sağlıklı insanları yetiştirme ve sosyal hayata kazandırma yeri olan aile düzenine şiddetle saldırıyor ve kadınların bedbaht olmasına sebep olduğunu savunurken, yaygın olan evlilik şeklini ve üreme ile muhalefet etmeyi feminizm hareketinin temel konularından olduğunu belirtiyor.

 

Birçok feminist aile kurumları ile düşmanlık ederken, ailede kadınların demokratik devrim yapmalarını istiyor. Onlara göre geleneksel aile kurma veya devam ettirme konusunda kadınlar özgür olmalı. Hareket liderlerinden bazıları günümüzde Amerika toplumunda birçok ailenin babasız ve çocukların gayrı meşru olmasından hoşnutluğunu açıklarken, babasız büyüyen erkek çocuklarının ileriki yaşlarda kadınlara daha iyi davranacaklarını savunuyorlar.

Feministlere göre aile örneği, ortak yaşamda kutsal değil, hatta aşağılayıcıdır. Buna göre feministlerin birçoğunu eşcinseller oluşturuyor. Feministlerin aile ile düşmanlığından sonra Bicing konferansında, aile kelimesinin bildirilerden silinmesi ve yerine hane halkı veya ev (household) kelimesinin kullanılmasına karar verildi.

 

Hiç şüphesiz erkek düşmanlığının sonu aile ve eski gelenekler ile mücadele olur. Marta Nussbaum çok radikal konuşmasında, aile ocağının kadınlara ve kızlara karşı ayırım ve bedbahtlığın temel faktörü olduğunu belirterek, kadının kişisel ve fikri açıdan bağımsızlığa ulaşması için kendini aile bağlarından sıyırması gerektiğini söyledi.

Radikal feminist düşüncelerin yayılmasının acı sonuçlarından biri, günümüzde aileden uzaklaşmaktır. Hali hazırda geleneksel aile yapısı, çöküş uçurumunun ucundadır. Birçok sosyal araştırmada Batı dünyasında, ortak yaşam için evlilik rolünün daha silikleştiği ve yeni biçimlerinin ortaya çıktığı görülüyor, bu da Batı toplumu için yeni sorunlar demektir. Aslında evlilik hem tarihi geçmişi, hem toplum tarafından kabul görmesi ve hem sosyal kontrol açılarından önem taşıması bakımından, dağılması veya ayakta kalmasıyla toplumun yapısını simgeliyor.

 

İslam, ilahi, mükemmel ve kapsamlı bir din olarak, evliliğin önemini kabul etmekle kalmayıp aynı zamanda ona çok büyük değer veriyor, öyle ki evlenmekle dinin yarısının tamamlanacağını belirtiyor. İslam açısından bir insan huzurlu bir yaşama sahip olması ve erdemliğe doğru yol alması için evlenmeli. Nitekim Rum suresinin 21. ayetinde şöyle buyuruyor: Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.

Evlilik ile temin edilen en önemli ihtiyaç, huzur, güven ve gönül rahatlığıdır. Bu yüzden İslam'da insan, huzur bulmak ve fıtri ihtiyaçlarına karşılık vermek için evlenmeli; aksi takdirde bu iç güdü, çok daha kuvvetli ve bu sefer tehlikeli bir şekilde kendini göstermiş olur.

 

Hiç şüphesiz evlilik, kadın ve erkeğin birbirini tamamlaması içindir. Hiçbir insan tek başına mükemmel değil ve sürekli kendi eksikliklerini telafi etme çabasındadır. Bir genç, fikri bağımsızlığa ulaşmak ve sayısız ihtiyaçlarını karşılamak için evliliğe doğru yönlendiriliyor, kendine uygun bir eş bularak kendisinin gelişmesi ve mükemmelleşme yollarını oluşturuyor. Üstat Mutahhari bu konuda şöyle yazıyor: Evlilik, bir insanın bireysel doğasından çıkışı ve şahsiyetinin gelişmesinin ilk etabıdır. Evlilik ve aile kurma sayesinde kazanılan tecrübe, hiçbir şekilde kazanılamaz.

Bu yüzden evliliğin insanın gelişmesine sebep olduğu söylenebilir.

 

Feministlerin karşı çıktığı bir diğer önemli konu ise, çocuk sahibi olmak ve doğurmaktır. Soyun devam etmesi ve üremek, önemsiz bir konu değil zira yaratılışın hedefi, insanın gelişmesi ve yücelmesidir. Salih ve hayır sever insanların yetişmesi, Yüce Allah'ın onayladığı bir konudur, bu yüzden insanların dünya ve ahiretinde etkilidir. Bu yüzden ehlibeyt imamları –as- evlilikten hedefin üreme ve soyun devamı olduğunu belirtiyorlar.

Bu yüzden görünüşte feministlerin evlilik ve aile kurmakla muhalefetleriyle insanın doğal ihtiyaçlarına karşılık verme, huzur ve güvene ulaşma ve sağlıklı ve salih bir neslin yetişmesinden mahrum bırakmak istiyorlar. 009   015