Mart 16, 2016 09:11 Europe/Istanbul

Geçen bölümde en son El Ahbar gazetesinin yorumunda, Türkiye ordusunun son günlerde Suriyeli kürtler bazı bölgeleri El-kaide ve müttefiklerinin pençesinden kurtardıktan sonra devreye girdiğini ve Suriyeli kürtleri vurmaya başladığını ve bu yüzden Amerika yönetimi de harekete geçtiğini ve bu sürece tepki gösterdiğini anlattık.

Amerika Başkan yardımcısı Jeo Biden şöyle bir denklemi gündeme getirdi: Türkiye Suriyeli kürtleri vurmayı durdursun, biz de kürtleri sınır boyunca ilerlemekten men edelim.

Ancak PYD güçleri Rusya’nın hava desteği sayesinde ilerlemelerini durdurmadı. Oysa Arabistan Türkiye ekseninin askeri komutanı Washington’da oturmuş, bekliyordu. Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr bu konuyu açıkça ifade ederek şöyle dedi: Arabistan kara birliklerinin Suriye topraklarına IŞİD ile savaşmak üzere gireceği zamanı ittifakın başı yani Amerika belirleyecektir.

Geçenlerde Amerika’nın en üst düzey istihbarat sorumlusu yani milli güvenlik ajansı Başkanı James Kabler ve Amerika savunma istihbaratı Başkanı Winsent Stuvart, kongrenin silahlı kuvvetler komisyonunda Arabistan’ın kara kuvvetlerinin gücü hakkında görüşünü bildirdi ve gayet basit bir şekilde Arabistan kara kuvvetleri IŞİD’e karşı kara operasyonuna girmekten çok daha aciz olduğunu beyan etti. Söz konusu yetkililer Yemen’de bataklığa saplanan BAE ordusunun durumuna şaşırdıklarını da beyan etti ve bu küçücük devletin aynı zamanda iki savaşa katılabilecek kapasiteden yoksun olduğunu vurguladı. İki yetkili, Arabistan ve BAE gayet basit bir şekilde Amerika’dan IŞİD ile savaşmak için askerlerini Suriye ve Irak’a göndermesini istediklerini kaydetti.

El Ahbar gazetesi yorumunu şöyle sürdürdü: İşin özü, Suriye’de ateşkes için Rusya ile uzlaşan Amerikalılar Ortadoğu’daki müttefiklerinin heva ve hevesleri uğruna bu ateşkesi yok etmek istemiyor. Bugün Washington’un istediği tek savaş, IŞİD’e karşı savaştır, o kadar.

Bu savaşın stratejik bir boyutu söz konusudur. Yani Arap ve İslam güçleri Irak’ın batısında ve Suriye’nin doğusunda IŞİD’in işgal ettiği bölgelerde konuşlanacak. Bir başka ifade ile, başkalarını oldu bittiye getirerek bazı şartları dayatacak bir yapılanmanın varlıdır. Gerçekte Amerikalılar bu seçeneği, evvela Irak’ı kontrol altına alma planları hezimete uğrayınca gündemlerine aldı. İkincisi Amerikalıların Suriye nizamını Türkiye, Arabistan, Katar, BAE, İsrail ve diğer müttefiklerinin desteklediği terör örgütleri aracılığı ile devirme planları hezimete uğradı. Üçüncüsü Amerikalılar IŞİD’den direniş ekseninin tam göbeğinde bir coğrafi engel şeklinde yararlanmak istiyor. Daha net bir ifade ile Amerikalılar IŞİD’in Suriye ve Irak’ta işgal ettiği bölgeleri ayırarak bu iki ülkeyi bölmek istiyor. Üstelik bu bölgenin yasal bir mahiyeti ve anayasaya dayanması da gerekmiyor. Zaten şimdiki dayatılan askeri ve coğrafi ve siyasi durum bu iki ülkenin sonu gelmeyen bir savaş vaziyetinde yıpranmış iki ülke olarak kalmaları için yeterlidir.

Aslında Amerika’nın Suriye topraklarında Rusya ile doğrudan askeri yüzleşme niyetinde olduğunu gösterecek hiç bir işaret de bulunmuyor. Rusya Başbakanı Dimitri Medmedov, Türkiye ve Fars körfezindeki Arap emirliklerinin ordularının Suriye topraklarına girmeleri durumunda geniş kapsamlı bir savaşın patlak vereceği konusunda uyarıda bulundu.

Ankara ise Amerika ve NATO’nun desteği olmaksızın Rusya ise savaşamaz. Amerika ise Irak ve Suriye’ye on binlerce askerini göndermeyi reddediyor. Gerçekte Amerika İranlı üst düzey yetkililerin Irak ve Suriye’nin bölünmesine müsaade etmeyeceklerine yönelik açıklamalarını ve Suriye arenasında İranlı güçlerin gerçek sayısını ve Tahran yönetimi irade ettiği anda bu güçlerin sayısını ne kadar arttırabileceğini çok iyi anlıyor. Amerikalı yetkililerin Washington’da açıkladıkları seçenek, Musul ve Rakka’yı Arap İslam ve yerel güçlerin yardımı ile IŞİD işgalinden kurtarmaktır ve Amerikan ordusu onları karada komuta edecek ve havadan da destek verecektir.

Türkiye ise bu birlikleri karşılamakta daha hazırlıklı görünüyor. Nitekim Erdoğan da bu konuda istekli olduğunu gizleyemedi ve ülkesi 2003 savaşında Amerika’ya ortaklık etmediği için şimdi Irak’ta gerçek nüfuzu bulunmadığını belirtti. Geçen yılda Irak Başbakanı İbadi’nin TSK’nın Kuzey Irak’taki işgalci varlığına yönelik görecede itiraz etmenin ardından sessiz kalması sayesinde Erdoğan’ın Musul ve Suriye topraklarına yönelik iştahı kabarmaya başladı. Suud rejimi ise Türkiye’ye Arap himaye şemsiyesi sunmaya hazır olduğunu açıkladı, hatta bunun için Arabistan çevik kuvvetlerini veya Suud bayrağı altında toplanan uşakları sevk etmeyi hazır olduğunu belirtti.

Kuşkusuz Amerika ve müttefikleri eli kolu bağlı oturmayacaktır. Ancak bu kesimin Irak ve Suriye’ye yönelik büyük bir operasyon düzenlemeleri, cevap verilmesi çok zor olan soruları da beraberinde getirecektir. Örneğin Musul’u IŞİD elinden kurtarmanın bedeli, özellikle ABD savaş uçakları Ramadi’yi kurtarmak için kenti yerle bir ettiğine bakıldığında, ne kadar olacak? Ninova eyaletinde sıkışıp kalan 700 bin Iraklı sivilin kaderi ne olacak? Eğer Amerikalı askerlerin ve onların savaş sahasında yönettikleri Iraklı güçlerin operasyonu zorlukla karşılaşırsa, ne olacak? Acaba Suriye ordusu Rakka’da Hama ekseninden Amerikalılardan daha erken davranacak mı? acaba Amerika TSK’nın Halep, Rakka ve Haseke’de IŞİD’in elinden kurtarılan bölgelere girmesine izin vererek Suriyeli kürtleri kolayca satacak mı? peki bölgede karşı eksenin tepkisi ne olacak? Çünkü Irak’ta Amerikan işgaline karşı savaşan direniş güçleri şimdi büyük ve organize bir askeri yapıya ve gücü kavuşmuş ve her an savaşa hazır hale gelmiştir. Üstelik Amerika Irak’ın Batı’sında IŞİD’in işgalindeki bölgelerin kurtarılmasının ardından bu güçleri arka plana itmeye başladı.

Bu arada Irak’ın İslamî direniş hareketlerinden biri olan Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri, Irak’ta İslamî direnişin silahi ancak Amerika’ya ve bölgede IŞİD gibi Amerikan planlarına doğru nişan alacağını belirtti. Cezayiri, Haşedul Şaabi halk güçleri bünyesinde yer alan İslamî direniş grupları hiç bir bahane ile direniş silahlarını halka doğrultmayacaklarını, nitekim 2003 yılından beri de direniş silahları Irak halkını hedef almadığını ve sadece Amerikalı askerleri ve onların IŞİD vesaire planlarını hedef aldıklarını vurguladı.

Amerikalıların Ninova eyaletinde azınlıkların haklarını göz ardı ettiğini belirten Cezayiri, Amerikalı yetkililer insan haklarını savunduklarını iddia ettiklerini, ama maalesef Ninova eyaletinde bazı fitneci politikaları yüzünden azınlıkların haklarını hiçe saydıklarını kaydetti. Cezayiri, Ninova eyaletinde Asuri, Keldani, Şebek, Şii ve Ezidi etnik grupları bir arada yaşadığını, ancak Amerika çifte standart politikaları yüzünden bu etnik grupları unuttuğunu vurguladı.

Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri açıklamasının devamında Amerikalı yetkililerin Musul’u kurtarma operasyonunda halk güçlerinin katılmasını engellemeye çalıştığını belirterek, Haşedul Şaabi aleyhinde bir komplo kurulduğundan haberdar olduklarını, ancak bu komplo Ramadi’yi kurtarma operasyonunda açıkça ortaya çıktığını ifade etti. Cezayiri, Ramadi’yi kurtarma operasyonunda Haşedul Şaabi güçlerine açıkça karşı çıkıldığını, oysa bu muhalefet Iraklı sünni aşiretlerden gelmediğini, bilakis Amerika ve Arabistan bu muhalefeti yürüttüklerini ifade etti. Cezayiri, Irak halk güçlerinin Tikrit ve Bici gibi bölgelerde elde ettikleri zaferlerin Amerikalı yetkililerin beklemediği bir durum olduğunu, Amerikalılar Irak’ta dini fitneyi körükleyebileceklerini zannettiklerini vurguladı.

Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri, Haşedul Şaabi güçleri ve İslamî direniş grupları bu zaferleri ile Irak milleti arasında iç dayanışmayı ve birlikteliği takviye ettiklerini, fakat bu durum Irak’ı parçalamak isteyen Amerika ve İsrail’in planlarına uygun olmadığı anlaşıldığını belirtti.

Cezayiri, Amerika ve bölgedeki müttefikleri ve özellikle korsan İsrail Irak’ı parçalamak ve dini ve etnik temelde küçük devletlere bölmek istediklerini vurguladı. Sünni Arap devleti Amerika’nın Irak’a yönelik planının bir parçası olduğunu belirten Cezayiri, Haşedul Şaabi hareketi son bir yılda elde ettiği zaferlerle Irak’ı bölme planını etkisiz hale getirdiğini, bu yüzden Amerika şimdi Irak’ta sünni bir devlet oluşturmayı gündeme getirdiğini vurguladı.

Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri, Musul’u kurtarma operasyonunda inisiyatifi Amerikalıların eline vermenin ve Haşedul Şaabi hareketini engellemenin tehlikesine işaret ederek, Musul için düşünülenler de Irak’ta sünni bir devlet kurma planının bir parçası olduğunu belirtti. Cezayiri, Amerika ve Türkiye’nin Musul ile ilgili baskıları ve bazen Musul’un Türkiye’nin bir eyaleti olduğu veya bu eyaletin sırf sünni bir eyalet olduğu gündeme getirilmesi de bu komployu hayata geçirme doğrultusunda olduğunu kaydetti.

Cezayiri, Bici’de 20 Ekim 2015’te elde edilen zafer Haşedul Şaabi hareketi ve İslamî direniş gruplarının yeteneklerini ispat ettiğini, ancak bu zafer Amerikalıların beklemediği bir zafer olduğunu belirtti.

Bazı siyasi şahsiyetlerin Amerika’nın Irak’ın siyaset arenasındaki temsilcileri olduğunu ve bu doğrultusunda komplolar kurduklarını belirten Cezayiri, bu zümre Haşedul Şaabi hareketini engellemeyi sürdürmeye çalışacaklarını vurguladı.

Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri açıklamasının devamında, Amerikalıların ve Irak’taki uşaklarının isteklerinin aksine Ramadi’yi kurtarma operasyonu sırasında Iraklı ehli sünnet aşiretleri Haşedul Şaabi’nin de bu operasyonda yer almasını ciddi bir şekilde talep ettiklerini belirtti. Cezayiri, o sıralarda bir çok sünni aşiret lideri İslamî direniş grupları ile görüştüklerini ve hatta Necef’e giderek taklit mercii Ayetullah Sistani ile görüştüklerini ve orada da Haşedul Şaabi’nin Ramadi operasyonuna katılmasına vurgu yaptıklarını belirtti.

Felluce’yi kurtarma operasyonuna da temas eden Cezayiri, İslamî direniş ta baştan Felluce’nin kurtarılması üzerinde ısrar ettiğini, çünkü her şeyden önce Felluce dosyasının kapanması gerektiğine inandıklarını kaydetti.

Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri, Anbar eyaleti ve Ramadi kentindeki aşiret liderleri ve etkili şahsiyetler de fitnenin başı Felluce’de olduğuna inandığını, çünkü bu kentte IŞİD’in Iraklı olmayan iki bin kadar teröriste konuşlandığını belirtti. Cezayiri, ama maalesef iki engelle karşılaştıklarını, bunlardan biri Amerika’nın muhalefeti ve diğeri Irak’ın merkezi yönetiminin pasif tutumu olduğunu, hala merkezi yönetimin neden pasif davrandığının sebebini bilemediklerini, nitekim şimdi de bu pasif tutumunu sürdürdüğünü ifade etti. Cezayiri, Felluce dosyasını bir kaç günde dürebileceklerine inandıklarını, fakat bu konuda veto süreci devam ettiğini kaydetti.

Amerika’nın Felluce dosyasının kapanmasına karşı çıkma üzerindeki ısrarını değerlendiren Ketaib-i Hizbullah hareketi üyesi Seyyid Casim Cezayiri, aslında IŞİD’in bazı elebaşları Felluce’de yaşadıklarını, Amerika bunlardan başka amaçları uğruna yararlanmak istediğini, nitekim El-kaide, IŞİD, el Nusra, el Fetih vesaire adların hepsi tek bir zümre için kullanılan farklı adlar olduğunu ve IŞİD elebaşları yakın gelecekte yeni bir kılığa ve yeni bir adın altına girerek yeni bir imajla ortaya çıkmalarını beklediklerini vurguladı.

Cezayiri, bu zümrenin adı, kılığı ve imajı değişebileceğini, fakat strateji ve ideoloji bakımdan eski El-kaide ve IŞİD’den farksız olduklarını belirtti. 015