Şubat 26, 2016 15:13 Europe/Istanbul

Yaşam tarzı bir bireye, aileye, topluma veya özel bir kimliğe özgü olan yaşamak için tanımlanan bir düzendir.

Yaşam tarzını bireyin güncel amellerinden oluşan az çok düzenli ve düzgün uygumaları şeklinde da tanımlayabiliriz. Tüketim modeli, giyim, kuşam, muaşeret, konuşma tarzı, eğlence, dinlenme, hobiler, yemek yeme adabı, kent ve çarşı ve evlerin mimarisi vesaire, yaşam tarzı paketinin içinde yer alan unsurlardan bazılarıdır.

Gerçekte davranışlarımızın yansıması olan bu unsurların yaşam ortamımızda dışa vurması, inançlarımızı, inandığımız değerleri ve zevklerimizi gösterir ve hepsi bir arada bireysel ve sosyal kişiliğimizi oluşturur.

Yaşam tarzı aslında insanın varlık alemine dayanan inançları ve değerlerinden kaynaklanar davranış biçimidir. Bir insanın belli bir yaşamı arzu etmesi veya belli bir yaşamı sert bir şekilde eleştirmesi, değer yargılarını yansıtır ve yaşam tarzının belirlenmesinde etkilidir. Dolaysıyla yaşam tarzını inanç ve değerlerden ayrı göremeyiz. Nitekim yaşamımızın görece yüzü ve davranışlarımız inançlarımızın ürünüdür.

 

Yaşam tarzının oluşmasında bir çok unsur seçimimize bağlıdır. Eğer bir insan zorunlu olarak bir işte çalıştırılır veya esarette veya her hangi bir dış baskı altında belli bir tarzda yaşama zorlanıyorda, böyle bir insanın yaşam tarzına sahip olduğundan söz edilemez. Yaşam tarzı seçime bağlıdır ve birey bu tarzın tanımında ve unsurlarının dizilişinde ve mimarisinde, kendi inançları ve değerlerine göre aktif bir şekilde rol ifa etmesi gerekir.

Gerçe medya organları sürekli kendi istedikleri yaşam tarzının propagandasını yapar ve düşünceleri ve gönülleri propagandasını yaptıkları yaşam tarzını benimsemeleri için etkilemey çalışır.

 

Yaşam tarzında önemli olan bir başka nokta, yaşam tarzının yaratılabilmesi ve değiştirebilmesidir. Çünkü bu mesele bir nevi kişisel seçimdir ve değiştirilebilmelidir. Gerçi sosyal şartlar yaşam tarzını değiştirmeyi zorlaştırabilir.

Öte yandan insanın kişiliği henüz şekillenmediği çocukluk çağından başka çağlarda insanları yaşam tarzından yoksun düşünemeyiz. Gerçekte herkesin kendine göre bir yaşam tarzı vardı. Bir insan hatta doğru biçimde terbiye edilmediği durumlarda bile kötü de olsa yaşama tarzı söz konusudur.

Eğer bir insan kendi iradesine göre bir yaşam tarzı seçmez ve geliştirmezse, bu kez toplumun ve çevrenin belirlediği kalıplara göre yaşamak zorunda kalıyor. O zaman en uygun olan durum, insanın bilinçli ve kendi iradesine göre yaşam tarzını belirlemesi ve çevrenin onun kişiliğini etkilemesine müsaade etmemesidir.

 

Yaşam tarzı, sosyal kimliğin aynasıdır. Yaşam tarzı insanların kişiliğini oluşturur, yani birey, kimliğini başkaları ile kurduğu irtibatla, seçtiği meslekle, tüketim modeli ile belirler. Öte yandan herkes yaşam tarzına göre yavaş yavaş kendi içinden kaynaklanan bir takım alışkanlıklar edinir. Bu durum biyere özel bir değerler yargısı da oluşturur. Aslında bizim de başkalraının kimliği ve kararterinden algılamalarımız bir ölçüde bu görece etkenlere bağlıdır. Örneğin bir insanın hakkında yargıda bulunmak için bazı soruların cevabını bulduğumuz takdirde o kişinin kişiliği hakkında kısmen de olsa güvenli bir algılamamız olabilir. Örneği o kişi ne iş yapar? Geliri ne kadardır? Arabası var mıdır, evi var mıdır? Varsa nasıldır? Hangi semtte yaşar? Ve buna benzer sorular. Bu durumda başkalarının sergileyeceği tutum, sosyal ve siyasi ve iktisadi konularda davranışı öngörülebilir.

 

Toplum düzeyinde yaşam tarzı bir nevi dayanışma yaratabilir. Uzun yıllar bir arada yaşayan insanlar yavaş yavaş bir birine benzer şekilde düşünmeye başlar ve ortak hassasiyetleri ve zevkleri paylaşır. Bu dayanışma ve yakınlaşma sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi alanlarda da kendini gösterir ve gizli bir toplumsal güç veya eşgüdümlü bir kutup oluştur.

Şimdi akla gelen soru, yaşam tarzının hangi etkenlerden etkilendiğidir. Yaşam tarzı nasıl şekillenir? Hangi gizli yönlendirici eller onu yönetir?

 

Kuşkusuz yaşam tarzının şekillenmesinde toplumun alimleri, seçkin akademisyenleri, hakimler, önde gelen şahsiyetler, ilmi ve kültürel şahsiyetler, kanaat önderleri, spor şampiyonları ve sanatçılar çok etkilidir.

Gerçi bu kesimlerin her birinin etkisi farklı olabilir. Öte yandan daha geniş bir ölçekte yaşam tarzının görsel medyadan büyük ölçüde etkilendiği de söylenebilir.

Modern dünyada medya insanların yaşamında önemli bir yer işgal etmektedir. Veriler dünyada insanların yaşamında uyku ve geçim için çalışmaktan sonra medyadan yararlanmak üçüncü önemli uğraş olduğunu gösteriyor, öyle ki bu unsur nerdeyse yaşamın en temelli unsurlarından biri haline geldiği anlaşılıyor. Bu yüzden büyük medya organlarının Batı tarzı yaşamı yayganlaştırmak ve dini değerleri ve inançları köreltmekte rolü büyüktür.

 

Kimi uzmanlar hali hazırda dünya genelinde başta İslam olmak üzere dini değerlere ve eğilimlere karşı küresel bir savaş yürütüldüğünü belirtiyor.

Günümüzde binlerce uydu kanalı ve internet her gün binlerce saat yayınları ile Batı yaşam tarzı propagandasını yaparak rakip kültürleri tahrip etmekle uğraşıyor. Aslında söz konusu batılı medya organları, batılı bir insanın nasıl yaşadığının son perdesini gösterdikleri takdirde bir müslümanın asla böyle bir tarzı benimsemeyeceğini ve Batı yaşam tarzından nefret edeceğini çok iyi biliyor ve bu yüzden Batı yaşam tarzının unsurlarını çok yavaş bir şekilde ve sindire sindire uydu, internet, televizyon, kitap, moda, mimari vesaire yollardan hedef toplumların içine yerleştiriyor ve böylece her hangi bir hassasiyet veya direnişe mahal bırakmıyor.

 

Evet, biraz önce anlatıldığı üzere her insanın veya toplumun yaşam tarzı inançlarına, dünya görüşüne veya savunduğu değerlere bağlıdır. Maddi dünya görüşü ve zevk ve çıkar eksenli değerler kuşkusuz kendine özgü bir yaşam tarzı oluşturur. Buna karşı ilahi dünya görüşü ve manevi değerleri ön planda tutan ve insanların saadetini hedefleyen inançlar da kendine özgü bir yaşam tarzı yaratır. Dolasyıyla din ilk adımda özel bir dünya görüşü ve ideolojiyi gündeme getirerek dini yaşam tarzının temelini oluşturur. Bir sonraki aşamada din, insan yaşamının tüm boyutlarını kapsayan hükümleri ve tavsiyeleri ile gerçekte insanların yaşamı için özel bir model geliştirir. Dinde gündemde olan ahlak, hukuk ve fıkıh eksenli tealimler ve öğretiler gerçekte dini ve Allah rızasını gözetleyen bir yaşam tarzı modeli yaratmayı amaçlamaktadır. Giyim kuşam, beslenme, aile ve toplum içinde davranışlar, dindaşlar ve başka dinlerden olan insanlarla teamül biçimi ile ilgili öğretiler, hepsi dini bir yaşam modeli oluşturmak içindir.

 

Bir başka ifade ile her insanın yaşam tarzı ulaşmak istediği nihai amaçlardan etkilenir. Gerçekte herkesin nihai amacı onu belli bir kural dizisine uymaya yönlendirir, yani bireyde özel bir davranış biçimi ve disiplini yaratır. Örneğin üniversite seçme sınavına girmek isteyen bir öğrenci eğer amacında ciddiyse tüm faaliyetlerini ona göre düzenler ve kafasını toplamak için rahatsız edici unsurları bertaraf etmeye çalışır ve örneğin bir süre gazete okumaktan el çeker, beslenme programını değiştirir, gürültülü yerlerden uzak durur ve daha sakin ortamlarda ders çalışır veya sosyal ilişkilerinde kısıtlamalara gider, fazla misafirliğe gitmez veya cep telefonunu ders çalıştığı saatlerde kapatır.

Şimdi amacı yaşamdan daha fazla zevk almak olan birini düşünün. Eğer bu insan da amacında ciddiyse yine kendine özgü bir disiplin yaratır. Örneğin belli konuların üzerinde düşünür, insanların sorunlarını pek sormaz ve ilgilenmez, sürekli zevk araçları temin etmeyi düşünür ve özel insanlarla özel ilişkiler kurmaya başlar.

 

Bu iki örneğin yanında bir de nihai amacı Allah katına yakınlaşmak olan birini düşünün. Böyle bir insan yaşamının tüm alanlarında, namaz ve ibadetinden iş ve çalışmalarına kadar, eğlencesinden sağlığa, beslenmeden, spora, üretimden tüketime ve kısacasa her şeyi bu amaca ulaşma yönünde yeniden organize eder. Yani yaşamına ilahi bir renk katmaya çalışır. Böyle bir insan sadece camide değil, evinde, çarşıda, işyerinde, sokakta ve kısacası her yerde Allah rızasını düşünür. İşte bu, İslam’ın müslümanlardan istediği şeydir. Müslüman insan doğal olarak içinde en yüksek derecede kulluk yer alan yaşam tarzını benimser ve tüm amacı ilahi kata yakınlaşmaktır ve bireysel ve sosyal yaşamında ideali budur. Müslüman insan örneğin giyim kuşamında Allah rızasını ve kulluk sıfatını gözetler. Dolasıyla yaşam tarzının tevhid eksenli olmasının anlamı, insana ilahi kata kulluk etme imkanı sağlayabilmesinden ibarettir. 015