Nisan 27, 2018 14:54 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İslam dininde ziyaret meselesini irdelemeye devam etmek istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde sapkın vahabi tarikatının şeyhleri evliyaların mezarını ziyaret etmeyi onlara tapma şeklinde yorumlayarak bu ameli bidat ve şirk telakki ettiklerini anlattık. Vahabi şeyhlerine göre bu dünyadan ayrılan imamlara ve dinin önde gelen büyüklerine saygı göstermek ve onları günahlarımızın bağışlanması için aracı etmek beyhude ve boş bir ameldir. Vahabi şeyhleri Resulullah’ın -s- ve evliyanın mezarını ziyaret etmek ve oralarda dua etmek ve hacette bulunmak, taş ve ahşapın önünde dua etmek gibidir ve şirk sayılır.

 

Vahabi tarikatı ve selefi tarikatlar ibadeti tanımlarken sırf ibadetin sözcük anlamına, yani huzu ve secde etmeye önem veriyor ve Allah’tan başka her şeyin önünde eğilmeyi ve huzu etmeyi şirk sayıyor. Bu tarikatlar bu tanımdan hareketle şirk çemberini genişletiyor ve her türlü mezar ziyaretin, peygamberlere ve evliyalara tevessül etmeyi ve şefaat talebinde bulunmayı şirk mısdakı olarak tanımlıyor.

Kur'an'ı Kerim’de şirk, Allah tealaya ortak koşmak ve bir şeyi yüce Allah’a benzetmek şeklinde tanımlıyor ve Allah’a ortak koşanları müşrik olarak tanımlıyor. Ancak ibadet konusuna gelince, birine ibadet etmenin gerekli şartı yaptığımız amellere onu kendimizin mabudu ve ilahı bilmek ve bu yüzden onun karşısında huzu ve huşu etmek ve eğilmektir. Nitekim günlük namazlarımızda yüce Allah’a hitaben şöyle diyoruz: (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.

 

Kur'an'ı Kerim bir çok ayette Allah’tan başka şeylere mabut ve Rab ve ilah olarak ibadet eden müşriklerin bu amellerini şirk saymış ve tenkit etmiştir. Ancak birinin karşısında onun ilah ve Rab ve yaratan olduğuna inanmaksızın huzu etmek ve alçak gönüllü davranmak ibadet sayılmaz. Buna göre kölelerin sahipleri ve efendileri karşısında boyun eğmeleri onlara ibadet etmek sayılmamaktadır. Yine aynı anlayıştan hareketle peygamberlerin ve imamların ve salih insanların mezarını ziyaret eden ve bu büyük insanların makamı karşısında saygı gösteren ve huzu eden insanlar müşrik sayılmaz, çünkü bu insanları kesinlikle ilah veya Rab olarak kabul etmezler.

 

Gerçekte mezarları ziyaret etme amelini şirk saymak, ibadet kavramından yüzeysel bir algılamanın sonucudur. Mezarları ziyaret etmeyi şirk sayanların bu algısı Kur'an'ı Kerim mantığı ile asla örtüşmemektedir. Kur'an'ı Kerim kültüründe ziyaret onaylanan bir ameldir. Geçen bölümde Kur'an'ı Kerim’in bir kaç ayetine istinat ederek bu konuyu detaylı bir şekilde ele aldık. Kur'an'ı Kerim’den başka İslam Peygamberi’nin -s- sünneti ve siyeri de bu konuyu doğrulamaktadır. Allah Resulü -s- ve o hazretin pak soyundan gelen masum imamlar -s- bizzat mezarları ziyarete gider ve insanlara da bu ameli yerine getirme tavsiyesinde bulunurdu.

 

Öte yandan ehli sünnet rivayetlerini de gözden geçirdiğimizde ehli sünnet alimlerine göre de mezarların ziyareti meşru ve caiz bir amel olduğu ortaya çıkıyor. Ehli sünnetin fıkhi kaynaklarında mezarların ziyaretinin tesirleri ve faydaları hakkında bir çok rivayet göze çarpıyor. Hakim Nişaburi bazı belgeleri zikrederek İslam Peygamberi’nden -s- bir çok rivayette mezarların ziyaretine emredildiğini ve takva, ibret, ahireti ve ölümü hatırlamak, kalbin yumuşaması ve iyiliklerin artması gibi bir çok faydası zikredildiğini belirtiyor.

 

Ehli sünnetin ünlü muhaddislerinden İbni Abi Mulayke Allah Resulü’nden -s- şöyle buyurduğunu naklediyor: ölülerinize baş vurun ve onlara selam edin ve selam gönderin, zira bu amelde sizin için ibret vardır.

Yine bir çok hadiste Allah Resulü’nün insanları o hazretin mezarını ziyaret etmeye teşvik ettiği ve şöyle buyurduğu ifade edilir: Kim beni ölümümden sonra ziyaret ederse, beni hayatımda ziyaret etmiş gibi olur.

 

Şii rivayetlerde mezarların ziyareti ve faydaları ve sonuçları hakkında daha çok çeşitli faydalardan ve sonuçlardan söz edilmiştir. Örneğin Allah Resulü’nün -s- her Perşembe günü sahabeden bazıları ile birlikte Baki mezarlığında mezarları ziyaret ettiği rivayet edilir. İmam Bakır’ın -s- sahabesinden biri ise şöyle anlatıyor: Ben o hazretle birlikteydik ki o sırada birlikte Baki mezarlığına geldik. Orada İmam Bakır -s- Küfeli şii Müslümanlardan birinin mezarı başında durdu ve şöyle buyurdu: Ey yüce Rabbim, onun gurbetine ve yalnızlığına acı ve sen onun korkusunu gider ve rahmetinden ona huzur ver, öyle ki senden başkasının rahmetine muhtaç olmasın. Onu sevdiği birine kavuştur.

 

Rivayetlere göre mezarların ziyareti geçmişlerimiz ve vefat edenlerimiz için dua etmek ve mağfiret talebinde bulunmak için iyi bir fırsattır. Allah Resulü -s- şöyle buyurur: ölü mezarında yardım talebinden bulunan denizde boğulmak üzere biri gibidir ve babası veya kardeşi veya arkadaşından bir dua bekler ve ne zaman ona bir dua ulaşırsa, bu dua onun için tüm dünyadan ve içinde olan şeylerden daha değerlidir. Dirilerin ölülere hediyesi, dua etmek ve onlar için mağfiret talebinde bulunmaktır.

 

Evliyaların siyerinde belirtildiği üzere, bu insanlar vefat edenlerin ruhuna selam gönderir ve böylece onlara saygı gösterirdi. Kuşkusuz her ne kadar bir mezarda yatan insanın manevi konumu yüksek olursa, bu saygı daha belirgin hale gelir.

Tarihi kaynaklarda belirtildiği üzere Allah Resulü -s- Mekke fethinden sonra Medine’ye dönerken yolda sevgili annesinin Ebva bölgesinde bulunan mezarını ziyaret etti ve mezarın başında ağladı. O sırada herkes Allah Resulü’nün mezarı ziyareti sırasında sevgili annesine gösterdiği saygıya şahit olmuştu. Bu bağlamda Hakim Nişaburi hadis ravilerinden birinden naklen, Allah Resulü -s- annesinin mezarını ziyaret ettiğini ve o hazreti hiç bir zaman o günkü kadar göz yaşı dökerken görmediğini anlatır.

 

Her halükarda tarihi gerçeklere ve kanıtlara göre İslam dininin önde gelen büyük şahsiyetleri ve imamların mezarlarını ziyaret etmek ve onları saygı ile anmak Şii sünni, tüm Müslümanların arasında yaygın bir adettir. Ancak ne  var ki şimdi sapkın vahabiler ve selefiler dinin büyüklerinin mezarını ziyaret etmeyi ve kutsal mekanlarda bulunmayı şirk sayıyor. Tekfirci terör örgütleri de bu sapkın düşünceden hareketle nerede peygamberlerin ve evliyaların mezarı gibi ziyaret edilen kutsal mekan varsa bomba ve patlayıcı maddelerle imha ediyor.

 

Mezarları ziyaret etmek insanın üzerinde yapıcı tesirleri vardır ve ibret almasına zemin hazırlar. Bu ibret aslında insan bu dünyanın fani oluşu ve yaşamın bir gün son bulacağı üzerinde daha fazla düşünmeye başlamasından kaynaklanır. Böyle bir insan dünya aşkından uzaklaşmaya ve ahirette saadete ermek için çare bulmaya yönelilr. Çünkü gerçekte ahiret alemini unutmak ve ondan gafil olmak insanın sapması ve helak olmasının başlangıç noktasıdır. Doğal olarak insan ister eş ister dost, başkalarının toprağın altında yattıklarını görünce gaflet uykusundan uyanır ve kendine gelir. Bu durumda insan salih amele yönelir ve yaşamının her anının kıymetini bilmeye başlar.

 

İmam Cafer Sadık -s- bu konuda şöyle buyurur: ölümü hatırlamak insanın içinde şehvetleri öldürür, ahiretten gaflet ve habersizliğin kökünü kurutur, kalpleri ilahi vaatlere ümitvar eder, heva ve heveslere düşkünlük işaretlerini kırar, hırs ateşini söndürür ve dünyayı insanın gözünde küçük gösterir.

Buna göre geçmişlerin mezarını ziyaret etmenin bir tesiri, insanın yaşamının sonunu ve akibetini hatırlamasıdır. İslam Peygamberi -s- de şöyle buyurur: mezarları ziyaret edin çünkü ahireti size hatırlatır.

 

Ve son olarak Şura suresinin 23. Ayeti insanları ehli beyt -s- fertlerini ve Allah Resulü’nün yakınlarını sevmeye ve saymaya davet ederek şöyle buyurur: Deki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.

Eğer bir insan bir başkasını seviyorsa, sevgi ve dostluğunun bir işareti onu ziyarete gitmesidir. Ziyaretçi insan dinin önde gelen büyüklerinin mezarını ziyaret ederek onlara yönelik sevgi ve saygısını ifade etmiş olur. Ziyaretçi insan kutsal mekanları ziyaret ederek orada yatan büyük insanların düşünceleri ve siyeri ve yaşamın zorluklarına karşı başarı sırları üzerinde daha fazla düşünür. Dinin önde gelen büyüklerinin ahlaki faziletleri, sabır ve iyilikleri, ihsan ve fedakarlıkları ve tevhid uğruna canını feda etmeleri üzerinde düşünmek hiç kuşkusuz insanın ruhunu ve kalbini etkiler. Bunu yapan insan o büyük insanları yaşamında örnek alır ve onların yolunu izlemeye çalışır. İslam’ın büyük insanlarına saygı göstermek insanın manevi açıdan gelişmesine ve yücelmesine vesile olur.

 

Gerçekte tapmakla saygı göstermenin arasındaki farklılıkta esas nokta şu ibadet etme meselesidir. Hiç bir Müslüman Allah’tan başkasını yaratan olarak bilmez ve bu yüzden ancak Allah tealaya ibadet eder ve önünde eğilir ve secdeye kapılır. Ancak sapkın vahabiler her şeyi yanlış anladıklarından başkalarına saygı göstermeyi de şirk olarak algılıyor, oysa bazı büyük insanlara ve örneğin peygamberlere ve ebeveyne ve başka mümin insanlara saygı göstermek yüce Allah’ın emridir. Aslında evliyalara saygı göstermenin sebebi bu insanların yüce Allah’a daha iyi ibadet ettikleri ve O’nun rızasını kazanmak için daha fazla çaba harcadıkları ve ilahi yüksek mertebelere ermeleri içindir. Zaten bu yüzden Müslümanlar dinin önde gelen büyüklerine saygı gösterir ve onları örnek almaya çalışır. Bu amel bu insanlara ibadet etmek değildir ve sadece Allah tealaya daha çok yakınlaşma yönünde bir çabadır.

Ama ilginçtir ki sapkın Suudi vahabiler dinin büyüklerine saygı göstermeyi şirk bildikleri halde çeşitli etkinliklerde başta kralları olmak üzere yöneticilerinin önünde boyun eğmektedir. O zaman acaba onlar Suud kralını kendi tanrıları mı biliyor, diye sorulabilir mi dersiniz?