Kasım 25, 2016 12:05 Europe/Istanbul

bugün Avrupa'daki sığınmacı çocuklarının durumu ve haklarının nasıl ihlal edildiğini, Avrupalıların insan haklarını savunduklarını ileri sürerken nasıl çocuklara karşı insani kuralların tersine hareket ettiklerini ele alacağız.

Önceki bölümde ise kimsesiz ve sahipsiz çocukların Avrupa'daki felaket durumunu ağırlıklı olarak konuşmuştuk.

Çocuklar, toplumun ne zayıf ve riske açık grubu sayılıyor, çocuklar, baskılar, acılar e sorunlardan en fazla etkileniyor.

AB'ye giren kimsesiz çocukların yaklaşık yarısı kayıp oluyor ve onların akebetinden bir haber alınamıyor. Bu çocuklar genellikle insan kaçakçılığı yapan çeteler, seks tacirleri ve fuhuş merkezlerinin tuzağına düşürülerek, cinsel istismara maruz kalıyor.

Hatta ebeveynleriyle birlikte Arupa'ya gelen çocukla bile birçok sorunla karşı karşıya kalıyor

Bu çocukları en fazla karşı karşıya kaldığı sorunlarından biri, cinsel tecavüz ve istismardır.

Avrupa'daki sığınmacıların birçoğunun basit yaşam şartlarından yoksun bırakıldıkları için çocuklar veya ebeveynleri, hayata tutunmaları için her şeye başvuruyor. hatta kendi tenlerini bile satıyorlar.

Yunanistan'da yaşayan bir sığınmacı çocuğun nasıl kendini sattığını gösteren bir videonun yayınlanması, Avrupa'daki sığınmacı çocukların durumunun ne kadar kötü ve felaket olduğunu ortaya koydu. Avrupalı ülkeler, insan haklarını savundukları ileri sürüyorlar, ancak pratikte bu hakları görmezden geliyorlar. İnsan Hakları Bildirgesinde, genel olarak insan hakları konusu ele alınmış ve insanlar, büyük ve küçük diye ikiye bölünmüş değil. Çocukların en fazla sorun, sıkıntı, baskı ve felaketlerden zarar gören kesim olduğu dikkate alınarak, BM'de 1990 yılında bu bağlamda ayrı bir konvansiyon onaylandı. Bu konvansiyondan önce ve İkinci Dünya Savaşı'nın ardından BM'nin kurulmasıyla, Çocuklara Destek Fonu olarak UNİSEF kuruldu.

Avrupalı ülkeler, UNİSEF'in kurulması ve Çocuk Hakları Konvanisyonu'nun onaylanmasında etkin rol ifa ettiler, ancak, Avrupa'ya göç dalgasının ardından, Avrupalı ülkeler bu büyük sınav karşısında başarısız olduklar, pratikte insan haklarını savunan çocuk hakları konvansiyonu gibi konvansiyonlara uymadılar ve sığınmacıların haklarını ihlal ettiler. Avrupalı ülkeler sadece, sığınmacıları iskan etme masraflarını, onları nasıl korumalarını ve göçün yol açtığı etkiler ve sonuçlarını düşünüyorlar. Bazı Avrupalı ülkeler ise bütün Müslümanlar'ı özellikle Müslüman çocukları, potansiyel terörist görerek, sığınmacı çocuklar ve ebeveynlerini kabul etmiyor.

UNİCEF, kuruluşunun ilk yıllarında İkinci Dünya Savaşı sırasında zarar gören ve mağdur olan çocuklara yardım ve desteğe odaklandı, ancak 1953 yılında, bu örgüt kendi misyonunu uluslararası arenaya kadar genişleterek, gelişmekte olan ülkelerde de faaliyet yapmaya başladı.

UNİCEF, ardından çocuklara eğitim, sağlık alanında eğitim programları ve daha sonra da su ve gıdaya erişim programlarını uyguladı. 10 Aralık 1948'te, Dünya Çocuk Hakları Bildirgesi, anneler ve çocukların özel yardım ve bakımdan yararlanma haklarına sahip olduklarını tanıdı. 1959 yılında, BM Genel Kurulu'nda, Çocuk Hakları Sözleşmesi onaylandı, bu sözleşmede çocuk hakları ile ilgili 10 ilke anlatılıyor. Bu sözleşme bütün ülkeler tarafından imzalanmamış ve ilkelerinin sadece bir değer olarak açıklanmış olmasına rağmen, aynı metin Çocuk Hakları Sözleşmesinin önünü açtı.

Avrupa'ya gelen sığınmacı çocuklar da, İkinci Dünya Savaşı'ndan daha beter olan savaşlardan etkilenmiş ve mağdur olmuşlar.

Çocuk Hakları Sözleşmesi, 54 maddede çocukları desteklemek amacıyla düzenlenmiştir, bu maddelerde, çocuk haklarını ayrıntılı biçimde anlatılıyor.

Ancak şunu da ifade etmek gerekiyor ki bu sözleşmede çocuk hakları, öncekliklere göre sıralanmış değil. Sözleşmenin ilk maddesinde çocuk tanımı yapılarak, 18 yaşı altındaki kişilerin çocuk sayıldığı bildiriliyor.

İkinci ve üçüncü maddelerinde ise şöyle geçer :

 Çocuk Hakları, bütün çocuklar içindir. Doğum yerleri, konuştukları dil ne olursa olsun fark etmez. Büyüklerinin inançları ya da görüşleri nedeniyle hiçbir çocuğa ayrım yapılmaz.

 Çocuklarla ilgili bütün yasa ve uygulamaları oluşturanlar, önce çocukların yararını düşünmek zorundadır. Devlet, çocukların koruma ve bakımını üstlenenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri için önlemleri alır ve onların sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerine bakar."

Uluslararası çocuk hakları konvansiyonunda, çocuk haklarına hiçbir istisna tanımadan konu genel anlamda ele alınmıştır. Aslında, insan haklarını savunduklarını ileri süren Avrupalı ülkeler, çocuklar başta olmak üzere sığınmacıları kabul etmemek için hiçbir gerekçe ve özürleri yoktur. Hatta onların üzerinde daha fazla sorumluluk var. Acaba Avrupalı devletlerin on binlerce sığınmacıya karşı yaptıkları insani ve sorumluca bir tavır mıdır?

Avrupa'daki sığınmacı çocukların durumunu anlamak için Avrupa sınırlarının ardında bekleyen çocukların görüntüleri ve içler acısı olan durumlarını görmek yeterlidir. Macaristan hükümeti, Sırbistan sınırlarına duvar örerek, sığınmacıların Avrupa'ya girmelerini önlerken Avrupa'nın sınır polisleri de, gözler önünde çocuklar dahil sığınmacılara karşı şiddet kullanıyor. Bu bağlamda yayınlanan bir videoda, hatta Macar bir foto muhabirinin sığınmacılara dayak attığı görüloyor.

Avrupa'daki sığınmacı çocukların durumu o kadar vahimdir ki, Avrupa Çocuk Ombudsmanları Birliği, bir rapor yayınlayarak, mülteci çocuklar için acil müdahale çağrısında bulundu. Birlik mülteci çocukların durumunu “felaket” olarak nitelendirdi.

Mülteci çocukların durumuna ilişkin kendi hükümetlerine düzenli olarak bilgi veren 41 çocuk ombudsmanı,  AB yönetiminin dikkatini çekmek için kapsamlı bir rapor hazırladı. Avrupa Çocuk Ombudsmanları Birliği (ENOC)  Başkanı Hollanda Çocuk Ombudsmanı Marc Dullaert’a göre, bu rapordan sonra hiçbir yetkili, bu konuda bilgi sahibi olmadığını söyleyemeyecek.

Raporda, resmi verilerde Avrupa’ya gelen çocuk sığınmacı sayısının 337 bin olarak belirtildiği, ancak gerçek rakamın bunun çok üzerinde olduğu vurgulandı.

Afrika ve Ortadoğu’dan Avrupa’ya gelmek isteyen çocukların ölüm, hastalık, insan ticareti, çocuk istismarı ve taciz tehdidiyle karşı karşıya kaldığı; gözetim merkezlerinde kalmak istemeyen çocukların, parmak izi vermemek için kendi ellerine zarar verdiği de raporda yer alan bilgiler arasında.

Avrupa’ya ulaşabilmek için Akdeniz’i geçerken yaşanan kazalarda ölenlerin yüzde 30’unu da mülteci çocuklar oluşturuyor. ENOC Başkanı Dullaert, Yunan adalarına ulaşabilen “şanslı çocukların” sırılsıklam biçimde 70 kilometre daha yürümek zorunda kaldıklarını belirtti.

Avrupa Çocuk Ombudsmanları, sığınmacı çocukların içinde bulunduğu durumun kabul edilemez olduğunu belirterek, AB yönetimine, “acil müdahale” çağrısı yaptı. Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atan bütün üye ülkelerin, vatandaşı olmasa da, sınırları içindeki bütün çocuklardan sorumlu olduğunu hatırlatan ombudsmanlar, Brüksel yönetiminden köklü bir yasal düzenleme ve mali kaynak talebinde bulundu.

Evet, Avrupa'daki mülteci ve sığınmacı çocuklarla ile ilgili yayınlanan görüntüler ve çocuk haklarını savunan merkezlerce yapılan açıklamalar ve yayınlanan raporlar, Avrupalı ülkelerin bazı göstermelik insani pozlar dışında, sığınmacı çocuklara karşı önemli bir şey yapmadığını gösteriyor. Avrupa sınırları içinde bile sığınmacılar, radikal sağ grupların şiddeti ve ırakçı davranışlarına maruz kalmaktalar. Almanya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerindeki sığınmacıların kaldığı kamplara ateşe veriliyor. Avrupa'da göçmenlerle düşmanlık ve mücadele kat kat artmıştır.