Şubat 01, 2019 16:19 Europe/Istanbul

Bu programda gerçek Müslüman bir kadının sahip olması gereken özellikleri ele almak istiyoruz.

Dünyadaki kavimlerin ve milletlerin kültürlerinde kadının ikinci derece bir insan sayıldığı hatta aşağılık bir varlık olarak telakki edildiği bir sırada onların hayatında hiçbir ümit ışığı yokken İslam güneşi doğdu. Bu kutsal dine göre  kadın ve erkeğin cezası ve mükafatında eşitlik hakim olacaktı.  Bu konuda Kuran-ı Kerimdeki Ahzab suresinin 35'inci ayetinde şöyle buyurulmuştur:  Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır."

İslam'ın hayat veren öğretilerinin arasında bu dini başka dinlerden üstün kılan müthiş bir düzen de kadınlara yönelik adaletsizliği ortadan kaldırmaktır. İslam, ırksal, etnik, cinsiyetçi ve mali üstünlüğün temellerini yıkıp kadın erkek, zengin yoksul, Arap Acem, Zenci Beyaz, güzel çirkin olan bütün insanları aynı kategoride sınıflandırmaktadır. Bu semavi din insanların üstünlük ölçütünü sadece ve sadece takva, manevi değerler ve ahlaki faziletler olarak belirlemiştir. Allahu Teala, Hucurat suresinin 13'üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır."

Kadının İslam'da önceki dönemde ve sonraki dönemdeki konumunun açıklanması için o devirdeki başka topluluklardaki ve özellikle de uygar topluluklardaki kadının durumuna bakmak lazım. İnsani topluluklar sahip oldukları uygarlık düzeyine bağlı olarak farklı toplumsal davranışlar sergilemektedirler. Bu davranışlar ve tepkilerin bir örneği de kadın ve erkeğin insani topluluklardaki etkileşimidir. Bu mesel her zaman sosyal bilimler araştırmacılarının ilgi odağı olmuştur.

İlkel topluluklar kadın ve erkeğin özel fonksiyonlarına uygun olarak onlara yer ayırıyorlardı. Bu olay faklı uygarlıklarda farklı şekillerde uygulanmıştır. Tarihi bilgilere esasen kadın, çoğu milletlerin kültüründe uygun ve kayda değer bir makam ve konuma sahip olmamıştır. Eski toplulukların birçoğunda kadın aşağılanarak zayıf ve önemsiz bir varlık gibi muamele görüyormuş. Kadın hürmet görmemek ve değerli sayılmamakla birlikte sadece erkeklerin lezzet alması ve keyiflenmesi için bir alet gibi görülüyordu eskiden. Erkek birçok eşe sahip olabilir, istediği zaman da onları boşayabilirdi. Kimi durumlarda ise boşanmış kadın tekrar evlenme hakkına sahip olmamış hatta evden bile çıkması yasaklanmışıtır.

Batının bugünkü medeniyetinin kaynağı ve uygar bir topluluk sayılan Yunanlılar bile kadını hiçbir zaman temizlenmeyecek bir varlık ve Şeytan'dan doğmuş bir varlık olarak bilirlerdi. Kadının sadece erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını gidermek ve ona hizmet etmek için görevlendirildiğini varsayarlardı.

Bir diğer taraftan da gelişmiş bir hukuk ve kurallar düzenine sahip olan Romalılar bile kadınların insani ruha sahip olmadıklarından dolayı mahşer günü için layık olmadıklarını varsayıyorlardı. Romalıların bakış açısından kadın şeytanın ve diğer kötü ruhların mazharıydı. Bu yüzden onların gülmesine ve konuşmasında izin verilmiyor çoğu zaman yemek hariç kadının ağzı kapanıyordu. Roma'da kadınların her zaman kayyumu olmakla birlikte sahiplerinin öldüğü takdirde eşya ve mallar gibi miras kalıyorlardı.

Doğunun en uygar medeniyetlerinden sayılan Çin'de ise bir kız doğmuş olduğu zaman onun yakınları ve akrabaları üzüntü ve hüzün içerisinde o çocuğun anne ve babasına baş sağlığı dilerlerdi. Kızları öldürüp yada çöllerde bırakırlardı veya köle olarak satarlardı. Çinliler Tanrı'nın sadece erkekleri yarattığını zannedip Şeytanı da kızların yaratıcısı olarak biliyorlardı. Bunun için onların bakışında erkekler bereketli ve kızlar ise lanetlik tasması sayılırdı. Çin'de bakire kızların tanrıçalar için kurban edilmeleri de yaygınmış.

Cahiliye Arapları arasında da kadın çok kötü bir duruma sahipti. Onlar bu Cahiliye Arap topluluğu arasında en feci koşullar altında hayatlarını sürdürüyor ve tam bir mal gibi satılıp alınıyordu. Bu toplulukta kadın hiçbir toplumsal ve bireysel hukuka sahip değildi. Bu toplumda kadın da hayvanlarla aynı muameleyi görüp ev eşyası ve hayat malzemesi olarak görülüyordu. Bu devirde kızların diri diri gömülmesi de yaygın ve acı bir gerçekti. Cahiliye Arap kültüründe erkek çocuk iftihar ve izzet getirip kız çocuğuna sahip olmak ise yüzkarası sayılıp bundan dolayı da öldürülüyorlardı. Kuran-ı Kerim'de Nahl suresinin 58'inci ve 59'uncu ayeti kerimelerinde şöyle buyurulmaktadır: " Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!"

Dünyadaki kavimlerin ve milletlerin kültürlerinde kadının ikinci derece bir insan sayıldığı hatta aşağılık bir varlık olarak telakki edildiği ve acı ve yoksunluk onun hayatının bütün boyutlarını kapsadığı bir dönemde, hiçbir ümit ışığının aydınlığı onun hayatında var olmadığı  bir sırada İslam güneşi doğdu ve kadının hayat ufkunu aydınlattı. Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed s.a.a.'in  merhamet dolu çağrısı ile beraber, kadının vücuduna da ümit ve zindelik ruhu üflenmiş olup onun gelişme ve kalkınma yolu her taraftan açılmış oldu.

Hz. Muhammed s.a.a. kadının insanlık topluluklarındaki önemli ve yüksek konumunu, Yaradanın onun vücuda yerleştirdiği liyakati ve istidadlarını hatırlatarak kadının yüksek makamı ve değeri ile ilgili Kuran-ı Kerim'in ayetlerini halka anlatıp onları aydınlattı. Gerçekte İslam'ın değerli Peygamberi kadını da tam bir insan olarak bütün insani kemalat ve kerametlere layık olabileceğini tanımlamış ve özellikle de kadın ve erkeğin birlikte ve yan yana Allah'ın yerdeki halifeliğini yapmasına vurgu yapmıştır.

İslam Peygamberinin en büyük mucizesi olan Kurani Kerim, ilahi kitapların en sağlamı ve en geçerlidir. Bu kitap Yaratıcı tarafından insanların hidayeti ve saadeti için nazil olmuştur. Azametli, canlı ve dayanıklı bir kaynağa bağlı olan Kuran hakikatleri ve maarifleri her türlü çarptırılmaya maruz kalmamış ve her zaman ve devirde kalıcı ve hazır bir şekilde insanlara yardımcı olmuş ve bütün kadın ve erkekleri de kendi hayat verici dinine muhatap almıştır. Genel meselelerin yanı sıra Kuran-ı Kerim'de 200'den fazla ayeti kerimede kadınlarla ilgili özel konulara yer verilmiştir. Kuran'ın kadına bakışı insana olan bakışın aynısıdır. Başka bir deyişle Kuran'da kadın ve erkek kimlik ve hüviyet bakımından aynı sayılıp bu ilahi ilahi  kitaptaki üstünlük ölçütü faziletler, kerametler ve ilahi takvadır.

Kuran bakışından terbiyenin en önemli aracı pratik bir örnek oluşturmaktır. Bu yüzden bu ilahi kitapta öyle bir örnekler halka sunuluyor ki onlar da vasıflarını ve özelliklerini ona göre düzenlesinler. Herkes kendi kapasitesi ve yetenekleri kadar bu ışık kaynağından yararlanmalı ve elinden geldiği kadar da kemale ermek için bilim ve fazilet doruklarına ulaşmalıdır. İslam örnek seçmeyi terbiyenin en büyük aracı olarak görür ve terbiyenin temellerini de her şeyden ziyade bu zemin üzerinde inşa eder.

Örnek vermenin hem  günlük konuşmalarda ve hem de bilimsel çalışmalarda konunun anlatılmasında ne kadar önemli olduğundan dolayı Kuran-ı Kerim'de de bir konunun anlatılması için birçok örnek verilmiştir. Buna esasen Peygamberler ve Allah evliyası gibi salih insanların örnekleri de örnek olarak seçilmeleri için verilmiştir. Firavun, Karun ve Sameri gibi gafil ve kafir insanların adı da acı akıbetlerinden ders almak için verilmiştir. Layık kadınların bazılarının isimleri de örnek olarak Kuran'da yer almış. Günahkar ve sapkın kadınların hikayeleri de onların yol ve yöntemlerinden sakınmak için anlatılmıştır Kuran-ı Kerim'de. Gerçekte Kuran-ı Kerim insanların manen gelişmesi ve kalkınması ve kemalatlara doğru hareket etmesini sağlamak için bilimsel ve pratik planların  yanı sıra davranışsal örnekler vermeyi de ihmal etmemiştir.  

Dikkat edilmesi gereken nokta ise İslam'ın örnekleri tanıttığı sırada onların beşeri boyutuna vurgu yapması ve bu boyutu gözler önüne sermesidir. Bunu ise insanlık toplumuna İslami öğretilerin erişilebilir ve uygulanabilir olmasını göstermek için yapmaktadır.  Kur'an mantıkında nasıl ki İslam'a uyan ve imanlı olan erkekler azametin doruğuna ulaşıyorsa kadınlar da bu kemale ve azamete ulaşabilirler. Nitekim ibadet ve ahlak dersi verecek kadın örnekleri de mevcuttur.