Kuranî müjdeler - 4
Başta İslam dini olmak üzere ilahi dinlerde fedakarlık ve şehadet kültürüne vurgu yapılmıştır.
Gerçekte fedakarlık ilahi dinlerde çok özel mana taşır ve tefsir edilir. Şehadet ise fedakarlığın doruk noktasıdır ve gayb alemi ve ahirete inanan insanlar bu ameli büyük bir sevinçle karşılar. Kur'an'ı Kerim birçok ayette canı ve malı ile cihat eden insanları takdir etmiştir. Bu tür insanlar aslında Allah teala ile anlaşmıştır; dolayısıyla hepsi ebedi cennet ve ilahi takdirle mükafatlandırılır.
Bu yüzden yüce Allah Tevbe suresinin 111. ayetinde şöyle buyurur:
Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.
İlahi ayetler, İslam Peygamberi’nin -s- güzel müjdeleri ile beraber Müslümanların kalbine işledi ve onlara hidayet ve kurtuluş yolunu açtı. Bu ayet Allah yolunda cihat edenleri müjdeliyor. Asrı saadette Allah yolunda cihat, insani kemalin en yüksek mertebesine ermek üzere değer kazandı ve şehadet, izzet ve onurla beraber olan bilinçli olum olarak mümin insanlarca büyük ilgi gördü.
Bu yüzden şehadeti beşeri yaşamın aydınlatıcı bir nur olarak karanlığa boğulan toplumları aydınlatarak hayat kazandırdığı ve kuru ve ruhsuz kalplere tazelik verdiği en yüce gelişmesi nitelemek mümkün.
Şehit beşerin yoluna ışık tutar. Şehidin değeri, büyük bir anlayış ve sınırları aşan bir hareketle hak ve adaletin sağlanması için zulüm ve adaletsizlikle mücadele ettiğinden kaynaklanır. Bu yüzden şehitleri insan hakları kahramanları adlandırmak gerekir. şehitlerin tümü yüce düşüncelere ve ülkülere sahip olan ve amelleri halis olarak Allah için olan insanlardır. Allah yolunda cihat eden mücahitler Allah katında yüce konumu vardır ve Müslümanların bu insanlara saygı göstermesi gereklidir. Bu saygı, cihat amelinin değeri yüzündendir. Cihat İslam’ın zirvesi olarak adlandırılmış ve mücahitler de evliya ile aynı seviyede bilinmiştir.
İmam Ali -s- cihat konusunda şöyle buyurur:
Cihat cennet kapılarından bir kapıdır ve Allah teala bu kapıyı has evliyaları için açmıştır.
Allah teala bu ayette canı ve malı ile O’nun yolunda cihat edenlere kesin cennet vadetmiş ve bu vaadi Tevrat ve İncil’de de buyurduğunu beyan etmiştir. Allah teala Kur'an'ı Kerim’de vadettiği üzere bu vaadi de temsil kalıbında beyan etmiş ve bir nevi alış verişe benzetmiştir; yani kendisini alıcı ve müminleri satıcı ve can ve mallarını da alış veriş konusu olan meta telakki etmiş ve cenneti de bu malın bedeli olarak belirlemiş ve Tevrat, İncil ve Kur'an'ı Kerim’i de bu alış verişin belgesi ilan etmiştir. Allah teala ayetin sonunda bu güzel temsilin ardından müminleri bu alış veriş yüzünden kutlamış ve büyük bir kazançla müjdelemiştir.
İslam kültüründe seçkin noktalardan biri, cihat ve mücahit olma kültürüdür. Cihat sadece savaş meydanında bulunmak değildir, nitekim düşmanla mücadelede her türlü çaba ve emek, cihat telakki edilebilir.
Gerçekte Allah teala O’nun yolunda cihat edenlerin canını, emeğini, çabasını satın alandır; yani hak ve adaletin sağlanması, insanların küfür, zulüm ve fesattan kurtarılması yolunda sarf edilen her türlü çabada cihattır.
Burada Allah teala bu büyük alış verişin üzerine vurgu yapmak için şöyle buyurur: Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! Yani gerçi bu alış verişin bedeli hemen ödenmez, ancak Allah gücü itibarı ile herkesten daha çok sözüne bağlıdır. Allah teala ne unutur, ne de ödemekten acizdir, ne de pişman olacağı bir şeyi hikmetine aykırı yapar ve asla yalan söylemez
Yine daha ilginçtir ki bu alış verişin ardından Allah teala ticaret yapanların arasında yaygın olan adet gibi karşı tarafı tebrik eder ve yapılan alış veriş onun için bol menfaatli bir alış veriş olduğunu belirterek şöyle buyurur:
yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei müjde veren bu ayetin hakkında şöyle diyor:
Şehadet çok acayip bir kavramdır. Şehadet Allah teala ile alış veriş yapmaktır; karşılıklı ve kaygısız bir alış veriştir. Mal da bellidir, fiyatı da öyle. Mal candan ibarettir. Can demek, her insanın şu maddi dünyada en temel sermayesi demektir. Siz bu malı sunuyorsunuz, peki, karşılığında ne alıyorsunuz? Karşılığında ebedi saadeti ve ebedi hayatı en üstün ilahi nimetlerle beraber alıyorsunuz. Allah yolunda cihat etmekte var olan ve sizin canınızı ve malınızı Allah yolunda vermenizin karşılığı olarak bulunan şey cennettir; ilahi rızadır. Bu Allah tealanın hak vaadidir; sizin dininize de özel değildir. Bu vaat önceki semavi kitaplarda da vardır. Şehadet budur. Zahirine bakarsınız, acı bir zahiri vardır, ya batını? Batını, bozulan bir malı fevkalade yüksek bir fiyata satmaktır. Ben daha önce de söylemişimdir, şehadet tacirce bir ölümdür; yani içinde uyanıklık vardır. Şehit olanlara Allah teala en yüksek düzeyde merhamette bulunur.
Tarihin de şahit olduğu üzere insanoğlu her zaman isteyerek veya istemeyerek yıkıcı savaşlarla karşı karşıya gelmiştir. Ne zaman asi biri iktidarın başına geçtiyse, başka milletlere saldırmış ve bencilliklerine feda etmiş ve zulüm ve adaletsizliği ile dünyayı karartmıştır. Şimdi bazıları neden rahmet dini olarak bilinen İslam dini cihat meselesini teşri ettiğini ve Müslümanlara zalimlerle savaşma izni verdiğini sorabilir.
Gerçekte İslam dini Müslümanlardan her daim kendilerini savunmaya ve savaşmaya hazırlıklı olmalarını, böylece düşmanlar onlara saldırmayı düşünmemelerini sağlamalarını tavsiye etmiştir. Ancak düşman saldırıya geçecek olursa, Müslümanların askeri açıdan yüksek düzeyde hazırlığı ve direnişi düşmanı savaşı sürdürmekten vazgeçirerek barış yapmaya zorlayabilir. Bu durumda Müslümanlar da barış yaparak savaşa son verebilir.
Gerçekte İslam dininin savaş ve barış meselesine bakışı, milletlerin bağımsızlığını korumak ve saldırganların cinayetlerini önlemeye yöneliktir. Ancak herhangi bir savaş durumunda İslam dini ateşkes için uygun fırsatların değerlendirilmesini tavsiye eder. Bu yüzden İslam dini Müslümanlara boş yere ve sebepsiz başka ülkelere savaş açmalarına müsaade etmez. Nitekim İslam tarihinde Müslümanlar hiç bir zaman savaşı başlatan taraf olmamıştır. Ancak hiç bir akıllı insan düşmanlarına onların can, mal ve namusuna musallat olmalarına müsaade etmeyeceği de kesindir.
Şehadet ölümün bir çeşidi sayılmadığından aslında makul hayatın bir sıfatı sayılır. Makul hayatta insan kendisini her türlü kötülükten arınan bir yaşam içinde bulur ve varlık alemi adında büyük bir kompleks çerçevesinde sonu ilahi cazibe olan kemale doğru ilerler. Bu durumdu mümin kullar için yaşamlarının en güzel anları olan bazı anlar söz konusu olur, ki o da Allah tealaya kulluk ve itaat etme, kıyam ve cihat etme anlarıdır ve Allah teala bu insanları büyük mükafatlarla müjdelemiştir.