İslam'da Şefâat -1
Bugünkü sohbetimizde, daha çok ziyaret, tevessül ve yüce İslam dininde şefaat kavramları ile tanışmak istiyoruz.
Kuşkusuz her insan Allah ile halvetinde münacat edip içindeki sırlarını dile getirdiği an yaşamının en güzel anlarını yaşar ve bu anlar daha çok dua zamanlarında yaşanır. Dua , tevessül ve ziyaret gibi manevi ameller rahmet kapısı olarak Allah tarafından kendi kulları üzerine açılarak onun ışığında kalbi suçlardan temizlenmesi istenmiştir . İnsan ilahi evliyaların huzurunda safa ve maneviyat dolu bir ortama kavuşur ve eskiden daha çok kendisini Allah'a yakın hisseder. O mekanda kainatın Rabbi yüce Allah'ın güzide insanları, insanın yakarışlarını duyar ve isteklerini icabet eder.
Kelime itibarı ile ziyaret bir başkası ile görüşmek anlamını ifade edip değerli ve manevi menasiklerden biri sayılır. Ziyaret sırasında bir kişi o mekanın sahibi karşısında kendi saygılarını sunar. Yüce Allah nezdinde en şerefli ve saygın birisi olarak tanınan o mekanın sahibi ziyaretçi ile Allah arasında bir vasıta olarak ziyarete giden kulların isteği ve sorunlarını Allah'a iletir. Ziyaretçi Allah ile kalbi ilişki kurmakla psikolojik açıdan bir tür güven ve huzur içinde kendisini hisseder çünkü alemlerin rabbi yüce Allah kendisini kuran-ı kerim'de kullarına güven ve huzurun kaynağı olarak tanıtmıştır. Bu bağlamda Haşr suresinin 23. ayeti kerimesinde şöyle okuyoruz:
''O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Melik'dir (her şeyin mutlak hakimidir), Kuddüs'dür (eksiklikten münezzeh ve mukaddesdir), Selam'dır (esenlik ve huzurun kaynağıdır), Mü'min'dir (iman nurunun sahibidir), Müheymin'dir (her şeyi ilmiyle denetleyen, gözetip-koruyandır), Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Cebbar'dır (istediğini gerekirse zorla yaptırandır), Mütekebbir'dir (büyüklüğünü gösteren ve büyüklükte eşi olmayandır). Allah (sübhandır), (müşriklerin) şirk koşmakta olduklarından münezzehtir-yücedir.''
Ziyaret etmek genellikle selam sözcüğü ile başlar. İslam peygamberi -saa- ve dinin önderlerini ziyaret eden her kimse kendi selamının duyulduğunu anlar ve karşılığını da alır. İmamların türbelerine girildiğinde okunan ziyaretnamelerde şu ifadelere yer verilir: ''Ey Allah'ım, senin peygamberin ve resulünden sonraki haleflerinin senin yanında yaşadıklarını biliyorum ve onlar benim bu mukaddes mekanda bulunuşumu görüyor ve sözlerimi duyup benim selamımı alırlar''
İnsan ziyaret için bu türbelere gittiğinde kendi selamı ve duasını o yüce zatın yanında dile getirerek bir tür o mekanın sahibi ile kalbî ve ruhsal bir ilişki kurmuş olur ve onun akar, şeffaf, erdem ve yetkinlik çeşmesinden feyizler alır. O bu ilişki sayesinde kendi kalbi ve ruhunu kötülüklerden temizlemeyi başarır. Ayrıca türbelerde bulunup İslamın büyük şahsiyetlerini ziyaret etmekle o örnek insanların anısı her daim zihinlerde canlanır bu nedenle ziyaret etmek bir çok manevi ve eğitici etkileri ardından getirir.
Tüm İslami mezhep ve mekteplerde dini önderlerin ziyaretinin meşruiyetine vurgu yapılmıştır. Ancak Hanbeli mezhebinden bir fırka olan Vahabiler türbelerin ziyaretini haram ilan etmişlerdir. Oysa islam peygamberi Hz. Muhammed - saa- bu konuda şöyle buyuruyor: Hacca giden ve beni ziyaret etmeyen kimse bana sanki zulmetmiştir.'' Diğer mezheplerle karşılandığında daha çok Şii mezhebi ziyaret etmenin insanların nefsinin temizlenip yetişmesine vurgu yapmıştır. Şii kültürüne göre dünyadan göç eden bir imamın türbesini ziyaret etmek, o yüce insanın yaşadığı anı ziyaret etmekle farkı yoktur.
Rivayetlere göre ilahi evliyaların mezar ve türbeleri cennetin bir parçasıdır. Başka bir ifade ile gerçek insanın Allah'a kavuşup ve güvenliğinin sağlanacağı yer olarak bilinen cennet, ilahi evliyaların türbeleri de bu özelliğe sahip bulunarak yüreklerin dermanı ve şeffaflığına neden olur. Allah resulü Hz Ali'ye (as) hitaben şöyle buyurur: Ey Ebul Hasan, Allah senin ve çocuklarının mezarını cennet türbelerinden saymıştır.''
İslam peygamberi ve ehli beyt (as) kamil insan ve yüce Allah'ın seçkin ve sevilen kulları olup Allah her zaman onları kötü amel ve günahtan uzaklaştırmıştır.Ehli beyte karşı sevgi ve saygı beslemek, Allah'ın emridir. Aksi takdirde onlarla düşmanlık etmek, alemlerin rabbi yüce Allah ile düşman olmak anlamına gelir. Onun için Allah'a yakınlaşmak ehli beyti sevmeksizin ve onların velayet ve önderliğini kabul etmeksizin gerçekleşemez. Ziyaret, dinin büyük önderleri ile ilişki kurma yollarından biri olarak bu kalbi irtibattan hasıl olan manevi etki ve dostluk muhabbeti insanın manevi açıdan gelişmesini sağlar. Çünkü imamları sevmek ziyaretçi ile o hazretler arasında kalbi ilişkiyi güçlendirip onları izleme zeminini oluşturur.
Ziyaret sırasında önemli noktalardan biri, ziyaretin ziyaretçi üzerindeki etkisidir. Bu konuyu bir örnekle daha geniş bir şekilde anlatalım.Bir mıknatısı düşünün.Bir demir parçayı ona yaklaştırdığınız zaman demirin ona doğru çekilmesi ve kendisinin de mıknatısa dönüştüğünü anlarsınız. Demirin çekilme kabiliyeti olması nedeniyle mıknatısın alanında bırakıldığında hemen ona doğru yönelir ve daha sonra kendisi de mıknatısa dönüşür. Bu örnekten yola çıkarak bir yüce şahsiyetin türbesinde bulunduğumuz zaman o zatın çekiciliği bizim ruh ve canımız üzerinde etki yaratmış olur. İslam tarihinde insanlar çeşitli bölgelerden peygamber efendimizin yanına gelip çoğu o hazret ile ilk buluşmada değişirlerdi. Şimdi ise İslam peygamberi ve onun ehli beytinin ziyaretine gittiğimizde o duygu ve etkiyi kendimizde hissedebiliyoruz ki bu da ziyaret sırasında çok önemlidir. Demek ki ziyaret etmek sadece imamlar ve ehlibeyti ile dertleşip sorunların giderilmesi için önemli değil, aynı zamanda insan üzerinde bıraktığı değişiklik ve yenilenişi en önemli hedefi oluşturuyor.
Gerçekte masum ve pâk imamların ziyaretine gittiğimizde bizim sönük içimiz onların mum ışığı ile aydınlanıp alevlenir. Bu mum kendi vatanına döndüğünde yandığı için diğer gönülleri de aydınlatır. Bu bağlamda rivayetlerde zikredilen hadislere göre ''Bizim ziyaretçi ile buluşan herkes sanki bizi ziyaret etmiştir'' şeklindeki ifade sözü geçen mıknatıs örneğinin bir mısdakıdır. Çünkü geçenlerde diğer insanlarla yaşayan ve etkisiz birisi olan şahıs, imamları ziyaret ederek kendi içinde bir değişikliği hisseder ve başkalarına da bu etkiyi aktarabilir. Anacak her kişinin ne kadar etkileneceği onun yeteneği ve ruh hazırlıklarına bağlı bir husustur.