Ocak 13, 2017 13:09 Europe/Istanbul

Almanya’da bu ülkeden sığınma talebinde bulunan bir çok mülteci taleplerinin inceleme sürecinin yavaş ilerlemesinden rahatsız ve her gün daha çok sayıda sığınmacı bu yüzden Alman mahkemelere baş vuruyor.

Avrupa ülkelerinde göçmen krizi derin mazilere dayanan bir krizdir ve kökleri de yine Batılı ülkelerin kendilerine uzanır. Batı’nın Irak ve Afganistan topraklarına saldırıları göçmen krizini şiddetlendirdi. Daha sonra 2011 yılında Batı’nın Suriye yönetimini devirmek için bu ülkede ve bölgede kurduğu terör örgütleri Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde korkunç cinayetler işlemeye başladı ve bu da göçmen selini Avrupa kıtasına doğru yöneltti.

Öte yandan milyonlarca insanın avare olmasına sebebiyet veren Avrupa ülkeleri şimdi de bu sığınmacıları kabul etmek ve onlara sığınma hakkı tanımak istemiyor ve sergiledikleri tutum ve sığınmacıların durumuna karşı duyarsız tavırları ile bu insanların yaşamını daha da zorlaştırıyor ve her gün sığınmacılara karşı yeni kısıtlamalar uyguluyor.

Aslında göçmen krizi Avrupa için aynı zamanda iyi bir imaj da yarattı ve bu iyi imajın başını Almanya Başbakanı Angela Merkel çekmeye başladı. Avrupa’da kıtanın sınırlarında yer alan devletler sığınmacıları geri gönderirken, Almanya yönetimi onları olumlu karşılama sözü verdi. Almanya ekonomi Bakanı ülkesi yılda 800 bin göçmeni kabul etme kapasitesine sahip olduğunu açıkladı. Almanya yönetimi de Macaristan yönetimini sığınmacılara kötü davranması yüzünden serzeniş etmeye başladı. Bu arada Avusturya Başbakanı da Alman mevkidaşının yardımına geldi ve sığınmacılara insanlık dışı davranan ülkelerin cezalandırılmaları gerektiğini açıkladı. Fakat bu güzel imaj pek fazla uzun sürmedi ve Almanya da sığınmacıların girişini engelleyen diğer AB ülkelerine katıldı, hatta şimdi kabul ettiği bazı sığınmacıları sınırdışı etmeye başladı.

Öte yandan Almanya’da Batı’nın İslamîleşmesine karşı çıkan ve sözde Avrupalı vatanseverlerden oluşan Pegida adlı ırkçı örgüt Almanya’da her geçen gün daha fazla taraftar buluyor. Almanya’nın doğusunda güçlü konumu bulunan Pegida üyeleri şimdiye kadar Almanya’da bir çok kez sığınmacıların kamplarına saldırdı düzenledi.

Almanya’da Forsa araştırma enstitüsü geçenlerde yaptığı bir anketin sonuçlarını açıklarken, Almanya’da halkın %30 kadarı İslam dini bu ülkenin sosyal yapısına aşırı derecede nüfuz ettiğine ve bu da Pegida hareketinin Derseden kentindeki uygulamaları haklı gösterme gerekçesine dönüştüğüne inandığını belirtti.

Bir başka araştırma kurumu Almanya’da müslüman olmayan vatandaşların %57’si İslam dinini tehlikeli ve çok tehlikeli olarak gördüklerini kaydetti.

Almanya’da en büyük anket kurumlarından biri olan TNS Emnid anket kurumu Kasım 2014’te konu ile ilgili bir anket yaparak sonuçlarını yayımladı. Yayımlanan sonuçlarda Almanya’nın gayri müslim nüfusu İslam dinini tehlikeli veya çok tehlikeli bulduğu belirtildi.

2012 yılında Almanya’nın gayri müslim nüfusunun yaklaşık %53 kadarı da böyle düşünüyordu. Acaba İslam dini Batı dünyası ile uyumlu mudur? Sorusuna cevap verenlerin %61’i pek fazla değil veya asla şeklinde cevap verdi. Bu arada yeni anketler, bu şekilde düşünen Alman vatandaşların oranı %9 artış kaydettiğini ortaya koydu. Alman gayri müslimlerin %40’ı ülkelerinde müslümanların varlığı yüzünden kendilerini yabancı gibi hissettiklerini belirtti. Yine her dört kişiden bir kişi, Almanya’ya müslüman göçmenlerin kabul edilmesinin yasaklanmasını istedi.

Almanya’da yayımlanan bir gazete ise Almanya parlamentosunda sol kanadın bir talebine verilen cevaba istinaden şöyle yazdı: 2016 yılının ilk yarasında Almanya sınırlarında veya havaalanlarında 13 bin 324 sığınmacı kabul edilmedi ve Almanya topraklarına girişleri engellendi. Bu tutum reddedilen sığınmacı sayısını geçen yıla oranla %50 arttırdı. Geçen sene Almanya sınırlarında aynı dönemde sadece 8 bin 913 sığınmacının sığınma talebi reddedilmişti.

Eylül 2015’te Almanya yönetimi sığınmacı krizinin doruk noktasında sınırlarını sıkı denetlemeyi yeniden uygulamaya başladı. Almanya özellikle Avusturya sınırını sıkı denetlemeye başladı. Almanya sınırlarında cari yılın ilk yarısında 10 bin 629 sığınmacı engellenerek geri çevrildi. Bu arada reddedilen her dört sığınmacıdan biri Afganistan vatandaşıydı, gerçi sığınma talepleri reddedilenlerin arasında çok sayıda Suriyeli ve Iraklı sığınmacı da göze çarpıyordu.

Alman medyası bu ülkenin içişleri bakanlığının yayımladığı verilere istinaden Haziran ayında Almanya’ya 16 bin sığınmacı geldiğini yazdı. Oysa bu rakam geçen yılın Kasım ayında 200 bine ulaşmıştı. Raporda Almanya’dan ihraç edilen sığınmacı sayısının da 2016 yılının ilk yarısında büyük artış kaydettiği belirtildi. Almanya parlamentosunda sol kanadın bir talebine verilen cevaba istinaden şöyle yazdı: 2016 yılının ilk yarasında Almanya sınırlarında veya havaalanlarında 13 bin 324 sığınmacı kabul edilmedi ve Almanya topraklarına girişleri engellendi. Bu tutum reddedilen sığınmacı sayısını geçen yıla oranla %50 arttırdı. Geçen sene Almanya sınırlarında sadece 20 bin 888 ve 2014 yılında da 10 bin 884 sığınmacının sığınma talebi reddedilmişti. Almanya içişleri bakanlığı sığınma talebi reddedilen sığınmacıların %75 kadarı Balkanların batısına yöneldiğini belirtti.

Bu arada Almanya’nın sol partisi Berlin yönetimini sığınmacılara karşı sert politika izlediği için eleştirmeye başladı. Sol partinin sözcüsü Berlin yönetimi Iraklı veya Afgan mültecileri geri çevirmekle sorumsuzca davrandığını belirtti.

Almanya medyasına göre Almanya’da bu ülkeden sığınma talebinde bulunan bir çok mülteci taleplerinin inceleme sürecinin yavaş ilerlemesinden rahatsız ve her gün daha çok sayıda sığınmacı bu yüzden Alman mahkemelere baş vuruyor.

Geçen Mayıs ayının sonunda Almanya genelinde federal yönetimin göçmen bürosunun duyarsız tutumu yüzünden 5800 dava açıldı. Oysu 2015’in sonlarına doğru söz konusu federal göçmen bürosu aleyhinde açılan dava sayısının toplamı 2300 kadardı. Gerçi Almanya federal göçmen bürosu bu tür eleştirilere karşı kendini savunuyor ve dava sayısının artması, sığınma sayısı talebinin artması ile doğru orantılı olduğunu nitekim cari yılın ilk yarısında sığınma talebi sayısı geçen yılın aynı dönemine oranla iki kattan fazla olduğunu belirtiyor.

Uluslararası yasalara ve misaklara göre insanları sığınmacı ve avare olma suçundan tutuklamak ve hapse atmak kesinlikle yasaktır. Buna karşın Avrupa ülkelerinde sığınmacı sayısının artması ve ayrıca bu ülkelerin sığınmacıları karşılamak için gerekli uygun tedbirleri almaması yüzünden söz konusu ülkeler caydırıcı bir hareket olarak sığınmacıları tutuklamaya ve hapse atmaya başdı. Avrupa ülkeleri sığınmacı akınını durdurmak için resmen şiddet uygulamaya, sığınmacıları aşağılamaya ve bu çaresiz insanlara karşı orantısız güç kullanmaya başdı. Nitekim 2015 yılının başından beri medyada her gün Avrupa ülkelerinde güvenlik güçlerinin sığınmacılara karşı şiddet uyguladıkları ile ilgili haberler çıkıyor.

Avrupa ülkelerinde sığınmacıların durumu ile ilgili yayımlanan raporlar ise bu insanların beslenme ve sağlık açısından çok kötü şartlar altında bulunduklarını gösteriyor. Açlık ve epidemik hastalıklar, göçmenlerin sözde uygar Avrupa devletlerinin duyarsızlığı yüzünden uğraşmak zorunda kaldıkları iki temel sorundur. Yine sığınmacı kamplarda sığınmacılara cinsel tecavüz vakaları da bu insanların bir başka ciddi sorunudur. Almanya kamplarında yüzlerce cinsel tecavüz vakası rapor edildi, ki bu da sığınmacıların ruhi açıdan nasıl bir durumda olduklarını açıkça ortaya koyuyor.

Kadın haklarını savunan bir örgütün iddia ettiğine göre Almanya kamplarında bazı sığınmacı kadınlar on avroya pazarlanıyor. Bu arada sığınmacıların kendi aralarında arada sırada yaşanan çatışmalar ise hatta polis gücünün bile müdahale edemediği durumlara yol açıyor.

AB yetkilileri onca oturum düzenlemeleri ve bazı kararlar almalarına karşın şimdiye kadar sığınmacı krizine çözüm bulamadı. Çünkü bazı Avrupa ülkeleri bu bağlamda üstlendikleri sorumlulukları yerine getirmiyor. AB ülkelerinin bu başarısız deneyimi, bu ülkelerin insan hakları iddiaları ve beşeriyeti koruma yaftaları gibi durumların sorgulanmasına da yol açtığı anlaşılıyor.