İran’ı gezelim, görelim - 14
Geçen bölümde hatırlanacağı üzere güzel ve ihtişamlı eyaletimiz İsfahan ziyaretine başladık ve kentin coğrafi ve doğal özellikleri ile tanıştık.
Bugün hep birlikte eyaletin merkezi, güzel İsfahan kentinde kısa bir tur atmak ve kentin bazı tarihî eserleri ile tanışmak istiyoruz.
İsfahan kenti aynı adı taşıyan İran’ın önemli eyaletlerinden birinin merkezidir. Bu kent turizm ve sanayi bakımından İran’ın önemli kentlerinden biri sayılır ve İran platosunun merkezinde, Zagros sıradağlarının Doğu eteklerinde yer alır.
İsfahan kenti yemyeşil bir ovada, Zayenderud ırmağının kenarındadır. Kent 20 kilometre boyunda ve 14 kilometre enindedir. Rakımı deniz seviyesinden 1500 metre olan bu kentin nüfusu 1.6 milyon kadardır ve İran’ın en kalabalık kentlerinden biri sayılır.
İsfahan yöresi Zayenderud ırmağında akan suyun sayesinde tarih boyunca çeşitli kavimlere ve iktidarlara ev sahipliği yapan bir kenttir. Bölgede yer yer göze çarpan tarihî eserler, İsfahan kentinin mazisini ve İran platosunda ilk medeniyet merkezlerinden biri olarak konumunu açıkça ortaya koyar. Bu kent İran tarihinin çeşitli dönemlerinde en büyük ve en önemli kentlerden biri olmuştur.
Tarihçiler İsfahan kentinin ilk kez Pişdadiyan kraliyetinin üçüncü padişahı Tahmures döneminde inşa edildiğini belirtirken, bazı tarihçiler kentin mazisinin daha da eskilere dayandığını ifade eder. Buna göre İsfahan kentinin mazisi 1700 yıl öncesine dayanır.
İsfahan kentinin derin mazisinin bir başka işareti, İsfahan ve çevre köylerinde yaşayan halkın tarihî aksanlarıdır. Nitekim kentin adı ve çevresinde yer alan köylerin adı da, Evesta ve Pehlevi gibi tarihî dillere ait isimlerdir.
Miladi 931 ve kameri 319 yılında İran’ın çeşitli bölgelerinde kurulan yerel iktidarların sırasında İsfahan kenti, İran’ın ünlü komutanlarından ve Al-i Ziyar kraliyetinin kurucusu Merdaviç’in ilgi odağına yerleşti. İsfahan’da kısa bir süre ikamet eden Merdaviç, kentin imarı yolunda büyük çaba sarf etti.
İsfahan kenti Selçuklu döneminde de ilgi odağındaydı ve Selçukluların ünlü kralı Tuğrul bu kenti çok sevdi, öyli ki İsfahan’ı 12 yıl boyunca daimi ikametgahı olarak seçti ve bu dönemde kentin imarı ve özellikle kamu binalarının inşaatı için büyük paralar harcadı. İsfahan ulu camii bu dönemden miras kalan en önemli tarihî eserlerden biri sayılır.
İsfahan kentinin kameri 5. yüzyılda imarlı ve zengin bir kent olduğunu o çağın ünlü şair, coğrafya bilgini ve seyyahı Nasır Hüsrev Kubadiyani’nin şu ifadesinden anlamak mümkün. Kubadiyani İsfahan hakkında şöyle diyor: Fars dilini konuşan diyarda İsfahan’dan daha iyi, daha imarlı ve daha büyük bir kent görmedim.
Selçuklu imparatorluğu çöktükten sonra İsfahan kenti de gözden düştü ve Moğolların ve Timur’un saldırıları sırasında ağır hasara uğradı. Bu saldırılarda İsfahan halkı da katliama uğradı ve bir çok bina yerle bir edildi.
Miladi 1591 ve kameri 1000 yılında İsfahan, Safevilerin başkenti oldu. Bu dönemde kent o çağın en zengin ve en imarlı kenti haline gelecek kadar gelişti.
İsfahan tarihine göre bu kent yaklaşık iki asır boyunca İran’ın başkentiydi ve o günlerde bir çok yabancı seyyahın da vurguladığı üzere dünyanın en güzel başkentlerinden biriydi.
İsfahan kentinin azamet ve ihtişamını İtalyan seyyah Pietro Dellavalle ve Fransız seyyah Chardin’in kentle ilgili yazılarından anlamak mümkün. O dönemde İsfahan kentinde bir çok meydan, köprü, cami ve muhteşem köşkler inşa edildi. Bu yüzden bir çok yabancı seyyah İsfahan kentinden dünyanın en güzel ve en büyük kentlerinden biri olarak söz etmeye başladı.
Safeviler döneminin sonlarına doğru Afganlar bu kenti yıktı ve bir çok savunmasız insanı katletti. Efşariye ve Zendiye dönemlerinden İsfahan kentinde pek fazla önemli tarihî eser geride kalmadı ve ancak Gacarlar döneminde bazı hayırsever insanlar kentte bir kaç önemli bina inşa etti.
İran’da sanayi sektörünün gelişmesine paralel olarak İsfahan kenti bu alanda ilerlemeye başlayan ilk kentlerden biri oldu. İsfahan’da demir döküm fabrikasının inşa edilmesinin ardından kent hızlı bir şekilde büyümeye ve gelişmeye başladı, öyle ki hali hazırda İsfahan başkent Tahran’dan sonra nüfuz ve iktisadi güç bakımından İran’ın en büyük kenti sayılır.
Bugün İsfahan kentine ilk yabancı seyyahların ayak bastığı günün üzerinden 14 asır geçtiği bir sırada, dünyanın çeşitli yörelerinde yaşayan yabancı turistler için İsfahan kentinin adı tanıdık bir addır. Kentin dört bir yanında yer alan yüzlerce enfes tarihî eser ise, İsfahan adının dünyanın ilk 9 tarihî ve kültürel kenti olarak kayda geçmesine vesile olmuştur.
İsfahan kentinde yer alan tarihî eserler sadece Ortadoğu bölgesinde değil, dünyada eşsizdir. Mühendisler ve mimarlar İsfahan kentinde yer alan bu eserleri İran mimarisi ve inşaatının en güzel örnekleri şeklinde ifade ediyor. Bu değerli eserlerde çeşitli kubbeler, tuğla işleme, fayans, münebbet, ayna, alçı işleme ve minyatür tarzında resimler dikkat çekiyor.
Bu arada İsfahan kentinde tarihî eserlerin dağılımına bakıldığında, kentin kuzeyi ve kuzeydoğusunda yer alan Cobare ve Derdeşt semtlerinde tarihî eser sayısı diğer semtlere nazaran daha fazla olduğu anlaşılır.
Gerçi İsfahan kentinin bazı tarihî eserleri de kentin çevresinde yer aldığı ve özel önem arz ettiği belirtilmelidir. Örneğin Ateşgah adında bir tapınak yörenin en eski eserlerinden biridir ve yıllardır araştırmacıların ve arkeologların üzerinde araştırma yaptığı bir yerdir.
Ateşgah tapınağı İsfahan kentinin 8 kilometre batısında ve Zayenderud ırmağının kenarında bir dağın üzerinde inşa edilmiştir. Bu eser hakkında derin araştırmalar yapan Fransız çağdaş arkeolog Maxim Siro, binanın mazisi İslam’dan önceki döneme uzandığını belirtiyor.
Ateşgah tapınağının üzerinde inşa edildiği dağın deniz seviyesinden yüksekliği 1680 metre kadardır ve İsfahan kentinin batısında yer alan ovada tek belirgin yükseklik olarak göze çarpar. Bu ovada tarım alanları, geniş bahçeler ve Zayenderud ırmağının bir bölümü yer alır.
Ateşgah tapınağının kalıntıları arasında çok eskilerden geriye kalan ve dağın en uç noktasında bulunan ve ateş yakmak için kullanılan bir alan dikkat çekiyor. Bu alanın çevresinde ve daha alçak seviyelerde bir çok oda da inşa edilmişti. Bu odaların kalıntıları ise dağın Kuzey ve kuzeydoğu cephelerinde bulunuyor. 015