Şubat 29, 2016 09:08 Europe/Istanbul

Bir inkılabın zafere ulaşması için liderlik gerekir. İnkılap liderliği toplumda mevcut hoşnutsuzlukları harekete geçirir, bu hoşnutsuzlukları ve alternatif ideolojiyi kullanarak inkılabı zafere götürür.

Bahreyn’de yaşanan halk ayaklanmasının liderliği konusunda bu inkılabın tek lideri yani Şeyh İsa Ahmet Kasım’ın liderliğinde başlayan İslamî uyanış inkılabıdır ve Bahreyn’de Vefak cemiyetinden 14 Şubat gençlik hareketine kadar tüm muhalif grupların da kabul ettiği bir inkılaptır.

Şeyh Kasım herhangi bir özel harekete veya siyasi partiye mensup olmaktan kaçınarak tüm siyasi grupların ve akımların bir araya gelmesi ve inkılabı nihai hedefine ulaştırmak için gerekli şartları hazırlamaya çalışıyor. Şeyh Kasım Bahreyn ulema konseyini oluşturarak ülkenin tüm alimlerini tek bir şemsiye altında topladı ve her biri Bahreyn toplumunun bir bölümüne liderlik eden çeşitli düşünceler sahip olan alimlerin görüşlerini birbirine yakınlaştırdı.

Buna karşın Şeyh İsa Ahmet Kasım’ın Bahreyn’de liderlik meselesi bazı sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bahreyn’de bazı muhalif gruplar rejime bağlıdır ve halife rejiminin yönlendirmesi ile Şeyh Kasım’ın tüm grupların görüşünü birbirine yakınlaştırmasını engellemeye çalışıyor. Bu arada Bahreyn toplumu tek renk olmadığı ve bu ülkede yaşayan şii müslümanların Kum’dan Necef’e kadar çeşitli taklit mercilerini izledikleri belirtilmelidir. Gerçi Şeyh Kasım seçkin bir alimdir, fakat taklit mercii değildir ve bu da kendisinin Bahreyn toplumunda etkinliğini büyük oranda etkilemektedir.

Bahreyn halkı Şeyh İsa Ahmet Kasım’a büyük saygı duyuyor, fakat Şeyh Kasım İran ve Irak’taki taklit mercileri gibi bir konumu bulunmuyor ve bu yüzden Bahreynli inkılapçıların kendisine lider olarak itaat etmeleri, dini ve şer’i bir görev ve sorumluluk sayılmıyor. Bu şartlarda taklit mercilerinin Şeyh Kasım’ı desteklemeleri Bahreyn inkılabının ilerlemesinde büyük etkisi olduğu anlaşılıyor. Öte yandan Şeyh Kasım’ın ileri yaşı gibi bazı konular da kendisinin liderlik konumunda yumuşak karnı sayılıyor. Gerçi Şeyh Kasım’ın din adamı olması yüzünden halife rejimi bu seçkin alimin İran bağlantılı olduğunu ileri sürmesine ve bu konudan Bahreynli şii müslümanların liderliğini etkilemesine yol açtığı anlaşılıyor. Dolaysıyla Bahreyn’in şimdiki durumunu liderlik meselesi ile bağlantılı saymak gerçekçi görünmüyor ve mevcut şartların oluşmasında dış etkenlerin daha etkili olduğu gözleniyor.

Bahreyn rejimi oldukça zayıf bir rejimdir ve sosyal grupların arasında da pek fazla desteği yoktur ve protestoların ve ayaklanmanın devam etmesi sonucu devletle millet arasındaki çatlak daha da derinleşmiştir. Bu yüzden eğer Bahreyn inkılabı iç aktörlere ve iç etkenlere emanet edilecek olursa, zafere ulaşması kesindir. Ancak Bahreyn ayaklanmasının uzaması ve bu ülkede köklü bir değişiklik yaşanmaması, dış etkenlerin ve bölgesel ve küresel aktörlerin ağır bastığının işaretidir. Dolaysıyla bu ayaklanmanın kaderini belirleyen etkenin dış aktörlerin rekabeti belirleyeceği açıkça ortadadır.

Bahreyn inkılabında bölgesel ve küresel bazı aktörler müdahildir. Bu aktörlere İran, Arabistan ve Amerika’yı örnek vermek mümkün.

İran ve Arabistan arasında bölgesel rekabet genellikle söz konusu olmuştur. Ancak gerginlikler, ne zaman iki ülkenin birlikte üzerinde hassas olduğu konularda bir değişiklik yaşandıysa tırmanmıştır.

Bahreyn rejimi uzun yıllar Arabistan ile siyasi, askeri – güvenlik ve iktisadi ilişkileri olmuştur ve bir nevi Suud rejiminin himayesi altındadır. Öte yandan Bahreyn krizi Ortadoğu’da oluşan yeni şartlarla gelişti ve Suud rejimi Bahreyn’de başlayan kıyam sonuca ulaştığı takdirde kendisini de etkileyeceğini düşünüyor. Arabistan’a göre Bahreyn’de şii müslümanların güç kazanması, İran nüfuzunu beraberinde getirir ve tehlikeyi Arabistan kapılarına dayatır. Bu yüzden Suud rejimi Bahreyn kıyamı başladığı ilk günden itibaren bu kıyamın bastırılmasını istemiştir.

Suud rejimi askeri yola baş vurmak ve Bahreyn’e açıkça askeri müdahalede bulunmak sureti ile görecede şartları kendi lehine değiştirdi.

Öte yandan İran’ın Bahreyn’e yönelik dış politikası dini öğretilerden tarihi bakışan ve İranlıların dosta düşmana yönelik geleneksel bakışına ve çevre şartlarına kadar bir çok etkene bağlıdır ve bu etkenlerin içiçe olması yüzünden her birinin ağırlığını belirlemek oldukça zordur. Üstelik İran tarih boyunca Bahreyn adasına hükmeden bir devlettir ve mezhebi açıdan Bahreyn’in şii nüfusu ile birdir. Buna göre ve İran’ın Bahreyn gelişmelerine aktif bir şekilde müdahalede bulunması yolunda var olan etkenlere karşın Tahran yönetimi Bahreyn krizi boyunca muhalif gruplara sadece yumuşak bazda destek vermek ve Suud ve BAE’nin askeri müdahalesini ve halife rejiminin baskıcı politikalarını diplomatik yollardan engellemeye çalıştı.

Bu şartlarda İran medya üzerinden ve propaganda araçlarını kullanarak halife rejimini kınamaya çalıştı ve Bahreyn halkının protesto eylemlerini yansıtmak ve İran’da ve bölgenin diğer bazı ülkelerinde düzenlenen itiraz eylemlerine yer vermek ve BM genel sekreterine ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşların yetkililerine mektup yazmak gibi siyasi ve diplomatik girişimlerde bulunmakla Bahreynli inkılapçılara desteğini göstermeye çalıştı.

Bu arada bölge dışı güçlerin arasında Amerika Bahreyn gelişmelerinde en etkili aktör olarak duruyor. Amerika Bahreyn’de konuşlandırdığı beşinci filosu yüzünden ve yine FKİK’e üye ülkelerde siyasi rejimlerin istikrarlı olmasının nemi ve İran’ın Fars körfezinde nüfuzunu arttırmasından duyduğu kaygı yüzünden Halife rejiminin bekasını istiyor ve bu yüzden bu rejime destek veriyor. Buna karşın Amerika Riyad gibi Bahreyn’de baskı politikasını destekleme ve bu ülkede her türlü değişim ve reformu engelleme gibi tek boyutlu bir politika izlemedi ve Bahreyn’de huzurun yeniden sağlanması için belli bir seviyede reform ve daha ılımlı bir tutum gerekli olduğunu savundu. Ancak sonuçta Amerika da Bahreyn’de mevcut rejimin devam etmesini istiyor. Amerika Bahreyn’de şii mulahif grupların üstünlüğü ile sonuçlanacak her türlü demokratik değişime karşı çıkıyor.

Gerçekte Amerika Arap ülkelerinde geleneksel sistemlerin değişmesini olumlu karşılıyor, ancak bu değişimin Amerika’nın düşmanları ve muhalifleri tarafından gerçekleşmemesi gerekiyor. Buna göre Amerika Bahreyn yönetimini, halife rejimi ile muhalifleri arasında güç dengeleri bozulmayacağı noktaya kadar destek veriyor ve bu şartlarda Bahreyn milletinin kıyamını İslamî uyanış ekseninden liberal demokrasi eksenine kaydırmak için çözüm yolları arıyor. Bu çerçevede Amerika Bahreyn inkılabının liderleri ile teamülde bulunmaya çalışıyor.

Avrupa birliği Bahreyn gelişmelerine müdahil olan bir başka bölge dışı aktördür. Avrupa birliği halife rejiminin muhaliflere karşı tutumunu insan hakları çerçevesindeeleştirirken, Amerika gibi Bahreyn’de rejim değişikliği yerine bazı reformların yapılmasını istiyor.

Gerçekte AB’nin Bahreyn politikası, Amerika’nın bu ülkeye ve Fars körfezine yönelik politikaları ile örtüşüyor . nitekim AB Fars körfezindeki stratejik çıkarlarını FKİK’e üye ülkelerle güçlü ilişkilerinin devamında görüyor.

Bahreyn gelişmelerinde uluslararası kurum ve kuruluşların tutumu de nötr ve hatta olumsuz yönde olmuştur. Nitekim BM güvenlik konseyi Bahreyn gelişmelerine karşı mutlak sissizlik izliyor ve halife rejiminin Bahreynli muhalifleri Arabistan ve BAE’nin yardımları ile bastırmasını ele almak üzere bir tek oturum bile düzenlemediği gözleniyor.

Yine insan hakları örgütleri de Bahreyn krizi karşısında Libya ve Suriye krizine kıyasla çok daha pasif davrandıkları anlaşılıyor. Gerçi son zamanlarda insan hakları örgütleri halife rejiminin bazı vatandaşları vatandaşlıktan çıkarması veya protesto eylemi düzenlenmesini yasaklaması gibi durumlara itiraz etmeye başladı, fakat bu tepkiler bile en düşük seviyede kaldı.

Bahreyn’de 2011’de başlayan inkılabın ardından muhaliflerin bastırılması daha da ağırlaştığı halde süper güçlerin nüfuzu yüzünden BM halife rejiminin cinayetlerini kınamak ve müdahalede bulunmak gibi görevlerini yerine getirmediği gözleniyor.

Bahreyn inkılabı başladığı ilk günde halkın geniş çapta hoşnutsuzluğu ve protesto eylemlerine yüksek düzeyde katılımı ve itirazların sürekliliği ve Şeyh Kasım ve Şeyh Ali Salman gibi akılcı liderlerinin bulunması gibi bir inkılap için gerekli olan tüm bileşenlere sahip olmasına karşın yapı ve yönetim olmak üzere iki alanda karşılaştığı sorunlar yüzünden yıpranma sürecine sürüklendi.

Öte yandan iç arenanın yanında bölgesel ve küresel bilenenlerin de rolüne bakıldığında Bahreyn inkılabının bu üç alanın aktörlerinin karşılıklı etkileşiminden etkilendiği kesindir. Una göre Bahreyn’de siyasi akımların ve partilerin eğilimlerinin etkileri ve halife rejiminin tutumundan Başkan İran’ın FKİK ve Arap birliğine karşı eğilimi ve yine Amerika, AB, Rusya, Çin ve BM gibi uluslararası kurum ve kuruluşların tutumunu da Bahreyn’in gelecekteki gelişmelerinde etkili olduğu söylenebilir. 015


Etiketler