Nisan 27, 2018 14:57 Europe/Istanbul

Sapkın vahabi tarikatı dinin önde gelen büyüklerinin mezarını ve türbelerini ziyaret etmeyi dinde bidat olarak yorumluyor.

Dine bir şey eklemek veya dinden bir şeyi almak ve dinde yenilikçilik, İslam şeriatinde kökü olmadığı halde Allah’ın dini adına mal edilirse, buna bidat adı verilir. Ancak alimlere göre mezarları ziyaret etmek dinde bidat sayılmıyor, zira bu amelin Allah’ın kitabında ve Resulullah efendimizin -s- sünnetinde doğrulandığını ortaya koyan bir çok delil bulunuyor. Aslında ziyareti bidat sayanlar Allah’ın dininde bidat ediyor, zira bu zümre dinde kabul gören bir ameli dinden ayırmak istiyor ve haksız olarak bu ameli haram ilan ediyor. Allah’ın helal saydığı bir şeyi haram ilan etmek, dinde bidatin en bariz mısdaklarından biridir.

 

Kur'an'ı Kerim meseleleri uzmanı Muhammed Alevi şöyle diyor: maalesef tekfirci vahabilerin İslam adına yaygınlaştırdığı düşünceler ve inançlar İslam dünyasının en acı sorunlarından biridir. Tekfirci vahabiler mesnetsiz suçlamaları ile başta Şii Müslümanlar olmak üzere bazı Müslümanları ve hatta ehli sünneti tekfir ediyor ve sonuçta bazı insanların doğru yoldan sapmalarına neden oluyor.

Bilindiği üzere Allah’ın kitabı hidayete ermenin en yüce kaynağı ve Allah Resulü -s- de insanların hidayete ermesi ve doğru yolu bulması için en üstün model sayılır. Buna göre Kur'an'ı Kerim’e baktığımızda yüce Allah’ın bidat edenleri O’nun izni olmaksızın helal saydığı bir şeyi haram ilan ederek bunu da Allah tealanın adına mal etmeleri yüzünden şiddetle tenkit ettiğini görmekteyiz. Yüce Allah Nahl suresinin 116. Ayetinde şöyle buyurmakta:

Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.

 

Tekfirci vahabilerin şirk ve bidat saydığı durumlardan biri, dinin önde gelen büyükleri ve evliyaların mezarını ziyaret etmektir. Bu konuda Kur'an'ı Kerim meseleleri uzmanı Muhammed Alevi şöyle diyor:

İslam’ın önde gelen büyüklerinin mezarını ziyaret etmeyi vahabi tarikatı, bazı selefiler ve tekfircilerin dışında hemen hemen tüm İslamî mezhepler ve tarikatlar caiz görmüştür. Nitekim Kur'an'ı Kerim’e şöyle bir göz attığımızda da bu semavi kitabın geçmişlerimizin mezarını ziyaret etmeyi caiz ve şayeste bir amel olarak takdir ettiği anlaşılır. Konuya daha iyi açıklık getirmek için ziyaret sırasında neler yapıldığını gözden geçirmeliyiz. Ziyaretin de diğer bir çok amel gibi iç ve dış yüzü söz konusudur. Ziyaretin dış yüzü veya zahiri şu ki ziyaret ettiğimiz kişiye saygı ve edeple selam gönderiyoruz, gerçi o fani dünyayı terk etmiştir. Kur'an'ı Kerim’de yüce Allah’ın bu kitapta peygamberlere ve evliyalara selam gönderdiğini ve Müslümanları da bu amele teşvik ettiğini görmekteyiz. Bu ayetlere Safat suresinin 79 ve 109 ve 120 ve 130. Ayetlerini örnek verebiliriz.

 

Bu ayetlerde yüce Allah’ın selam gönderdiği büyük şahsiyetlerinin tümü Kur'an'ı Kerim nazil olduğu zamanda fani dünyadan ayrılan büyük insanlar olduğunu, buna karşı Allah teala onlara selam gönderdiğini unutmamak gerekir. Buna göre geçmişlerimize selam göndermek ne şirktir, ne günah, ne de bidat sayılır. Eğer bu amel şirk mısdakı olsaydı yüce Allah bizzat peygamberlere selam göndermez ve insanları da bu amelden men ederdi. Allah teala boş ve beyhude hiç bir şey yapmadığına göre bu selamların anlamı, bu büyük insanların ruhlarının gönderilen selamları aldıkları ve bu selamlardan etkilendikleridir. Yine ilginçtir ki yüce Allah Hz. Nuh ve Hz. İbrahim ve diğerlerine selam gönderdikten sonra “biz iyilerin mükafatını böyle veririz,  gerçekten o bizim mümin kullarımızdandı” ibaresi ile o peygamberleri takdir etmektedir.

 

Ziyaretin iç yüzü veya batınına gelince, bu amel gerçekte peygamberlerin ve evliyaların makamına ve şanına saygı göstermektir. Kur'an'ı Kerim ayetlerinde hak yolunda her şeyini feda eden insanlara saygı gösteriyor ve adlarını saygı ile anıyor. Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa vesaire peygamberlere saygı göstermek ve bu büyük insanların tevhid yolundaki çabalarını ve fedakarlıklarını ve Allah’ın düşmanları ile mücadelelerini takdir etmek ilahi sünnettir.

 

Yüce Allah Ahzab suresinin 56. Ayetinde İslam Peygamberi’ni -s- şöyle takdir etmekte: Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.

Hepimizin bildiği üzere İslam Peygamberi -s- rihlet etmiş ve artık aramızda değildir. Ancak buna rağmen Kur'an'ı Kerim’de yüce Allah ve melekleri o hazrete selam gönderiyor. Bu ayette Allah teala müminlerden aynı şeyi yapmalarını ve İslam Peygamberi’ne -s- yakışacak bir şekilde selam ve salevat göndermeyi istiyor ve bunun sürekli olmasını buyuruyor. Gerçekte yüce Allah bu tabirleri ile hem resulünü takdir ediyor ve ona selam gönderiyor, hem bize aynı ameli tavsiye ediyor.

 

Peki, biz Müslümanlar ziyarete gittiğimizde bundan başka ne yapıyoruz ki? Bu dünyadan ayrılmış büyük bir ilahi şahsiyete selam ve salevat getiriyor ve onu takdir ve saygı ile anıyoruz, ki bu da yüce Allah’ın Kur'an'ı Kerim’de emrettiği ameldir.

Ancak sapkın vahabi tarikatı, insanlar öldükten sonra taştan ve ahşap parçasından farksız olduğunu ve hiç kimsenin sesini duymadıklarını iddia ediyor. Vahabilere göre İslam Peygamberi -s- de dünyadan ayrıldığı için bu kurala tabidir ve kimsenin sesini duymaz ve bu yüzden mezarını ziyaret etmek beyhude bir iştir. Oysa bu iddianın tam aksine Ahzab suresinin 56. Ayeti ve diğer ayetlerden anlaşıldığı üzere Allah’ın ve meleklerin ve mümin kulların selamı peygamber efendimize -s- ulaşır ve o hazret sesimizi duyar. Öte yandan bu selamın insan için de bir çok faydası bulunduğu için yüce Allah bu amele emretmiş ve üzerine vurgu yapmıştır.

 

Ziyaretin temel amaçlarından biri de, ziyaret edilen kimsenin beşeriyetin kaderi üzerinde etkisini onaylamak ve onun izlediği yolu izlemeye vurgu yapmaktır. Gerçekte ziyaretçiler bu tür kutsal mekanları ziyaret etmek ve bu şahsiyetlerin ruhunu selamlamakla bu hedefleri izlemektedir. Bu şahsiyetler başka insanlara örnek olabilecek kişilerdir ve onları izlemek insanı saadete doğru hidayete erdirir. Bu doğrultuda Kur'an'ı Kerim sadece ilahi peygamberleri değil, Hz Meryem, Lokman, Asye ve ashabı kehf gibi şahsiyetleri de takdir etmiş ve onların dilinden beşeriyete büyük dersler vermiştir. Örneğin Lokman’ın oğluna verdiği nasihatlerin her biri insanlara birer eğitici ders gibidir.

 

Kur'an'ı Kerim uzmanı Muhammed Alevi şöyle devam diyor:

Ziyaret sırasında bir başka önemli nokta da şu ki, bizler, en önemli özellikleri Allah katına kulluk etmek olan insanları ziyarete gideriz. Bu insanlar başkalarına kıyasla Allah’a kulluk yolunda daha yüksek mertebelere nail olmuş ve bu konuda diğer tüm insanları geride bırakmıştır. İslam Peygamberi -s-, İmam Ali -s-, İmam Hüseyin -s- ve diğer peygamberler ve imamlar, insanların ziyaret ettikleri büyük şahsiyetlerdir. Hiç kimse bu büyük şahsiyetleri ilah veya Rab olarak görmüyor ve onlara bu yüzden saygı göstermiyor, nitekim eğer böyle yapacak olurlarsa, doğru yoldan sapmış olacakları kesindir. İnsanlar bu şahsiyetleri sırf Allah’a kulluk yolunu daha mükemmel bir şekilde katettikleri ve bu yolda öncü oldukları için onları ziyaret ediyor. Biz namazlarımızın teşehhüd bölümünde peygamberin Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet getiriyoruz. Burada peygamberin risaletinden önce o hazretin Allah’ın kulu olduğuna şahadet getiriyoruz. Kuşkusuz Allah karşısında kul olmak ve O’na kulluk etmek, o hazret için en yüksek makam ve mevkidir. Eğer biz bir şahsiyeti Allah’ın kulu olarak biliyorsak, o zaman onu ziyaret ederken ona tapma suçlamasına maruz kalmamız haklı olamaz.

 

Gerçekte mümin insanlar maddi manevi hacetlerinin yerine getirilmesi için yüce Allah’ın izni ile ziyarete gider. İmam Hüseyin -s- İslam tarihinde oldukça etkisi büyük bir şahsiyettir, ama tüm bu azameti ve büyüklüğüne rağmen kendini Allah’ın naçizane kulu bilmektedir. O hazretin Arefe’de güzel münacatı, Allah katına karşı kulluk ve ihlasının doruk noktasını yansıtır. Biz de İmam Hüseyin -s- türbesini ziyaret ederek ve o hazrete saygı göstererek hak yolunda fedakarlığını ve canını feda etmesini takdirle karşılıyoruz.