Şubat 26, 2016 15:07 Europe/Istanbul

İslam ve yaşam tarzının ilk bölümünde ve daha sonraki bölümlerinde dini öğretilerin yaşamın çeşitli alanları üzerindeki tavsiyelerini irdelemek istiyoruz.

Kuşkusuz İslam’ın zengin ve içerikli maarifi, Kur'an-ı Kerim ayetleri ve İslam peygamberi (sav) ve mutahhar ehli beyt (sa) fertlerinin siyeri ile bilreşince, insanların dünya ahiret saadete ermelerine uzanan yolu aydınlatır.

Günümüzde ise özellikle İslam tarzı yaşam modeli, Batı’nın İslamî toplumlara yönelik kültürel saldırısı ile en etkili mücadele yöntemidir. İslamî yaşam tarzı ayrıca İslam medeniyetinin yeniden ihya edilmesine ve müslüman toplumların ilerleme ve kalkınmasına katkı sağlayacaktır.

 

İslam tealiminin yaşam tarzına yönelik ilgisi o kadar önemlidir ki İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei, bu konunun üzerinde durmanın İslamî toplumların en önemli zaruretlerinden biri olduğunu beyan ediyor. Ayetullah Hamanei’ye göre her uygarlığı araç ve gereç ve asli olmak üzere iki bölümden oluştuğunu belirtiyor. Araç ve gereç bölümü bilinen sanayi, bilimsel, teknolojik ve iktisadi ilerlemelerdir. Ancak asli bölüm insanların yaşam tarzı ile ilgilidir. Bu konuda İslam inkılabı rehberi şöyle diyor:

 

Medeniyetin araç ve gereç bölümü bugün ülkenin kalkınması tabir ettiğimiz değerlerdir, örneğin bilim, icatlar, sanayi, siyaset, iktisat, siyasi iktidar, askeri iktidar, uluslararası itibar, propaganda ve propaganda araçları gibi. Bunların tümü medeniyetin araç ve gereç bölümüdür, birer araçtır. Lakin gerçek bölüm, bizim yaşamımızın içeriğini oluşturan şeylerdir ki bilinen yaşam tarzıdır. Bu bölüm medeniyetin asli ve hakiki bölümüdür. Örneğin aile meselesi, izdivaç tarzı, konut çeşidi, elbise çeşidi, tüketim modeli, yiyecekler, eğlenceler, hat, dil, iş ve meslek, işyerinde davranışlar, üniversitede davranışlar, okullarda davranışlar, siyaset arenasında davranışlar, sporda davranışlar, bize ait olan medyada davranışlar, ebeveynlere karşı davranışlar, eşimize, çocuklarımıza karşı davranışlar, müdürümüze karşı davranışlar, çalışanlarımıza karşı davranışlar, polise karşı davranışlar, devlet memuruna karşı davranışlar, seyahatlerimiz, temizlik meselesi, dosta karşı düşmana karşı davranışlar, ecnebilere karşı davranışlar, tüm bunlar medeniyetin temel bölümüdür ve insan yaşamı ile iç içedir.

 

Bireysel ve sosyal alanda İslamî yaşam tarzı ve adabı tartışması, oldukça önemli tartışmalardan biridir, çünkü bir toplumun sosyal kimliğini şekillendiren temel etkenler o toplumun inançları, değerleri ve ayrıca yaşam tarzıdır. Kuşkukuz bir toplumun açık kimliği, o toplumun yaşam tarzıdır. Her toplum yaşam tarzı, inanç ve değerlerine göre şekilendiği takdirde dünya görüşünü başkaları ile paylaşabilir.

Günümüzde maalesef İslamî toplumlar asil İslamî değerler ve inançlarla yaşam tarzları arasında kabul edilebilir ve anlamlı bir bağ kuramamıştır. Bu toplumların bir çoğunda yaşam tarzı İslamî olmayan gelenek ve göreneklerden etkilenmiş ve kah İslam karşıtı değerlere bulaşmıştır.

 

Aslında İslamî toplumlarda yaşam tarzı ile İslamî değerler arasında yaşanan bu kopma ve oluşan bu mesafe kendi yerinde üzerinde durulması ve irdelenmesi gereken bir konudur. Fakat burada en önemli mesele, böyle bir çatlak ve mesafenin varlığını tespit etmektir. Yani toplumda bir çok insan İslamî yaşam tarzının ilkelerini ve yüce değerin bilmemekte ve bu yüzden yaşamına yansıtamamaktadır.

İnsanlar yaşam tarzları ile inandıkları değerler arasında bağ kuramadığı takdirde bir süre sonra inanç ve değerlerini de kaybeder ve onları yetersiz telakki etmeye başlar ve dini olmayan yaşam tarzını izah edebilmek için dini inanç ve değerleri sorgular ve örneğin bu inanç ve değerlerin maziye veya geri kalmış toplumlara ait olduğunu ileri sürer.

 

Günümüz dünyasında dini yaşam tarzından gafil olmak hiç kuşkusuz İslamî toplumları batılı yaşam tarzı bileşenlerini izlemeye yönlendirir. Batı anlayışı din ve inancı insanların bireysel yaşamı ile sınırlı hale getirmeye çalıştığı bir ortamda İslam’ın genellikle sosyal boyutları söz konusu olan yaşamla ilgili programlarını tanıtmak büyük önem arz eder. İslam dini mükemmel ve geniş kapsamlı bir din olarak insan yaşamının aileden topluma, ekonomiden politikaya ve hatta eğlence, beslenme, dinleme, seyahat etme ve kısacası insanın kendi çevresi ile teamül meselelerinde detaylı ve geniş kapsamlı programları vardı. Bu programlar bir müslümana nasıl yaşaması ve nasıl davranması gerektiğini öğretir. İslam öğretileri tevhid ve yüce Allah’ın varlık alemi üzerindeki mutlak hakimiyeti üzerine inşa edilmiştir.

 

Gerçekte biz de bu dizi sohbeti hazırlarken İslam’ın yaşam tarzının çeşitli boyutları ile ilgili yapıcı tealimini, özellikle Kur'an-ı Kerim öğretilerine ve İslam peygamberi (sav) ve masum imamların (sa) siyerini gözeterek tanıtmayı amaçladık.

Biraz önce da anlatıldığı üzere sohbetimizde yaşam tarzının özelliklerini ve hangi etkenlerin etkili olduğunu ve özellikle dini inançların insan yaşamı üzerindeki tesirlerini ve yine insanların kendi aralarında teamüllerinden giyim kuşamına kadar çeşitli konuları irdelemeye çalışacağız.

Sohbetimizde ayrıca dini öğretilerin insanların aile içindeki ilişkilerinden komşuları ve hatta başka dinlere mensup insanlarla ilişkilerine kadar çeşitli ilişkileri üzerindeki etkilerinden söz edeceğiz.

 

Sohbetimizin devamında İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei’nin yaşam tarzı bileşenlerinin beyan edilmesinin önemi ile ilgili beyanatını gözden geçirmek istiyoruz.

Bu konuda Ayetullah Hamanei şöyle diyor:

Bizler yaşam kültürünü beyan etme, tedvin etme ve İslam’ın istediği ideal biçimde uygulama peşinde olmalıyız. Gerçi İslam dini bu tür bir kültürün temellerini bizler için belirlemiştir... sosyal davranış ve yaşam tarzi, bizim yaşamı nasıl yorumladığımıza bağlıdır. Yaşamın amacı nedir? Yaşamımız için belirlediğimiz her amacı kendimize açıklamalıyız, doğal bir şekilde, kendimize uygun olarak, bir yaşam tarzı bize önerilebilir. Bir ideoloji, bir düşünce olmaksızın bir medeniyet oluşturamayız.

 

Ayetullah Hamanei yaşam tarzını belirlerken taklitten uzak durmanın önemine işaret ediyor ve İslami toplumları batılı modelleri taklit etme tehlikeleri konusunda uyararak şöyle diyor:

Burada dikkat çeken bir nokta şu ki, bizler yeni İslamî medeniyetin bu asli ve hakiki bölümünü inşa etmek için taklitten kesinlikle kaçınmalıyız. Taklit, başkalarının yaşam tarzını bu milletlere dayatmaya çalışanların işidir. Bugün bu tür bir zorbalığı yapan tek medeniyet, Batı medeniyetidir, yoksa bizim Batı ile bir düşmanlığımız yok. Batılı ülkeleri taklit etmeyi uygun gören ülkeler zarardan ve faciadan başka hiç bir şey elde edemedi. Hatta görecede sanayide ve icatlarda ilerleyen ve bir servet kazanan bazı ülkeler, maalesef taklitçi oldular. Bunun sebebi ise Batı kültürünün saldırgan bir kültür olmasıdır. Batı kültürü başka kültürü yok eden bir kültürdür. Nereye Batılılar ayak bastıysa yerel kültürü yok etmiştir, sosyal temelleri yıkmıştır, yapabildiklerince başka milletlerin tarihini değiştirmiştir, hat ve dillerini değiştirmiştir. Batılılar yapabildikleri kadar kültürel ve inanca dayalı değerleri ve kökleri yok etmiştir.

 

Değerli dostlar, sohbetimizi İranlı ünlü şair merhum Sohrab Sepehri’den bir şiirle noktalamak istiyoruz.

- Sakin bir geceydi

- Trasa çıkıyorum, kendimden sormak için

- Yaşam ne demek?

- Annem, elinde çay tepsisi ile

- Gülümsedi, bana hediye etti

- Kardeşim bir parça ekmekle geldi

- Bir köşeye oturdu

- Babam şiir deferini aldı, koltuğa yaslandı.

- Güzel bir şiir okudu, beni yakinin güzel huzuruna götürdü.

- Kendi kendime dedim

- Yaşam büyük bir sır, bizde akıp giden

- Yaşam, gelip gitmemiz arasındaki mesafe

- Dünya ırmağı akıp gidiyor

- Yaşam, bu ırmakta yüzmektir

- Yaşam, varlık alemine açılan pencere

- Pencere açıkken, dünya bizimle

- Bu pencerenin kenarında şevkle selamlıyoruz

- Gök, nur, Allah, aşk, saadet bizimle

- Bu pencerenin açık oluşunun kıymetini bilelim

- Nura, huzura, sevgi meltemine kapıyı kapatmayalım,

- Gönülleri örten örtüyü açalım

- Mutluluğumun ağırlığı, rızamın ağırlığı

- Yaşam, belki de babamın okuduğu şiirdi

- Ya da beni ısıtan annemin sıcacık çayı

- Ya da kardeşimin balıklara verdiği ekmek kırıntıları

- Yaşam belki de esirgediğimiz tebessümdür

- Yaşam, hayatımızın fısıltısıdır, iki sessizlik arasında

- Yaşam, gelip gitmemizin anısıdır

- Gelip gittiğimiz an, yalnızlıktır.

- Bu anıların kıymetini bilmeyi çok istiyorum .015