Ocak 18, 2019 11:23 Europe/Istanbul

Bu bölümde Suud Rejiminin Yemen'deki insanlığa karşı işlediği cinayetlerin örneklerini gözden geçirmek istiyoruz.

Suud Rejiminin vahşice Yemen'e saldırmasından üç seneyi aşkın bir sürenin geçmesine rağmen, birçok delil ve tanığa esasen, Suud Rejiminin Yemen'de insanlığa karşı işlediği uluslararası suçların gerçekleştiğinde hiçbir şüphe kalmamıştır. Suud Rejiminin Yemen'de işlediği insanlığa karşı cinayetler, kapsamlı olması itibarıyla, birçok kadın, çocuk ve sivil insanı kapsamaktadır. Uluslararası hukuk açısından İnsanlığa karşı cinayet(CrimesAgainstHumanity), kasten insan haklarına veya bir insana verilen zarar veya hasardır. İnsanlığa karşı cinayet sivil insanlara karşı işlenen suçlardır. Bunun en ciddi şekli ise insanları toplu olarak öldürmek veya başka adıyla soykırım yapmaktır.

İnsanlığa karşı işlenen cinayetler, soykırımdan daha geniş bir kavramı içermektedir. Çünkü insanlığa karşı işlenen cinayetlerde sadece belli bir grup hedef alınmamaktadır, belki genel olarak bütün sivil insanlar bu cinayetlere maruz kalmaktadır. İnsanlığa karşı işlenen cinayetlerin uzun bir tarihe sahip olmasına rağmen, ilk kez olarak insanlığa karşı suç işleme yüzünden Naziler 1946 yılında Nürnberg mahkemesinde yargılandılar. Nürnberg mahkemesi antlaşmasında savaş boyunca topluca insan öldürme, yok etme, köle etme, sürgün etme ve diğer insanlık dışı davranışlar insanlığa karşı işlenen suçlar arasında yer almıştır. Ayrıca dini, etnik ve siyasi grupların yakalanıp faaliyetlerinin önünün kesilmesi de insanlığa karşı işlenen cinayet olarak nitelenir.

1946 Tokyo mahkemesinde Japon suçlularının yargılanması için gerçekleşen oturumlarda savaş boyunca topluca insan öldürme, köle etme, sürgün etme ve diğer insanlık dışı davranışlar insanlığa karşı suçlar olarak nitelendirildi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Divan tüzüğünün 5'inci maddesinde insanlığa karşı işlenen suçların tanımlanması yapılmıştır. Bu tüzükte, uluslararası Nürnberg mahkemesince belirtilen cinayetlere ek olarak, cinsel tecavüz ve işkence de insanlığa karşı suçlar olarak kabul edilmiştir. Uluslararası Ceza Divanı tüzüğünün 7'inci maddesinin 1'inci fıkrasında ise insanlığa karşı suçlar, sivil insanlar kitlesini kapsamlı ve sistematik bir şekilde yok etmek olarak nitelendirilmiştir.

İnsanlığa karşı suçların tanımlandığı tanımlara göre Suud Rejimi Yemen savaşında insanlığa karşı suçların her türlüsünü yapmıştır. Suud Rejiminin Yemen'de işlediği cinayetler hem Şiileri ve hem Sünnileri kurban etti. Uluslararası kurumların verilerine göre Yemen halkının yüzde 85'i insani yardımlara muhtaç bir vaziyetteyken yaşama koşullarının ve ilaç bulmanın vahim olması, sağlık durumunun kötü olması ve Suudi Rejiminin Yemen aleyhine başlattığı savaşın uzamasından dolayı daha fazla insani facianın yaşanması bekleniyor.

Suudi Rejimi ve ortaklarının komşu ülkeler ve diğer ülkeler tarafından Yemen'e gönderilen insani yardımların ulaşmasını engellemesi, Suudi Rejiminin Yemen'de işlediği insanlığa karşı suçların bir başka delilidir.

Suud Rejiminin Yemen saldırısı, Yemenlilerin geniş bir şekilde avare olmalarına sebep olmuştur. Avareler avarelik sorunlarıyla mücadele ederken bir taraftan da çocukların öğretimden mahrum kalması, kızların ve kadınların cinsel tecavüze uğraması, işsizlik, evlerinden yoksun kalmaları, sağlık sorunları ve açlık da onları ciddi bir şekilde sıkıştırmaktadır. İşte bu sorunlara sebebiyet veren Suudi Arabistan da insanlığa karşı suçlar işlemektedir. Uluslararası Ceza hukukuyla ilgili belgelerde, işgal güçlerinin insanları göçe zorlaması veya sürgün etmesi insanlığa karşı işlenen cinayet olarak nitelendirilmektedir. Suudi elebaşlığındaki koalisyonun hava saldırıları yüzünden milyonlarca Yemenli evlerini terk edip avare olmuşlardır. Suudiler bununla da yetinmeyip Mansur Hadi liderliğindeki kendilerine bağlı güçler vesilesiyle, el-Mansura ve Hayy Rimî bölgesindeki halkı ve aşiretleri, Kuzey bölgesine bağlılıkları yüzünden yakalayıp Ensarullah halk hareketinin kontrolünde olan Taiz bölgesine sürgün ettiler.

İnsanların besinden yoksun bırakılmaları ve bir ülkenin bilinçli olarak kıtlığa sürüklenmesi de insanlığa karşı işlenen bir başka cinayettir. Uluslararası Adalet Divanı tüzüğünün 54'üncü maddesinde ve ilk Cenevre Konvansiyonunun ek protokolünde, bir savaş taktiği olarak sivil insanların açlığa sürüklenmesi savaş suçu olarak nitelendirilip yasaklanmıştır. Bu protokolün 54'üncü maddesinin 2'inci fıkrasında da sivil insanların hayatta kalmak için gerekli olan beslenme kaynaklarından mahrum bırakılması yönünde girişimler de yasaklanmıştır. Uluslararası Kızılhaç Komitesi bu maddenin açıklamasında da açlığa sürüklenmeyi, halk arasında bilinen açlık tanımıyla aynı bilmektedir. Askeri bir gücün sivil halkın gıdasını sağlayan bağları ve tarlaları imha etmesi insanlığa karşı işlenmiş bir cinayet sayılmaktadır.Hâlbuki başka koşulların da geçerli olması halinde bu saldırılar, soykırımı veya ırkçılık örneği oluşturabilir.

Suudi mütecaviz savaş uçakları, defalarca Yemen'deki siloları, barajları, su barajlarını, pazar yerlerini ve içme su tesisatını bombalamıştır. Bu saldırılar ise Cenevre Konvansiyonu'nun 1'inci ek protokolünün 52'inci, 54'üncü ve 56'inci maddelerine aykırı olmakla beraber açık bir şekilde insanlığa karşı işlenen cinayetler olarak adlandırılmalıdır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na bağlı Dünya Gıda Programı başkanı David Beasley, Reuters'le yaptığı konuşmada Suudi Koalisyonunun Yemen saldırılarıyla ilgili şöyle bir açıklamada bulundu:" Bu koalisyon insani yardımların Yemen'e ulaştırılmasını engelliyor. Suudi Arabistan, Yemen halkının açlığını düşünüp bir yandan da ilaçların ulaştırılmasına müsaade etmelidir. Yemen'in savaşa sahne olması hem sivil insanları açlıkla karşı karşıya getirmiş hem de hastalıkların yayılmasına sebep olmuştur. Yemendeki insani dram, Suudi Arabistan'ın Yemen'e karşı yürüttüğü siyasetten ve sergilediği tavırlardan kaynaklanmıştır. Yemen halkı kötü beslenme ve açlık sorunlarıyla mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. Yemen nüfusunun üçte biri, yani 19 milyona yakın insan, acil yardım almaya muhtaçtır. 4.5 milyon Yemenli çocuk ise kötü beslenmek tehlikesiyle karşı karşıyadır."

 Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü de 2016 yılının Eylül ayındaki raporunda 14 milyon Yemenlinin gıda güvensizliği tehlikesinde olduğunu ve bu rakamın Suudi Rejimi saldırılarıyla yüzde 35 arttığını açıkladı. Bu süreç 2018 yılında daha da hızlanmıştır.

Aşırı çileye, derde ve gereksiz acıya sebep olan savaş yöntemleri, yaygın uluslararası hukuka göre yasaktır. Cenevre konvansiyonunun 1'inci ek protokolünün 35'inci maddesine göre aşırı acı ve hasara sebep olan silahlar, maddeler ve savaş yöntemlerinin kullanımı yasaklanmıştır. Bu protokolün 48'inci maddesi ve 51'inci maddesinin 4'üncü ve 5'inci fıkralarında da çatışma taraflarının silahlı çatışmalarda sivil ve sivil olmayan hedefler arasında ayrım yapmalarının gerekli olduğu yazılmıştır.

Suudi Koalisyonunun misket bombalardan yararlanması Yemen halkına uygulanan bir başka insanlığa karşı cinayettir.İnsan Hakları İzleme Örgütü hazırladığı raporda Suudi Rejiminin Yemen saldırılarında, özellikle Umran, el-Hadide, San'a ve Sa'dekentlerinin bombalanmasında misket bombalardan yararlandığını yazdı. 118 ülke tarafından imzalanan 2008 konvansiyonuna göre misket bombalar yasak bombalar grubunda yer almaktadır

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bir başka raporuna göre, Suudi Arabistan Yemen saldırısında, Amerika üretimi misket bombaları Sa'de eyaletindeki yerleşim yerlerini vurmak için kullanmış ve böylece onlarca sivil insanın ölümüne sebep olmuştur. Topluca insan öldürme, yok etme, sivil insanları avare etme, sürgün etme, dini, siyasi ve etnik grupları yakalama, yaşama koşullarının kötüleşmesini sağlama, sağlık sektörünün çökmesine neden olma, hapse atma, işkence yapma, cinsel tecavüz yapma, savaşzede insanların yerlerinden olmasına sebep olma, insanları öğretimden mahrum bırakmak, yemek kaynaklarının yok etmek ve insani yardımların ulaşmasını engellemek, Suudi Arabistan'ın Yemen halkının aleyhine işlediği cinayetlerin bir kaçıdır.

Acaba Suudi Arabistan'ın bu kabarık dosyası, Nürnberg ve Tokyo gibi uluslararası mahkemelerde hukuki takibe tabi tutulacak mı?

Uluslararası Ceza Divan'ının tüzüğüne göre ülkelerin yetkilileri bile insanlığa karşı işledikleri cinayetlerden dolayı kanuna tabi tutulup yargılanabilirler.

Bugün dünya kamuoyu da Birleşmiş Milletlerin ayrımcılık ve ırkçılıktan uzak bir tavır sergilemesini ve Muhammed bin Selman ve Suudi Arabistan savaş bakanı gibi insanlığa karşı suç işleyen canileri, özel ceza mahkemelerinde veya Uluslararası Lahey Ceza Mahkemesinde yargılamasını istiyor