Haziran 30, 2018 20:57 Europe/Istanbul

İşkence yasağı en önemli Uluslararası Hukuk kuralları ve hatta temel insan haklarından biridir.

Çeşitli konvansiyonlarda ve sayısız uluslararası belgelerde işkence yasağı vurgulanmıştır. “İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya cezalara karşı Sözleşmenin 1. Maddesinde, "İşkence terimi, bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayrım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatiyle uygulanan fiziki veya manevi ağır acı ve ya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir." deniliyor.

Yine “İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya cezalara karşı Sözleşmenin” 2. Maddesinin 2. Bendinde  ise şöyle yazılıyor: Hiç bir istisnai durum, ne harp hali ne de bir harp tehdidi, dahili siyasi istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hal, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez.Fakat Bahreyen’in Güvenlik güçleri işkence yasağı Anlaşmasının haklarının ve kurallarını bilinçli ve sürekli olarak ihlal ediyorlar.

Bahreyn hapishaneleri ve cezaevlerinden edinilen bilgilere göre tutuklu Bahreynlilere yapılan işkenceler,  tehdit, hakaret, baş ve göğüs kafesinin dövülmesi, hortumla falakaya yatırmak, uykusuzluk çektirmek ve hukuk dışı davranışlarla gerçekleşiyor,  Öyle ki Bahreyn Keramet devriminde hayatını kaybedenlerin bazıları hapishanede uygulanan işkenceden dolayı şehit olmuşlar.  Nisan 2011'de tutuklulara uygulanan işkence ve sağlık konularında işlenen müsamahakârlıklardan dolayı 4 kişi şehit oldu.  Göstericilerin tutuklanmasından mahkemeye çıkmalarına kadar aylar sürerken onlara iddianameler okunmadan hapishanede tutularak işkence uygulanıyor. Bu arada Abdulhadi el-Hace  gibi bazıları da aylarca hapiste kalmanın ardından çıkarıldıkları mahkemede hala üzerlerinde işkence izlerini taşıyorlardır.

Bahreyn tutuklularından biri olan Abdulkerim el-Hendi, bazı Bahreynli insan hakları aktivistlerinin Kaleme aldığı Zofrat  kitabında kendisinin tutuklanması ve hapse atılması hakkında şöyle diyor:  10 Mart 2015 tarihinden itibaren 3 gün boyunca,  demir üzerinde hiçbir halı, battaniye, yastık olmadan su ve yiyecek verilmeden kalmak zorunda kaldık.  Bir sonraki gün yaklaşık öğleden sonra saat 2’den gece 11’e kadar polis güçleri bizi hücrelerden çıkararak copla dövdüler.  Onlar saçlarımızı kazıdılar ve yaklaşık 15 metre sürünmeye mecbur ettiler. Tabii bu arada dayaklar, hakaretler  ve küfürler de devam etti.  3 ay hapishanede bize temiz elbise vermedi. Onlar bize banyo yapmak ve namazdan önce abdest almamıza izin vermediler ve ne zaman namaz kılmak için izin isteseydik bizi dövdüler.  işkencecilerden biri olan Halid el-Mesterihi  beni ahlak dışı cinsel harekette bulunmaya mecbur etmek istiyordu. uyumayı engellemek ve saatlerce ayakta durmaya mecbur etmek,  üstelik polis güçlerine askeri selam vermeye mecbur bırakmak, hapishanede  sürekli uygulanan  işkencelerdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü'nün 7. Maddesinde işkence, insanlığa karşı cinayetin bariz örneği olarak zikredilerek söyle yazılıyor: “İşkence”, yasal yaptırımlardan kaynaklanan, kaza eseri ya da yaptırımın doğasından kaynaklanan acı ve ıstırap hariç olmak üzere, gözaltında bulunan veya sanığın gözetiminde bulunan bir kişinin, fiziksel ya da ruhsal olarak şiddetli acı veya ıstırap çekmesini bilerek sağlama anlamına gelir.Yine Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü'nün 8. Maddesinde de işkencenin savaş suçlarının örneklerinden olduğu açıkça belirtilmiştir.

Bahreyn’de tanınan ve etkin aktivistlerin tutuklanma sürecinde işkence yasağı kuralları öyle açıkça ihlal edilmiştir ki hatta bazılarının şehadeti ile sonuçlanmıştır.  Resmi verilere göre 2011 yılında yaklaşık 3000 kişi Bahreyn’de hiçbir yasal tutuklama emri olmaksızın tutuklanmış ve yıl sonunda hala 700 kişinin tutukluluk durumu devam ediyordu.  Bahreyn insan hakları ve demokrasi için Barış Kurumu 2011 ile 2017 yılları arasında Bahreyn’de 15000 kişinin tutuklandığını duyurdu.  Al-ı Halife güvenlik güçleri sadece 23 Mayıs 2017 tarihinde 286 Bahreynli vatandaşı,  Bahreyn halkı kıyamının manevi lideri Şeyh İsa Kasım durumuna itirazdan dolayı tutukladı.

Bahreynli tutuklular arasında kadın erkek tüm yaş grupları, tüm mesleklerden ve eğitim seviyesinden insanlar, hiçbir yasal tutuklama emri bulunmaksızın ve sadece hükümet karşıtı barışçıl gösterilere katılmak suçundan tutuklanmıştır.  Halihazırda onlarca Bahreynli kadın ve çocuk Al-ı Halife hapishanelerinde bulunuyor. Birçok bağımsız gazeteci ve eleştiride bulunan siyasi derneklerin liderleri de tutuklanmıştır.  Bu arada birçok hukuki aktivist ve üniversite öğrencisi de Bahreyn rejimi tarafından geniş çaplı insan hakları ihlali ile ilgili raporlar yayınlama  suçundan hapishanede bulunuyor.  Bahreyn hükümeti tutuklu sayısı ile ilgili detaylı bilgi vermezken onların tutuklanma sebebini de açıklamıyor ve birçokları da aylarca hiçbir iddianame bulunmazken tutukluluk hali devam ediyor. Böylece mahkemeye çıkarılmadan kısa bir süre önce temelsiz belgelere dayanarak göstermelik suçlamalarla illegal hapis cezalarına çarptırılıyorlar.  Bu arada birçok doktor, öğretmen, sporcu, avukat, hukukçu ve siyasi parti liderleri de tek kişilik hücrelerde tutuluyorlar.

Bu arada birçok Bahreynli tutuklu, bilinmeyen yerlere intikal ettiriyorlar.  Fakat bağlayıcı olan uluslararası belgeler uyarınca bu cümleden Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin 9. Maddesi uyarınca iddianamesiz uzun süreli hapisler yasa dışıdır. Aynı maddenin 2. ve 3. Bentlerinde şöyle yazılıyor:  Herkesin kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkı vardır. Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz veya tutuklanamaz. Hiç kimse kanunun tayin ettiği sebeplere ve usule uygun olmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Tutuklanan herkese, tutuklandığı anda, tutuklanma nedenleri ve hakkında ileri sürülen iddialar derhal bildirilecektir.

Al-ı Halife rejiminin siyasi aktivistler ve göstericilere karşı kötü davranışı hızla devam ediyor öyle ki 2011 yılından sonra, Al-ı Halife rejimini savunanların raporlarında bile ülkede ifade özgürlüğü gibi indekslerin düşmesinin rapor edilmesine bile sebep oldu.  Washington Haziran 2011'de Bahreyn ülkesini Birleşmiş Milletler insan hakları Konseyi tarafından dikkate alınması gereken ülkeler listesine alarak bu ülkeyi Zimbabwe, Beyaz Rusya ve Kuzey Kore gibi ülkelerle birlikte insan haklarını ihlal etmekle suçladı.

17 Ocak 2013 tarihinde Avrupa parlamentosu da,  insan haklarını ihlal etmekle suçlanan Bahreynli yetkililere karşı Avrupa Birliği'nden  ceza uygulamasını istedi.  İlginç olan ise Bahreyn kralının emri üzerine atanan araştırma Komisyonu Başkanı Şerif Besyuni’nin bile  Bahreyn Güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanmasını onaylamasıdır.  Fakat Al-ı Halife rejimi insan haklarını ihlal eden suçlu güvenlik güçlerine karşı hiçbir girişimde bulunmadı.

Bahreyn hükümetin güvenlik stratejisinin devamında siyasi aktivistler ve itirazda bulunanların yasadışı tutuklanması ve işkence edilmesi, ülkede genel baskı ortamı oluşturmak içindir.  Kendi doğal hakları için itirazda bulunanlar, tekrar işkence korkusu ile tekrar sokaklarda gösteri yapmamaları için çeşitli işkencelere maruz  kalıyorlar.   Bu itirazlar, Bahriyeli vatandaşların en doğal hakkıdır fakat Al-ı Halife rejimi onların en temel insan haklarını göz ardı ederek Al-ı Suud rejimin işbirliği ile Bahreyn halkının çeşitli kesimlerini bastırıyor.

İlginç olan ise uluslararası kurum ve insan hakları teşkilatlar ayrıca insan haklarını savunduğunu iddia eden ülkeler,  Bahreyn hükümetinin illegal bu davranışına karşı hiçbir ciddi itirazda bulunmamasıdır.  Fakat Bahreyn yönetimi yükümlülük getiren insan hakları  ihlali nedeni ile  uluslararası hukuka göre insanlığa karşı suç işlemektedir.