Aralık 21, 2016 13:22 Europe/Istanbul

Direniş ekonomisinde, üretimle ilgili üretim kalitesinin arttırılması, seri üretim ve üretim masraflarının düşürülmesi gibi 3 önemli husus dikkate alınması gerekiyor.

Üretimdeki artış, ülkenin ihtiyaçlarını gidermeye ve tehdit ve tehlikelere karşı zararlarını azaltabilir. İç üretimin güçlendirilmesi, istihdam fırsatlarını arttırabilir ve pazar dengesinde, enflasyonun esas nedenleri olarak talep baskısı ve masraf azalabilir. Bu haftaki "direniş ekonomisi, İslami kalkınma ve ilerleme modeli" sohbetimizde direniş ekonomisinde belirleyici rolü olan üretimi ele alacağız.

 bildiğiniz üzere, insan kendi hayatını sürdürmek ve ihtiyaçlarını gidermek için kaynaklar ve imkanlara ihtiyacı vardır. bu imkanlar ve kaynaklar, insanın yaşadığı ortamda ve çevresinde bulunabilir, ancak insanlar bu kaynakların tamamını üzerinde işlemeden ve değiştirmeden kullanması imkansıdır. bu yüzden insan kendi aklı, bilimi ve doğal kaynaklarda bazı değişiklikler yaparak, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için gereken ürünleri sağlamaya çalışır.

Bu yüzden üretim için her şeyden önce ham maddeye ve ardın bilim, teknoloji ve teçhizata ihtiyaç duyulmaktadır.

Buna ileveten insanların yaşamında her geçen gün yaşanan değişiklikler, yeni ihtiyaçlar beraberinde getirmekte ve böylece yeni ürünlerin üretilmesi gerekiyor.

Böylece bugün ekonomi sistemlerinde üretim meselesi, her zamankinden daha fazla öneme sahip olmuştur ve her geçen gün bu önem artmaktadır.

İslam  kültürü ve öğrtilerinde, idial toplum, kudret ve güç açısından duruk noktada olan toplumdur. bu yüzden Yüce Allah, Enfal Suresi'nin 60. ayetinde, "O halde, onlara karşı toplayabildiğiniz kadar kuvvet ve binek hayvanı hazır edin ki bununla hem Allahın, hem sizin düşmanınız olan bu insanları, hem de sizin bilmediğiniz ama Allahın bildiği başkalarını caydırabilesiniz; (ve bilin ki), Allah yolunda her ne sarf ederseniz size bütünüyle ödenecek ve size haksızlık yapılmayacaktır." buyurmuştur.

Düşmanla mücadele için ve toplumun gücüne güç katmak ve gelişmini sağlamak için gereken her türlü imkan ve malzemenin elde edilmesi tabiri bu ayetten yapılabilir.

Günümüz dünyasında bir milletin gücü büyük ölçüde ekonomik ve teknolojik gücüne bağlıdır. bu yüzden birçk yerde askeri savaş yerini ekonomik, kültürel ve medyatik savaşa vermiştir.

Evet buradan anlaşıldığı gibi bu yeni savaşlara karşı hazırlıklı olunmması ve düşmana karşı gerken imkanların sağlanması şarttır ve bütün bunlar için de üretimin dikkete alınması gerekiyor.

Direniş ekonomisi ile ilgili tebliğ edilen genel politikalarda, ülkenin tüm ilmi ve insani sermayelerini ve mali kaynak ve imkânlarını bilim eksenli ekonomi öncülüğünde iktisadi faaliyetleri geliştirme ve bölgede bu açıdan birinci sıraya yerleşme yolunda kullanmaya vurgu yapılıyor. Bu hedefler direniş ekonomisinin temel amacı İran'da iktisadi altyapıları güçlendirmeye yönelik olduğunu ortaya koyuyor. Direniş ekonomisinin 24 maddelik tebliğinde göze çarpan kilit noktalardan biri, direniş ekonomisinin genel politikalarının ikinci maddesinde yer alan konudur ki bilim eksenli ekonominin öncülüğüne, ülkenin geniş kapsamlı ilmi haritasının hayata geçirilmesine ve ülkenin küresel konumunu yükseltmek ve ürünlerin üretim ve ihracat payını arttırmaya vurgu yapıyor. Mevcut verilere göre İran hali hazırda teknoloji ve bilim üretmekte dünya genelinde üst sıralarda yer alıyor. Ancak bu başarının tesiri ekonomi alanında diğer alanlara nazaran daha az olmuştur. İşte bu yüzden ve imar bölümünde nisbi ilerlemelere karşın belirlenen iktisadi hedeflere ve en önemlisi çok yönlü iktisadi adaletle beraber olan kalkınma hedefine ulaşılamamıştır. İran'da bilimi iktisadi değer üretme yolunda kullanma bağlamında yeteri kadar çalışılmadığı anlaşılıyor.

Dünyada bilim ve teknoloji üretmekte daha büyük payı olan ülkeler küresel arenalarda iktisadi ve siyasi bakımdan daha güçlü konumlarda yer alıyor. Bir başka ifade ile günümüz dünyasında bilim üretmek ve araştırma üzerine yapılan yatırımla ülkelerin iktisadi ve siyasi gücü arasında doğrudan bir ilişki ve irtibat bulunuyor. Günümüz dünyasında iktisadi büyüme, bilim ve teknoloji üreten merkezleri ve teknik maharetleri geliştirmeye bağladır ki bu merkezlerin en önemlileri üniversiteler, araştırma merkezleri ve teknoloji merkezleridir ki her ülkede çok yönlü kalkına doğrultusunda desteklenmeleri ve böylece genç bilim adamlarının gelişmesine katkı sağlamaları gerekir. İşte bu yüzden özellikle son 30 yılda dünyanın gelişmiş ülkelerinin bilim eksenli iş alanları yaratmayı gündemlerine aldığı gözleniyor. İran'a gelince, son yıllarda İran'da da bu yolda bir kaç temel adım atıldı ki bu adımlardan bilim eksenli firmaların kurulmasının teşvik edilmesi ve yine bilim ve teknoloji üzerinde çalışan ve faaliyet yürüten tekno parkların inşa edilmesine değinebiliriz. Öte yandan uluslararası düzeyde eğitim, araştırma ve teknolojik işbirliğinin geliştirilmesi ve bilim eksenli ürünlerin üretimi ve ihracatının desteklenmesi de İran'da bilimsel kazanımları ticari ürüne dönüştürme doğrultusunda atılan diğer bazı adımlardır.

Günümüzde teknoloji, ülkelerin iktisadi kalkınma ve büyümesinde temel direklerden biri sayılırken, iktisadi güç ve güvenlik de iktisadi büyümenin belirgin endekslerinden biridir. Öte yandan çeşitli toplumların deneyimleri üzerinde yapılan araştırmalar da sosyal ve iktisadi açıdan dengeli ve sürdürülebilir kalkınmanın bilim ve teknolojinin gelişmesine bağlı olduğunu gösteriyor. Milli teknolojileri geliştirmek iktisadi büyümeye katkı sağladığı gibi toplumda kültürel ve sosyal temellerin arasında da güçlü ve etkili bağların kurulmasına ve sonuçta halkın sağlık, istihdam ve refahı gibi durumları üzerinde olumlu etkilere yol açıyor. Araştırmalar, günümüzde bir çok gelişmekte olan ülkede teknolojinin kalkınması ve gelişmesinin temel unsuru olan bilim ve ihtisasın çok düşük seviyede olduğunu gösteriyor. Oysa teknoloji, araştırma kurumları olmaksızın asla gelişemez. Gerçekte araştırma ve gelişme, üretim sürecinde yenilikçiliğin ve teknik değişikliklerin ön gereksinimidir. Bu yüzden teknoloji de toplumun üretim kapasitesini geliştirmek ve iktisadi büyümesini sağlamakta önemli rol ifa eder. İran'da ekonomik alanda teknolojik gelişmeye vurgu yaparak iç kaynaklara dayalı bir ekonominin gelişmesi üzerine yapılan bir araştırma, araştırma ve gelişme faaliyetleri üzerine yapılan yatırımların ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkisi olduğunu gösteriyor. Fakat araştırma ve gelişme üzerine yapılan yatırımların az olması ve etkin özel sektör ve insani sermayenin yetersizliği gibi bazı altyapıların uygun biçimde gelişmemesi yüzünden bu kapasitelerin iyi bir şekilde gelişmediği gözleniyor. Bu yüzden direniş ekonomisinin genel politikalarında belirlenen ana başlıklar, ekonominin dış tehditlere karşı zayıf ve güçlü yönleri gözetilerek ekonomik güvenliği takviye edecek şekilde belirlenmiştir. Bu ana başlıklar toplumda iktisadi altyapılarında bilim ve teknolojiyi kurumsallaştıracak zeminler oluşturmayı amaçlıyor.

Öte yandan İran'ın mevcut şartlarında bu modeli uygulamak, ekonomide stratejik bir amaca ulaşmak için gereklidir. Çünkü Batı'nın İran'a dayattığı tek yanlı yaptırımların bir amacı, İran'da teknolojinin yerli hale getirilmesini engellemek ve iç üretimin niteliğini ve niceliğini düşürmek ve sonuçta İran ekonomisinin altyapılarını pasifize ederek zayıf hale getirmektir. Bu durum İran ekonomisinin şimdiki durumu ve geleceği için ciddi bir tehdit ve kırılma noktası olabilir. Gerçekte düşmanlar bu meselenin bilincinde olup aynı açıdan İran ekonomisine felç edici yaptırımları ağırlaştırmaya çalışıyor. Düşmanın dayattığı bu yumuşak savaşla mücadele ise iki temel bileşene bağlıdır. İlk bileşen İran ekonomisinde üretim alanında iç kaynakların kapasitelerinden yararlanmaktır. Bu bileşen iç üretimi arttırmayı ve stratejik ürünlerin üretimine öncelik verilmesini ve ithalata karşı desteklenmesini göz önünde bulunduruyor. Dolaysıyla bu alanda belirlenen amaçların gerçekleşmesi, tüketimin yönetilmesinde tüketim modelini düzelten genel politikaların hayata geçirilmesine vurgu yapmaya ve yerli ürünlerin kalitesini yükselterek bu ürünleri tüketme kültürünü geliştirmeye bağlıdır. Ancak Batı'nın İran'a dayattığı iktisadi savaşta zafer kazanmanın şartı olan ikinci bileşen, İran'ın bilim ve teknoloji üretme gücüne ve bilim eksenli ekonominin altyapısını takviye etmeye bağlıdır. Günümüzde bilim eksenli ekonomi terimi, iktisadi kalkınma sürecinde bilim ve teknolojinin önemine vurgu yapma bağlamında kullanılıyor. Bu yüzden bilim eksenli ekonomide bilime nitelik ve nicelik açılarından bakışın geçmişe nazaran daha fazla önem arz ettiği söylenebilir. Şimdi ise bir çok ekonomiste göre günümüzde artık sermayenin hacmi ve piyasaların boyutları ülkelerin iktisadi kalkınmasında temel rol ifa etmiyor ve bunların yerini bilim ve teknolojinin aldığını kaydediyor. Ancak burada sürekli gözetilmesi gereken nokta şu ki bilim eksenli ekonomiye kavuşmak için sadece bilgi üretmek ve kullanmak ve eğitim ve araştırma ile ilgilenmek yeterli değildir ve bunun yanında bunları sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde iktisadi kaynakları değerlendirirken kullanmak gerekir. Gerçekte bilimi uygulamalı hale getirmek ve daha etkili kullanmak, kapasiteleri geliştirmeye ve kaynaklardan yararlanma derecesine bağlıdır ki bunlar da bilim eksenli ekonominin gerçekleşmesine imkân sağlar. Bir başka ifade ile bilim eksenli iktisat, üretim etkenlerinden daha verimli yararlanma ve kaynakları tahsis etmede ekonomiye uygun davranma temellerine dayanır ve sonuçta ekonomik büyüme endeksini yükseltir.

Direniş ekonomisinde, üretimle ilgili üretim kalitesinin arttırılması, seri üretim ve üretim masraflarının düşürülmesi gibi 3 önemli husus dikkate alınması gerekiyor. Üretimdeki artış, ülkenin ihtiyaçlarını gidermeye ve tehdit ve tehlikelere karşı zararlarını azaltabilir. İç üretimin güçlendirilmesi, istihdam fırsatlarını arttırabilir ve  pazar dengesinde, enflasyonun esas nedenleri olarak talep baskısı ve masraf azalabilir, ancak bankacılık sisteminin etkinsizliğinden  kaynaklanan parasal ve finsansal engeller ve üretim önündeki yasal maniler ortadan kaldırılmalıdır.

Direniş eknomisinde üretimi güçlendirmek doğrultusundaki diğer önemli bir konu da, yolsuzuk ve rantçılığın önüne geçilmesidir. Aracılık ve rantçılığa dayalı ekonomide, üretken bölüm en fazla zarar görür, bu gibi ekonomiler dışarıdan gelen baskı karşısında en az direnebilir ve hızla çöker.

Direniş ekonomisinde üretimin güçlendirilmesiyle ilgili başka önemli bir konu da, hükümetin ekonomiyle ilgili faaliyetlerinin sınırlandırılması ve ekonominin özelleştirilmesidir, Özel sektör, ekonomik ve endüstriyel büyümenin esas itici gücü sayılır ki ülkenin ekonomi ve sanayisinin büyümesi ve gelişmesindeki rolü ifa etmekle birlikte, hükümetin kalkınma hedeflerini gerçekleştirebilir.

Özel sektör kuşkusuz, ülkenin ekonomisi yaptırımlara karşı dayanıklı hale getirme adına en üstün zemin sayılır.